Pandemi, Tarımsal Üretimi ve Gıda Güvenliğini Nasıl Etkiliyor? (3)
Gıda Bankacılığı Pandemide Çözüm Modellerinden Biri Olabilir mi?
Türkiye’de gıda bankacılığı alanında faaliyetlerini yürüten Temel İhtiyaç Derneği, (TİDER) Gıda Kurtarma Derneği (KTD) ve sosyal teknoloji girişimi Fazla Gıda’yla yürüttükleri faaliyetler çerçevesinde ‘gıda bankacılığı’nı konuştuk. Covid-19 krizinin tedarik zincirinde yarattığı sorunların gıda sektöründe bir süre daha devam edeceğini öngören her üç kurum, büyük çaplı bir gıda krizi olmayacağı ve Koronavirüs’ün üstesinden gelmede toplumsal dayanışmanın gerekliliği görüşünü paylaşıyorlar.
COVID-19 salgınında bazı ürünlere ulaşmakta zorlanırken, bazı ürünlerde arz fazlası olduğunu görüyoruz. Pandemi koşullarında gıda sektöründe faaliyet gösteren üreticiler, ürünlerini tüketiciler ile buluşturmakta zorlanıyor. Bu da gıda ürünlerinin atığa dönüşme oranını artırarak, israf edilen ürünlerle finansal kayıplara neden oluyor. Peki salgın öncesinde durum nasıldı?
Pandemi öncesi dönemde, dünyada israf edilen 1,3 milyar ton gıda ile açık sınırında yaşayan 821 milyon kişi beslenebileceği; Türkiye’de ise bir yılda israf edilen 26 milyon ton gıdanın mali değerinin 214 milyar lira olduğu tahmin ediliyordu. Salgın sürecinde ise küresel düzeyde olduğu gibi Türkiye’de de gıdaya ulaşmanın zorlaşmasıyla, bir yandan gıda ürünlerin fiyatı arttı; diğer yandan salgından en çok etkilenen kesimler yine düşük gelir grubundaki kesimler oldu.
Pandeminin yarattığı bu koşullarda, gıda sektöründe israfı önleyen gıda bankacılığı gıda sektöründe yaşanan sorunlara çözüm yollarından biri olarak görülebilir mi? Korona günlerinde Türkiye’de gıda bankacılığı alanında faaliyetlerini ulusal düzeyde yürüten STK’lar hangi stratejileri izliyorlar? Bu sorulara, Türkiye’de gıda bankacılığı alanında çalışan GKTD ve TİDER ile Fazla Gıda girişiminin yürüttüğü faaliyetler çerçevesinde yanıt aradık.
Bu noktada, Türkiye’nin her kentinde gıda bankası olmadığını; sadece bulunduğu kentte faaliyet yürüten, Diyarbakır’da 2016’da KHK ile kapatılan Sarmaşık Derneği gibi, diğer iyi örnekleri de hatırlatmış olalım.
Gıda Kurtarma Derneği: Gıda Bankacılığında Sosyal Etki Merkezi Modeli
Türkiye’de gıda bankacılığının kapasitesini artırmayı ve yoksullukla mücadeleye katkı sağlamayı hedefleyen STK’lardan biri Gıda Kurtarma Derneği. Fazla Gıda üst yöneticileri inisiyatifi ile kurulan ve Fazla Gıda’nın; fazla gıda yönetimi için sunduğu çözümlerden biri olarak oluşturduğu bağış sistemini kullanan Gıda Kurtarma Derneği’ nin kurduğu örnek gıda bankacılığı modeli Sosyal Etki Merkezi bağış aldığı noktaları Ankara, İzmir, Lüleburgaz, Bursa, İstanbul (Anadolu/Avrupa), Çanakkale ve Balıkesir illerine yaygınlaştırdı. Diğer taraftan Türkiye’de anlaşmalı olduğu ve destek olduğu gıda bankası sayısı 73 olan GKTD’nin, gıda kurtarma operasyonu gerçekleştirdiği il sayısı 34, ilçe sayısı ise 53.
