”Gençleri Yargılamadan Anlamak Zorundayız”
Toplumumuzun son yirmi yılda daha fazla modernleştiğini ve sekülerleştiğini ortaya koyan veriler farklı araştırmalarda karşımıza çıkıyor. Ancak hem Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler Çalıştayı'ndaki tartışmalarda hem de 2019 araştırmasında gençlerin, kategorik olarak din ve değerler konusunda toplumun genelinden radikal düzeylerde farklılaşmadığını gösteriyor.
Geçtiğimiz kasım ayı içerisinde Başakşehir Belediyesi tarafından “Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler Çalıştayı” düzenlendi. Akademisyenler, fikir insanları, yazarlar, öğrenciler ve gazeteciler; Değer ve İnanç Farklılaşması, Bireyselleşme ve Sivil Topluma Katılım, Yerel Yönetim, Siyaset ve Devlet Kurumlarına Karşı Tutum, Gençliğin Eğitim ve Kültür Talepleri ile Yeni Ekonomi ve Gelecek Kaygısı komisyonlarında bir araya gelerek düşünce ve önerilerini paylaşıp tartıştı.
Bu çalışmalar öncesinde ARGETUS Araştırma tarafından İstanbul’un 39 ilçesindeki gençlerle “Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler” araştırması yapıldı. Sivil Sayfalar olarak araştırmanın Bilimsel Danışma Kurulu üyesi ve aynı zamanda “İstanbul Gençlik Çalıştayı” komisyon başkanlarından Prof. Dr. Veysel Bozkurt ile hem çalıştay öncesinde yapılan araştırmayı hem de sonuçlarını konuştuk.
Gençlerle yürütülen çalışmada hem durum tespiti hem de gençlerin farklı konulara yaklaşımlarını anlamaya çalışan bir araştırma çıkmış. Çalıştay sonuçlarına ilişkin görüşlerinizi de konuşacağız ama öncesinde Gençlerde Değişim ve Farklılaşma Çalıştayı’nı ve araştırmasını değerlendirelim.
“Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler Çalıştayı” Başakşehir Belediyesi tarafından, gençlerdeki farklılaşmalara kaynaklık eden değişimin, toplum ve yöneticiler tarafından anlaşılması; muhtemel sorunların üstesinden gelmek, kuşaklar arasında oluşabilecek tepkiler ve garipsenmeler ile geleneksel bazı konulardaki sürdürülebilirlik taleplerine yönelik uzlaşmacı çözümlerin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla düzenlendi.
Çalıştay öncesinde komisyon temalarının tartışmalarına hazırlık amacıyla daha önce de gençlikle ilgili araştırma ve bilimsel organizasyonlara imza atan ARGETUS Araştırma tarafından, İstanbul genelinde 1.948 gençle yüz yüze görüşme gerçekleştirildi. Dolayısıyla araştırma, farklı problem alanları üzerinden geliştirilen parametreler ve tartışma konuları göz önünde bulundurularak yapıldı. Komisyonlar ve sadece gençlerin katıldığı özel oturum değerlendirmeleri bu veriler ışığında çalıştı.
Araştırma sonuçları ve çalıştay tartışmaları özetle iki şeye işaret ediyor: Birincisi, gençlerde karşılaştığımız farklılaşmalara kaynaklık eden değişimi toplum, akademisyenler, STK’lar veya yöneticiler olarak anlamak zorunda olduğumuzu. İkinci olarak da gençlerimizin, geçmiş ve gelecek arasında bağ kurarak, karşılaştıkları engelleri aşması için gençlere kulak verip yargılamadan, sorun ve talepleri konusunda sağduyulu ve kolaylaştırıcı bir rol üstlenmemiz gerektiğini.
Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler araştırmasında ve raportörü olduğunuz çalıştayda dikkatinizi çeken, “Bunu beklemiyordum,” dediğiniz sonuçlar var mı; varsa neler?
