Pandemi Günlerinde Sanatçılar: “Bugünlerden Yeni Bir Anlayışla Çıkacağız”
Sanat kurumları gibi sanatçılar da Koronavirüs önlemleriyle durdurulan kültür sanat faaliyetleri sebebiyle sıkıntılı günler geçiriyor. Müzisyen Hüseyin Aygün öncülüğünde kurulan Sanatçı Destek Platformu, besteci ve şarkı yazarı Can Kazaz ve tiyatrocu Yiğit Sertdemir ile Koronavirüs günlerinin sanat dünyasına neler getireceğini konuştuk. Sanatçılar hem ruhsal hem maddi açıdan kaygı dolu olsalar da bugünlerin sıkışmışlığının yerini yeni yaratılara, heyecanlara ve eski hatalardan arınmış bir düzene bırakacağına inanıyorlar.
“İkinci Bir Rönesans Yaşayacağımıza İnanıyorum”
Besteci ve şarkı yazarı Can Kazaz salgın günlerinde alınan önlemlerin müzik çalışmalarını ve genel olarak müzik dünyasını nasıl etkilediğini anlattı. Kazaz; “Kara vebadan yüz yıl sonra nasıl ki rönesans başladıysa, günümüzdeki bilgi akışının hızına da güvenerek biz bu süreci atlattıktan sonra doğru davranmışsak ikinci bir rönesans yaşayacağımıza inanıyorum” diyor. Kazaz’ın birlikte çalıştığı müzisyenlere maddi destek sağlamak için online konserlerden oluşan bir de projesi var. Projenin detaylarını bu adresten almak mümkün.
Sizin çalışmalarınız bu süreçten nasıl etkilendi? Bir sanatçı olarak performans sunma imkanlarınızın kısıtlanması dışında sanatsal üretiminizde ne gibi tezahürleri oldu ve olacak bugünlerin?
Şu anda yeni bir albüm üretme aşamasındayım. Şarkıların hepsi belli olsa da düzenleme, kayıt ve prodüksiyon aşaması salgına denk geldi. Klip çekimlerimizi bilemediğimiz bir tarihe erteledik ve planımızı tamamen değiştirmek durumunda kaldık. Bunun dışında herkes gibi benimle çalışan tüm insanlar da dahil olmak üzere ciddi bir psikolojik testten geçiyoruz. Üretimim, yoğun sezgi ve derin odaklanmayı gerektiren bir süreç olduğu için bu kriz döneminde yavaşlamak durumunda kaldım. Yine de en iyi sonucu almak için ekibimdeki herkesi ve kendimi dengede tutmaya büyük özen gösteriyorum.
Yaşanan günlerin sorunlu bir ekonomik yüzü de var; sanat üreticileri için maddi krizin kapıda olduğunu görüyoruz. Siz de tam bu noktada ekip arkadaşlarınıza maddi destek sunmak için online konserlere başladınız. Bu önemli proje hakkında bilgi verebilir misiniz?
Online konser yapmak için halktan maddi destek arayışına çıktım demek daha doğru olur. Çünkü henüz bir online konser vermiş değilim. Tıpkı her şey normal olsaydı nasıl ki konser bileti alanlar dinleme şansı bulacaksa, şu anda da dijital konser izlemek isteyenlere çok daha uyguna ve gelirin tamamını iş arkadaşlarıma bölüştüreceğim şeffaf bir düzen önerdim. Kendim bir şey almayacağım çünkü her türlü şartta benimle kilometrelerce yol yapıp konserin olmasını sağlamış insanlar bunlar. Bir vefa borcum var, bunun karşılığında bireysel bir emek sarfedeceğim, değer üreteceğim. Karşılık görürse ses kalitesi yüksek bir YouTube canlı yayını olacak. Bunun yanısıra imzalı CD hediyesi, salgın sonrası ilk konserime kulis davetiyesi, online şarkı yazımı dersi gibi seçenekler sunuyorum. En doğru ve detaylı bilgi de kampanyanın patreon sayfasında.