GKTD özel sektör ve kamu kurumları ile güçlü işbirlikleri geliştiriyor. 14 bin tonu gıda olan toplam 17 bin ton yardımı 353 bin ihtiyaç sahibine ulaştıran GKTD, gıda bankacılığı yapan STK’lar ve belediyelerle ortak faaliyetler yürütüyor. Bugüne dek 24 bin 286 bağış operasyonu gerçekleştirerek, 28.760.000 TL bağış (kurtarılan ve dağıtılan) miktarına ulaşan GKTD, 2020 yılı sonunda 1 milyon ihtiyaç sahibine ulaşmayı hedefliyor.
Ayrıca, Türkiye’de gıda bankacılığı alanında çalışan STK’ların savunuculuk kapasitesini geliştirmek için ilk Ulusal Savunuculuk Rehberi’ni oluşturan GTKD, yanı sıra gıda atığını önleyecek ilk ulusal Mevzuat Önerileri Raporu’nu hazırladı ve ilgili kamu kuruluşları ile paylaştı.
“Gıda İsrafı, Çok Yönlü, Çok Bileşenli Ve Çok Paydaşlı Bir Konu”
COVID-19 sürecinde hayata geçirdikleri uygulamaları konuştuğumuz GKTD Başkanı Berat İnci, gıda israfının çok yönlü, çok bileşenli ve çok paydaşlı bir konu olduğunu belirterek, asıl olarak her bireyin gıda israfıyla olan ilişkisini tanımlamanın, israfa “dur” deme gerekçesine işaret etmenin ve kitleleri bunun için harekete geçirmeyi hedeflediklerini söylemesi, Derneğin pandemide izlediği strateji de özetliyor.
GKTD, Kısa bir süre önce özel sektör-sivil toplum işbirliği örneklerinden biri olan Boşa Harcama Kampanyası başlattı. Boşa Harcama kampanyası ile neyi hedefledikleri sorumuza İnci şu yanıtı veriyor:
“Her paydaşın gıda israfıyla ilişkisi başka. Ancak bu kampanya ile gıda israfının önlenmesi amacına toplumsal katılımı sağlamak ve israfa dur diyecek değişim hareketini başlatmak istiyoruz. Boşa Harcama kampanyası ulusumuzun değer yargılarının önemli bir parçası olan tasarruf kültürüne ve yenidünya diliyle ‘sorumlu tüketim’ hafızasına can suyu veriyor”
Sosyal Etki Merkezi
GKTD’nin COVID-19 ile mücadelede nasıl bir strateji izlediği sorumuza Dernek Başkanı İnci, tüm sektörlerle işbirliği ve diyalog içinde çalışmalar yürüttüklerini vurguladı. Pandemide gıda tedarikinde yaşanan sorunlara GKTD’nin getirdiği çözüm önerisinin ne olduğu sorumuza ise İnci, Türkiye Gıda Bankacılığı için iyi örnek oluşturmak üzere geliştirdikleri Sosyal Etki Merkezi adlı yeni konseptten söz ederek yanıtladı. Sosyal Etki Merkezi’nin israfı önleyerek Dilovası ve yakın çeperindeki ihtiyaç sahiplerine 1,2 milyon TL değerinde gıda bağışı desteğini ulaştırdıklarını söylüyor. Ayrıca, Sosyal Etki Merkezi kartı sahibi kişiler dışında kalan bölgedeki diğer ihtiyaç sahipleriyle birlikte, toplamda 125 bin ihtiyaç sahibine ulaştıklarını belirtiyor.
Pandemide 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olup evinden çıkamayan yurttaşların evlerine gıda destekleri ulaştırmaya başlayan GKTD, Fazla Gıda platformu üzerinden Türkiye’de pek çok gıda bankasına bağış yapıyor; ayrıca Ramazan ayının başından itibaren 50 bin gıda kolisini, Ramazan sonuna kadar 100 bin gıda kolisine ulaşmayı hedefliyor.
Yurttaşlarımız Lütfen Sorumlu Tüketim Ve Aktif Yurttaşlık Rolleriyle Bizlere Katılsınlar.
