Coronathon Türkiye:
Küresel Çapta Çıktı Üretebilen, Çok Paydaşlı ve Sürdürülebilir Platform
COVID-19’un yarattığı sorunlara yenilikçi çözümler üretmeye aracılık etmek için 48 saat içinde 50’den fazla paydaşı bir araya getiren Coronathon Türkiye, kurumlar üstü bir inisiyatif olarak sivil toplum ve diğer sektörler arasındaki dayanışmaya en güzel örneklerden biri. Coronathon Türkiye sözcüsü, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi ve aynı üniversitenin Girişimcilik Merkezi Direktörü Oğuzhan Aygören herkesi çözümün parçası olmaya davet ederek “Çaresizseniz, çare sizsiniz” diyor.
COVID-19 ile mücadele kapsamında Türkiye’de bugünlerde çeşitli sektör ve aktörler arasında başarılı işbirliği örneklerini deneyimliyoruz. Bu kapsamda, biz de Sivil Sayfalar olarak sivil toplum ile diğer sektörler arasında yapılan çok paydaşlı, inovatif ve yeni inisiyatiflere yer vererek, Korona günlerinde bu tür örneklerin artmasıyla dayanışmanın etkisini daha görünür kılmayı amaçlıyoruz.
COVID-19 ile mücadele amacıyla kısa sürede ortaya çıkan Coronathon Türkiye ile neyi hedeflediniz? Neyi başardınız? Somut olarak bu etkinliğin sonucunu nasıl özetlersiniz?
Coronathon Türkiye, Koronavirüs COVID-19’un yol açtığı sorunlar konusunda teknolojiyi kullanan girişimciler olarak “Nasıl yaratıcı ve hızlı çözümler ortaya koyabiliriz?” arayışından ortaya çıktı ve çok hızlı bir şekilde hayata geçti. Bu sorunun çözümünde bilinen ve gerekli olan birçok çözüm var.Biz ise sağlık uzmanlığı dışındaki konulara odaklanmak istedik. Sosyal, psikolojik, ekonomik ve lojistik sorunlar. Hepimiz evdeyiz ve insanların moralleri bozuk, sağlıkları tehdit altında. Bütün bildiğimiz, dünya uzaktan eğitime ve uzaktan çalışmaya geçiyor. Bu arada başka ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Evdeki musluk bozulduğunda bile tesisatçı çağıramıyoruz artık. Ama ihtiyaçlarımızı da bir şekilde karşılamamız gerek. O zaman bir anda aklımıza gelmeyen bütün bu sorunlara odaklanarak geniş katılımlı bir destekle “nasıl yenilikçi sorunlar üretebiliriz?” dedik ve Coronathon Türkiye ortaya çıktı.
Coronathon Türkiye aslında online bir hackathon. Hackathon, hack ve marathon kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Esasında, teknoloji şirketleri genelde hızlı ve yaratıcı çözüm arayışları için yıl içinde rutin olarak bu hackathon yöntemine başvuruyor. Burada 48 saat içinde yenilikçi bir fikrin en azından prototip olarak hayata geçmesi bekleniyor.
Başlangıçta yapmak istediğimiz tek şey, bir an önce harekete geçip insanları çözüm üretmek üzerine mobilize etmekti. Aynı anda bir sürü kişi çözümler üzerine çalışırsa, o zaman bildiğimiz sorunlara hiç aklımıza gelmeyen çözümler ve hatta hiç aklımıza dahi gelmeyen sorunlar için çözümler üretmek mümkün olabilir diye düşündük. Her günün bir önemi vardı. O yüzden kimseden destek almayı beklemeden harekete geçtik. Harekete geçmenin bir büyüsü var. Bu da diğer paydaşları sürükledi ve desteklerin hepsi biz harekete geçtikten sonra geldi. Bu desteklerin arasında farklı kurumların verdikleri toplam 130 bin TL’lik bir nakit sözü ile beraber 120’den fazla mentorun online olarak girişimcilere yaptığı yol göstericilik ve çeşitli şirketlerin iş birliği sözleri var.
Ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sahiplenmesi ile Kalkınma Ajansları ve TÜBİTAK kanalıyla verilen destekler var. Bunların arasında bizi en heyecanlandıranı, TÜBİTAK’ın verdiği 600 bin TL’lik hibe destek oldu. Çünkü bu tamamen Coronathon Türkiye katılımcılarına yönelik bir destek. Bunun için ilk 60 proje içine giren katılımcılar Coronathon Türkiye’nin de merkezinde yer alan Boğaziçi, ODTÜ ve İTÜ Girişimcilik Merkezleri üzerinden bu desteğe başvurabiliyorlar.
Bu etkinlik ile başardığımız en büyük şey “Çözümün bir parçası ol” sloganı ile insanları çaresizlik psikolojisinden çıkarıp insanlara bir şey yapabilirim cesareti ve ilhamı vermek oldu. Bu sayede sadece katılımcılarda değil kamuoyunda da büyük bir moral etkisi yarattık. Birçok mentor ve katılımcı Coronathon Türkiye sürecinin kendilerini çok iyi hissettirdiğini ve sadece moral bulmadıklarını aynı zamanda şevk ve azimle çalışmaya devam ettiklerini iletti. Etkileri de hala artarak devam ediyor. Avrupa Komisyonu da bu etkiyi görmüş ki 24-26 Nisan’da düzenlediği hackathon için bizi24 ülkenin bulunduğu konsorsiyumda organizasyon ekibine davet etti. İşin özü, Coronathon Türkiye ile kısa zamanda çok etkili işler yapılabileceğini ve bunu da 50’den fazla paydaşın bir araya gelerek ortaya koyabileceğini göstermiş olduk.
Çok paydaşlı, katılımcı, şeffaf, iş birlikçi, hızlı, tüzel bir kişiliği olmadan kurumlar üstü hareket eden birleştirici bir inisiyatif.
Coronathon Türkiye’yi nasıl tanımlarsınız? Çok paydaşlı inovatif bir ağ; sosyal fayda eksenli yenilikçi girişimciler ağı?
Coronathon Türkiye’yi çok paydaşlı, katılımcı, şeffaf, iş birlikçi, hızlı hareket eden ve tüzel bir kişiliği olmadan kurumlar üstü hareket eden birleştirici bir inisiyatif olarak tanımlıyoruz. Paydaşlarımızın bir çoğu, şu anda Covid-19 özelinde ortaya çıkan bu yaratıcı ve ilham verici gücün, bu salgın ortadan kalktıktan sonra da devam etmesi gerektiğini savunuyor. Bu sebeple Coronathon Türkiye’nin krizlere acil, anında ve etkili müdahalede bulunmak için teknolojiyi iyi kullanan ve insanların içindeki yaratıcılığı ve üretim şevkini çıkaran bir destek mekanizması olarak devam etmesini istiyoruz. Çünkü tam da buna ihtiyacımız var. Afet acil koordinasyon ekibi gibi kurumlar yapılması gerektiği gibi bilinen yöntemlerle bilinen sorunlara çözümler ortaya koyuyorlar. Çok değerliler ve kıymetliler. Öte yandan, içinde bulunduğumuz çağda herkes üretici olma ve çözüm üretme imkanına sahip. Bu kaynağı iyi değerlendirmek lazım.
Bu tür yenilikçi çözüm arayışlarında küresel örnekler ile kıyaslayarak Türkiye’deki uygulamaları ve Türkiye’nin potansiyelini değerlendirir misiniz?
Coronathon Türkiye olarak dünyada bu konuda en hızlı hareket edenlerden biri olduk. Benzer bir hackathon Covid-19’a çözüm için ilk olarak Estonya’da Hack-the-Crisis ismiyle düzenlendi. Ardından hemen bir kaç gün içinde biz harekete geçtik. Bizimle beraber aynı hafta sonu Almanya ve Polonya’da hackathonlar düzenlendi ve son üç haftada bu hackathonların sayısı 100’e yaklaştı. Ayrıca küresel ve bölgesel bazda daha geniş katılımlı ve çeşitli ülkelerin destek verdiği hackathonlar düzenleniyor. Teknoloji anlamında aslında tüm ülkeler çözüm üretme konusunda birbirlerinden çok önde veya geride değiller. Açık bir zihin, cesaret, ilham ve disiplin ile herkes dünya çapında çıktılar üretebilir. Coronathon Türkiye deneyiminden çıkardığımız dersi söyleyecek olursak, mükemmel olanı beklemeden hemen harekete geçmek çok önemli. Ekipteki herkesin çok kalifiye olması ve canla başla işi hayata geçirmeye çalışması çok yardımcı oldu tabi.
“Yaratıcılık, Belirsizlik Zamanında İhtiyacımız Olan Bir Çözüm”
Coronathon Türkiye gibi The Globalhack ya da Designathon for Cure gibi yeni tür inovatif girişimleri bir “trend” olarak mı görmeliyiz? Yoksa küresel sorunların zorunlu kıldığı yeni melez ve kalıcı yapılar mı?
Hackathon’lar ilk olarak teknoloji şirketlerinde yalnızca yazılımcıların yeni ürün geliştirme sürecini hızlandırmak için ortaya çıktı. Ancak günümüzde artan bir şekilde iş dünyasının yeni fikir geliştirmesi için kullanılıyor. COVID-19 gibi küresel düzeyde tüm insanlığı tehdit eden bir sorun olunca herkesin bu mücadelede yerini alması için çok iyi bir kullanım alanına sahip oldu. Yaratıcılık aslında belirsizlik zamanında ihtiyacımız olan bir çözüm. Şu an için hackathonlar bir trend ama COVID-19 sonrası da dünyadaki belirsizlikler devam ettiği müddetçe, hackathonların devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü normalde bir kaç aylık süreçler hızlandırılmış bir şekilde 2-3 gün içinde bitiyor. Dolayısıyla öğrenmenin en büyük aracının deneme-yanılma olduğu bu çağa çok uygun bir yöntem.
Sivil toplum diğer sektörlere çıkar odaklı olmak yerine, amaç odaklı olmaları gerektiği öğretti.
Coronathon Türkiye’nin sloganı: “çözümün parçası ol”. Bu çerçevede, Türkiye’de sivil toplum, günümüzün küresel ve acil sorunlarına çözüm bulmada ne ölçüde etkili? Sizin sivil alanda yürüttüğünüz faaliyetler ve içinde olduğunuz kurumlar var mı?
Coronathon Türkiye’nin hayata geçmesinde sivil toplum kuruluşlarının rolü çok büyük. Organizasyon ekibimizde yer alan Habitat Derneği, Türkiye Bilişim Vakfı, Endeavor Türkiye, Girişimcilik Vakfı, UNDP Türkiye gibi yapıların bize öğrettiği çok şey var. Bunların en başında çıkar odaklı olmak yerine amaç odaklı olmaları geliyor. Bunları iş dünyasının da öğrenmesi gerekiyor. Dünyada artık sosyal fayda kavramı ön planda. Şirketlerin varoluş amacı sadece kar etmek olamaz, olmamalı. Vicdanlı kapitalizm, toplumsal pazarlama, duyarlı ve kapsayıcı işletmecilik gibi kavramlar iş dünyasında konuşulmaya başlandı. Dolayısıyla ilerleyen zamanda sivil toplum ile iş dünyasının birlikteliğini sadece sosyal sorumluluk projelerinde değil felsefi manada da görmeyi ve bu sayede iş dünyasının varlık amacını sorgulamasını umuyorum. Benim içinde bulunduğum birçok sivil toplum örgütü var. Okuduğum okulların mezun derneklerinden başlayarak birçok kurumda gönüllü olup toplum faydasına iş yapmışlığım var. Başında bulunduğum Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Merkezi de bir sivil toplum kuruluşu. Kendi kaynağımızı kendimiz yaratıyoruz ve birçok hizmeti gönüllü olarak sunuyoruz.
STK’lar teknolojiyi kullanma ve inovatif düşünmede birçok firmanın önünde
Türkiye’de STK’lar inovatif girişimlere- platformlara ne ölçüde katılıyor? Bu yönüyle, sivil toplumun hem büyükşehirler hem Anadolu kentlerinde, potansiyelini nasıl görüyorsunuz?