Genel şartlarda da ekonomik zorluklarla mücadele eden müzisyenler, bu salgın sonrası -ve belki şu an da- nasıl ilerleneceği üzerine bir araya gelip ortak çözüm arar mı örneğin?
Şu anda kültür-sanat yaşamsal bir önem taşımıyor kimse için. Dolayısıyla ilk vazgeçilen kültür-sanat sektörü oluyor bu gibi kriz dönemlerinde. Çok acı ki çeşitliliği olmayan, tek tip ve kırılgan düzenler kurmuş her sektör gibi özellikle dijital karşılığı yaratılmamış kültür sanat kolları da iflas edecekler. Geriye sadece ekonomik gücü yüksek aktörler zayıflamış olarak ve “anti-kırılgan” sistemler kurmuş olanlar sağlam çıkacak. Başta müzisyenler, STK’lar ve devlet bu krizden çıkış yolu arayacak olgunluk, vizyon, bilgi ve birikime sahip değil malesef. Uçak düşerken kemer takmaya benziyor halimiz. Yapılabilecek tek şey, düşeceğini bildiğin uçağa binmemekti veya bu uçağın düşeceğini söyleyenleri dinlemekti.
Salgın sonrası müzik ortamında nasıl bir manzara bekliyorsunuz? Konser salonları ve canlı müzik mekanlarında kayıplar yaşanır mı? Online konserler artar mı, dijital paylaşımlara bir yönelim gözlemlenebilir mi? Özetle, dünya karantina günlerinden yeni sanatçı ve sanat izleyicisi eğilimleriyle çıkabilir mi?
Dünya bu krizden şekillenmekte olan bir estetik algıyla çıkabilir gibi gözüküyor. Sanata ve estetiğe dair algı çok ciddi değişimler yaşanacak, o görülüyor ama nasıl bir değişim yaşayacağı, sanatçılar olarak bizlerin neler yaptığına bağlı. Online konserler yapanların sayısı artar ama taşıyıcı yöntem olursa çok şaşırırım. Çünkü insanlar çaresiz kaldığı için bunun mümkün olduğunu gördüler ama bu süreçten, bu kötü günleri de anımsattığı için, bu zamanlarda yaptıkları şeyi yapmak istemeyerek çıkacaklar. Gidip kanlı canlı, bağ kurdukları sanatçıyı görerek, o atmosferde, telefonlarından veya bilgisayarlarından asla elde edemeyecekleri o ses düzeninde o performansı deneyimlemek isteyecekler. Sosyalleşecekler, başka insanlarla senkronize olmanın mutluluğunu hasretle yeniden yaşayacaklar. Bunların hiçbiri yakın gelecekte dijital ortamda mümkün olamayacak deneyimler. Ancak çok güçlü VR ya da AR sistemler gerekir ki tahayyül edebilsek de şu an böyle bir düzenin ve alışkanlıklar bütününün yakınında değiliz.
Konser ve festival endüstrisi hızla ölecek ama az önce söylediğim sebeplerden, aynı hızla geri gelecek. Konser salonlarının çoğu batacak veya ciddi nitelik kaybı yaşayacaktır. Aktörler açısından kartlar yeniden dağıtılacak. Ekonomik tablonun ağırlığına bağlı olarak festivaller bir süre yapılmayabilir, yapılmaya başlandığında da dediğiniz gibi öncelik yerli ekiplerin olacaktır, onun da sebebi maliyetler ve dünyadaki lojistik sorunların kendine gelme süreci. Sanatçılar açısından da “konser ayarlayan” menajer ile bütüncül bakarak kariyer yönetimi bakış açısına sahip menajerlerin arasındaki kıymet farkı ortaya çıkacaktır.
Son olarak, eklemek istediklerinizi alabilir miyiz?
