Kadının Eşitlik Mücadelesine Yeni ve Bütünlüklü Bakış: SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği
Eşitlik, Adalet ve Kadın Platformu adlı dijital platformunun ardından, Gülseren Onanç liderliğinde geçtiğimiz sonbaharda yeni bir dernek kuruldu: SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği… 8 Mart’ta İstanbul’da Türkiye’de ilk kez Kadın Mentörlük Yürüyüşü’nü düzenlemeye hazırlanan ve kabul edilen projeleriyle aktif olarak faaliyetlerine başlayan Ses Derneği Genel Başkanı Gülseren Onanç, kadınlara 8 Mart öncesi, “haklarımızı ancak dayanışmayla savunabiliriz; birlikte daha güçlüyüz” mesajı veriyor.
Eşitlik ve Adalet Kadın Platformu adlı dijital platformunuzun ardından SES Derneği’ni kurarken misyonunuzu nasıl belirlediniz? SES Derneği’ni farklı ve özgün kılan nedir?
Şöyle başlamak isterim; 8 Mart’a giderken, kadının eşitlik mücadelesi, insan olarak var oluş ve eşitlik mücadelesi 100 yılı aşan bir süreci kapsıyor. Kadın bir insan olarak, en temel haklarını bile 1900’lü yılların başında elde ediyor. Bu haklar anayasaya, yasalara ve uluslararası sözleşmelere geçiyor ama hayata geçmiyor. Bugün bakınca, hep varmış gibi görünen bütün bu haklar, aslında 1900’lü yıllarda başlayan mücadelelerle kazanıldı. 1990 sonrası toplumsal cinsiyet eşitliği talebini daha net ortaya koyan, “her alanda biz eşitiz” diyen, biyolojik cinsiyetten farklı olarak toplumsal cinsiyeti eşitleyen bir talep dalgası başlıyor. Birleşmiş Milletler’in çeşitli toplantıları ve sözleşmeleri, CEDAW, Pekin +25 ve İstanbul Sözleşmesi bunu destekliyor. Bütün bunlar, kadınlar ve kadın örgütleri tarafından bizim hak savunuculuğu mücadelemiz şeklinde devam ediyor.
Bu nedenlerle bana göre 2015 sonrası, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak artık sadece kadınların meselesi değil. Artık daha büyük bir grup, buna sahip çıkmalı; bu ortaya çıktı. İş dünyası da ülkeler de uluslararası kuruşlar da bunu savunmalı… Böylelikle asıl sorunun kaynağı olan, patriarkal sistemin sürdürülebilir olmadığı; tam bir eşitlik düzenin gerekliliğine ihtiyaç olduğu görülüyor. İşte, SES Derneği’nin eşitlik vurgusu da buradan geliyor. Dünyanın ancak eşitlik değerleri üzerinden sürdürülebilir bir yer olacağını teslim ediyor.
Feminist arkadaşlar her ne kadar bu mücadelenin feminist hareketle ve kadınlarla olacağını savunsalar da, ben artık bunun alanın genişlediğini sevinerek görüyorum. Bu, sadece kadınların mücadelesi değil. Kadının eşitlik mücadelesi, sadece kadını zenginleştiren bir şey değil; toplumsal cinsiyet eşitliği tüm toplumu, dünyayı sürdürülebilir ve yaşanabilir bir yer yapar.
SES Derneği, sadece feminist bir kadın örgütü değildir, bu konu sadece kadınları ilgilendiren bir konu değildir. Dolayısıyla erkek üyeler de bize katılabilir. Kurucularımız arasında erkek üyeler var. Bizi diğer toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mücadele veren gruplardan farklılaştıran noktalardan biri bu…
Dolayısıyla SES Derneği’ni farklı kılan bu perspektif diyebilir miyiz?
Evet tabii… Bizim diğer temel değerimiz olan dayanışma kadın hareketinden geliyor. Ben de kadın hareketinin içinden geliyorum. Aslında feminist kadın mücadelesinin bir parçasıyım. SES Derneği’nin eşitlik vurgusu buradan geliyor. Yani, dayanışmayı kadınlar ve daha geniş bir grupla yapmak; çünkü buna ihtiyacımız var. Bunun için altyapımız var, daha geniş grup ve bir çerçevemiz, potansiyelimiz var
O yüzden diyoruz ki SES Derneği sadece feminist kadın örgütü değildir, bu konu sadece kadınları ilgilendiren bir konu değildir. Dolayısıyla erkek üyeler de bize katılabilir. Kurucularımız arasında erkek üyeler var. Bizi diğer toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mücadele veren gruplardan farklılaştıran noktalardan biri bu…
Bir diğeri, biz Eşitlik, Adalet ve Kadın Platformu ile zaten diğer kadın örgütleriyle beraber “pozitif gazetecilik” dediğimiz bir dil tutturmaya çalışıyoruz. Eşitlik, Adalet ve Kadın Platformu ile dünyada herkesi heyecanlandıran, rol model kadın liderleri buraya taşıyan, başka şekilde var olabileceğimiz bir dil ve yaklaşım biçimi geliştiriyoruz. Zaten bir süredir onun içinde de sürdürebilirlik konusunu ele almaya başlamıştık. Bu da şundan kaynaklanıyor: Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde, artık uluslararası alanda da kadın hakları ve insan hakları savunucuları, bu iki konuyu sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği ile kadının toplumsal cinsiyet eşitliği taleplerini aynı anda dillendiriyor. Bunu yapan kadın hakları savunucuları var.