Gençleri konu edinen araştırmaların çoğunda dijital iletişim araçlarının ve internet kullanımının farklılaştıran sonuçlarına işaret ediliyor. Ancak etkileri ve hangi alanlarda değiştirici sonuçlar ortaya çıkardığı konusunda operasyonel bulgulara rastlamıyorduk. Araştırmanın çoklu verilerle bu sonuçları ortaya koyduğunu görüyoruz. Yine son yıllarda din ve değerler konusunda gençlerin toplumun genelinden radikal bir şekilde ayrışmaya başladığına ilişkin iddialar gündeme geliyor. Bu araştırma bize farklı şeyler söylüyor.
İlk olarak şunu belirtmek gerekiyor: Toplumumuzun son yirmi yılda daha fazla modernleştiğini ve sekülerleştiğini ortaya koyan veriler farklı araştırmalarda karşımıza çıkıyor. Ancak hem çalıştaydaki tartışmalarda hem de 2019 araştırmasında gençlerin, kategorik olarak din ve değerler konusunda toplumun genelinden radikal düzeylerde farklılaşmadığını gösteriyor. Dindarlığın özellikle metropollerde, genç ve yetişkin yaş gruplarında gerilediğini görüyoruz ve bu gerileme dini pratikler ve ibadetler alanında yaşanıyor. İnanma konusunda dini inanç heterojenleşmeleri (çoklu farklılaşmalar) geçmişe kıyasla artış gösteriyor.
Ancak özellikle gençlerde karşılaştığımız ve söylenenin aksine, Allah’a-Tanrı’ya inanmayı sürdüren, peygamber inancı gibi dinin temel imani esaslarını ve vahiy kaynaklı mesajlarını kabul eden, ancak değerler konusunda evrensel ilkeleri benimseyen, farklı bir ahlaki yaklaşımın öne çıktığıdır.
Araştırmaya göre gençlerin en önemli talepleri güvenli bir gelecek, peşinden eğitim geliyor. Güvenli gelecek beklentisi neleri karşılıyor?
Eğitim meselesinde, geleneksel eğitim modelimizin teknik ve ahlaki boyutta birçok imkânı barındırdığı muhakkaktır. Modern eğitim metotlarıyla geleneksel eğitim anlayışımızın uzlaştırılması, eğitimle öğretimin eşgüdümlü olması, gençlerin hem eğitimli hem ahlaklı ve erdemli bireyler olarak hayata katılımı toplumun beklentilerinin yoğunlaştığı alanlar olarak öne çıkmaktadır. Günümüz gerçekleriyle uyumlu, aynı zamanda geleneksel değer ve inançlarıyla barışık bir gençlik, herkesin ortak özlemi olarak görünmektedir. Sosyal medya üzerinden gençlerin, sanal bir dünyada ikameye zorlandığı kanaati yaygındır. Tabii komisyonlarda da en çok dile getirilen mevzuların başında dijital gelişmeler, internet ve sosyal medya kullanımının gençler arasında yaygınlaşması geliyordu. Dijital imkânları dışlamadan, bunları ihtiyatla kullanan gençlik modeline ulaşmanın yollarını arama konusunda neler yapılabileceği, kuşkusuz acil çözüm bekleyen konu olarak göze çarpmaktadır.
Dediğiniz gibi araştırmada öne çıkan güvenli gelecek konusuna gelelim: Gençlerin güvenli gelecek beklentisinin merkezinde, sürdürülebilir bir işte çalışmak ve sahip olduğu mesleği icra etmek var. Üniversite mezunu işsizlik oranının düşürülmesi de gençlerin üzerinde çok durduğu konulardan. Gençlerin talepleri var. Bir okuldan mezun olup hayata atılmış ama mezun olduğu ya da sevdiği mesleği icra edemeyen gençlere, maddi kaygıları olmasa halen yapmakta olduğu işe devam edip etmeyeceği sorulduğunda, çoğu devam etmeyeceğini söylüyor.
Araştırmanın sonuçlarında ve çalıştayda öne çıkan eğitim beklentisi üzerinde durulması gereken konu “hüner” eğitimi altında ifade edebileceğimiz “mesleki eğitim”dir.
