Hayvan Hakları Yasası İçin Mücadelede Nereden Nereye?
Hayvan hakları savunucularının uzun süredir mücadele verdiği Hayvan Hakları Yasası'nın görüşülmesine TBMM'de önümüzdeki günlerde başlanıyor.
Hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenmesi ve bu olayların önlenmesi için alınacak tedbirleri belirlemek amacıyla geçtiğimiz yıl Şubat ayında TBMM Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu kurulmuştu.
Komisyon, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan 12 toplantı sonunda 200 sayfalık bir rapor hazırlamış, 2019’un Ekim ayında sunmuştu. Raporun en önemli özelliği ise, yeni bir “Hayvan Hakları Kanunu hazırlanması için Meclis Başkanlığı’na veya 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişikliklere zemin hazırlayacak tavsiyeler içermesiydi.
Şimdi bu süreçte son aşamaya girildi. İnsan menfaatlerini gözetmeden, hayvanların lehine sonuçlanacak bir kanun hazırlanması amacıyla Komisyon’a görüş bildiren ve önergeler sunan hayvan hakları örgüt ve oluşumlarının gözü kulağı yine Meclis’te.
Peki, Hayvan Hakları Kanunu için 2004’ten bugüne süren mücadelenin seyri nasıl oldu?
“Koruma”dan “Haklar”a…
2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun yetersiz yaptırımları, hayvanlara yönelik kötü muameleyi “kabahat” olarak değerlendirmesi ve bu fiilleri suç kapsamına sokmaması gibi birçok neden ile hayvan hakları savunucuları yeni bir yasa için on beş yıldır mücadele ediyor.
Tüm partilerin üzerinde uzlaştığı “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ilk olarak 2011’de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Ancak bu tasarı hayvan hakları savunucularının hiçbir talebine yer vermemekle birlikte “Ölüm Yasası” olarak anıldı.
Tasarı, evde hayvan sayısının kısıtlanmasını ve tüm sokak hayvanlarının “doğal yaşam parkı” adı verilen tecrit merkezlerinde toplanması gibi hayvanların aleyhinde maddeler öneriyordu. Ayrıca tasarıda hayvana yönelik suçların Türk Ceza Kanunu’na (TCK) kapsamına alınması öngörülüyor, ancak ceza alt sınırının düşük olması nedeniyle de savunucular taslağı kabul etmiyordu.
Bu tasarıya yönelik kitlesel eylemler ve imza kampanyaları neticesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hayvansever sanatçıları Dolmabahçe’de ağırladı.
2012 yılında Hayvanları Koruma Kanun tasarısı Galatasaray Lisesi önünden başlayan kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. “Ölüm Yasasına Hayır” diyen ve eyleme hayvanlarıyla katılan savunucular, sokakta yaşayan hayvanlar için “yaşam hakkı” istedi. Ardından bir dizi eylem gerçekleştirildi ve bu eylemlerde dile getirilen ortak talep aynıydı: “Ölüm Yasası geri çekilsin”…
Kitlesel eylemlere sebep olan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, hayvan hakları savunucularının tüm itirazlarına[1] rağmen, 2014 yılında Çevre Komisyonunda kabul edildi, ancak Genel Kurulda görüşülmeyerek kadük oldu.
Katliam Tasarılarına Karşı Kitlesel Eylemler
Tasarının geride kalması ile birlikte 2014 ile 2018 arasında çeşitli kitlesel protestolar gerçekleşti ve hayvan hakları basında sıklıkla yer aldı.
1 Temmuz 2017’de yaklaşık 200 dernek ve grubun yanı sıra bağımsız aktivistlerin de katıldığı eş zamanlı kitlesel eylemin ardından Adalet Bakanlığı 2018 Ocak’ta hazırladığı tasarıyı tüm komisyonlara iletti. Bu tasarı hayvan hakları aktivistleri ile paylaşılmadı.
Ancak ilgili bakanlığın hazırladığı tasarıda da hayvana yönelik işlenen suçların cezaları yetersizdi, sahipli hayvan için soruşturma açılması sahibinin şikayeti şartına bağlanmıştı. Dahası, hayvana tecavüz suç kapsamına alınmamıştı, 2 bin TL idari para cezası ile cezalandırılmıştı. Ayrıca ‘sahipsiz’ hayvanın ihlal edilen hakkına yönelik başvuru, tasarıya göre sadece Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yapılacaktı.
24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hayvan hakları yasasını kastederek “Bu kanun hâlâ neyi bekliyor?” diye sormasının ardından hızlanan süreçte Tarım ve Orman Bakanlığı[2] devreye girdi.
Bakan Bekir Pakdemirli Ekim 2018’de “Sahipsiz hayvanların korunması çalışmalarını, belediyelerle iş birliği halinde aşıla, kısırlaştır, işaretle, kaydet, sahiplendir, izle ve denetle ilkeleri çerçevesinde yürütüyoruz” diyerek, hayvan hakları savunucularının “kırmızı çizgisi” olarak belirtilen, Kanunun 6. maddesinde “kısırlaştırıp-yerine bırakma” ilkesinden söz etmedi.
