Sivil Toplumdan Dayanışma Sesleri Yükseliyor
Covid-19 pandemisi ile mücadele eden insanlık; yardımlaşmaya, dayanışmaya, hak sever olmaya, el uzatmaya ve halden anlamaya en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanı yaşıyor. Salgınla mücadele ederken Türkiye sivil toplumundan yükselen dayanışma çağrılarına kulak verdik.
Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına yeni tip koronavirüs Covid-19 pandemisi, Türkiye’de de günden güne yayılmaya devam ediyor. Koronavirüs salgınıyla mücadele etmek için toplumun farklı alanlarından dayanışma çağrıları yükseliyor. Sanatçı Haluk Levent ve AHBAP ekibi, Gazeteci Dayanışma Ağı (GDA), Derin Yoksulluk Ağı, Acil Korona Mekanları Ağı, Corona Günlerinde İyilik Platformu (COGİ) ve Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu dayanışma çağrısında bulunan sivil toplum kuruluşlarından.
“Siz Dayanışma Sergileyin Biz Haberinizi Yapacağız”
Türkiye’de ilk vakanın duyulmasıyla birlikte Gazeteci Dayanışma Ağı (GDA), farklı iş kollarında çalışanlara kendi meslek dayanışma örgütlerini kurma çağrısında bulundu. GDA adına konuşan Doğan Ergün, Neoliberal barbarlık düzeninin başımıza açtığı büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu belirterek devam etti: “Başımıza bu belayı açanlar, sağlık sistemlerini çökerterek belayı büyütenler ve nihayet biz emekçileri, çalışanları ya işsizlik ya da ölüm ikilemiyle baş başa bırakanlar, sorunumuzu çözmeyecek. Koronavirüs salgını, halkın farklı kesimleri arasındaki dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Öğrencileriyle dayanışma sergileyen öğretmenler, korona mekanları oluşturmak için seferber olan mimarlar, 3 Boyutlu yazıcı ağı oluşturarak sağlık çalışanlarına ekipman üretmeye çalışanlar çok önemli bir iş yapıyor. Aynı, mahallelerinde risk grubunda olanların ihtiyaçlarını karşılamak için birleşenlerin ya da kendi sektörlerindeki sorunları haykırmak üzere ortak çalışmalar örgütleyenlerin yaptıkları gibi. Biz de gazeteciler olarak, yaklaşık bir yıl önce kurduğumuz Gazeteci Dayanışma Ağı ile bir çağrı yayımladık. Hem halkın farklı kesimlerini ortak mücadeleye çağırdık hem de ‘siz dayanışma sergileyin biz haberinizi yapacağız’ dedik. Bu çağrımızın etkisi olduğunu gördük. Umarız gelecek günlerde farklı dayanışma ağları arasında ortak faaliyetler, koordinasyon kurulması gibi adımları da atacağız. Çağrımızda da dediğimiz gibi, mahallemizde, iş yerimizde, sektörümüzde insanca bir yaşamın koşullarını yaratmak ve yaşamak için bugün harekete geçmek gerekiyor.”
“Halden Anlamanın En Güzel Örneklerinin Yaşanacağı Zamanlar”
“Yardımlaşmaya hazır ne çok ünlü dostumuz varmış”
Twitter üzerinden yaptığı #dayanışmagünleri çağrısıyla birçok ünlüyü, AHBAP’ın dayanışma hareketine katılmaya davet eden Haluk Levent’e dayanışma kültürünün ve yardımlaşma duygusunun topluma yansımasını sorduk.
Covit-19 pandemisinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok insanın hayatını etkilediğini belirten Haluk Levent şöyle konuştu: “Ben kimseden daha fazla yardımsever değilim ama binlerce yardımsever AHBAP gönüllüsüne ulaşabiliyorum. AHBAP’ın desteğini arkama alarak ve koca yürekli insanların varlığına inanarak #dayanışmagünleri kampanyası başlattık. Yardımlaşmaya hazır ne çok ünlü dostumuz varmış, harika dönüşler aldık ve almaya da devam ediyoruz. Böyle zamanlar yardımlaşmanın, dayanışmanın, empati geliştirmenin ve halden anlamanın en güzel örneklerinin yaşanacağı zamanlar. Bu yüzden korona günlerinde sivil toplum dünyasında böyle yardımlaşmaların olması çok büyük bir çarpan etkisine sahip oluyor ve birçok insanın harekete geçmesini sağlıyor. Birçok iş yerinin kepenk kapattığı ve insanların evlerinde olmak zorunda olduğu bu süreçte; işsiz kalanlar, kenarda birikmiş parası olmayanlar ve tedavisi devam eden hastalarımız var. Tüm Türkiye’de öncelikli yardıma ihtiyacı olan herkese, gücümüz yettiğince ulaşmak istiyoruz.“ dedi.
“Yoksulluk Bir İnsan Hakları İhlalidir”
İşten çıkarılmalarla birlikte artan yoksulluk sebebiyle, uzun yıllardır yoksulluk üzerine çalışmalar yapan, gazeteci ve insan hakları savunucusu Hacer Foggo ve 15 arkadaşı ‘Derin Yoksulluk Ağı’ üzerinden bir çağrıda bulundu. #evindendeğiştir etiketiyle başlattıkları kampanyanın detaylarını Hacer Foggo’ya sorduk.
2019 yılından bu yana bir grup gönüllü ile derin yoksulluk üzerine çalışmaya başladıklarını belirten Foggo başlattıkları dayanışma çağrısını şöyle özetledi: “Koronavirüs salgınıyla mücadele ettiğimiz şu günlerde yoksulların içinde yaşadığı durum daha içinden çıkılmaz bir hal aldı. Derin yoksulluk yaşayanların öncelikle gıda, barınma, sağlık, eğitim, giysi, psikososyal destek gibi temek haklarına erişmeye ihtiyaçları var. Zaten birçoğu işsiz olduğu için bu yoksulluk yaşıyordu, şimdi kapatılan işyerleri ve ücretsiz izne ayrılanlar yine kısır bir döngü içerisinde buldu kendini. Bu süreçte yıllardır tanıdığımız ailelerin durumlarını öğrenmek için kapılarını çaldığımızda, hiç çalışamadıkları için durumun 3 ay öncesinde daha vahim olduğunu gördük. Son 15 arkadaşla beraber evden çıkamadığımız bu zamanlarda insanlara evden nasıl yardım edebiliriz üzerine kafa yorduk ve internetin sunduğu fırsatları değerlendirdik. Zaten bildiğimiz yoksul ailelerle yardım etmek isteyen aileleri eşleştirdik ve internet üzerinden yaptıkları gıda alışverişini ailelerin evlerine yönlendirmelerini sağladık. Yoksulluk bir insan hakları ihlalidir. Umarım bu dayanışmamız devam eder. Bunun için hak sever insanlara ihtiyacımız var.”
