Bir Mültecinin Günlüğü
Önceki Hayatımız: Suriye’de çok güzel bir hayatımız vardı. Fransız dili öğretmeni eşim işe giderken, ben de okul öncesi dönemdeki öğrencilerle dersler veriyor, daha büyükler için de üniversiteler hakkında bilgilendirici yazılar yazıyordum. Oğlum Alaa üniversiteye hazırlanıyor, kızım Kinde İngiliz dili okuyordu. Bu düzenimiz hiç bozulmayacak gibi görünüyordu. Ufukta buna dair hiçbir emare yoktu.
Yol
Ama öyle olmadı. Suriye’de savaş patlak verince, duyduğumuz yoğun korku ve kaygı eşliğinde güvenli bir yer aramaya başladık. İlk önce, ailemizin en küçüğünü, oğlumu Türkiye’ye göndererek onun emniyetinden emin olmak istedik. Ardından, biz de gitme kararı aldık. Yolculuğumuzu iyi hatırlıyorum, aklımdan sayısız düşünce geçiyordu. Adını o sırada koyamadığım o derin his, kaygıydı. Dilini bilmediğim bir ülkede, bizi nelerin beklediği, nasıl bir yaşam süreceğimiz, çocuklarımızın eğitiminin ve geleceğinin nasıl olacağı, geçimimizi nasıl sağlayacağımız, nasıl insanlarla karşılaşacağımız ve daha bunun gibi birçok soru işareti içinde boğulduğumu hissediyordum. Ama zamanda geriye gidemeyeceğimize göre, yola devam etmek zorundaydık.
Nereye Gideceğiz?
Tanıdığınız her yeri ve her şeyi geride bıraktığınızda, tanıdık yüzler her zamankinden de kıymetli hâle gelir. Sizden önce gelenler, varlıklarıyla güven verir, deneyimleriyle rehber olurlar; bu yüzden ilk önce akrabalarımızın önerisiyle Kahramanmaraş’a geldiysek de orada tutunamadık ve oğlumun yerleştiği Gaziantep’te yaşamaya başladık. Ne var ki burada da yaklaşık 10 ay kalabildik. Antep, çok güzel bir şehirdi fakat bizim, iş imkanları bir yana, neredeyse hiçbir şeyimiz yoktu ve çaresizce Suriye’ye dönmeye karar verdik. Ama hayat, bazen sizden önce düşünüyor ve sizin için uygun bulduğunu yaşatıyor: üçüncü çocuğum Muhammed dünyaya gelince buradaki yeni hayatımıza sarılmamız gerektiğini hissettik.
Yeni Hayat
Yeni hayat, yeni planlar ve tabii onları gerçekleştirecek cesareti gerektirir. Belki kararlılık, belki de şanstan, bu defa oğlumun arkadaşlarından biriyle Şanlıurfa’da küçük bir bakkal açarak geçimimizi sağlamaya başladık. Bu sırada kızım da internet üzerinden aldığı İngilizce ve Korece çeviri işleriyle bize destek oluyordu. Doğrusu, alışmadık ama kabullendik. Yavaş yavaş toparlandığımız hayatımızı benimsedik.
İnsan, başına ne gelirse gelsin kendinden çok çocuklarını düşünüyor; hayatlarımızı çocuklar belirliyor. Biz de bu dönemde, kızımın eğitimini tamamlamasını çok istedik. Bunun ancak İstanbul veya Antalya’da mümkün olduğunu öğrendik, fakat gitme imkanını yaratamadık. Bu üzüntüye, bebeğimiz Muhammed’in büyümesiyle belirginleşen kaygılar da eklendi. Tam da bu yüzden, hâlâ evden çıkmaya korkan ben, çocuklarımın gelişimlerine katkıda bulunmak ve onlar için hayal ettiğim koşulları sunmak için güçlenmeye karar verdim. Kendi kendime vermiş olduğum ev hapsini sonlandırarak dışarı çıkacak, çevremi tanıyacak, arkadaşlar edinecek ve en önemlisi Türkçe öğrenerek hayata karışacak, çocuklarıma iyi bir örnek olacaktım.