Güç Birliği: Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu
Bunun üzerine hayvan hakkı savunucuları “Hayırsız Ada istemiyoruz”, “Katliam tasarısı istemiyoruz” diyerek yeniden kitlesel eylemler ile örgütlendi. Hayvan haklarını ilgilendiren yasama çalışmasının peşini bırakmayan 350’yi aşkın sivil toplum örgüt ve inisiyatifi güç birliği yaparak “Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu”nu kurdu.
1 Kasım’da, delegasyonun çağrısı ile 69 ilde eş zamanlı basın açıklamaları yapıldı. 25 Kasım’da yine delegasyonun çağrısı ile “Katliam Yasa Tasarısına Hayır” diyerek Kadıköy’de bir araya gelindi.
Delegasyonun kitlesel eylemlerinin ardından Hayvan hakları savunucuları ile görüşmeyi kabul eden ilk kurum Tarım ve Orman Bakanlığı oldu. Delegasyon, milyonlarca kişinin ortak talebini ileterek, yasama sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesini talep ederken Türkiye’nin geçiş yaptığı Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne göre, yasama yetkisinin sadece parlamentoda olması gerektiğini hatırlattı. Delegasyon, bürokratlarca hazırlanacak ve hayvan hakları savunucularının dinlenmediği bir yasayı kabul etmeyeceğini defalarca tekrar etti.
Hak Savunucuları Meclis’te
Bu süreçte bir yanda kitlesel hayvan hakkı eylemleri diğer yanda toplumda infial uyandıran hayvana yönelik suç olaylarının ardından siyasiler nihayet hayvan hakkı savunucularını meselenin tarafı olarak kabul etti ve savunucular Meclis’e giderek hayvan hakları konusunda bilgilendirmeler yapmaya başladı.
Şubat 2019’da kamuoyunun da baskısı ile TBMM Genel Kurulu’nda, beş parti grubunun ortak önergesiyle hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenerek, bu olayların önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla TBMM Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu kuruldu.
TBMM Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu, Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu‘nu üç defa ziyaret etti. Kasım ayında kaybettiğimiz delegasyon üyelerinden Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) kurucusu ve Hayvan Hakları ve Etiği Derneği Başkanı Burak Özgüner, Meclis tarihinde ilk kez komisyon üyelerine mezbaha videosu izlettirdi ve delegasyonun yalnızca evcillerin değil tüm türlerin haklarını savunduğunun altını çizdi.
Komisyon’un raporunu 23 Ekim’de Meclis Başkanlığı’na sunduğunu biliyoruz. Raporun son halinde hayvanlar yürürlükte olan mevzuatta olduğu gibi bir “meta” değil “hisleri olan canlılar” olarak tanımlanıyor. Raporda yunus parklarının kapatılmasından yeni hayvanat bahçelerinin yasaklanmasına, atlı faytonculuğun yasaklanmasından kürk üretim çiftliklerinin kapatılmasına, hayvana karşı işlenen suçların Türk Ceza Kanunu kapsamına girmesinden sokakta yaşamını sürdüren evcillerin yaşam hakkını garanti altına alan önerilere kadar umut vadeden pek çok tavsiye içeriyor. Taslak bu haliyle hayvan sömürüsünü topyekûn ortadan kaldıracak iradeyi taşımasa da bu yönde atılacak önemli bir adıma işaret ediyor.
Başa Dönersek
Komisyon raporu ışığında 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu’da yapılacak değişiklikler için son düzlükteyiz.
Bu sürecin nasıl işleyeceğine dair siyasilerden bir açıklama yok. Hayvan hakları savunucuları hem sürecin şeffaflığı hem de Meclis’in hayvanların haklarından taraf bir yasa çıkarmaları için mücadele etmeyi sürdürüyor.
Yazımızı bitirirken hatırlatalım ki bu mücadelede kamuoyu desteği halen çok büyük öneme sahip. Herkesi hayvanların haklarından taraf bir yasa için verdiğimiz mücadelemize yoldaş olmaya davet ediyoruz.
[1] İtirazların sebeplerinden biri Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesinin değiştirilmesine yönelik talepti. Tasarı, kısırlaştırılmak için alınan hayvanların, alındıkları yere bırakılacağı ama bırakılacakları yerin okula, hastaneye, parka ve bunun gibi insanların yoğun olarak bulundukları yerlere yakın olamayacağına dair koyulan şerhti. Halen yürürlükte olan Kanun maddesi ise şöyle diyor: “Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.”
[2] 9 Temmuz 2018’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı birleştirildi yeni ismi, Tarım ve Orman Bakanlığı oldu.
Bizi Takip Edin