Çocuk Bakımı, Karantina ve Babalık:
@Enbabavekizlari Özgehan Omağ ile Söyleşi
'Erkek para kazanır, kadın (para kazansa bile) ev işlerinden ve çocuk bakımından sorumludur' diye özetlenebilecek oldukça yerleşik bir kanaati bozmaya çalışan sosyal medyadaki lakâbıyla Enbaba, Özgehan Omağ ile eşinin çalıştığı onun çocuk baktığı hayatı ve korona krizini konuştuk.
2020 yılına bir virüs damgasını vurdu. Altı ay önce söylense herkesin gülüp geçeceği gelişmeler oluyor. Yüz milyonlarca insan günlerini evde geçiriyor. Toplumsal eşitsizlikler kendisini bu yeni düzen içinde de hissettirmeye devam ediyor. Çalışmak zorunda olanlar, hayatını riske atanlar, ev içinde şiddete maruz kalanlar, depresyona girenler, borca sürüklenen bütçeler…
Bu olağanüstü şartlar altında ev içindeki ilişkiler de öne çıkan unsurlardan biri şüphesiz. Evlerin içinde ne yaşandığını tümüyle bilmiyoruz; ama önceki manzaraya bakarak bazı tahminlerde bulunabiliriz. Elinden iş gelmez babaların, gerilimli ilişkilerin, eşitsiz bölüşümlerin krize ve belki açık şiddete dönüştüğü haftalar geçiyor.
Bununla mücadele etmenin çeşitli yolları var: hukuk, eğitim, evdeki yükün adil bölüşümü, kalıp cinsiyet rollerinin bozulması vesaire. Uzun süredir takip ettiğim Özgehan Omağ, yani sosyal medyadaki lakâbıyla Enbaba, tam olarak bu işi yapıyor. ‘Erkek para kazanır, kadın (para kazansa bile) ev işlerinden ve çocuk bakımından sorumludur’ diye özetlenebilecek oldukça yerleşik bir kanaati bozmaya çalışıyor. Hanımı çalışıyor, kendisi tam zamanlı çocuk bakıyor.
Bu kararı nasıl aldınız?
Bu kararı almamı sağlayan kişi eşimdir. Ben İstanbul doğumlu, mühendislik eğitimi almış biriyim. Eşim Kanadalı ve eğitmen. 2004 senesinde çalışmaya Türkiye’ye geliyor. Tanışıyoruz ve 2011 senesinde İstanbul’da evleniyoruz ve halen İstanbul’da yaşıyoruz. İlk çocuğumuz olduğunda -2016 senesi- eşim bir okulda, ben ise evden çalışıyordum. Kızımız doğduğu zaman çocuğumuza kimin bakacağı konusunu konuşmaya başlamıştık. Benim küçüklüğümde, yani gördüğüm örnekte, ailem çalıştığı için, bana -anneannem- bakmıştı. Eşime ise annesi bakmış.
Yani çevremizde gördüğümüz örneklere benzer bir şekilde büyütülmüşüz. E hal böyle olunca ben de çevremizdeki örneklere benzer bir şekilde yol alacağımızı düşündüm. Çocuklara ya büyüklerden biri (ki bizim anneanne Kanada’da yaşıyor) ya da bir yardımcı bakıcı bakacak diyorum. Eşim 2016 senesinde çalışıyordu. “E o zaman bir yardımcı bulacağız” diye düşünüyordum.
Fakat eşim beklemediğim yerden vurdu: ‘’Özgehan sen zaten evdesin, neden kızımıza sen bakmıyorsun?’’ Şaşırmıştım, cevabım netti: ‘’Ben bakamam.’’ Çünkü çocuk bakmayı bilmiyorum. Eşimin cevabını unutmuyorum: ‘’Benim çocuk bakmayı bildiğimi mi sanıyorsun?’’
Çevrenden ne tür tepkiler aldın? Mesela bizim lisenin pilav gününe gittiğinde (ufak not: aynı lisedeniz) ne tepkiler alıyorsun?
Bazı konularda yakın çevre, uzak çevreden daha zorlayıcı olabiliyor. Bence bir babanın çocuğuna bakması konusu da buna uygun bir örnek. Kendi çevremde çocuğuna bakan baba olmadığından bu durumun onlara garip gelebileceğini düşündüm. O yüzden birinci çevreme özellikle söylemedim. Net olmak gerekirse: Çekindim.
