Yerel Yönetimlerin Pandemiyle Mücadelesi (5)
“Salgın Küresel, Çözüm Yerel”
Yerel Yönetimlerin Pandemiyle Mücadelesi adlı dosyamızın son yazısında, uluslararası politika yapıcı bir kuruluş olarak üyesi olan yerel yönetimler için vizyon belirleme görevi bulunan Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı’nın (UCLG-MEWA) salgında yürüttüğü çalışmaları ve sivil toplumla işbirliklerini ele alıyoruz. UCLG-MEWA Genel Koordinatörü Salim Korkmaz, salgının küresel ancak çözümün yerel olduğunu hatırlatırken Türkiye’de belediyelerin afetlerle mücadele tecrübesinin COVID-19 krizinde başarılı bir sınav vermesine katkı sağladığını ve kurum olarak birçok faaliyeti birlikte gerçekleştirdikleri STK’lar ile Kent konseylerine bu süreçte büyük görevler düştüğünü belirtiyor.
Yerel yönetimler arasında işbirliğini geliştirerek demokratik yerel yönetişimin küresel düzeyde sözcüsü olmayı amaçlayan UCLG, COVID-19 sonrası dünyayı değiştirmek için on tavsiye içeren bir Talimatname hazırladı. Talimatname, salgından çeşitli şekillerde etkilenen yerel ve bölgesel yönetimlerin dayanışma oluşturma taahhüdünü içeriyor.
Dosyanın son yazısında, UCLG-MEWA kapsamında kalan diğer yerel yönetimler ile Türkiye’de belediyelerin faaliyetlerini karşılaştırarak, salgınla mücadelede belediyelerin krizle baş etme kapasitesi ile bu tür bölgesel ve küresel politika yapıcı kuruluşlar nezdinde, sivil toplumun yerel yönetimlerle işbirliklerini değerlendirmeyi amaçladık.
Bu nedenle, UCLG-MEWA Genel Koordinatörü Salim Korkmaz ile pandemide Türkiye’de yerel yönetimlerin aldığı önlemleri ve sivil toplum aktörlerinin katılımını konuştuk.
“Türkiye’de Belediyeler Krizde Başarılı Bir Sınav Verdi”
COVID-19 mücadelesinde UCLG ağı nasıl bir politika izliyor? Üyelerinize ne tavsiye ediyorsunuz? Türkiye’de ağınızda olan yerel yönetimlere dair değerlendirmeniz nedir?
UCLG Genel Merkezi’nin bulunduğu İspanya, bilindiği üzere COVID-19’dan en yoğun şekilde etkilenen ülkelerden birisi. UCLG Genel Sekreterliği de bu nedenle tamamen “home-office” şeklinde çalışmaya başladı. UCLG, üyeleri arası etkileşimi çevrimiçi platformlara taşıdı. Haftada 2-3 kez düzenlenen bu e-öğrenme programlarıyla, COVID-19’un çeşitli alanlardaki etkisi üzerinde fikir alışverişleri yapıldı.
Gerek Genel Sekreterliğimizin bulunduğu İstanbul’daki, gerekse Türkiye’nin ve bölgenin diğer ülkelerindeki şehirlerdeki çalışmaları tüm ağımızla paylaşmaktayız. Bizler bu tip krizlerde herkesin birbirinden öğreneceği olacağına inanıyoruz. Lübnan’daki bir belediyenin Türkiye’deki bir belediyeden öğrenebileceği çok şey olduğu gibi, Türkiye’deki bir belediye de örneğin, Filistin’deki bir belediyeden son derece faydalı bir uygulama hakkında bilgi edinebiliyor. Biz, bilginin yayılması noktasında bir köprü vazifesi görüyoruz. Üye belediyelerimizin başkanları için çevrimiçi toplantılar aracılığıyla deneyim paylaşımı imkânları sunmaya devam ediyoruz.
Türkiye özelinde, belediyelerin afetlerle mücadele konusundaki tecrübelerinin de etkisiyle, bu krizde başarılı bir sınav verdiğini gözlemliyoruz. Burada, Türkiye’nin yerel yönetim reformunu başarmış ülkelerden biri olması ve küçük belediyelerin tüzel kişiliğine son vererek daha fazla nüfusa hizmet eden, daha güçlü kurumsal yapılara sahip belediyelerden müteşekkil bir yerel yönetim sistemine sahip olması nedeniyle, krize müdahalede gereken işgücü ve teknik kapasite açısından büyük bir sorunla karşılaşmadıklarını söyleyebiliriz. Ancak krizin uzamasıyla birlikte, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de belediyelerin finansal sorunlar yaşamaları kaçınılmazdır. Bu bağlamda, belediyelerin azalan kaynakları ölçüsünde mali olarak desteklenmeleri gerektiğini vurgulamak durumundayız.