İnci’ye göre, salgın sayesinde insanlar karantinada en temel gereksinimin gıda olduğunu hatırladı; tüketicinin evinden zorunlu haller dışında çıkamaması, ihtiyaç dışı tüketimi azalttı. Bu açıdan, pandemi bir fırsat olarak görülebilir. Diğer bir açıdan, kapanan işletmelerde ve onlar için üretim yapan firmaların ellerinde ciddi miktarlarda ürün kalmasının fazla gıdayı tetiklenmiş olması ise salgının ortaya çıkardığı risklerden biri. Bu noktada, gıda sektöründeki sorunların çözümünde gıda bankacılığının sağlayacağı katkı devreye giriyor.
Son olarak GKTD Başkanı Berat İnci, gıda israfının önlenmesi için birlikte harekete geçmenin önemini tekrar vurguluyor ve “Gıda Kurtarma Derneği’nin STK’lar, kamu kurumları ve özel sektör kurumlarından oluşan iş birliği ağının bir parçası olsunlar. Yurttaşlarımız da lütfen sorumlu tüketim ve aktif yurttaşlık rolleriyle bizlere katılsınlar” mesajını veriyor.
TİDER: Otomat Gıda Bankacılığı
Gıda bankacılığı alanında faaliyet yürüten ve “daha adil bir gıda sistemine çözüm, gıda bankacılığı” tezini savunan TİDER, büyük şehirlerin her ilçesinde ve tüm küçük şehirlerde birer gıda bankası kurulması hedefiyle Türkiye’de Gıda Bankacılığı Ağı’nı oluşturdu. Şu an, TİDER çatısı altında, 29 ilde 47 Gıda Bankası bulunuyor. TİDER, depo, market ve aş evi şeklindeki 3 tip gıda bankacılığı türü arasından, insanların kendi seçimlerini yapmalarına olanak verdiği ve haysiyetlerini dokunmadığı inancıyla, Market formatını tercih ediyor.
Salgınla mücadele kapsamında İnsansız Gıda Bankacılığı modeli geliştiren TİDER, İstanbul’da ilk otomat gıda bankacılığını açmaya hazırlanıyor ve tüm Türkiye’de otomat gıda bankacılığını yaymayı amaçlıyor.
TİDER Genel Müdürü Nil Tibukoğlu Yurdakul’a gıda bankacılığı sisteminin Türkiye’de gıda sisteminin adil olmasına nasıl ve hangi mekanizmalarla katkı sağladığını sorduk. Bir gıda bankasının temel rolünün öncelikle israfa gidecek gıda, market ve tekstil ürünlerini toplayıp bunları dezavantajlı durumdaki kişilere sunmak olduğunu belirten Yurdakul, gıda bankasının yararlanıcılarına, marketten satın alınanlarla aynı nitelik ve kalitede ürün dağıttığını vurguluyor.
Gıda bankacılığı sisteminin gıda sektöründe yaşanan sorunlara çözüm üretme kapasitesine ilişkin sorumuza Yurdakul, dünyada üretilen toplam gıdanın üçte birinin israf edildiğini ve bu miktarın dörtte biriyle ile 821 milyon aç insanın doyabileceğini söylüyor. Türkiye’de de her yıl israf edilen 26 milyon ton gıda ürünü olduğunu hatırlatan Yurdakul ayrıca, gıda bankacılığının gıdanın israfını önlemenin yanı sıra tekstil ve temizlik malzemelerinin tekrar kullanımını da sağladığına dikkat çekiyor. Yurdakul’a göre, tüm bu nedenlerle gıda bankacılığı yoksullukla mücadele ile birlikte, karbon salınımını engelleyerek çevre ve iklimin korunmasında da etkili bir araç…
“Türkiye’de Gıda Bankacılığında Çok Yol Alındı Ancak Mevzuat Yetersiz”
Türkiye’de gıda bankacılığı mevzuatına ilişkin görüşlerini aldığımız Yurdakul, gıda bankacılığını düzenleyen bir kanun olmasına rağmen, gıda bankacılığına gerekli önem verilmediği ve teşvik edilmesi adına bir çalışma yapılmadığı tespitini yapıyor. Yürürlükte olan kanunun sadece ürün bağışçısına vergi indirimi sağladığını belirten Yurdakul, TİDER’in talep ettiği değişiklikleri sıralıyor:
Kanun, üretici ve perakendecilerin israfa gitme ihtimali olan ürünlerini bağışlama zorunluluğunu kapsamalı; ürünlerin atığa gönderilmesine cezai yaptırım içermeli; gıda bankalarına teşvik verilmeli ve gıda bankasına bağış yapan bir bağışçının dava edilmesini engellemek ve zorlaştırmak için “iyi niyet kanununun” çıkarılmalı…
Bununla birlikte TİDER’in organizasyonuyla her yıl düzenlenen Gıda Bankacılığı Zirvesi’nin katkılarıyla epey yol alındığını ve Türkiye’de gıda bankacılığına bakışın değiştiğini söyleyen Yurdakul, gıda bankalarının bulunduğu kentlerde vatandaşların gıda bankası ile etkileşim kurmasının ve onu sahiplenmesinin gıda bankacılığının başarısında önemli bir etken olduğunu vurguluyor.