Hayata Destek ve Kadın Dostlar
İşte Hayata Destek ile böyle tanıştım. Yeni edindiğim arkadaşlarımın tavsiyesiyle duyduğum bu dernekte Türkçe dil kursuna kayıt oldum. Hocamızın ilgisi ve güleryüzlü yaklaşımı, derslere devamımı kolaylaştırdı. Sonra bir psikososyal destek oturumuna katıldım. Hâlâ bir travmanın içindeydim ve çıkmaya çalışıyordum. İlk oturum beni öyle rahatlattı ki düzenli olarak gidip gelmeye başladım. Her oturum beni kafamdaki soru işaretlerinden uzaklaştırıyor, kendimi daha güçlü hissetmemi sağlıyordu. Artık zamanımın çoğunu Hayata Destek Evi’nde geçiriyordum. Burada sosyal uyum kavramıyla ve sosyal uyum projesinde yer alan ekiple tanıştım ve kurulacak kadın komitesine davet edildim. Komite, Türkiyeli kadınlar ve göç ederek gelen bizlerden oluşuyordu. Projenin amacı aramızdaki uyumu sağlamak ve güçlendirmekti. Ki öyle de oldu. Birbirimizden çok şey öğrendik ve birbirimizi destekledik. Kimin nereden geldiğinin hiçbir önemi yoktu, biz hayatın zorluklarıyla baş eden kadınlardık, sadece kendimizi değil, akranlarımızı da hayata karşı yüreklendirmek için bir aradaydık. Artık kaygılarımızın ortaklığının ayırdındaydık ve güçlendirdikçe güçlenmenin tadına vardık.
Çocuklarımız İçin
Hareket, bereket olarak dönüyor. Kadın komitesi çalışmalarımız sırasında bir gün yine Hayata Destek Evi’nde yürütülen Çocuk İşçiliğiyle Mücadele projesinde gönüllülere ihtiyaç olduğunu duydum ve hemen başvurdum. Beni arayıp mülakata çağırdılar; burada eğitimim, yaşantım, tecrübelerim ve çocukların çalıştırılmasına dair konuştuk ve böylece bu projenin ekibine de davet edildim. Ben de bir anneyim ve sadece Kinde, Alaa ve Muhammed için değil, tüm çocuklar için kendimi sorumlu hissediyorum. Hepsinin hayatın türlü çeşitli risklerinden korunarak, hayal ettikleri hayatı yaşayabilmeleri için çaba göstermek fikrinden heyecan duyuyorum. Gönüllüsü olduğum bu proje için birçok eğitim aldım. Çocuk hakları ve güvenliği, çocuk işçiliğinin olumsuz etkileri, erken yaşta evliliğin önlenmesi, eğitim hizmetlerine erişimden davranış kuralları ve toplum cinsiyet eşitliğine, pek çok mesele hakkında kafa yordum. Toplu bilgilendirme oturumları yöneteceğim için bol bol konu anlatım provaları yaptım. Provada diğer gönüllü arkadaşlara konuyu anlatırken çok gururlandım. Artık sahada bilgilendirme oturumları yapmaya hazırdım. Yakın çevrem için düzenlediğim ilk oturumları, daha çok insanın katıldığı kalabalık oturumlar takip etti. İnsanları bilgilendirmek ve hizmetlere erişebilmelerini kolaylaştırmada giderek iyileştim. Öyle çok insanla tanıştım, öyle çok hikaye dinledim ki, kendi dertlerimi onlarınkilerle birlikte erittim.
Daima Dayanışma
Bugün, Hayata Destek ile birlikte insanların hayatlarına dokunabiliyor, onların ihtiyaç duydukları anda ‘tanıdık yüz’leri ben olabiliyorum. Bu noktaya gelebilmem için beni cesaretlendiren, desteklerini eksik etmeyen, hoşgörüleri, ilgileri, bilgileri ve en önemlisi arkadaşlıklarıyla daima yanımda olduklarını hissettiren Hayata Destek Derneği ekiplerine teşekkür ediyorum. Hayata Destek Evi’nde geçirdiğim zamanlar bana büyük bir zenginlik olarak dönüyor, beni iyi hissettiriyor, hem kendim hem başkaları için daha fazlasını yapmak için beni güçlü kılıyor. Benim adım Rande Hıdır, beni kurtaran dayanışmadır.
*1977 doğumlu Rande, evli ve 3 çocuklu. Rande ve ailesi 7 senedir Türkiye’de yaşıyor.
Yayına hazırlayanlar:
Mahmut Şen – Şanlıurfa Hayata Destek Evi Erişim Sorumlusu
Ceyla Altındiş – Hayata Destek İletişim ve Kaynak Geliştirme Uzmanı
Bizi Takip Edin