Bir Başarının Öyküsü: İnci Kefali
Doğa Gözcüleri Derneği Başkan Yardımcısı ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Akkuş’la İnci Kefali’ni, derneğin balıkla ilgili çalışmalarını ve koruma yöntemlerini konuştuk. Akkuş, yaptıkları çalışmalar sonucunda kaçak avlanma sayısının bin kilogramın altına düştüğünü ve halkta bilinçlenmenin arttığını söylüyor.
Sizi ve derneğinizi tanıyabilir miyiz?
2006 yılından beri derneğe üyeyim ve şu an başkan yardımcılığı görevini yürütüyorum. Dernek 2000’li yıllarda Prof. Dr. Mustafa Sarı tarafından başta Van Gölü İnci Kefali’nin neslini devam ettirmesi amacıyla kuruldu. Uluslararası 10’a yakın proje yürüttü ve bu projelerin hepsi çevre, doğayla ilgili yani Van Gölü havzası ve İnci Kefali’yle ilgili. Derneğimiz ülkemizdeki çevreyle ilgili konulara da müdahil olarak faaliyetlerini yürütüyor.
İnci Kefali balığını ve onun yaşadığı Van Gölü’nü tanıyabilir miyiz?
İnci Kefali dünyadaki en özel balık türlerinden birisi. Neden özel olduğuna bakmamız için yaşadığı ortama yani Van Gölü’ne bakmamız lazım. Van Gölü tam 600 bin yaşında. Dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölü. 3 bin 712 kilometrelik yüzey alanıyla beraber Marmara denizinin 3’te 1’i büyüklüğünde, yüzey rakımı bin 650 metre devasa bir göl, bölgedeki insanların deyimiyle de deniz. Geçmiş uygarlıklar gölü yukarı deniz olarak adlandırmış, öyle görmüşler. Oluşum itibariyle tatlı su gölü yani 600 bin yıl önce göl kenarına geldiğiniz zaman pırıl pırıl bir su ile karşılaşıyorsunuz fakat bu süreç içerisinde gölün etrafında bulunan volkanik dağların etkisiyle beraber suyu sodalı ve tuzlu bir hale gelmiştir. PH değeri 9,5 kimi yerlerde ise 10’a kadar çıkabiliyor.
Normalde balıklar PH 8,5’e kadar yaşarlar fakat İnci Kefali Van Gölü’nde adeta bir mucizeyi başarıyor.
Gölün tuzluluğu binde 21 yani Karadeniz’den daha tuzlu. Zor bir habitatta yaşadığı için İnci Kefali özel bir tür. İnci Kefali 600 bin yıldır Van Gölü’nde yaşamını sürdürüyor. Kış aylarında Van Gölü’ne dağılıyor, üreme dönemi geldiği zaman tatlı sulara ihtiyaç duyuyor. Oluşum itibariyle İnci Kefali tatlı su balığı. Nisan ve Mayıs aylarına gelindiği zaman göl etrafında bir şenlik havası hakim oluyor. Bugün Van Gölü’ne dökülen 150’den fazla dere var. Yaz aylarında buradaki derelere gittiğiniz zaman su yerine balık aktığını görüyorsunuz. Milyarlarca balık üremek, neslini devam ettirmek için derelere giriyor. Buralara yumurtalarını bırakarak tekrar göle dönüş yapıyorlar. Bu kutsal göç birçok tarih kitaplarına girmiş ve buralara gelen seyyahların kayıtları arasına girmiş. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sini okursanız; her yıl balıklar derelerin yukarısındaki Bendi Mahi Sultan’ı ziyaret etmek için derelerin yukarılarına çıkarlar işte bu kutsal göçten dolayı insanlar İnci Kefali’ni avlamazlar yalnızca dönüş yolculuğunda avcılık yaparlar.
“İnci Kefali Ülkemizin Doğusunda Bir Başarının Öyküsünü Barındırıyor”
İnci Kefali ne zaman yok olma tehlikesiyle karşılaştı?
Küçük Ağacın Eğitimi kitabında yabancı kime derler diye bir soru var. Doğmadığı yere gidenlere yabancı derler. Buraların da asıl sahibi İnci Kefali. Biz yabancıyız, hepimiz bir yerlerden geldik ama İnci Kefali 600 bin yıldır burada yaşıyor. 600 bin yıldır buradan gelip geçen uygarlıkların adını bile bilmiyoruz.
600 bin yıldır buralarda yaşayan uygarlıkların hiçbir İnci Kefali’ni yok etmemiş fakat bizler yok eden bir nesiliz.