“Pandemi Döneminde Adil Bir Gıda Sisteminden Söz Etmek Güç”
COVID-19 salgınında TİDER’in nasıl bir strateji izlediği sorumuza ise TİDER Genel Müdürü Yurdakul şu yanıtı verdi:
“Salgınla birlikte Türkiye’de gıdaya ulaşım zorlaşmaya başladı. İsrafla mücadele kapsamında bağışlanan ürünler satışa çıkartıldığından bize gelen bağışlar da azaldı. İnsanların evlerine stok yapmaları evsel israfın çok artmasına sebep oldu. Gıdaya ulaşımın zorlaşmasıyla gıda ürünlerin fiyatı arttı, bundan en çok düşük gelir seviyesindeki vatandaşlar etkilendi. Dolayısıyla, adil bir gıda sisteminden söz etmek pek mümkün değil”
Pandemini yarattığı koşullar nedeniyle TİDER kendi kaynakları ve aldığı desteklerle temel ihtiyaç ürünlerinden satın almaya başlayarak, 150 bin aileye ulaşmış. Ayrıca salgın döneminde insansız gıda bankacılığı modeli geliştiren TİDER, İstanbul’da ilk otomat gıda bankacılığını açmaya hazırlanıyor. Destek Noktası olarak adlandırdıkları sistemden ilk etapta yaklaşık bin 500 ailenin faydalanmasını öngörüyorlar. TİDER, öncelikle İstanbul’da, daha sonra tüm Türkiye’de otomat gıda bankacılığını yaymayı hedefliyor.
TİDER Genel Müdürü Yurdakul son olarak “Her kentte bir gıda bankası hedefimiz ancak o kentteki vatandaşların bu sistemi kabul etmesiyle mümkün olabilir. Kentinde gıda bankası olan vatandaşların buna herkesin sahip çıkması çok önemli” mesajını veriyor.
Korona Günlerinde Fazla Gıda’yı Faydaya Çevirmek
Gıda bankacılığı alanında faaliyet yürüten GKTD’nin kurulmasına vesile olan, sosyal fayda odaklı teknoloji girişimi Fazla Gıda, kendini ‘atıl ürünlerin ekonomiye, çevreye ve topluma kazandıran teknoloji platformu’ olarak tanımlıyor. Global ve ulusal iş ortaklarında çeşitli nedenlerle oluşan atıl stok ürünlerin maksimum faydaya dönüşmesi için; indirimli satış, ihtiyaç sahibine bağış, insan tüketimine uygun olmayan gıdaların ise hayvan yemi – besicilik sektöründe değerlendirilmesi ve biyogaz gibi geri kazanımını sağlıyor.
Fazla Gıda kamu kurumları ve yerel yönetimlerin yanı sıra Kızılay gibi dağıtım ağı geniş STK’lar ile kurduğu iş birlikleri sayesinde 3 yılda 35 ilde, farklı büyüklüklerde 80’e yakın gıda bankasının kurulmasına destek verdi. Dahası, gıda atığı ve açlıkla mücadelede farkındalık çalışmaları ve savunuculuk faaliyetlerini yürütmek amacıyla 2017 yılında GKTD’ni kurulmasına destek verdi.