Bu süreçte soğukkanlılığımı korumaya çalışıyorum. Romantizme kapılıp aklıma ilk geleni yapmak yerine sosyal fayda sağlayabilecek ne yapabilirim diye düşünüyorum sürekli. Öte yandan yoğun bir üretim sürecindeyim keza bu işe başlarken de söylemiştim: Sürünsem de müzik yapacağım. Neyim var neyim yoksa, elimden gelen katkıyı müziği değerlendirmek için sunmaya devam edeceğim. Kara vebadan yüz yıl sonra nasıl ki rönesans başladıysa, günümüzdeki bilgi akışının hızına da güvenerek biz bu süreci atlattıktan sonra doğru davranmışsak ikinci bir rönesans yaşayacağımıza inanıyorum. Sabır, sağlık ve esenlik diliyorum herkese.
“Hem Üreticinin Hem de Alımlayıcının Değişeceği Bir Döneme Gireceğiz”
Tiyatro topluluğu Kumbaracı50, Koronavirüs tedbirleri kapsamında kapılarını kapatsa da youtube üzerinden Kapı Açık Kalmış adıyla yayınlar yapıyor. Tiyatronun kurucularından oyuncu, yönetmen ve yazar Yiğit Sertdemir; “İster istemez hem üreticilerinin hem de alımlayıcılarının bakışının değişeceği bir döneme gireceğiz. Tüm travmatik süreçlerin sonrasında gelişen türlere, akımlara benzer bir yolculuk yapacağız ve yeni yaratılar getireceğiz seyircinin önüne. O buluşma anını ben de hepimiz gibi merak ve heyecanla bekliyorum” diyor.
Koronavirüs salgını önlemlerinin en çok etkilediği alanlardan biri de kültür sanat oldu. Kumbaracı50 bu süreçte neler yaptı, hangi önlemleri aldı, kısaca paylaşabilir misiniz?
Doğrusu, henüz hiçbir vaka görülmemiş ve tiyatro faaliyetleri resmen durdurulmadan önce oyunlarımızı iptal ederek başladık çoğu tiyatro gibi. Dünyada görülmekte olan bir salgının bizi de vuracağı ve olası sonuçları, diğer ülkelerde yaşananlardan ötürü bilinir ve tahmin edilirken, başka türlü de davranamazdı sanırım hiç kimse. Sonrasında da, herkes gibi, sorun ortadan kalkana dek gösterimlere ara verdik. Yaptığımız yayınlar dışında -ki onlarda da kişi sayısını sınırlamıştık- tiyatroya kimseyi almadık. Sonrasına zaten evden yayına geçtik. Yani fiziksel olarak yapabileceğimiz tek şeyi yaptık, fiziksel bir aradalığı sonlandırdık. Sezonun nasıl devam edeceğine, bu süreçte neler yapabileceğimize dair fikirlerimizi aramızda paylaşsak da, öngörülebilir bir süreç değil karşılaştığımız. İhtimaller üzerine konuşuyoruz ve yapabileceklerimizi değerlendirmeye çalışıyoruz. Şimdilik hepimizin bu süreci her anlamda sağlıklı atlatabilmesi için yapabileceğimiz, durmak. Sanırım çoğu tiyatro da aynı durumda.
Pek çok sanat kurumu ve sanatçı online ve ücretsiz imkanlarla izleyicilerle buluşma yollarına yöneldi. Siz de Kapı Açık adı altında youtube üzerinden bir yayına başladınız. Öte yandan tablonun çok sorunlu bir ekonomik yüzü var; sanat üreticileri için maddi krizin kapıda olduğunu görüyoruz. Kültür saat ortamının içine düşmesi muhtemel maddi sorunları aşmanın yolları neler olacak?