Greta Thunberg, iklim aktivisti olarak algılansa da aslında sistemi eleştiren, “iklim değil sistemi değiştir” diyen o kadın, bütünsel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini savunuyor. Bana göre, SKA arasında en temel olan 5 numara. Bu eşitlikle başlıyor her şey. Kadını eşit olarak gören zihniyet, yarın doğaya da o gözle bakabilecek. O kaldıracı diğer başlıklara da götürebilirsek diğer SKA’larda daha kolay yol alabiliriz.
Dünyada da böyle bir yaklaşım var. İçinde olduğum iki uluslar arası grup bulunuyor: Biri Connected Women Leaders, diğeri Vital Voices. Connected Women Leaders bir ABD’li akvitist tarafından kuruldu. İçinde yıllarını bu mücadeleye vermiş Mary Robinson, eski İrlanda Cumhurbaşkanı ve UN Women başkanı da var. Dünyanın farklı ülkelerinden 309 kadın bulunuyor. Üç yıldır bu grubun toplantılarına katılıyorum; Türkiye’den sadece ben varım.
Bu çerçevede, kadınların sürdürülebilirlik konusunda bilgi ve farkındalığını artıracak bir projeniz var mı?
Şu an bu konuda üzerinde çalıştığımız bir proje var: yerelde kadın politikacıların, daha doğrusu kadın belediye meclis üyelerinin, bu konuda politika ve uygulamalarının bu yönde olmasını hedefleyen bir proje. Bunun için yerel yönetimlerde güçlü, yerel siyasi kadınlara ihtiyacımız var. Bunu nasıl güçlendiririz? Dünyadaki iyi uygulamaları öğrenmeyi ve İstanbul’da hem kendi belediyelerinde hem büyükşehir belediyesinde uygulamalarını hedefliyoruz.
Projemiz İstanbul’da başarılı olursa diğer illere de yayarız. Bunun bilinçlenmeden bir adım öteye gidip uygulamaya geçmesini istiyoruz. Kadınların bu konuya daha yatkın olduğunu, dünyada iklim aktivistliğini Greta Thunberg gibi genç kadınların öncülüğünde de görüyoruz. Bu nedenle bu konuda kadın siyasetçileri güçlendirmeliyiz.
Bu proje fikri, Fellow olarak dahil olduğum Vital Voices adlı gruptan ilhamla oluştu. Vital Voices kapsamında bize verilen eğitimlerin önemli bir kısmını sürdürülebilirlik oluşturuyor. Bu programları Türkiye’de biz niye kadın politikacılara uygulamayalım diye düşündüm. Bu proje fikri buradan çıktı, kabul edildi. Şimdi içeriğini dolduracağız. Eğer bilinçli ve kendi aralarında dayanışma içinde olabilirlerse, kadın siyasi temsilcilerin bir fark yaratacağını düşünüyorum. Bu projede hedefimiz, tüm kesimlerden kadınları bir araya getirmek. Biz tüm partilerden kadınları davet edeceğiz.
İlk Kez Düzenlenecek Kadın Mentörlük Yürüyüşü
SES Derneği’nin 8 Mart’ta Türkiye’de ilk defa organize edeceği Kadın Mentörlük Yürüşü ile neyi hedefliyorsunuz?
Özelikle son yıllarda bilinçli bir şekilde mahallerine biraz hapsedilen, öbür mahalle ile ilişkisi koparılan, toplumda farklı katmanlarla ilişki kurulmasında fayda gördüğümüz bir grup kadını bir araya getirmek istiyoruz. İlk grup kadın daha deneyimli, çeşitli konularda bilgi ve beceri sahibi kadınlar. Burada deneyimden kastımız kariyer de olabilir. İkinci gruptaki kadınlarla, daha yolun daha başında olan, genç kadınlar. Bu iki grubu bir araya getirmek istiyoruz. Yürüyüş bunun aracı aslında. İlk önce hiç tanımadığı bir insanla tanışmasını sağlıyoruz. Aslında biz bu kadınlar dertleşsinler istiyoruz. Mentörlük yürüyüşü sonrasında, katılımcı kadınlar arasındaki ilişkileri mentör ve mentilere bırakıyoruz. Bu yürüyüş sonrasında genç kadınlar oradan ayrıldıklarında “benim böyle bir arkadaşım oldu, ihtiyacım olduğunda onu arayabilirim” daha deneyimli olan kadınlar da “bir kişiye pozitif bir katkı sundum” desinler istiyoruz. Böylelikle toplumda bir güvene ve toplumsal dayanışmaya hizmet edeceğimizi düşünüyoruz.