Şüphesiz işsizlik sorunu yaşamayan ve sevdiği işte çalışan gençlerin, kariyer talepleri, aile kurmaları, yaşamdan memnuniyetlerini sağlayacak faaliyetlere katılmaları kolaylaşır. Araştırmanın sonuçlarında ve çalıştayda öne çıkan eğitim beklentisi üzerinde durulması gereken konu “hüner” eğitimi altında ifade edebileceğimiz “mesleki eğitim”dir. Bunun için de mesleki eğitimin yaygınlaştırılması gerekiyor. Gençlere özel birimler kurulup bu birimler vasıtasıyla onları meslekler ve meslek erbapları ile tanıştırabiliriz. O mesleğin sahibinden mesleğin kolaylıkları ve zorluklarını da öğrenerek bir mesleği yakından tanıyıp seçme yollarını gösterebiliriz.
Aileden farklı düşünen, tercihleri değişen gençlere ailelerin saygı duyma oranı da (yüzde 46.7) yüksek görünüyor. Toplumsal beklentimize ters, daha doğrusu ezberimizi kırabilecek bir sonuç çıkmış. Ne dersiniz?
Sosyoloji ve Psikoloji disiplinlerinin yoğunlaştığı en büyük olgularından biri değişimin toplumsal alandaki yansımalarının gençler bağlamında tartışılması, esasen toplumun yaşadığı ve uzun vadede karşılaşacağı hususların müzakere edildiği anlamına da geliyor. Bu bağlamda, gençlerin aile ve çevrelerinden ne kadar farklı oldukları ile ailelerin bu farklılaşmaya tepkileri sorusu önemlidir. Gençler, iş ve meslek seçiminde, giyim seçiminde, teknolojiye bakış ve teknoloji kullanımında, müzik ve eğlence tercihlerinde aile ve çevrelerinden; yetişkinlerden ve toplumun genelinden farklı olduklarını özellikle belirtiyorlar. Ebeveynlerin ya da toplumun yarısının, bu farklılıklara her geçen gün daha fazla saygı duyarak, anlayışla karşıladıklarına şahit oluyoruz. Ancak gençlerin diğer yarısı da bu farklılığın ve kendi taleplerinin, bir biçimde aile ve çevrelerinde rahatsızlıkla karşılandığını belirtiyor. Bu durum kuşaklararası farklılaşmanın ve muhtemeldir ki çatışmanın yükselmesinin sosyolojik arka planını inşa ediyor.
Araştırmadaki ilginç sonuçlardan biri de gençlerin sivil toplum faaliyetlerine katılımın %30’lar düzeyinde çıkmasıydı. Bugüne kadar sıkça duyduğumuz, gençlerin bireyselleşerek sivil toplum faaliyetlerine ilgi göstermediğiydi. Diğer araştırmalardan farklı olan bu sonucu neye bağlıyorsunuz?
Evet bu araştırmada, gençlerin sivil toplum faaliyetlerine katılımları ve aktif üyelikleri konusunda anlamlı farklılıklar ortaya koyan sonuçlar var. Örneğin araştırmayı yapan firmanın önceki çalışmalarında da gençlerin sivil topluma katılım oranı %7-10 arasında tespit edilmiş. Doğrusu, gençlerin sivil toplum faaliyetlerine katılımlarının düşük olduğuna, akademik çalışmalarda da rastlamak mümkün. Ancak üzerinde konuştuğumuz gençlik araştırmasında, konu salt üyelikle sınırlanmadan ve farklı sivil toplum örgütlenme modellerini de kapsayacak şekilde ölçüldü. Sonuç olarak sivil toplum çalışmalarına katılım düzeyinin %30’larda olduğu görülüyor. Bu sonuç, gençlerin sivil toplum kavramını sadece STK üyeliği ve gönüllülüğü olarak anlamamalarına dayanıyor. Gençler, örneğin öğrenci topluluklarındaki çalışmaları, dijital platformlardaki faaliyetleri ve mahalli kulüplerdeki etkinlikleri de STK faaliyeti olarak görüyor. Gençlerin STK’lara aktif katılımı yetişkinlere göre zayıf kalsa bile ve fiziki olarak gruplarda fazla rol almasalar da birlikte hareket etme anlamında, yeni sosyal ve dijital formları tercih ettikleri görülmektedir. WhatsApp grupları, sosyal medya üzerinden oluşturulan sohbet grupları, yardım ve dayanışma kampanyaları, oyun grupları bu değişimin en önemli gösterisidir.
