Pandemi, Tarımsal Üretimi ve Gıda Güvenliğini Nasıl Etkiliyor? (4)
Pandemiyle Mücadelede Gıda Krizine Küresel, Ulusal ve Yerelden Çözümler
Pandemi, Tarımsal Üretimi ve Gıda Güvenliğini Nasıl Etkiliyor? Dosyasının son yazısında, COVID-19 salgınında gıda krizine karşı küresel, ulusal ve yerel düzeyde atılan adımları ve hayata geçirilen uygulamaları ele alıyoruz.
COVID-19 salgını sayesinde küresel iklim krizi gibi yeni krizler karşısında, tarım ve gıda sisteminin direncinin daha fazla sorgulanmasını sağladı. Salgınla mücadele kapsamında, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi uluslararası kuruluşların uyarı ve acil yardım çağrıları, Avrupa Birliği’nin ekolojik dönüşümü öngören yeni stratejisi, Türkiye’de tarımda dijitalleşme hedefiyle açıklanan “sözleşmeli üretim” ve Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) projesi ile Tunceli Belediyesi Ovacık doğal ürünleri dahil yerel düzeyde hayata geçirilen uygulamalar tarım ve gıda sektöründe yeni bir sistemin doğuşunu mümkün kılabilir mi?
Küresel Gıda Sistemi Dönüşebilir mi?
Salgınla birlikte, mevcut tarım ve gıda sisteminin sürdürülemez olduğunu gösterdi; doğal ve yerel ürünlerin öneminin arttı. Buna karşın, küresel gıda sisteminin kısa vadede dönüşümünün güç olduğu kaydediliyor. Yine de mevcut sistemde değişimin kaçınılmaz olduğunda mutabakat olunduğu söylenebilir.
Salgın gibi kriz durumlarında gıda kıtlığının yaşanmaması ve gıda sisteminin dirençli kılınması için küresel, ulusal ve yerel düzeyde karar alıcılar ile sivil aktörlerin geliştirdikleri kısa ve uzun vadeli stratejiler neler?
Yeterli gıdaya sahip olmanın insan hakkı olduğu, herkesin sağlıklı gıdaya erişebilmesi için devlet ve diğer aktörlerin salgın günlerinde daha fazla rol üstelenmesi gereği, bu alanda uzman uluslararası kuruluşlar tarafından dile getiriliyor. Salgının gıda ve tarım sisteminde yarattığı sorunlara küresel mücadele ve dayanışmayla çözüm bulunabileceği açık…
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), gıda tedarik zincirinde sorun yaşanmaması için tüm ülkeleri yerel, bölgesel, küresel düzeyde gıdaya erişiminin sağlanması ve açlığın önlenmesi konusunda uyarıyor.
Yine FAO, COVID-19 salgınında artan açlık riskini önlemek için 350 milyon dolara acil ek finansman çağrısı yapıyor. BM Gıda Programı’nın (WFP) bu yılın sonuna dek kadar 30 civarında açlık görülebileceği ve 130 milyon kişinin daha açlığın sınırına geleceği uyarısında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver’ “COVID-19 krizi ile tarım ve gıdada yerele dönmenin önemi fark edildi. Ancak bu düzenin değişeceğini, küresel gıda sistemlerinin bir anda ortadan kalkacağını düşünmüyorum. Ama en azından her iki sistemin bir arada yürüdüğü, sağlığa uygun ve çevreye zarar vermeyen bir sisteme geçilmesi çok önemli” dedi. Türkiye için daha olumlu bir tablo çizen Elver, “Bu dönüşüm, Türkiye gibi, tamamen endüstriyel tarım ve gıda sistemlerinin hakim olmadığı ülkelerde daha kolay; çünkü biz yolun başındayız ve her zaman geriye dönüş mümkün” diyor.