Korona günlerinde ‘Gıda kazanım’ kavramının öneminin artırdığını düşünen Fazla Gıda CEO’su Olcay Silahlı ile salgınla mücadelede izledikleri stratejiyi konuştuk. Silahlı, firmaların büyük çoğunluğunu salgın sürecinde ellerindeki ürünleri nasıl değerlendireceklerini bilmediklerini söylüyor ve “atıl durumda olan fazla gıdaları faydaya çevirmek ve iyiliği beraber dağıtmak için işbirliği” çağrısında bulunuyor.
Doğru Kurgulanan Bir Tedarik Zinciri ve Stok Yönetim Sisteminin Önemi
COVID-19 salgınında “tedarik zincirinin kırılması nedeniyle, ellerinde değerlendirilebilir ürün olan gıda firmaları” varken, bazı ürünlere ulaşmakta neden güçlük çektiğimizi sorduğumuz Olcay Silahlı sorunu şu sözlerle açıklıyor:
“Salgın sürecinde tedarik zincirinin kırılması nedeniyle ellerinde değerlendirilebilir ürün olan gıda firmaları kaldığını tespit ettik. Bu tespitimizin ana dayanaklarından biri, tüketici alışkanlıklarımız. Tüketici alışkanlıklarının hem üreticilerin üretim planlarını hem de alım yapan firmaların satın alım planlarını yıllar içinde şekillendirdiğini biliyoruz. Yıllar içinde oturmuş olan bu planlama sistemi, hızla gelişen pandemi sürecinden etkilenerek kısa ve uzun vadede farklı sonuçlar ortaya çıkartacaktır. Bu kısa ve uzun vadede yaşanabilecek problemlerden biri de tedarik zincirinin kırılması ve olası sonuçları olabilir. Şu an kısa vadede etkilerini SKT (son kullanma tarihi) yaklaşmış olan ürünlerde gözlemliyoruz. İnsanların önceliklilerinin de bu dönemde değişmesi ile SKT’si yaklaşan birçok üründe üretim fazlalığı olduğunu gözlemliyoruz. Yine STK’sı daha uzun olan ürünler ile ilgili iç görüyü ise daha uzun vadede elde edebileceğiz. Pandemi dönemine kadar geçen sürede tüm tahminlemelerin 10-15 yıllık bir tüketici verisi üzerinden gerçekleştirildiği düşünülürse, yeni düzene uyum sağlanana kadar yaşanacak üretim fazlalığının ve tüketiciye ulaştırılamayan atıl ürünlerin Fazla Gıda dijital altyapısını kullanarak faydaya çevirmek için çalışıyoruz.”
COVID-19 ile mücadelede izledikleri strateji açıklayan Silahlı, Fazla Gıda’nın kurulduğu 3 yıldan bu yana oluşturduğu partner ekosisteminin gücüne dikkat çekiyor. Silahlı, mevcut iş birlikleri sayesinde, salgın sürecinde bağış ve hayvan yemi modülü de dâhil olmak üzere, çeşitli alanlarda ortaya çıkan ürün fazlalıklarını hızla değerlendirmeye başladıklarını belirtiyor.
Olcay Silahlı, pandemi döneminde büyük markalar ile büyük bağış operasyonları yürüten Fazla Gıda’nın sosyal medyada tüketici ile buluşan iletişim çalışmaları yürüttüğünü belirtiyor. Bu sayede hem tüketici nezdinde israfa yönelik farkındalığın artması sağlandı, hem de diğer büyük markalara doğru kurgulanan bir tedarik zinciri ve stok yönetim sisteminin ülke için nasıl olumlu sonuçlar doğurabileceği gösterilmiş oldu.
Pandeminin ekolojik dönüşüm için fırsat olup olmayacağı sorumuza yanıt veren Silahlı, kamuoyunda ve kurumsal markalar nezdinde yaratmaya çalıştıkları farkındalığın hızla arttığı ve hızlı sonuçlar alınmasının sağladığını düşünüyor. Fazla Gıda’nın kuruluş misyonunda, atık kaynaklı karbon salınımını minimum % 50 oranında azaltmak hedefi olduğunu söyleyen Silahlı, salgın döneminde sadece son 1 aydaki faaliyetlerinin etkisiyle, 5 bin ton karbon salınımını engellediklerinden söz ediyor. Bu nedenle, Silahlı’ya göre ekolojik değişim Korona günlerinin sonrasında da sürecek.
Bizi Takip Edin