‘’Kürt Dili Pazar ve Bürokrasi Dili Olmalıdır’’
Rawest Araştırma'dan Roj Girasun ile 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nda Kürtçe anadil kullanımına dair araştırmalarını konuştuk. Girasun, 8 il ve 25 ilçede gerçekleştirdikleri 'Ebeveyn ve Çocuk Arasında Ana Dilin Durumu' araştırmasından hareketle dilin sürekliliği ve kullanımının artırılmasında sivil toplum ve siyaset taleplerinin öne çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, "Kürt dili pazar ve bürokrasi dili olmalıdır" dedi.
Öncelikle sizi bu araştırmayı yapmaya yönlendiren motivasyonu konuşmak isterim…
Kürt meselesi Türkiye’nin önemli gündemlerinin başında geliyor, bizler de bölgede ağırlıklı çalışan ve bu sebeple Kürt meselesine dair bilgi üretimini önceleyen bir kurumuz. Anadil, Kürt meselesinde konuşulan konuların başında geliyordu, ancak tahminler dışında esasen bu kadar üzerine konuşulan bir konuya dair somut veriler ortada yoktu. Ortada ölçülemeyen bir durum olduğunda bunun yönetilmesi de mümkün olmuyor. Esasen hem buna dair bir veriyi ortaya koymayı istedik hem de bunun siyaset ve sivil toplum tarafından yararlı hale geleceğini düşündük ve bu araştırma ortaya çıktı.
Araştırmanızdan bahsedebilir misiniz? Kimlerle hangi illerde yaptınız? Araştırmayı yaparken yaş/ cinsiyet gibi filtreler kullandınız mı?
Araştırma Diyarbakır, Mardin, Urfa, Van, Ağrı, Bingöl, Şırnak ve Tunceli’nin merkez ilçeleri dahil toplam 25 ilçede, 3-13 yaş arasında çocuğu olan 1537 ebeveyn ile görüşülerek yapıldı. Ebeveynlerin kadın ve erkek dağılımı yarıya yarıya dağıtıldı.
Araştırmanızın çıktılarında kısaca bahseder misiniz?
Ebeveynlerin çok büyük bir oranı anadilini bilmekte, hiç bilmeyenlerin oranı %6 oranında ölçülmektedir. Bu oran kendi çocuklarında 3 katı kadar artış gösteriyor. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu çocuklarının Kürtçe öğrenmesini isterken, bunun için ortalamanın üstünde bir çaba sarf edenlerin oranı 1/3 oranındadır. Her 4 kişiden 1’i çocuğunun Kürtçe öğrenmesi için herhangi bir çaba sarf etmediğini söylüyor.
Ebeveynlerin bu konuda en çok yakındıkları konu çocuğun çevresindeki uyaranların kahir ekseriyetinin Türkçe olması ve kendi şahsi çabalarıyla bu durumun üstesinden gelememeleri.
Ebeveynlerin kendi aileleri ile iletişimde anadilini kullanmaları ile çocuklarının anadili kullanmaları arasında önemli bir düşüş vardır. Ebeveynlerin anne-baba ile sadece Kürtçe konuşma oranı %48 iken bu oran çocuklarında %13. Sadece Türkçe konuşma oranları da bu durumu teyit ediyor. Araştırmaya katılan ebeveynler ile çocukları karşılaştırıldığında Kürtçe kullanımı 1/3 oranında azalmış, Türkçe kullanımı aynı oranda artmış. İki dilin birlikte kullanıldığı durumda süreç Türkçe’nin artışı ve Kürtçe’nin azalışı şeklinde ilerliyor. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu çocuklarının Kürtçe öğrenmesini isterken, bunun için ortalamanın üstünde bir çaba sarf edenlerin oranı sadece 1/3 oranında. Her 4 kişiden 1’i çocuğunun Kürtçe öğrenmesi için herhangi bir çaba sarf etmediğini söylüyor.
Araştırmanın sizler açısından vurgulanması gereken noktası neresi?
Kürtçenin öğrenilmesi isteği konusunda sanılandan daha büyük bir oranda iştah var ancak mesele bunun pratiğe geçirilmesi noktasına gelince ailelerin özel ve kamusal sebeplerle zorlandığına dönük ciddi şikayetler var. Bu zorlukların aşılması adına talepleri var. Yine Kürtçe kullanımı her ne kadar ebeveynler ve çocuklar arasında azalmışsa da ailelerin Kürtçe anadil talebinde aynı oranda bir düşüklük olmadığı aksine politik olarak daha güçlü şekilde öne çıkarıldığını görüyoruz. Bakın son yaptığımız Kürt Gençlik Araştırması‘nda da önümüze çıkan dikkat çekici bir sonuç da bu araştırmayla paralellik gösteriyor. Kürt Gençleri kültürel olarak her ne kadar Kürt kimliklerinden ve dillerinden bir önceki kuşağa oranla dillerinde kopuk gündelik yaşam tarzı sürdürüyorsa da Kürtçe’nin resmi dil ve anadil olmasına dönük taleplerinde gerileme değil aksine yükseliş seyrediyor. Bu talep her siyasal skaladan Kürt gençlerde aynı tonda olmasa da benzer oranlarda seyrediyor.
Bu sonuçlara baktığımızda nesiller arasında dil kaybını görüyoruz. Bu nasıl giderilir? Kime ne görev düşüyor?
Dil bir ihtiyacın ürünüdür. Kürtçe eğer hızla modernleşen dünyada bir pazar ve bürokrasi dili haline getirilmezse iyi niyetler ve kampanyalarla ayakta tutulamaz. Bu sebeple en başta bu ihtiyacı artıracak sivil ve siyasi talepleri daha fazla öne çıkarmak olacak. Araştırmada çokça önümüze çıkan noktalardan biri çocuklarına Kürtçe öğretme konusunda asgari çaba sarf eden birçok ebeveynin Zarok Tv vurgusu. Bu vurgu aslında sivil toplumun ve kişisel çabaların da dil öğrenimine dair oluşturduğu teşvikin önemini ortaya koyuyor.
Bu konuda en çok yakınılan konu çocuğun çevresindeki uyaranların kahir ekseriyetinin Türkçe olması ve kendi şahsi çabalarıyla bu durumun üstesinden gelememeleridir. Bu durumda aileler, en önemli destekçilerinin Zarok TV olduğunu dile getirmektedirler. Hali hazırda devletçe okullarda bir hak olarak tanınan seçmeli Kürtçe dersine dair bilgilendirmenin düşüklüğü ve ders seçiminde yaşanan zorluklara dair de sendikaların ve sivil toplumun daha güçlü bir duyarlılık inşa etmesi kısa süreçte hayati derecede önemlidir.
Araştırmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin