Ekonomik Kriz STK’leri Nasıl Etkileyecek?
Koronavirüs salgınının ekonomi başta olmak üzere bir çok alanda etkileri olacağı belirtiliyor. Pandemiyle birlikte ekonomik krizin derinleşmesinin sivil topluma etkilerini TÜSEV Genel Sekreteri Rana Kotan, ekonomi yazarları Mustafa Sönmez ile Barış Soydan’la konuştuk.
Koronavirüs salgınıyla derinleşen ekonomik krizin sivil toplum kuruluşlarına yansımaları nasıl olacak?
Rana Kotan: COVID-19 salgını hayatın her alanını olduğu gibi, sivil toplum çalışmalarını da olumsuz şekilde etkilemektedir. Sosyal fayda yaratan çalışmalarını kısıtlı kaynaklarla hayata geçiren STK’lar önümüzdeki dönemde hem finansal, hem de operasyonel anlamda sıkıntı yaşayacaktır. STK’ların ana gelir kaynağı üyelik aidatları, bireysel ve kurumsal yardım ve bağışlar, hibeler ve (kendi fonları varsa) elde ettikleri faiz gelirleridir. Üyelik aidatlarını zaten hali hazırda toplamak zordur, bu dönemde üye olan kurumların da sıkıntıya girmesiyle, iyice zorlaşacağını öngörebiliriz. Bireysel ve kurumsal bağışçılardan bir kampanya çerçevesinde bağış istemek, yardım toplama kanunu kapsamında izne tabidir. Önümüzdeki kısa dönemde, internet üzerinden düzenlenecek kampanyalar da dahil olmak üzere, gerekli olan izinlerin alınabilmesini izin konjonktür itibariyle çok mümkün görmüyorum. Kendi fonu olan kurum sayısı yok denecek kadar azdır. Olanların da fonları küçük olup faiz geliri giderleri karşılamaya yetmemektedir. Hibe konusuna geldiğimizde, Türkiye’de sivil toplumun ana hibe kaynağı AB fonlarıdır. Bunun haricinde büyükelçilikler, vakıflar ve diğer bazı kurumlar da STK’lara hibe vermektedir. Bu süreçte hibelerin nasıl evrileceğini ve fon verenlerin ne gibi politika değişiklikleri yapacağını izlemek gerekmektedir.
STK’ların finansal sıkıntıları bir yana, operasyonları da olumsuz etkileniyor. Bazı örgütler faaliyetlerini online’a taşımakta (hem teknik nedenlerle, hem de bazı çalışmalar doğası gereği uyarlanamadığından) zorlanıyor. Dolayısıyla, birçok önemli faaliyet bu dönemde sekteye uğramakta. Kalifiye insan kaynağı kaybı da gündeme gelebilir. Tüm bu sebeplerden ötürü, önümüzdeki dönemde STK’ların ciddi bir var olma ve ayakta kalma meselesiyle mücadele edeceğini tahmin ediyorum. Sabit giderleri yüksek, kendi fonu olmayan örgütler daha fazla etkilenecek ve ister istemez küçülmeye gidecekler. Daha küçük, yerel ve kısıtlı kaynaklarla faaliyet gösteren (grassroots dediğimiz) kurumlar daha dayanıklı olabilirler. Onların da yerel yönetimlerden aldıkları destekler azalabilir. Kısacası, sivil toplum kendini duruma adapte edip yeni bir yaklaşım geliştirmek zorunda kalacak gibi görünmektedir. Bununla birlikte önümüzdeki dönemde daha fazla dayanışma, işbirliği ve ortaklaşılan işler göreceğimizi tahmin ediyorum.
Mustafa Sönmez: STK’lar çoğunlukla bazı destek ve bağışlarla faaliyetlerini yerine getiriyorlar. Bu bağış ve desteği sağlayan kurum ve kuruluşlar nasıl bir etkilenme geçirecekler ona bakmak lazım. Bunun hem STK özelinde ayrı incelenmesi lazım. Bazı STK’lar çeşitli vakıfların desteğiyle ayakta duruyorlar. Vakıf kaynakları belli ölçüde bu kriz aşılıncaya kadar belki belli bir süre desteği sürdürebilir ama şirketler vb kaynaklar krizi gerekçe göstererek kaynakları kısabilirler. Böyle bir şey var maalesef.
Barış Soydan: Türkiye’nin koronavirüse bağlı ağır bir kriz yaşayacağı açık. İçinde bulunduğumuz bahar aylarında ekonomi sert biçimde küçülecek. Bazı sektörler diğerlerinden daha sert etkilenecek. Bunlar “sosyal izolasyon”dan daha fazla etkilenecek olanlar. Turizm, perakendenin bazı kolları, ulaştırma ve havacılık, eğlence, yeme-içme bunların başında geliyor. Öte yandan salgının ekonomiye etkisi, devletin alacağı önlemlerle de yakından ilgili. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Macron bu dönemde hiçbir şirketin batmasına izin verilmeyeceğini söyledi, Amerika’da 2 trilyon dolarlık dev bir paket hazırlandı. Türkiye’de devlet henüz salgına karşı kendini ekonomiye bu ölçüde siper etmiş değil. Bugüne kadar ekonomiyi ayakta tutmak için hazırlanan paketlerde şirketlere ve çalışanlara yönelik desteklerin öne çıktığını, sivil toplum kuruluşlarının unutulduğunu, ikinci planda kaldığını gördük.
Destek ve fonların kesintiye uğrama ihtimali var mı?
Rana Kotan: AB fonlarında bir azalma olacağını öngörmüyorum. IPA III hazırlığı var. Aynı zamanda mevcut fonlarda bazı esneklikler planlandıklarını duyuyorum. Kişisel bağışlarda bir azalma olması kuvvetli muhtemel. TÜSEV olarak hayata geçirdiğimiz Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik 2019 Raporu’nda da vurgulandığı gibi, bireysel bağışçılık ekonomik konjonktürden etkilenmektedir. Önümüzdeki dönemde ekonomik sıkıntıların artmasıyla birlikte bireysel bağışların düşeceğini öngörebiliriz.
Mustafa Sönmez: Sanmıyorum. Avrupa şimdi bir dizi açık bütçeyi göze alarak şirketleri, bankaları ayakta tutmak üzere hane halkını, tüketicileri ayakta tutmak üzere bir program uyguluyor. Bu kadar genişlemeci bir programda ben bu konularda kesinti yapacaklarını ihtimal vermiyorum.
Barış Soydan: Devletin öne çıktığı, kamu harcamalarının rekor bir bir hızla arttığı, daha da artacağı bir dönemdeyiz. Dönem tasarruf değil daha çok harcama dönemi. Bugüne kadar kamu harcamaları ve borçlanma konusunda son derece muhafazakar davranan Almanya bile elini taşın altına koydu, kamu kaynaklarının musluklarını gevşetti. Bu dönemde AB’nin küçük STK’lar üzerinden tasarruf hesabı yapacağını düşünmüyorum… Fakat Koronavirüs salgını, sosyal izolasyon dolayısıyla AB bürokrasisinin işlemesini yavaşlatabilir. Bu da fonlarla ilgili süreçlerde gecikmelere neden olabilir.
STK’ların ayakta kalması veya geleceği için hangi mali ve ekonomik tedbirlerin alınması gerekiyor?
Rana Kotan: Kriz süresince farklı sektörlere sağlanan ekonomik kolaylıkların ve desteklerin Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına da sağlanması, Türkiye’de sivil toplumun bir sektör olarak varlığını sürdürebilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Örneğin vergi beyannameleri ve SGK prim ödemelerinin ertelenmesi konusu STK’lar için çok mühimdir. TÜSEV olarak bu konunun önemini vurguladığımız bir metin yayınladık. Aynı zamanda sivil toplumun çıkarılan ve çıkarılması düşünülen teşvik ve desteklere dahil edilmesi için kamu idaresinde çeşitli mercilerle görüşüyoruz.
Yayınladığımız metinde fon verenlerin bu dönemdeki önemli rolüne de işaret ettik. Fon verenlerin, faydalanıcılar kadar hibe alan STK’ların sürdürülebilirliğini gözetmesi gerektiğini vurguladık. Bu dönemde hibe kriterleri ve kurallarında daha esnek ve yapıcı olunması gerekiyor. Mümkünse proje hibelerinin (core funding dediğimiz) kurumsal hibelere dönüştürülmesi, STK’ların bu dönemi daha az yara alarak atlatmaları açısından faydalı ve etkili olacaktır.
Mustafa Sönmez: STK’lar devletten bağımsız olması gereken kurumlardır. Mümkün olduğu kadar devlet dışı kaynaklarla ayakta durması gereken kurumlar. Bu koronavirüsünün yaratmış olduğu atmosferde bu dönemin ruhuna uygun çalışmalar, projeler üretmeleri, bu dönemin ihtiyaçlarına uygun program izlemeleri halinde bence yurttaşlardan, kişi ve kuruluşlardan kaynak temin edebilirler.
Barış Soydan: Krizden en ağır etkilenen havacılık gibi sektörlerin ve apansız işsiz kalanların yardımına öncelikli olarak koşulması doğal ama süreç ilerledikçe sivil toplum kuruluşlarının aldıkları hasarı gidermeyi amaçlayan önlemlerin de gündeme gelmesi gerekir. STK’lar bunun için kamuoyu oluşturmalı, yerel ve uluslararası otoritelere sesini duyurmalı…
Bizi Takip Edin