Bence STK’lar teknoloji kullanma ve inovatif düşünme konusunda birçok yerleşmiş firmanın önündeler. Bunun sebebini kısıtlı kaynaklarla büyük etki yaratma isteği olarak görüyorum. Yenilikçi düşünmenin en önemli bileşenlerinden biri kısıtlardır. Kısıtlar, insanları daha yaratıcı ve özgün düşünmeye iter. Bu da yeni şeyleri denemek anlamına geliyor. Öte yandan yasaların ve mevzuatın bazı kısıtlarını aşmak o kadar kolay değil. Mesela bağış toplama konusu. Bize gelen destekleri paydaşlarımız üzerinden dağıtmak istedik ancak İçişleri Bakanlığı’ndan izin alma süreçleri sebebi ile bağış toplayamadık. Destek verenleri seçtiğimiz girişimlere doğrudan destek vermeye yönelttik. Ben yine de bu gibi konular için bile olsa çözüm bulunabileceğine inanıyorum. Çok sevdiğim bir söz var: “Niyet varsa bir yol da vardır.” Dolayısıyla ister Anadolu’da ister büyükşehirlerde olsun sivil toplumun yapması gereken tek bir şey var. O da niyet etmek. Ülkemizde hep bağış yapma kültürünün olmadığı söylenir. Ancak belki de bağış alma yöntemlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Bunun için de bu sorunu çözmeye niyet eden STK’lar lazım.
Coronathon Türkiye sürdürülebilir ve kalıcı bir yapıya sahip mi? Planlarınız neler?
Şu anda tam da bunun için çalışıyoruz. Paydaşlarımız ile bu konunun üstüne ciddi mesailer ortaya koyduğumuz toplantılar yaptık. Paydaşlarımızın tamamına yakınıCoronathon Türkiye’nin misyonunu devam ettirmesi gerektiğine inanıyor ve hatta bu misyonun COVID-19’un yarattığı sorunlar ortadan kalktıktan sonra da diğer krizler için çözüm üreten çok paydaşlı ve iş birliği içinde bir yapı olarak devam etmesini istiyor.
O yüzden “Coronathon Türkiye ne yapar?” sorusuna cevap olarak şunu söyleyebiliriz: Coronathon Türkiye sağlık, ekonomik ve psikoloji gibi alanlarda ortaya çıkan büyük ve önemli sorunlara yaratıcı çözümler gerektiğinde, çözüm arayanları ve çözüm geliştirenleri bir araya getirir ve yenilikçi fikirlerin hayata geçmesi için gerekli ağ ve mentörlük desteğini verecek zemini sağlar. Aktiviteleri kapsamında, online hackathonlar, mentörlük destekleri, fon bulmaya aracı olma, hızlandırıcı programlara erişimi sağlama, STK ve kamu kuruluşu ağlarıyla buluşturma ve iş birlikleri yaratma vardır.
Bu misyonu gerçekleştirmek üzere Coronathon Türkiye’nin sürdürülebilir olması için şu an İSTKA fonlarına başvuruyoruz. Bu başvuruya tüm paydaşlarımızı davet ettik. Ayrıca kurduğumuz yurtdışı iş birlikleri ile yurtdışı fon kaynaklarını da araştırıyoruz. Böylece sürdürülebilir bir yapıda devam etmek istiyoruz. Bunun için dernek ve vakıflardan gelen temsilcilerimizin büyük desteği oluyor.
“Yenilikçi Çözümlerde Hata Yapma Özgürlüğünüze Sahip Çıkın”
Sorunlara yenilikçi çözümler sunma konusunda, bir fikri–projesi olan kişilere, kurumlara, STK’lara ne önerirsiniz? Nasıl bir yol izlesinler?
Yenilikçi çözümler risk almayı gerektirir. Ancak alacağınız riski siz belirlersiniz. Geleneklerine bağlı birçok kurum genelde yenilikçi olmayı ya hep ya hiç olarak görür ve bunun sonucunda yeniliklerin hepsini bir risk olarak görür ve uzak durur. Hâlbuki iyi girişimciler riskleri görüp riskleri en aza indirenlerdir. Bu da deneme-yanılmanın ve hata yapmanın maliyetini azaltır. Size hata yapma özgürlüğü verir. Benim en büyük tavsiyem de hata yapma özgürlüğünüze sahip çıkmanız olur. Biz Coronathon Türkiye’ye de böyle başladık. Mükemmel ve eksiksiz planlarla yola çıkmadık. Ya da ne yaptığını bilmez bir şekilde bu işe girişmedik. Zaten dijital araçları iyi kullanan bir ekiple bilgimizi bilmediğimiz bir alanda kullandık ama bir şekilde altından kalkacağımızı biliyorduk.