Türkiye’de yerel yönetimlerin pandemiyle mücadelesini, bölgedeki diğer yerel yönetimlerle kıyaslar mısınız? İyi uygulama örnekleri verebilir misiniz?
Türkiye, belediyecilik anlamında, UCLG’nin coğrafi dağılımına göre içerisinde bulunduğu Orta Doğu ve Batı Asya bölgesinin öncü ülkesi durumundadır. Gerek demokratik yerel yönetim açısından kat ettiği mesafe, gerekse belediyelerin güçlü kurumsal yapıları nedeniyle diğer ülkelerden pozitif ayrışıyor. Burada Türkiye Belediyeler Birliği’ne (TBB) de ayrıca atıfta bulunmak gerekir. Bölge ülkelerimizde yerel yönetim birliği modeline pek rastlamıyoruz. TBB’nin varlığı, Türkiye’de belediyeciliğin belirli bir standarda kavuşmasına da katkıda bulunmuştur. İyi uygulamaların Türkiye içerisinde yaygınlaştırılmasında TBB önemli bir işlev üstlenebilmektedir.
Türkiye’de COVID-19 sürecinde birçok iyi uygulama örneğine şahit olduk. Türkiye’de, neredeyse tüm belediyeler, dezenfeksiyon alanında büyük bir mücadele verdiler. Sosyal dayanışma noktasında da borçların ertelenmesi gibi uygulamalarla dar gelirli vatandaşlara dolaylı yoldan yardımda bulunmuş oldular.
Bölgemizde yer alan Filistin’in Ramallah Belediyesi, merkezi yönetimin açıklarını da kapatarak, çevrimiçi bilgilendirme kampanyalarında öncü rol üstlendi; hızla acil durum planları hazırladı ve genç gönüllüler yoluyla yerel nüfusa ulaştı. Yine bölgemizde yer alan İran’ın Tahran Belediyesi, sorumluluk alanındaki tüm kültürel merkezleri, pazar yerlerini kapatarak virüsün yayılma hızını yavaşlatma konusunda inisiyatif aldı. Lübnan’daki Dannieh bölgesindeki yerel yönetimler de çağrı merkezleri oluşturarak halka doğrudan bilgilendirmede bulundu, ihtiyaç sahiplerine gıda ve ihtiyaç maddelerini ulaştırdı.
Yerel Yönetimlerin Her Koşula Hızla Uyum Sağlayabilme Kabiliyeti
UCLG’nin COVID-19 sonrası için hazırladığı Talimatname’de hangi konular öne çıkıyor?
UCLG olarak bizler, yerel yönetimlerin her türlü koşula hızla uyum sağlayabilen ya da sağlamak zorunda olan yönetim birimleri olduklarına inanıyoruz. Bu bağlamda, yerel yönetimler, dünyanın her yerinde mevcut duruma yönelik acil müdahalede bulunmaktalar. Bir uluslararası politika yapıcı kuruluş olarak UCLG’nin bir vizyon çizme görevi de bulunuyor. Söz konusu talimatname, tam da bu amaçla hazırlanmış bir belge. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz kriz tablosu, yerini “yeni normal”e bırakmaya başlıyor ve biz de buna yönelik mesajlarımızı ve söylemimizi şimdiden hazırlıyoruz.
UCLG’nin talimatnamesi, kültür, çevre, demokrasi, finansman gibi çeşitli alanları içeriyor. Bu kavramların her biri, COVID-19 sonrası süreçte, yeni anlamlar ve işlevler kazanacak. Örneğin, küresel ısınmanın tüm yıkıcı etkilerini hissettiğimiz bir dönemde, COVID-19 sonrası dönemde ekonomik canlanmayı sağlarken, eski hataları yapmamamız gerektiğini biliyor olacağız. Salgın etkisiyle düşen karbon emisyonlarını, salgın öncesi dönemlere tekrar çıkarmayan ekonomik modeller üretmemiz gerektiğini biliyoruz artık.