“Whatsapp Üzerinden Örgütlendik”
İzmir’de zor günlerde dayanışmayı güçlendirmek için kurulmuş Corona Günlerinde İyilik Var Platformu, Covid-19 salgınının Türkiye’de ortaya çıkmasıyla birlikte çatısı altında dayanışma başlatan gruplardan. Kısa sürede birçok insanın hayatına dokunan COGİ’nin kurucusu Kevser Çimenli dayanışmaya nasıl başladıklarını ve nasıl yok katettiklerini şöyle özetledi: “Bu zor günlerde dayanışma ruhunu canlandırmak için harekete geçtik. Herkes evine kapandı ve yalnızlaştı. Bu yalnızlıkla başa çıkmanın yollarını aradık. Küçük küçük sivil tolum kuruluşları var ve herkes bir yaranın bandı olmaya çalışıyor. Bu güçleri bir araya getirip daha iyi işler yapabilir miyiz ona baktık. Daha öncede İzmir’de bir ağ altında buluşma deneyimimiz vardı. Çağrımıza birçok sık katıldı ve bireysel olarak gönüllüler, özel sektör çalışanları, sağlıkçılar, eğitimciler, kamu çalışanları ve üniversite öğrencilerinden oluşan birçok insan katıldı. Önce Whatsapp üzerinden örgütledik. Neler yapabileceğimize baktık. İhtiyaçları listeledik. Farklı kanallarından ihtiyaç sahipleri ile bağışçıları eşleştirmeye başladık. Bu çok olumlu sonuçlar verdi. İhtiyaç olan malzemeleri çok kısa sürede tedarik edebildiğimizi gördük. Sadece sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarına yönelik malzemeler değil, evsizler, mülteciler gibi toplumun diğer kırılgan kesimlerine yönelik ihtiyaçları gidermeye çaba gösterdik.”
Apartmandan Şehre Gönüllü Ağı
Salgın kontrol altına alınsa bile etkilerinin uzun süre devam edeceğine vurgu yapan Çimen şöyle bir durum değerlendirmesi yaptı: “Özellikle şimdi geçim sıkıntısı çekenlerin ihtiyaçları daha da artacak. Süreçte gösterdi ki; farklı kitlelerin farklı ihtiyaçları var ve elzem olarak bunların karşılanması gerekiyor. Bu nedenle dayanışma temelinde önce apartmanlarımızda sonra sokak ve şehrin her yerinde gönüllü ağı kurmak için çalışıyoruz. Apartmandan şehre uzanan bir gönüllülük ağı kurmak istiyoruz. Dayanışmanın sivil toplum kuruluşları açısından önemine de değinecek olursam; COGİ dayanışması etki alanı küçük olan STK’ların güçlerini birleştirmesiyle yerel yönetimlerle arasındaki bağı güçlendirdi ve yeni iş deneyimlerinin, iş birliklerinin ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Bu sayede sayesinde sivil toplum kuruluşları belediyelere ve yerel yönetimlere ulaşabilir hale geldiler. Aynı zamanda bu süreç, kamu ve yerel yönetimler tarafında, sivil toplumun ve gönüllülük esasıyla iş yapanların nasıl canla başla çalıştığını görmesini sağlıyor.”
“Yoğun Bakım Birimlerinde Mekansal Yetersizlik Yaşanabilir”
Koronavirüsle salgını sebebiyle sağlık alanında doğabilecek sorunlara çözüm sunmak için bir araya gelen mimarlar Acil Korona Mekanları Ağı kurdu ve bir dayanışma çağrısında bulundular. Pandemi sebebiyle Türkiye’de hastanelerde yaşanması muhtemel durumların önüne geçebilmek için kurulan ‘Acil Korona Mekanları Ağı’ yaşanabilecek olası durumlara karşı önerilerini şöyle sıralıyor: “Bu pandemi tüm dünya açısından oldukça yeni bir durum. Özelikle sağlık ekipman ve mekanlarına, sağlık çalışanlarına çok fazla ihtiyaç var. İhtiyaçların miktarı da normalin çok üzerinde, bir de organizasyon yapılamamışsa yetersizliklerin yaşanması oldukça muhtemel. Özellikle salgının ilerlediği ve vaka sayılarının yüksek olduğu