Bu fikri nasıl kurguladınız? Süreç nasıl işledi?
Orijinal olarak bu proje şöyle çıktı: Vital Voices grubunun yönetim kurulunda olan çok yoğun bir kadın, sabahları Central Park’ta yürüyorken, onunla konuşmak isteyen genç kadınlara, “sizinle ancak yürüyüşüm esnasında sohbet edebilirim” diyor ve böyle başlıyor. Birlikte yürüme eşitliğin de temeli oluyor. Birlikte yürüme, iki kişinin birbirine yoğunlaştığı bir süreç. Hem de klasik mentorlükten farklı ve ondan daha etkili olabileceğini deneyimliyorlar. Bunu, dünyaya yaymaya çalışıyorlar. Vital Voices yıllardır bu farklı formatı kullanıyor. Bu sene yaklaşık 160 şehirde uygulanacak. Ben de Vital Voices fellowu olduğu için teklif geldi. Bu yıl Türkiye’de ilk defa uygulanıyor. 8 Mart’ta menti ve mentor arasında yapacağımız bu yürüyüş muhtemelen dünyadaki yürüyüşlerin en büyüklerinden biri olacak.
Beklediğiniz seviyede başvuru oldu mu? Katılım nasıl?
Başvurular kamuya açık olduğu için web sitesi üzerinden başvuru yapabiliyorsunuz. Bu sene, bizi destekleyen kurumlarla bu sürece başladık. Net katılımcı sayılarımız etkinlik sonrasında belli olacak. Hedeflediğimiz sayıya çok yakınız diyebilirim. Demek ki insanların dayanışmaya ve bir başkasının hayatına dokunmaya ihtiyacı var. Anlaşılan şu ki gelecek sene Ankara ve İzmir’de de bu kadın mentörlük yürüyüşünü yapacağız.
Türkiye’nin ve Sivil Toplumun İçe Kapanması
Sivil topluma bakışınızı ve sivil topluma dair değerlendirmenizi bizimle paylaşır mısınız?
Son yıllarda Türkiye her yönüyle çok içine kapandı. Bu sivil topluma da, iş dünyasına da çok yansıdı. Hâlbuki sivil toplum olarak sorunlarımız ortak, tüm dünyada sorunlar ortak. Sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği tüm dünyanın ortak sorunları. Bu nedenle bu konularda dayanışma içinde çalışan, yeni bir bilgi ve içerik üreten herkesle iletişimde olmak gerekir ki gücümüzü artıralım.
SES Derneği ile yapmak istediğimiz şey, uluslararası dayanışma ağını Türkiye’de görünür kılmak. Türkiye hâlâ çok önemli bir yerde, Türkiye’deki gerçek sivil toplum uluslararası arenada yakın şekilde takip ediliyor ve duyulmak isteniyor. Türkiye’de sivil kalmayı başarabilen, demokratik değerleri savunan, sürdürülebilirliği destekleyen STK’ların olması uluslararası arenada çok önemli. Bunun sesini duyurmak lazım ki güç sağlasın. Bunu, son yıllarda sivil toplum yapamadı diye eleştirmiyorum. Son 3-4 yıldır Türkiye içine kapandı, sivil toplum da içe kapandı diyorum. Greta ve Malala’nın bir araya gelmesi ve birlikte verdikleri poz bize şunu gösteriyor: İkisinin mücadelesi aslında aynıdır. Bu dayanışmayı umuyorum.
Kazanımları Kaybetme Riski
İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin süregelen tartışmalarla ilgili ne söylemek istersiniz? Kadınlara 8 Mart öncesi vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Kadının eşitlik mücadelesi 100 yılın üzerinde süren bir mücadele. Öyle bir mücadele ki birazcık gevşettiğiniz zaman hemen tüm kazanımları kaybedebilirsiniz. İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmaları böyle görüyoruz.. Yapmamız gereken en temel şey, öncelikle kendi haklarımızın bilincinde olmak ve bunu savunmak için dayanışma ağı kurmak.
O nedenle SES Derneği gibi örgütlenmeler ve 8 Mart Kadın Yürüyüşü gibi etkinlikler buna hizmet edecek. Bu haklarımızı ancak dayanışmayla savunabiliriz. Tek başımıza tüm sisteme karşı çıkmamız mümkün değil; çünkü çok güçlü bir sistemden söz ediyoruz. Dolayısıyla dayanışmayı çok güçlü örmeliyiz ki, 100 yıldır buraya kadar getirdiğimiz mücadeleden geriye doğru gitmeyelim. Başka yolumuz yok. Birlikte daha güçlüyüz.
Bizi Takip Edin