Keza, üretim modellerimizi planlarken, artık hep aklımızın bir köşesinde gelecekteki muhtemel bir pandemi durumunda karşılaşabileceğimiz lojistik sorunlar yer alacak. Bu talimatname, bu ve benzeri konulara yönelik küresel, ancak yerel odaklı bir söylem bütünüdür diyebiliriz.
Krizde Yerel Yönetim Hizmetlerinin Hayati Önemi
Yerel yönetimlerin pandemi sürecinde önemi ve krizle mücadelede rolünün arttı mı?
Kesinlikle. Salgın küresel, ancak çözüm her zaman olduğu gibi yerel. Uluslararası ölçekte Dünya Sağlık Örgütü’nün koordinasyonuyla ulusal hükümetlerin geliştirdiği önlemler, ancak yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde uygulandığında daha etkili olabilir. Yerel yönetimler, halka en yakın yönetim düzeyleri olarak, kamu hizmetlerinin sağlanmasında hayati bir öneme sahip.
Hayatın büyük ölçüde durduğu koşullarda dahi yerel yönetimlerin hizmetlerinin aksamamasının önemini, hepimiz bizzat deneyimleyerek gördük. Özellikle kamu sağlığının korunmasında, yerel yönetimlerin sanitasyon hizmetleri büyük bir önem arz ediyor. Bu anlamda, yerel yönetim çalışanlarına da bu zorlu süreçte gösterdikleri fedakârlıktan ötürü büyük bir teşekkür borçluyuz.
İlerleyen günlerde, vakaların artması durumunda, neler yapmayı planlıyorsunuz? Ne öngörüyorsunuz?
Türkiye ve diğer bölge ülkelerinde salgının zirve noktasının görüldüğü kanaatindeyiz. Ancak daha kötü bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda da biz UCLG ailesi olarak, hasta sayısı görece yüksek olan İstanbul, Tahran, Doha gibi bölge şehirlerinin deneyimlerini diğer şehirlerle paylaşmalarını sağlamaya çalışacağız. Dünyanın diğer bölgelerindeki çalışmaları da bizim bölgemize duyuracağız. Belediyelerimizden gelen yardım taleplerini yerel yönetim camiasına ulaştırmayı sürdüreceğiz.
COVID-19 ve Farklı Yönetim Düzeyleri Arasındaki İşbirliğinin Önemi
Sivil toplum kuruluşları ile temas ve işbirliğiniz var mı? Onlara çağrınız ne olur?
Gerek UCLG, gerek UCLG-MEWA olarak STK’larla yoğun şekilde çalışıyor, birçok faaliyetlerimizi STK’larla birlikte gerçekleştiriyoruz. Türkiye özelinde, yerel STK’ların bir araya geldiği Kent Konseyleriyle de yakın temas halindeyiz. Türkiye Kent Konseyleri Birliği de üyelerimiz arasında ve kendileriyle organik bir ilişkimiz bulunmakta. Kent Konseylerine ve STK’lara bu süreçte büyük görevler düşüyor. Temsil ettikleri gruplara yönelik bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmaları özellikle önem taşıyor.
Burada özel bir parantezi mülteci dernekleri için açmakta fayda var. COVID-19’la ilgili bilgilendirmelerin, basın-yayın araçlarıyla halkın büyük çoğunluğuna ulaştığını söyleyebiliriz ancak bu bilgilerin göçmen ve mülteci nüfusa da sağlıklı şekilde ulaştırılması gerekiyor. Dil bariyeri nedeniyle bu alanda sıkıntılar yaşanmış olabileceğini düşünüyoruz. Bu anlamda, bu gruplara yönelik faaliyetler yürüten STK’ların özellikle yoğun bilgilendirme çalışmaları yapmaları yararlı olacaktır.
Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
COVID-19 bizlere iş birliğinin, özellikle de farklı yönetim düzeyleri arasındaki iş birliğinin önemini hatırlattı. Bildiğiniz üzere, zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Küresel ölçekte, topyekûn verilen bir mücadelede kimseyi dışarıda bırakma lüksümüz yok. Toplumun her kesimini daha dirençli, daha dayanıklı ve daha güçlü kılmak durumundayız.
Dosyanın tüm yazıları için buraya tıklayınız.
Bizi Takip Edin