İşin maddi boyutu çok ciddi maalesef. En az 7 ay boyunca kapalı kalacak tiyatrolar. Halihazırda da ekonomik sıkıntıları bir hayli ağır olan tiyatroların, böyle bir boşluktan sonra nasıl ayakta kalabileceği sorusunun yanıtı hepimizin peşinde olduğu bir yanıt. Bu süreci tiyatroların tek başına atlatmalarının imkanı yok. Zaten vergisel düzenlemeler talep ederken, şimdi daha ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Bu bağlamda, başta Tiyatro Kooperatifi olmak üzere çözüm arayışları devam ediyor. Devlet tarafından verilmesi beklenen ve talep edilen kimi destekler var. Ne kadarının gerçekleşeceğini süreçte göreceğiz. Bunun yanı sıra, özellikle mekanı olan tiyatroların yaşadığı güçlük çok yüksek seviyelerde. Kira ödemeleri vb. kalemler, ancak mal sahipleriyle görüşmeler neticesinde belki biraz da olsa yoluna koyulabilir ama o da fazlasıyla geçici bir çözüm olur. Yurt dışında örneklerini bolca duyduğumuz yardım meselelerine benzer bir yol çizilmesini beklemek istiyoruz ama gerçekliği tartışılır bu beklentinin. Sivil toplum kuruluşları ile görüşmeler ve çözüm yolları da aranıyor ama tüm memleketi sarmış bir buhranın bu ayağı da ister istemez düğümlerle dolu. Seyircilerin desteğini beklemek samimi bir yol olsa da, ekonomik sıkıntıların her haneye yansıdığını düşünürsek, bunun da uzun soluklu bir çözüm olmayacağı kesin. Şu an, Tiyatro Kooperatifi yahut Oyuncular Sendikası gibi bir oluşum üzerinden, toplu bir değerlendirme ile talep ve yol çizmek en doğrusu ki bu yolda ilerleniyor şimdilik. Umarım bir yol bulmak mümkün olabilir.
Salgın sonrası kültür sanat ortamında nasıl bir manzara bekliyorsunuz? Tiyatro için pek mümkün görünmese de diğer sanat dallarında dijital paylaşımlara bir yönelim gözlemlenebilir mi? Dünya karantina günlerinden yeni sanatçı ve sanat izleyicisi eğilimleriyle çıkabilir mi?
Bu süreçten yaratılarımızın etkilenmemesi mümkün değil. Hele ki bu kadar küresel çapta ve gündelik hayatı bu kadar etkileyip aynılaştıran ve sınırları ortadan kaldıran bir dönemden çok farklı ve alışık olmadığımız önermeler çıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Dijital yayınların içerisinde seyirci ile kurduğumuz bağın güçlenerek devam etmesi ve birbirimize iyi gelmemiz dışında bir beklentimiz yok şimdilik. Ama üretimlere etki ettiği ve edeceği görülüyor. İster istemez hem üreticilerinin hem de alımlayıcılarının bakışının değişeceği bir döneme gireceğiz. Tiyatronun eylemlilik hali, belki de çok daha önemli ve etkili hale gelecek. Seyircinin talepleri belki hiç olmadığı kadar benzer yollara evrilecek. Neler olacağını hep beraber göreceğiz ve üretmeye elbetteki devam edeceğiz. Yeni dillerin, yeni yolların bulunması için bir fırsat olarak değerlendireceğiz belki de. Tüm travmatik süreçlerin sonrasında gelişen türlere, akımlara benzer bir yolculuk yapacağız ve yeni yaratılar getireceğiz seyircinin önüne. O buluşma anını ben de hepimiz gibi merak ve heyecanla bekliyorum.