Gençlerin STK’lara aktif katılımı yetişkinlere göre zayıf kalsa bile ve fiziki olarak gruplarda fazla rol almasalar da birlikte hareket etme anlamında, yeni sosyal ve dijital formları tercih ettikleri görülmektedir.
Dolayısıyla gençlerin, geleneksel sivil toplum organizasyonlarına katılımın yanı sıra, olaylar ve aktüel konular doğrultusunda sosyal medyanın da gücüyle kitlesel eylemliliklerde bulunmayı tercih ettikleri söylenebilir. Ayrıca çalıştayda gençlerin, STK’lardan, siyasi kurumlardan ve partilerden, demokratikleşme, çevreye karşı duyarlılık, adil gelir paylaşımı ve özgürlükler konusunda beklentilerini dillendirdiklerini söylemek gerekir.
Çalıştay Sonuç Raporu’nda öne çıkan öneriler neler?
Çalıştayda karşı geliştirilmesi gereken çözüm önerilerinden bazıları birçok kurumsal alanın acilen dönüştürülmesine vurguyla sıralanmış. Meselâ ilk öneri ilköğretime yönelik; ülke genelinde çocukların kendi kendini geliştirebilmesini ve kendine yetebilmesini amaç edinen özgür eğitim modellerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ortaöğretim-liselerle ilgili öneride ortaöğretim kurumlarını yeniden düzenlemeli, ihtiyaca göre analiz yapılarak tematik liseler ve liselerde bölümler açılmalı, deniyor. Yükseköğretim önerisi de dikkate değer; üniversiteyi bölgesel ihtiyaca göre dizayn etmek gerekiyor. Endüstri ve tarıma dayalı bölümler oluşturulabilir. Üniversitelerin uzmanlaşmış mesleki temaları olmalıdır. Bazı üniversiteler bölgenin iş gücüne yönelik mesleki üniversitelere dönüşebilir. Mevcut krizi fırsata dönüştürmek için üniversiteler, bölgelerin ihtiyaçları ve özelliklerine göre düzenlenmelidir.
Tabii çalıştay raporunda yüzlerce konu tespiti ve sayısız öneri yer alıyor. Gençlerin yerel yönetimlerden bekledikleri eğitim konuları gündeme alınmış. Gençler, dijital oyun, müzik, video ve kısa film yapımcılığı, robotik teknolojilerin üretimi, dijital uygulama yazılımcılığı, sosyal medya uzmanlığı, ekonomi okuryazarlığı, reklam ve grafik tasarımcılığı, yaratıcı fikirleri projelendirme ile senaryo ve metin yazarlığı konularında yoğun biçimde talepte bulunmuş. Bu gelişim taleplerinden gençlerin günceli takip ettiğini; teknik-mesleki eğitim faaliyetlerine ilgi gösterdiklerini ve bu doğrultuda bir alanda uzmanlaşmak istediklerini anlıyoruz.
Aslında “yeni ekonomi” olgusunun sonuç raporunda ortaya çıkmasında bilgi teknolojisindeki devrimin yanı sıra küreselleşmenin yansımalarını da somut biçimde okuyabiliriz. Çalıştaydaki tespitlerle ifade edecek olursak, yeni ekonominin dijital olması, sanallaşmanın gerçekleşmesi, bir ağ ekonomisine dönüşmesi, bilgi mallarının ortaya çıkması, aracıların ortadan kalkmaya başlaması, yenilik temelli olması, hızın önem kazanması ve küreselleşmesi, sosyal problemleri de beraberinde getiriyor.
Bizi Takip Edin