Eşim Kanadalı olduğu için onun çevresinde babanın çocuğu bakma örneği daha olumlu karşılandı. Fakat zamanla özellikle sosyal medyadan pozitif tepkiler aldıkça kendime güvenim arttı. Ve rahatlayıp kendi içimde kabullendiğim için kendi birinci çevremin de tepkileri beni negatif etkilemedi. Yine de sanıldığı gibi aslansın, bravo, harikasın, sen yaparsın vs. demediler.
Normal bir karşılaşmada şirket adı ve pozisyon söylemek karşıdakini kolayca tatmin ediyor. Senin kendini izah edebilmek için geçen süre ne?
İlk başlardaki insanları değiştirme çabamla şimdiki değiştirme çabam arasında büyük fark var. Artık şuna inanıyorum: Yalnızca değişmek isteyen kişi değişir. O yüzden kendimi izah etmek için uğraşmıyorum artık. Çünkü uğraşsam harcadığım zaman ile ne değişecek ki diyorum. İnsanlar, özellikle ön yargılı olduğu bir konuda, değişimi kısa süre içinde kabullenemiyorlar. O yüzden o enerjiyi harcamak yerine yüz yüzeyken hiç söylememeyi tercih ediyorum. Ha bilen arkadaşlarım zaten biliyor ve onlar merak ederse ve sorarsa anlatıyorum tabi ki. Araştıran kişiler, beni takip edip beni bulup bana soru soruyorlar. Ben kapılarını çalıp: Hey merhaba, çocuğa baba da tam zamanlı bakabilir. İlgi çocuğunuza verebileceğiniz en büyük ödül, sonsuz para yerine ilginizi verin demiyorum.
Bunaldığın, yanlış mı yapıyorum acaba dediğin zamanlar oldu mu?
Bunaldığım çok oldu. Bunalmak normal olan bence. Çünkü uğraştığın kişiler kendi yaşında kişiler değil. Çocuk onlar ve onların öğrenme hızları merakı bizimle aynı değil. Ayrıca günlük rutin işler -ev toplama özellikle- beni delirten bir konu. Bunalma kısmına kesinlikle evet diyorum.
‘’Yanlış mı yapıyorum?’’ sorusu da, tabi ki destek bulamadığın her konuda insani bir sorgulama bence. Karşıma bir baba alıp, evde gündüz çocuklara bakıyoruz ama eşimiz de bizi anlamıyor yahu diye konuşamıyorum mesela. Ama bunu anneler kendi aralarında yapabiliyorlar ve bu bile çok kıymetli.
İş hayatında çok ciddi bir yaşçılık (ageism) var. Bir gün dönersen (çocuklar büyüyecek bir noktada) ne yapmayı düşünüyorsun?
Kesinlikle haklısın. Ama ben gelecek için endişelenen biri olsaydım o zaman zaten işimden ayrılamaz ve çocuklarıma bakabilirim diyemezdim. Zaten depresyonlar ya geçmişe takılıp KEŞKE demek yüzünden ya da geleceği ENDİŞE etmek yüzünden olmuyor mu? O yüzden geçmişi çok endişe etmeden anı yaşamaya çalışıyorum. Çocuklar çabuk büyüyorlar. Ve kimse yarın ölmeyeceğini garanti edemiyor. Sonuç; şu anda mühendislik diploması olan profesyonel bir babayım. (bu tanımı bana biri yapmıştı hoşuma gittiği için kullanıyorum) Benim gibi örnek Türkiye’de çok olmadığı için gelecek için örnek gösterilecek biri olabilirsem mutlu olurum.
Kendi anne-babanla kendini ve çocukluğunla çocuklarının hayatını nasıl kıyaslarsın?
Benim babam bana bakmamış, bu net. İlgisiz bir baba demiyorum. Benim kızlarıma baktığım gibi bir bakım hiç ama hiç vermemiş. Annem ve babam çalıştığı için bana bebekken anneanne-babaanne bakmış. O yüzden babam ile benim aramda büyük fark var bu konuda. Benim babamın benim altımı değiştirdiğini sanmıyorum. Hadi ayıp olmasın 1-2 defa değiştirmiştir maksimum diyelim. Kendi annemle, eşim arasında da bakım konusunda çok büyük fark var.