Avrupa’da Gıdada Ekolojik Dönüşüm Hedefi
Avrupa Birliği (AB), salgının yol açtığı krizin etkilerini de hafifletmek amacıyla gıda üretiminde ekolojik dönüşümü öngören iki yeni bir stratejiyi hayata geçirmeyi hedefliyor. Adil, sağlıklı bir gıda sistemi kurmak amacıyla Çiftlikten Sofraya Strateji: Adil, Sağlıklı ve Çevre Dostu Gıda Sistemi adlı planı yakın zamanda açıklayan AB, iddialı hedefler ortaya koyuyor: Daha sürdürülebilir bir gıda sistemi kurmak ve biyolojik çeşitliliği korumak; 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfıra indirme; kimyasal tarım ilaçlarının kullanımını 2030 yılına kadar yarıya düşürülmesi; gübre kullanımı en az yüzde 20 oranında azaltılması; tarım alanlarının en az yüzde 25’inin organik tarıma ayrılması; önümüzdeki on yıl içinde en az 3 milyar ağaç dikilmesi…
Henüz yürürlüğe girmeyen plana göre, AB ayrıca, kriz anlarında gıda güvenliğinin sağlanması ve tedarikinde sorun yaşanmaması için “olağanüstü durum planı/senaryoları” geliştirecek.
Tarımda Diitalleşme: Sözleşmeli Üretim ve Dijital Tarım Pazarı
Üyelik sürecinde tarım ve gıda politikalarını AB ile uyumlu kılması gereken Türkiye’de ise yakın zamanda hayata geçirilen iki önemli proje, COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında da önem arz ediyor.
Gıda israf ve kayıplarının her yıl 18,8 milyon ton olduğu tahmin edilen Türkiye’de, FAO ile beraber gıda kayıp ve israfına kamuoyunun farkındalığını arttırmak ve gıda tedarik zincirinde yer alan aktörleri sürece dâhil etmek için Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık ulusal kampanyası hayata geçirildi. Gıdanı Koru kampanyası ile tüketici bilgisinin arttırılması ve israfı önleyici davranışların benimsenmesi ve vatandaşların gıda tüketim alışkanlıklarının uzun vadede değiştirilmesi hedefleniyor. FAO, Gıdanı Koru Kampanyası’nın, bölgedeki diğer ülkelere örnek olacak bölgesel bir girişim olarak değerlendiriyor.
Bu projenin yanı sıra, Tarım ve Orman Bakanlığı tarımda dijitalleşme adımlarına COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında hız verdi. Doğru destek ve yönlendirmelerle iyi planlama yaparak sözleşmeli üretime geçilmesi amacıyla Dijital Tarım Pazarı projesini başlattı. Proje ile talep ve arzın buluşması, bu sayede gıda israfının önlenmesi, üreticinin elinde ürünün kalmaması amaçlanıyor. Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) tarım sektöründe tüm tüketici ve üreticilerin online platform üzerinde buluşmasını sağlıyor.
Gıda Krizine Yerelden Çözümler
Türkiye’nin çeşitli kentlerinde, salgın nedeniyle tarımsal üretimde bazı sorunlar yaşansa da çeşitli gıda toplulukları, gıda kooperatifleri ve yerel yönetimler aracılığıyla oluşturulan kent bostanları gibi uygulamalar ile adil, organik, temiz gıda üretimin giderek daha fazla oranda teşvik edildiğini görüyoruz.
COVID-19 salgını özellikle yerel yönetimlerin tarımsal üretimde yaşanacak sorunlar ve gıda krizine karşı önlem almaya sevk etti. İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep gibi büyükşehir belediyeleri diğer pek çok kentte ücretsiz fidan dağıtımı yapıldı.
Gaziantep Büyükşehir belediyesi COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında çiftçiye 5 milyon fide dağıtımı yaptı. İzmir’de ilk tohum merkezi açıldı; Ankara’da belediyeye ait alanlarında tarımsal üretime başlandı. İstanbul’da İBB, tohum, fide, tarım ilacı desteği yapacağı çiftçinin elinde kalan ürünü satın alarak ihtiyaç sahiplerine dağıtacak.