İnci Kefali 1995-2000’li yıllara geldiğimiz zaman yok olma noktasına gelmiş bir balık türü. Bizim ekolojiyle ilgili hikayelerimiz 1950’lili yıllardan sonra hep kötü sonla biter çünkü teknolojinin de vermiş olduğu güçle birlikte insan ekoloji üzerinde büyük bir hakimiyet kurmuş durumda yani denizdeki yüzen balıkları para olarak görüyoruz, dağlardaki odunları ne kadar kereste eder diye görüyoruz.
Her Şeye Para Hırsıyla Saldırdığımız Zaman Dünya’da Her 13 Dakikada Bir, Bir Canlı Türü Yok Oluyor
50 yıl önce ülkemizde var olup da şuan var olmayan bir sürü kuş ve balık türü var. İnci Kefali aslında ülkemizin doğusunda bir başarının öyküsünü barındırıyor. 2000’li yıllarda İnci Kefali yok olma noktasında geldi. Para hırsıyla beraber o kadar çok avlamaya başladık ki Trabzon’dan büyük tekneleri getirdik ve bıkana kadar avladık ne oldu? 600 bin yıldır yok olmayan balık 2000’li yıllarda yok olma noktasına geldi. Bu noktada Prof. Dr. Mustafa Sarı hocadan bahsetmemiz gerekiyor şimdiki Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanından. 1990 yılında geldiğinde Van’daki manzara korkunç manzara. Gölde bir balık yaşıyor bu balık yaz aylarında göç ediyor ve korkunç bir avcılığa maruz kalıyor. Mustafa Sarı bakıyor olaya ve bu böyle gitmez diyor. 600 bin yıllık balık türü yok olmaya doğru gidiyor. 2000’li yıllara doğru kendi imkanlarıyla çalışmalara başlıyor. Balığın önemini anlatıyor. Kaçak balıkçıları ikna etmeye çalışıyor, jandarmayı harekete geçiriyor. Suyun analizini yapıyor ve yönetim planını hazırlıyor. Burada anlattığım olay tam 20-25 yıllık bir çalışma. 2000 yılında artık derelere göç eden bir balık türü kalmıyor. İnci Kefali tamamen yok olma noktasına geliyor fakat bu 20 yılın sonunda yaz aylarında derelerin kenarına gittiğimiz zaman milyarlarca balık görüyoruz.
“İnsanlar Kutsal Göçü ve Balığı Görmeye Geliyorlar”
20 yıl sonra nasıl bir değişim oldu?
20 yıl sonra baktığımız zaman 2000 yılında bin kişi geçimini sağlarken bugün 15 bin kişi geçimini sağlıyor. İnci Kefaliyle beraber artık festivaller yapılıyor. Yolunuz eğer Erciş’e düşerse oradaki festival alanını ziyaret edin. Bu güzelliğin 2000’li yıllardaki haline baktığımız zaman kaçak avlanma vardı ve her türlü yasal olmayan iş orada dönüyordu fakat 2011 yılında bir festival başladı. Prof. Mustafa Sarı projesini yaptı. 2011 yılında gündüz bile girmeye korktuğumuz alan bugün 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinde 110 bin kişinin ziyaret ettiği bir alan haline geldi. İnsanlar oraya kutsal göçü ve balığı görmeye geliyorlar. Doğal kaynakları korursak bize nasıl geri dönüş sağlar korumazsak neler olacağının açık göstergesi. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ni okuduğumuz zaman bize Van Gölü’nün etrafındaki büyük ormanlardan bahseder fakat o ormanlardan hiçbir eser yoktur. İşte Prof. Sarı olmasaydı bu ormanları nasıl hayal gibi anlatıyorsak İnci Kefali’ni de böyle anlatacaktık. Van Gölü’nde eskiden bir balık varmış gibi anlatırdık.
İnci Kefali nasıl korunuyor?