Birbirimize iyi gelmemiz gereken uzun bir sürecin içindeyiz. Umarım sanatın iyileştirici/uzlaştırıcı gücü, hepimize iyi gelmeyi sürdürür bu süreçte de…
“Eski Hataları Düzeltmek İçin Bir An Önce Yola Koyulmak Lazım”
Sanatçı Destek Platformu kurucusu müzsiyen Hüseyin Aygün, nasıl ve hangi amaçla bir araya geldiklerini ve pandemi günlerinde sanatçılar için yaptıklarını anlattı. Aygün; “Genel olarak başı boş bir mesleğimiz, camiamız var maalesef. Yani dernek, sendika, federasyon gibi tek çatı altında toplanıp haklarımızın olduğu yerlere pek gidip müracaat etmemişiz, kendimizi garantiye almamışız, günlük kazandığımız para ile hiçbir şeye ihtiyacımız olmayacağını düşündük galiba. Bundan sonra artık ne yapabiliriz diye düşünmek ve ve bir an önce yola koyulmak lazım” diyor.
Öncelikle Sanatçı Destek Platformu’nu tanıyabilir miyiz? Nasıl bir araya geldiniz, neler yapıyorsunuz?
Sanatçı Destek Platformu sanatçıların bir arada olması, birlik, beraberlik ve destek amacı ile 18 Mart 2020 tarihinde kuruldu. Bunu geçmişten beri düşünüyordum ve oluşturmak istiyordum çünkü buna müzik camiamızda ihtiyaç vardı. İnsanlara sahneden sanatımızı aktarırken kendi içimizde bölündüğümüzü gördüm. Kariyer yapmayı ve para kazanmayı ön plana almışız, buna ben de dahilim diyebilirim. Ben bu düzeni düzeltebileceğimi düşündüğüm için kurdum bu platformu. Nasıl bir araya geldik? Çok çabaladık, arkadaşlarımıza sosyal medyadan çağrılarda bulunarak onları yine bir sosyal medya uygulaması olan telegram grubuna çağırdık. “Burada İyi Kötü Yok! Burada Kaliteli Kalitesiz Yok!” diyerek çağrılarda bulunduk ve dostlarımız da geldiler. Aslında çok duyarlı, iyi niyetli, duygusal insanlardır sanatçılar, geri çevirmediler bizi. Fikir benden çıksa da, ben kursam da bu platformu, bu süreçte yanımda olan bir çok arkadaşım vardı, beni destekleyen bana yardımcı olan. Burada konuşuyoruz, tartışıyoruz, fikir alışverişi yapıyor ve birbirimize bir şeyler katıyoruz. Yani bu zamana kadar biraz ihmal ettiğimiz şeyleri fazlasıyla yapıyoruz.
Sanatçı Destek Platformu salgın sürecinde destek amaçlı neler yaptı ve yapmayı planlıyor, kısaca paylaşabilir misiniz?
Covid19 Virüs sebebiyle Devletimizden gelen “evinde kal” çağrısıyla evlerimize kapandık, bizim bu platformu kurmamız için doğru bir zamandı bu çünkü herkes evde olacaktı. Bu zamanda birlik beraberlik ve destek sağladık birbirimize, çok aç kalırsak 2 makarnamız varsa birisini bir arkadaşımızla paylaşırız demiştik ki bunu da yaptık platformumuz içinde. Platformumuzda, insanlar birbirlerine selam veriyor, birbirleriyle konuşuyor ve tartışıyorlar. Bu istediğimiz bir şeydi, bunu başardık. Yardım konusunda, bizler de onlardan biri olduğumuz için elimizden çok fazla bir şey gelmesi mümkün değil doğal olarak. Zaten hali hazırda devletimizin yardımları var. Bizler sadece belediyelerle, iş adamlarıyla ve STK’lar ile görüşüp, mail atarak “biz müzisyen ve sanatçıları da görün” dedik. Klipler çekildi, medyaya sunuldu, bizi de bilsinler istedik sadece. Çağrılarımıza kulak verildi ve müzisyenler ile sanatçılar diye bizlere de öncelik verildi. Bizler çalıştığımız kadar zenginiz deriz kendi aramızda ve bundan dolayı günlük çalışıp günlük yiyen insanlarız. Hedeflerimizde çok fazla projeler var. Bunları şu zamanlar geçtikten sonra yapabiliriz. Şu anda sadece birlik beraberliğimizi bozmadan büyümeyi hedefliyoruz.