Buca Belediyesi Balkon Tarımı ve Nilüfer Belediyesi “fidesi bizden üretmesi sizden” projesini hayata geçirdi. Yine, Nilüfer Belediyesi salgın nedeniyle bu yıl düzenleyemediği Tohum Takas Şenliği nedeniyle Kent Bostanları’ndan ücretsiz yerli tohum dağıttı. Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, salgına karşı önlem kapsamında belediyeye ait arazide mısır üretimine başladı.
Ovacık’tan Tunceli’ye: Farklı Bir Sistemde Tarımda Başarı Hikayesi
Yerel yönetimlerin salgın sürecinde hayata geçirdiği bu uygulamalardan farklı olarak, Ovacık’ta başlayan ve Fatih Mehmet Maçoğlu’nın Tunceli Belediye Başkanı olmasıyla devam eden Ovacık Doğal Kooperatifi’nin benzerlerinden farkını ve salgınla mücadelede yerel yönetimler ile yurttaşlara önerilerini Başkan Maçoğlu’na sorduk.
Tunceli Belediyesi’nin tarımsal üretime katkısını ve yurttaşlara uygun maliyetlerle gıda teminini nasıl yürüttüğünüzü bize özetler misiniz?
Koronavirüs salgının dünyayı etkisine aldığı bu günlerde önümüzdeki süreçte bizi bekleyen en büyük sıkıntılardan biri gıda sıkıntısı. Bu anlamda bizler sağlıklı gıda üretimini önemsiyoruz. Tunceli Belediyesi olarak Ovacık Doğal Kooperatifi ile birlikte çalışmalarımız sürüyor. Ovacık Doğal Kooperatifi’nden yoldaşlarımız ile sağlıklı ve doğal üretim üzerine neler yapabileceğimizi sık sık konuşuyoruz. Toprakla ilk kez buluşan yurttaşlarımıza tohum ve mazot desteği vererek başlangıç aşamasında üreticiye destek vermeye çalışıyoruz. Tüccar ve tefeciyi aradan kaldırdığımız için, üreticiden ürünleri düşük fiyata alım da ortadan kalkıyor. Kar amacı gütmeden bu çalışmaları yürütüyoruz.
Ovacık Doğal ürünlerine, Korona nedeniyle talep arttı mı? Kooperatifin ürettiği ürünler, Tunceli’de ve ulusal düzeyde talepleri karşılayabiliyor mu?
Evet, talepler arttı. Kooperatifin ürettiği ürünler şu an sınırlı. Talepleri bütün ürünlerde karşılamıyoruz. Doğal ürün çeşitliliğini arttırmak ve daha çok üreticiye ulaşmak gibi hedefimiz var. Ama altını çizelim, öncelikli hedefimiz doğal, sağlıklı gıdayı halka ulaştırmak.
Ovacık Doğal ürünlerini üreten Kooperatif ’in yanı sıra, Tunceli Belediyesi’nde tarımsal üretim ile ilgilenen bir biriminiz var mı?
Belediyemizde tarımsal üretim ile ayrıca ilgilenen kurumsal bir birimimiz oluşturulmadı. Ancak belediyemiz bünyesinde tarımsal üretim, doğal üretim ile ilgilenen çalışma arkadaşlarımız var. Mesela şu an Park ve Bahçeler Müdürlüğümüz bünyesinde Komün Bahçeler’i kurmaya başladık. Bu bahçelerde vişne, elma, armut, kayısı, şeftali, erik ağaçları ekildi. Bunların yanı sıra domates, biber, patlıcan üretimi için de tohumlarımız toprakla buluştu. Bu çalışmalarımız ise Belediyemiz Kadın ve Gençlik Meclisleri üzerinden yürütülüyor.