Kendi çocukluğumla şimdiki çocuklarımın hayatı arasında oldukça fark olacak diye düşünüyorum. Eğitim konusunda bir kere fark var. Her sene sınav sistemini değiştiriyorlar. Okulların yapısını değiştiriyorlar, eğitim sistemini değiştiriyorlar. Onun dışında İstanbul da değişiyor. Fakat bu soru asıl eşimi ilgilendiriyor. O küçüklüğünü Kanada’da geçirmiş orada okumuş orada büyümüşken. Şimdi burada tamamen farklı bir kültür çevre coğrafyada çocuğunu büyütüyor.
O yüzden onun üzerindeki değişim etkisi, benden çok ama çok daha fazla. Konusu geldiği için de küçük bir önerim var. Ebeveynler lütfen kendi aileleriniz size nasıl baktıysa o kesin doğru bakım şeklidir diye düşünmeyin. Siz araştırın siz kendinize uygun olanı benimseyin ve onu uygulayın. Ailenizin aynısı olsun, doğrusu o diye düşünüp hatta onlara bu bakım işinde tüm söz hakkını verirseniz (ki çoğu örnekte bunu görüyorum), sonra çocuğun gelişimi hakkında dış kapının mandalı diyebileceğim bir duruma düşülüyor. Çocuk doğduğu anda sorumluluğunuzun başladığını unutmayın.
Kadınların taşıdığı yük ve sorumlulukla kendininkini nasıl kıyaslarsın?
Genel olarak kadınların taşıdığı fazladan yükler malum. Ancak ben kendi hayatım için şu noktadan hareket ediyorum: Yaşamın (kadın erkek rollerine bağlı kalmadan) her birimize getirdiği sorumluluklar nelerdir ve bunları layıkıyla yapabiliyor muyuz?
O yüzden daha çocukken, kızları ve oğlanları ayırmadan onlara ev işine dair sorumluluk vermek yahut büyüyünce (eğer mümkünse) bir süre ailelerden ayrı evde yaşamak bu ayrımları aşmak konusunda faydalı olabilir diye düşünüyorum. Bu sorumlulukları önceden öğrenirlerse o zaman ortaya daha başarılı beraberlikler çıkartabilirler kanısındayım. Düşünsenize hiç fatura ödememiş, hayatında hiç yemek yapmamış, bulaşık yıkamamış bir adam evleniyor ve bir anda bunları yapması bekleniyor. Ne kadar gerçekçi? Yapabilir mi? Yaparsa ne kadar verimli yapabilir?
Peki bize bir gününü anlatabilir misin? Ne yapıyorsunuz?
Şu andaki bir günüm ile 3 ay önceki bir günüm arasında çok büyük fark var. Corona hayatımıza girdiğinden beri tüm alışık olduğumuz düzen değişti. Artık dışarı çıkamıyoruz. Eşim normal günlerde işe gidebilirken, artık o da bizimle birlikte evde.
Şimdiki durum biraz özel ve farklı bir dönem olduğu için ben 3 ay öncesinden yani ‘normal’ dediğimiz günlerden bir örnek vereceğim.
Sabahları saat 6:30’da tüm aile ayakta oluyoruz. Emel şu anda 4 yaşında Sibel de 2 yaşında. Eşim evden saat 07:15’te çıkıyor. Biz 3 kişi saat 8:15’e kadar kahvaltı ediyor ve Emel’in kreşe götürmesi gereken çantasını hazırlıyoruz. 3 kişi her sabah (yağmur – kar demeden) dışarı çıkıyoruz. Sibel’i üzerime (kanguru denilen bir aparat var onu kullanarak) giyiyorum. Emel ise çantasını sırtına takıp yanımda benimle kreşe kadar geliyor. Sabah Emel’i kreşe bıraktıktan sonra Sibel ile bizim eve 500m uzaklığındaki parka gidiyoruz. Park bizim kurtarıcımız. Her sabah bu rutinle başladığımı sosyal medya hesabımda (instagram: @enbabavekizlari) yayımlıyorum. Özellikle anneler benim her gün sabah 2 çocukla nasıl dışarı çıktığımı ve bu rutini nasıl hiç bozmadığımı şaşkınlıkla izliyorlar. Benim için normalleşen bu rutin onlar için inanılmaz bir şey olduğunu yazıyorlar. Bunun birinci nedeni çocukların -özellikle küçük çocukların- sabah geç kalkması. Anladığım kadarı ile çoğunluk çocukları geç yatırıyor ve sabahları da geç kaldırıyor. Zaten parka gittiğimiz zaman da sabahları çok boş oluyor. Bunun nedeni de bence eve babalar iş yüzünden geç geliyorlar. Çocuklarını az da olsa görmek istedikleri için de çocuklar minimum saat 21:00 -22:00 gibi yatağa gidiyor.