İnsanların platformunuza ilgisi nasıl? Yeterince bilinir olduğunuzu, yeterli maddi desteğin geldiğini düşünüyor musunuz? Ne tür geri dönüşler alıyorsunuz? Aynı şekilde platforma müzisyenlerin ilgisi ne durumda?
Öncelikle platformumuz sanatçıya ve sanatçı ruhlu herkese açıktır. Maddi olarak aslında çok şey bekliyoruz ama Covid19 dünyada ekstrem bir durum, dünya buna hazırlıksız yakalandı ne yazık ki bizler gibi herkes çok mağdur. Biz sadece bizleri de görsünler, unutmasınlar istiyoruz. Çok bir beklentimiz yok günlük çalıştığımızı, herhangi bir aylığımızın, sigortamızın olmadığını ve yevmiye şeklinde çalıştığımızı göz önünde bulundursunlar istiyoruz. Gelen tepkiler, ilgiler çok güzel. Takip ediliyoruz, arkamızda desteğini hissettiğimiz çok kişi var bu konuda. Türkiye’de kendini ispatlamış sanatçılarımız, müzisyenlerimiz, solistlerimiz var. Onların destekleri bizi mutlu ediyor, öncü oluyorlar bize, eksik olmasınlar. Şuan 2 platformda 5 bin kişiye yakınız ve bunların hiç biri sahte ya da bot değil, hepsi dolu dolu gerçek insanlar.
Çalışmalarınız Ankara dışındaki illeri de kapsıyor mu? Bir de müziğin yanında diğer sanat dallarına da yardım etmeyi planlıyor musunuz?
Öncelikle sizin aracılığınızla şuna net bir şekilde açıklık getirmek isterim. Sanatçı Destek Platormu kendi başına yardım oluşturabilecek bir platform değildir. Daha öncesinde de belirttiğim gibi böyle ekstrem bir durumda halihazırda mevcut olan yardımlara müzisyenler ve sanatçılar için bir öncelik tanınmasına aracılık ettik. Platformumuzun asıl amacı birlik beraberlik, birbirimize sanatımızla ilgili şeyler katabilmek ve ileriki zamanlarda yapılacak olan hedeflerdir. Aslında Ankara ile başladık baktık ki Türkiye olmuşuz. Sanatın sınırı yoktur, sanatçı her yerdedir. Bu yüzden biz de ülkemizin karış karış tüm topraklarındaki sanatçı arkadaşlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz ve ulaşıyoruz. Sanayideki bir motor ustası bile bir sanatçıdır, bunu açarsak çok meslek dalı girebilir çatımıza ama biz daha çok sahne sanatçıları olarak düşünüyoruz bunu. Aramızda dansçı, tiyatrocu, oyuncu, dj vb. gibi sahne sanatlarıyla uğraşan arkadaşlarımızda var tabii ki.
Sizce bu olağanüstü koşullardan sanatçıların en az hasar görerek çıkabilmeleri için nasıl bir kültür sanat politikası izlenmeli?
İşte asıl konu bu zaten. Biz bu platformu bundan dolayı da kurduk. Genel olarak başı boş bir mesleğimiz, camiamız var maalesef. Yani dernek, sendika, federasyon gibi tek çatı altında toplanıp haklarımızın olduğu yerlere pek gidip müracaat etmemişiz, kendimizi garantiye almamışız, günlük kazandığımız para ile hiçbir şeye ihtiyacımız olmayacağını düşündük galiba. Biz arkadaşlarımızı buralara yönlendiriyoruz ve yönlendirmeye devam edeceğiz. Tabii bu bahsettiğim kuruluşların başkanları da var aramızda, istişareler yapıyoruz, fikir alıyoruz. Bundan sonra artık ne yapabiliriz diye düşünmek ve ve bir an önce yola koyulmak lazım.
Bizi Takip Edin