Yaz ayları geldiği zaman İnci Kefalleri dere kenarlarında toplanmaya başlıyor. Dere ağızlarında jandarma, merkezlerde polis ve zabıta ekipleri inanılmaz muhafaza ediyorlar. Dernek olarak hazırlamış olduğumuz kitapçıklarımız var. İnci Kefali nedir? Van Gölü nedir? Bölge için değeri nedir? Ekoloji için, eko turizm için değeri nedir? Bu doğrultuda kitaplarımız ve eğitim setlerimiz var. Dernek olarak her yıl Ocak ayından itibaren Van Gölü etrafındaki bütün karakolları, jandarma-polis karakolları ve zabıta ekiplerini gezerek bu eğitimleri veriyoruz. Üreme döneminde 90 gün boyunca her gün akşam 5’ten sabah 5’ kadar sahadayız, gönüllülerimiz var. Kaçak avlanma olduğu zaman hemen jandarmaya haber veriyoruz. Merkezde balık mı satılıyor? Hemen merkezde tur atan arkadaşlarımız bilgi veriyorlar. İnci Kefali’yle ilgili olarak da yanlış olan bir şey olursa bilimsel çalışmalara yöneliyoruz. Her yıl 10 bin ton avlanıyor. 15 bin insan geçimini sağlıyor. En önemli özelliğimiz kaçak avlanmanın önüne geçmek. Her yıl artık farklı sorunlar ortaya çıkıyor. Küresel ısınmayla beraber akarsu debileri düşüyor, haliyle Van Gölü’ne dökülen akarsuların da debileri düşüyor. Akarsuların debilerini takip ediyoruz. Bu durumda derhal müdahil oluyoruz ve suyun akarsu yatağına verilmesini sağlıyoruz. Bir diğer sorun ise kum ocakları. Konuyla ilgili İl Jandarma Komutanlığı’yla iletişim halindeyiz. Kum ocağı, dere yatağını yasal olmayan bir şekilde işgal etmişse derhal haber veriyoruz ve o yanlışın düzeltilmesini sağlamış oluyoruz. Bine yakın gönüllümüz var. Ortaya çıkabilecek bir olumsuz durumda özellikle üreme döneminde bir sorun varsa dernek olarak bunun çalışmasına giriyoruz. Bir de alınması gereken tedbirler var bunların büyük çoğunluğunu biz belirliyoruz. Her yıl bir rapor hazırlıyoruz. Neleri iyi yaptık neleri iyi yapamadık? Her yıl farklı yöntemlere başvuruyoruz. Korumadaki en büyük yardımcımız İl Jandarma Komutanlığı, öncelikle balığı derede yakalatmamaya çalışıyoruz. Olur ki yakalanırsa balığın taşınmasını önleyeceğiz. Bunun için bizim yol kontrol noktalarımız var. Olur ki balık taşındı, merkeze taşıyacak, taşımaması lazım, olur ki sattı bunu alacak olan kişiye ulaşıp almamasına sağlamaya çalışıyoruz. Her bir safhayla ilgilenen ekiplerimiz farklı. Hepsi sahada faal çalışan gönüllü arkadaşlarımız.
Kaçak avlanma azaldı mı?
2000’li yıllarda 20 kaçak balıkçılık yapan köyden bu sayı yalnızca 2’ye düştü. Bu köyler yapılan eğitimlerle birlikte kaçak avcılığı tamamen bırakmış durumda. 2000 yılında 15 bin ton avlanıyordu bunun 5 bin tonu kaçak avlanıyordu. 2019 yılı itibariyle kaçak avlanan İnci Kefali sayısı 878 kilograma yani bin tonun altına düştü. Yüzde 80’lik bir başarı söz konusu. Her yıl ne kadar avlandı ve ne kadarı kaçak avlandı? diye yıl yıl kayıtlarını tutarız. Her bir İnci Kefali ortalama 10 bin tane (en yüksek 16 bin) yumurta taşıyor. Üreme döneminde avlanan bir balık aslında bir balık değil. O balığın bıraktığı yumurtalardan belki yüzlerce balık olacak. Hedefimiz tek bir tane dahi kaçak İnci Kefali avlanmasını engellemek ve sorunu sıfıra indirgemek.
“Balığı Çocuklara Sahiplendiriyoruz”
Korumanın devamı için nasıl projeler ve yöntemler geliştiriyorsunuz?
Her yıl bir slogan belirliyoruz. Geçen yıl ‘Avlamayalım, Sattırmayalım’ sloganı üzerinden çalışmalarımızı yaptık. 2020 yılında yeni bir slogan bulacağız. Her yıl üreme döneminde büyük afişleri Van il merkezi başta olmak üzere bütün ilçelerde astırıyoruz. 15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasında avlamayalım diye. İlkokullarda yarışmalar yapıyoruz. En güzel İnci Kefali şiiri, öyküsü, resmini yapan kişiyi gönüllümüz yapıyoruz. Birinciler seçip onları o köyden, bölgeden sorumlu kişi yapıyoruz. Çocuklara sahiplendiriyoruz. Çünkü bir gün biz buradan gideceğiz ama bu çocuklar bu bilinçte yetişirse balığa sahip çıkarlar. İl merkezinde akan Akköprü deresine geçmiş yıllarda akın akın balıklar girerdi. Son yıllarda hiç girmez oldu. Giren balıklar kirlilikten yukarı çıkamıyordu ve aşırı bir avcılık oluyordu. Son 2 senede buraya ekip kurduk, jandarma da özel tedbirler aldı. Derede temizlik yapıldı ve 2 yılın sonunda balıkların geri geldiğini gördük. Dünyada bir şehir düşünün içinde balıklar göç ediyor. Böyle bir şehir yok. Bunları devam ettirmemiz lazım, ekoloji durmayı kabul etmez, hemen negatif bir etki gösterir.
Bizi Takip Edin