Girişimcilikte yine güzel bir söz vardır: Büyük düşün, küçük başla, hızlı hareket et. Büyük hayalleriniz olsun ama bu sizi adım atmaktan alıkoymasın. Çünkü her zaman her şey için atılacak bir adım var. Aslında STK’lar bunun en güzel örneği. Sivil toplum da yolunda gitmeyen şeylerle derdi olduğu için var. Ben girişimciliği de böyle görüyorum. İyi girişimcilerin de bir derdi var. Aynı sanatçılar gibi. Bilim insanları gibi. Kafayı bir şeye takmışlar ve onu çözmeye uğraşıyorlar. STK’lar da zaten bir sorunu çözmeyi kafalarına takmışlar. Yenilikçi çözüm konusunda kendilerini yeterli hissetmiyorlarsa kendilerini rahat hissettirecek bir ortakla çalışabilirler. Ufak başlayıp momentum etkisiyle büyümesini sağlasınlar. Gerçek değişim de ancak bu şekilde oluyor zaten. Bir anda olmuş gibi görünen değişimlerin hiç görünmeyen bir geçmişleri vardır. O yüzden başkalarının çözümlerine bakıp moral bozmanın da bir anlamı yok. Siz elinizden geleni yapın ve devam edin.
En büyük gücümüz, destek veren ve arayanları çok paydaşlı bir platformda buluşturmak.
Coronathon Türkiye olarak hangi konularda diğer kurumlardan destek talep ediyorsunuz? Siz, hangi konularda diğer kuruluşlara destek olabilirsiniz?
Şu anda odaklandığımız nokta COVID-19 salgınının negatif etkilerini azaltmaya yönelik, salgının doğurduğu sorunları çözen fikirlerin hayata geçmesine katkıda bulunmak. Bunun için fikir sahipleri ile destek vermek isteyenleri bir araya getiriyoruz. Öte yandan, bu soruna teknoloji ile hızlı çözüm üretme konusunda bir tecrübemiz ve bilgi birikimimiz oluştu. Bu konuda özellikle fon sahibi ve erişim gücü olan kurumlar ile iş birliği içine girerek somut projeler için de çözüm üretmeyi umuyoruz.
Mesela bir finans kurumu ile iş birliği yaparak bu krizde hayatta kalma mücadelesi veren küçük işletmelerin hayatta kalmasına odaklı bir arayış içine girip, buna yönelik çözümlerin hayata geçmesine aracılık edebiliriz. Ya da bir e-ticaret firması ile iş birliği yaparak işletmelerin iş modeli dönüşümünü sağlamak üzere bir mentorluk mekanizması kurgulayabiliriz.
Şu anda en büyük gücümüz destek verenler ve destek arayışında olanları bir araya getirebileceğimiz çok paydaşlı bir platformu hayata geçirmiş olmak. Diğer kurumlardan talep ettiğimiz destek, bu yapının sürdürülebilir olması için Coronathon Türkiye’yi sahiplenmeleri ve yarattığımız bu değerin devam etmesi ve artması için katkı vermeleri olur.
“Çaresizseniz, Çare Sizsiniz”
Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Coronathon Türkiye ile yarattığımız etki başta hepimizin düşündüğünden çok daha ileriye gitti. Bunun en büyük sebebi katılımcı, iş birlikçi, amaç odaklı, iyi niyete dayanan ve girişimci insanların ve kurumların bir araya gelmesi oldu. Dolayısıyla hem bu etkinin artarak devam etmesi hem de çözüm odaklı bu iş birliğinin başka yerlere de örnek olması en büyük isteğimiz. Sevdiğim bir söz şöyle diyor: Övgüleri kimin alacağını umursamazsanız yapabileceklerinizin sınırı yoktur. Maksadımız faydalı işler üretmek. Hızlı giderken yol kazaları olması normaldir. Asıl olan hatalardan ders alıp iyi niyetle doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye devam etmektir. Bunun için herkesi çözümün parçası olmaya ve hatta çözümün kendisi olmaya davet ediyoruz. Çaresizseniz, çare sizsiniz.
Bizi Takip Edin