ülkelerin hastanelerinde somut mekansal yetersizlikler yaşanıyor. Türkiye’de de hastanelerin yoğun bakım birimlerinde mekansal yetersizlik yaşanabilir. Yoğun bakım birimlerinin kapasite eksiği başta olmak üzere sağlık personelinin geçici konaklama birim ihtiyaçlarını da göz önüne alarak, çeşitli mekan tasarımı ve kent ölçeğinde organizasyon önerilerini multi-disipliner ve kolektif olarak hayata geçirebilmeyi ve bunları açık kaynaklı olarak uluslararası paylaşıma sunmayı amaçlıyoruz. Farklı ülkelerde bu ihtiyaca dönük çabaları izliyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde tasarımcılar benzer kaygılarla üretimlerde bulunuyorlar. Türkiye’de de yaşanması muhtemel sağlık mekanları ihtiyacı için mimarlar olarak taşın altına elimizi koymak istedik ve gönüllülerden oluşan ağımızı kurduk”
“Bu Çabanın Ne Kadar İşe Yaradığı Süreç İçinde Görülecek”
Acil Korona Mekanları Ağı, daha önce çeşitli mesleki dayanışma gruplarının içinde yer almış mimarlar tarafından kurulmuş olsa da sadece mimarların olduğu bir grup olarak kalmak istemiyorlar. Zamanla farklı meslek gruplarını da ağlarına dahil ederek kolektif çalışmalarını sürdürecek olan Acil Korona Mekanları Ağı gönüllüleri amaçlarını şöyle özetliyor: “Amacımız, yetersizlik halinde acil medikal bakım birimleri tasarımlarını, önerilerini, organizasyon ve kentsel yer seçim önerileriyle birleştirerek açık kaynak haline getirebilmek. Bunun yanında Sağlık Bakanlığı, Belediyeler, İl Sağlık Müdürlükleri, meslek örgütleri ve STK’lar ile bu kaynağı paylaşarak hayata geçirilmesi için köprü görevi görmeyi amaçlıyoruz. Bu çabanın somutta ne kadar işe yarayacağı süreç içerisinde görülecek ancak açık kaynaklı bir kolektif üretim ağı yaratmak istememizdeki sebep dünyanın herhangi bir yerinde doğan bir ihtiyaca da karşılık gelebilmesi. Bu sebeple farklı disiplinlerden kişileri de ağlarına ekleyerek sayılarının artmasını hızlı, ucuz ve kolay uygulanabilir tasarım önerilerinin hayata geçirilmesine bir katkımız olacak.”
Acil Korona Mekanları Ağı’na dahil olmak isterseniz acilkoronatasarim@gmail.com adresine mail atmanız yeterli.
Sahne ve Set Çalışanlarının Dayanışması..
Koronavirüs salgını ve karantina günlerinin yaşandığı şu günlerde, birlikte mücadele etmek için, sahne ve set emekçilerinden oluşan ‘Sahne ve Set Emekçileri Platformu’ kurularak dayanışma çalışmalarına başladı.
Sahne ve set emekçilerinin sigortasız işlerde çalışmaları ya da çalışmak zorunda bırakılmalarının en büyük problemlerinden biri olduğunu ifade eden platformun yöneticisi Okan Kemancı şöyle devam etti: “Sigortasız çalıştırılanlar haklarını talep edemiyor. Haklarımızı yasalarla almamızı sağlayacak sendikaların yok, mevcut sendikalar da üye noktasında yetersiz. Bu nedenle öncelikle platform illere yayılacak ve sendikalaşma yolunda Türkiye çapında örgütlenmeye gidecektir. Sendika kurulduğunda, sigortasız çalışmanın, yaptırımı güçlü olan bir yasa ile önüne geçilecektir. Ücretlerde taban ve tavan fiyatları belirlenecek ve standardizasyon sağlanacaktır. Ve sahne emekçilerine pozitif ayrımcılık yapılarak, sigorta primlerinin indirimli ödenmesi devletten talep edilecektir. Sanatçıların ağırlıkta olduğu bir platformumuz, kültürel anlamda birbirimizle çok etkileşim içindeyiz. Bu süreçte toplantılarımız ve üretimimiz devam ediyor.” dedi.