Korona günlerinde hayatınız nasıl değişti?
Ben eskisine göre çok daha fazla evde vakit geçirmeye başladım. Çünkü normalde büyük kızımı kreşe diğer kızımla da dışarıda veya parkta vakit geçirebiliyordum. Ama şimdi iki çocukla evde kalmak zorundayım üstelik eşim de evde. Yani ev kalabalık. Çocuklardan kaçacak yer yok. Çocuklar da bu kadar süre evde kalmaya alışık değil. Açıkçası kişisel cevabım eskiye göre daha zorlanıyorum. Daha zorlanıyoruz. Ama insan adaptasyon yeteneği en gelişmiş canlılardan biri. Korona günlerine alıştık.
Tüm bu işi yaparken bunu aynı zamanda bir toplumsal sorumluluk projesine çevirdin. Youtube’ta programlar yapıyorsun. (En son “buzda dinozor bulduk” projesine bayıldık bu arada.) Instagram’daki “enbabavekızları” hesabını 15 bin+ kişi takip ediyor. Gazeteler ve televizyonlarda meramını anlatıyorsun. Sence bilhassa erkekler üzerinde etkin olabildi mi? Onlardan (olumlu/olumsuz) tepki alıyor musun?
Evet, dilim döndüğünce zamanım elverdiği kadar sosyal medyada bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Beni takip eden erkekler var ama asıl takip edenler kadınlar. (Yüzde 75 civarında.) Başlangıçta buna kızıyor, bozuluyordum ama artık hiç takmıyorum, çünkü değişim öyle hızlı olmuyor. Olmayacak. Değişim için sadece eskiyi veya şu anı değiştirmek yeterli değil, bir de geleceğe yönelik bir vizyon olmalı. En azından ben buna inanıyorum. O yüzden hedef aslında gelecek nesli uyandırmak. Geçmişi suçlamak ya da “şimdiki erkekler hödük” demekle değişim sağlayamayız. Sağlayamazsınız. Sosyal medyada anlatmaya çalıştığım da bu.
Peki sen ne kadar destek alıyorsun?
Instagram ve Youtube konusunda hiç destek almıyorum. Hepsini kendi kendime öğrendim. Ne kadar öğrendiysem artık… Tek başıma yaptığım işler. Mental desteği soruyorsan, saçım yok. Eskiden saçım vardı. Şaka tabi ki, bu konuyla kel olmamın hiç bir ilgisi yok. Ama tek mental desteğim eşim. Bunu net söyleyebilirim. O olmasaydı Enbaba olamazdım.
Bir özeleştiri versen, sence neyi eksik yapıyorsun. Daha doğrusu neyi daha iyi yapabilirdin?
Neyi eksik yapıyorum? Bence mutfakta kötüyüm. Yemek seçmem. Küçüklükten beri önüme ne konulursa yerdim halen de seçmem. O yüzden belki yemek yapma konusunda hiç ama hiç meraklı olmadım. Yani şöyle olursa daha iyi olur şöyle yapayım diye sorgulamadım. Eğer mutfakta daha iyi olsam merak etsem evde olduğum sürede daha verimli olabilirdim. Özeleştiri hakkımı mutfak becerim kötü diyerek kullanmak istiyorum.
Bu soru da Kanadalı eşine; Cinsiyet rollerine dair beklentilerde nasıl farklar gözlemliyorsun? Çok sayıda kadının hâlâ kocasının yaptığı işle tanımlandığı bir coğrafyada sen nasıl tepkiler alıyorsun?
(Özgehan’ın çevirisiyle:) Benim eşim çocuklarla gündüz evde bakıyor demek, benim eşim proje müdürü demekten daha önemli. Özgehan, inşaat projeleri için şehir dışında olduğu zamanlarda çok az eve gelebiliyordu. Ya da sabit bir mesai saati olmadığı için geç gelip erken gidiyordu. Bu şekilde çalışan çok kişi var ve onların da çocukları ile az vakit geçirdiğini ne yazık ki görüyoruz. Oysa zamanını çocuklarla geçiren bir baba figürü, hayatının çoğunu ev dışında işte geçiren bir babadan daha mutlu ediyor. Tabi ki bunu yapabilmesinin en büyük sebebi, çevrenin ne dediğinden etkilenmemeyi başarması.
Bizi Takip Edin