Doğal ve Atalık Tohumlarla Tarımsal Üretime Teşvik
Koronavirüsü nedeniyle gıda krizi tartışmalarına karşı sizin bir önleminiz, uygulamaya geçirmeyi planladığınız politikalar ile bilgi verebilir misiniz?
Biz öncelikle doğal, atalık tohumlara ulaşarak insanları üretime yönlendirmeyi hedefliyoruz. Kadın ve Gençlik Meclislerimiz ile Ovacık Doğal Kooperatifi birlikte Koronavirüsü tartışmalarının yaşandığı bu süreçte, üretimi teşvik etmek için ücretsiz olarak halka fide dağıtımı için çalışmalar yürütüyoruz. Ovacık Doğal kooperatifi üzerinden yaşanacak herhangi bir gıda krizine karşı depolar oluşturmak gibi hedefimiz var.
Kendi gıdasını üretmeyi düşünen yurttaşlara ne önerirsiniz?
Doğal tarım yapmalarını öneririm. Eğer ulaşmaları mümkünse ata tohumlarına ulaşmalarını ve ilk olarak sağlıklı gıda üretimini önemsemeyi ilk sıraya koymalarını öneririm. Ovacık Belediyesi’nden gelen kooperatifçilik anlayışını bu süreçle bütünleştirerek, kadınlarla birlikte özellikle üretim ve toprağa yönelik projeler gerçekleştiriyoruz. Bunlardan bir tanesi komün bahçeciliği; üç mahalle üzerinden meyve bahçelerinin ekimini yaptık.
Tarımsal Planlamanın ve Tarımsal Kooperatiflerin Önemi
Sizin gibi tarımsal üretimi yerel yönetim desteğiyle yürütmeyi planlayan diğer belediyelere tavsiyelerinizi paylaşır mısınız? Özellikle yoğun nüfusa sahip Büyükşehir Belediyelerine ne önerirsiniz?
Tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgelerle tarım kooperatifleri ile bağ kurmalarını ve kooperatifleşme yoksa, bunu geliştirmelerini öneririm. Kooperatifleşmeyi geliştirmek ve bunu bunu yaparken tabii ki doğal ve sağlıklı üretime teşvik etmeleri önemli. Fakat bu sadece belediyelerin üstleneceği bir sorun değil. Tarımsal planlamanın devlet politikası haline gelmesi gerekiyor. Üreticiye doğal üretimi anlatmanın yanında, devletin üreticiye teşvik vermesi bu noktada önemli bir yerde duruyor.
Gıda krizi ya da gıda temininde yaşanan güçlüklerin COVID-19 salgını ile daha çok gündeme gelmesi konusunda sizin değerlendirmeniz nedir?
Bizler gördük ki kapitalist sistem bu süreci iyi yönetemiyor. Ve bu sistem birçok sorunu bağrında geliştiriyor. Görüyoruz ki doğaya önem vermeyen, doğayı ve diğer tüm canlıları nesneleştiren bu sistem, birçok soruna yol açıyor. Tıpkı bugün dünyayı etkisi altına alan COVID-19 gibi, birçok sorun önümüzdeki süreçte bizleri bekliyor. Bizler bu yüzden kendi cephemizden küçük de olsa bir çalışma yürütüyoruz. Ovacıkta çıktığımız bu yolda, yaşadığımız coğrafyada halkımızın üretmesini sağlamaya yönelik bir çalışma başlattık. Bu çalışmamız bugün merkez ve diğer ilçelerimiz de yayılarak büyüyor. Dileriz ki bu çalışmalar diğer illerimizde de büyür.
Şunun da altını çizmek isterim; bizler toprağın, suyun, iklimin ve doğanın bir bütün olduğunu, doğanın bir nesne olmadığını bilerek üretim yapmalıyız. Çocuklarımıza yaşayabilecekleri bir dünya bırakmalıyız. Ayrıca sizlerin aracılığıyla da Gülistan Doku’nun akıbetine ilişkin “Gülistan Doku Nerede?” sormak istiyorum.”
Bizi Takip Edin