“Set Emekçisi Üyelerimiz Dizilerin Durdurulmasını İstedi”
“Evde kal ama nasıl” etiketiyle sosyal medyada bir kampanya başlattıklarını söyleyen Kemancı, “Platformdaki set emekçisi yüzlerce üyemiz paylaşımlarında dizilerin salgın nedeniyle durdurulmasını istediler. Bu süreçte de ihtiyaçlarını karşılayabilmek talebiyle ücretli izne tabii olmayı ve bu şekilde evlerde kalmayı istediler. Dayanışmamıza CHPli vekiller Özcan Purçu ve Kani Beko da çektikleri videolarla destek verdiler ve çok fazla etkileşim aldık” dedi.
‘Karanlığı Aydınlığa Çevir, Emeğe Ses Ver’ sloganıyla birlikte yaşanacak sorunların önüne geçmek için hazırladıkları metni kamuoyuyla paylaşan platform, her gün saat 20:20’de ışıkları yakıp söndürerek çağrılarına destek vermeye davet ediyor.
‘Sahne ve Set Emekçileri Platformu’nun Talepleri:
- İşten çıkarmalar yasaklansın. Sağlık emekçileri ve zorunlu sektörler dışında çalışan tüm emekçiler ücretli izne çıkarılsın.
- İşsizlik fonu sendika ve meslek örgütlerinin gözetiminde işsizler için değerlendirilsin. Güvenceli ve güvencesiz tüm işçilerin sağlığı SGK tarafından karşılansın.
- Tüm faturalar (su, elektrik, doğalgaz) salgın süresince alınmasın. Zorunlu ihtiyaçlardan (gıda, temizlik ürünleri vb) alınan vergi kaldırılsın. İhtiyaç sahibi herkes için bu zorunluluklar karşılansın. Ev emekçisi kadınlara asgari geçim ücreti tutarında maaş bağlansın.
- Bütün sağlık hizmetleri ve sağlık ürünleri (dezenfektan, maske, ilaç vb.) herkese ücretsiz ve erişilebilir hale getirilsin. Hizmet ve ürünleri sunan tüm işletmeler kamu denetimine alınsın ve ilgili meslek örgütleri, sendikalar ve uzmanların katılımıyla oluşturulacak bir konsey tarafından yönetilsin.
- Süreç şeffaf bir şekilde yürütülsün. TTB ve ilgili meslek örgütleri sürecin yönetiminin bir unsuru olarak mekanizmaya dahil edilsin.
- KHK ve/veya güvenlik soruşturması nedeniyle işten çıkarılmış tüm sağlık çalışanları işlerine iade edilsin.
- İşçi-işsiz ve emeği ile geçinen herkesin vergi borçları silinsin, kredi vb borçları ertelensin.
- Sağlık emekçilerinin üstündeki siyasi baskı kaldırılsın. Koruyucu ekipman, dezenfektan vb ihtiyaçları hızlı bir şekilde tedarik edilsin.
- Halk sağlığı için işin yürütülmesinin zorunlu olduğu bütün fabrikalarda, işyerlerinde sağlık hizmetleri TTB denetiminde, sendikalar ile beraber yürütülsün.
- Teşhis ve tedavi için sağlık hizmetleri kamulaştırılsın. Her bölgede test yapılacak laboratuvar kurulsun ve yaygın test ile virüsün yayılım yönü tespit edilsin.
- Toplumsal yaşamın sürmesi için işin devamının zorunlu olduğu sektörlerde ya da yaşamsal gereklilik olmadığı için işçilerin ücretli izne çıkarıldığı işletmelerde ortaya çıkan artı maliyet tüm halkın vergileriyle oluşturulan hazineden değil sermayeye koyulacak artı vergiden karşılansın.
- Risk grubuna girenler ve emekliler için en düşük ücret asgari geçim ücreti olsun ve tüm sağlık, gıda ve bakım ihtiyaçları devlet tarafından karşılansın. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkının güvenceye alınması için gerekli önlemler alınsın. Ayrıca yaşam hakkı her insan için geçerli olduğu gibi mültecilerin için de zorunludur. Bütün mültecilerin sağlık, gıda ve temizlik ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılanmalıdır.
Bizi Takip Edin