MEB’in Zeka Testi Uygulamasına Tepkiler…
“Sorunları Çözmeyeceği Gibi Eşitsizlikleri Arttıracak”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın üç yıl içinde tüm öğrencilerin zeka testine tabi tutulacağıyla ilgili açıklaması; eğitim ve çocuk sağlığı alanında çalışan kuruluşların tepkisine sebep oldu. ERG Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, testlerin mevcut haliyle çocukların gerçek durumunu yansıtmayacağını ve ayrımcılığa neden olacağını belirtirken, ÇAÇAV’dan Av. Aylin Aygün, fırsat eşitliğinin ortadan kalkacağını ifade ediyor. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği çocuğun üstün yararı için uygulamanın durdurulmasını isterken pedagog Mehmet Teber de, uygulamanın çocuklar ve ebeveynler arasında ‘damgalamaya’ sebep olacağı uyarısında bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, geçtiğimiz ay pilot okullarda 800 bin öğrenciye zekâ taramasının yapıldığını ve taramaların üç yıl içinde tüm Türkiye’de tamamlanacağını açıklamıştı. Kamuoyunda ve eğitim camiasında tartışmalara yol açan zeka uygulamasını eğitim ve çocuk alanında çalışan uzmanlara sorduk…
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık zeka taramaları ile aynı olanaklara sahip olmayan öğrencilerin değerlendirilmesinin doğru bir yöntem olmadığını belirterek, “Uygulama kamuoyunda tartışmalara neden oldu ve farklı uzmanlar, kurumlar olası olumsuz etki ve sonuçlarını paylaştılar. Yetenek tespiti önemli. Zeka ise karmaşık bir kavram, çok boyutlu. Taramalar için fırsat eşitsizliğini dikkatle değerlendirilmesi önemli. Aynı olanaklara sahip olmayan öğrencileri değerlendirmeye çalışıyorsunuz. Sonra da belirli “zeka” etiketleri ile onları tanımlayacaksınız. Bu testler mevcut haliyle çocukların gerçek durumunu yansıtamayacak.” dedi.
Uygulamanın etkisine bakılması gerektiğini ifade eden Arık, “Çocuğun yeteneklerinin keşfi için okul öncesi dönemden başlayarak kendini keşfine olanak sağlayacak imkanlar sunmak gerekiyor. Bilim, sanat, spor, müzik, vb. alanlarında deneme yanılma yapmasına olanak sağlamak lazım. Bunu yapabilmek için tasarım beceri atölyeleri uygulaması pilot olarak hayata geçti. Etkisine bakmak önemli olacaktır. Etiketlemeye neden olabilir. “Üstün olan” ve “üstün olmayan” algısına çok açık bir süreç olma riski yüksek. Ayrımcılığa yol açabilir. Okulun, ayrımcılığın yeniden üretildiği değil, ayrımcılık karşıtı düşünce ve tutumların geliştirildiği bir yer haline getirilmesi, dünyayı herkes için daha yaşanılabilir kılacaktır.” diye konuştu.
“Zeka Taraması Çocukları Kategorize Eder”
Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı’ndan (ÇAÇAV) Av. Aylin Aygün zeka taramasının çocukları iyi tanımaktan ve bireysel farklılıklarını ortaya çıkarıp geliştirilmesini sağlamaktan ziyade, çocukları kategorize ederek damgalanması ve bu damgalanma sonucunda kendi yaşıtlarından akran zorbalığı yaşaması gibi sonuçlar doğuracağını belirterek, “Kaldı ki zeka testi uygulanıp çocuklar geri, orta ve ileri şeklinde kategorize edildiğinde sadece akran gruplarından değil çevresindeki herkesten bu duygusal istismarı yaşayabilir ve eğitimini sürdüremeyebilir. Eğitimde fırsat eşitliği de bu noktada gerçekleşmeyecektir. Çocukların arasında yapılacak bu tür ayrımlar, en temelde duygusal şiddeti ve fırsat eşitsizliğini beraberinde getirecektir. “ dedi.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çocuğun üstün yararı kavramına tam bir açıklık getirmese de çocuğun yüksek yararına olan şeylerin tanımlanmasına yönelik olarak temel bir yapıtaşı sağladığını belirten Aygün, “Sözleşme aynı zamanda çocuğun üstün yararına olmayan durumları da belirlemektedir. Herhangi bir şekilde şiddete maruz kalmak (m.19), tehlikeli ya da zararlı herhangi bir işte çalışmak (m. 32) ya da diğer şekillerde sömürü ya da istismara maruz kalmak (m. 33‐36) bu durumlar arasında en başlıcalarıdır. Dolayısıyla yapılacak olan bu zeka taraması çocukları duygusal ve belki de fiziksel olarak istismara uğratacak ve çocuğun üstün yararı ilkesine uygun davranılmamış olacaktır. Açıklanan bu nedenler ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin anılan maddeleri uyarınca, çocuklar arasında zeka taraması uygulanırsa hak ihlali ortaya çıkacaktır.” Diyor.
“Bütünlüklü Bir Eğitim Politikasına İhtiyaç Var”
‘Bir çocuk bile sözleşmede tanınan haklardan faydalanamadığı sürece sözleşme hükümleri yerine getirilmiş sayılmaz’ diyen Aygün, “Çocukların sosyoekonomik durumlarına göre devlet okulu – özel okula gitme şeklindeki ayrımlara maruz bırakılması, devlet okulunda okuyan çocukların özel okullarda okuyan çocuklara göre daha niteliksiz eğitim alıyormuş gibi yansıtılması, kırsal kesimlerde okula ulaşmanın zorluğu çocukların eğitim hakkının ihlali anlamına gelir. Bunun yanında çocukların başarısının, duygusal ve zeka gelişiminin; bireysel farklılıklarını da gözeterek değerlendirmek yerine tekdüze sınavlarla değerlendirilmesi de hak ihlalidir. Bu nedenle, devletin bu ihlalleri ortadan kaldırdığı, ülkede yaşayan tüm çocukların sözleşme hükümlerinden eşit şartlarda yararlanabildiği bütünlüklü bir eğitim politikasına, çocuk hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için ihtiyaç vardır.” yorumunda bulundu.
“Çocuğun Gerçek Durumunu Yansıtmayacak”
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği de yaptığı açıklamada zeka testinin çocuğun gerçek durumunu yansıtmayacağını vurgulayarak, uygulamanın durdurulmasını istedi.
Herhangi bir ihtiyaç hali olmadan her çocuğa zekâ testi uygulanması ve yapılan test sonuçlarının doğru kabul edilmesini, çocuklara ekstra yükler yükleyeceği belirtilen açıklamada, “Çocukların test sonuçlarına göre sınıflandırılması, bu çocukların, duygusal istismardan akran zorbalığına kadar giden geniş yelpazede çeşitli travmalara maruz kalmalarına sebep olabilecektir. Test sonuçlarına göre yapılan sınıflama, ayrımcılığa yol açarak ‘üstün değil’ olarak damgalanan çocukların özgüvenlerinde zedelenmeye, benlik saygılarında düşmeye neden olabilecektir. ‘Üstün’ olarak etiketlenen çocuklarda ise yanlış bir özgüven yükselmesine sebep olup çocuğun kendisini “üstün” görmesine, çabalamaktan vazgeçmesine ya da yüksek düzeydeki beklentilerin ağırlığı altında harap olmasına yol açabilecektir.” denildi.
“Zeka Testi İhtiyaç Halinde Yapılır”
Pedagog Mehmet Teber standart uygulama olarak çocuklara zeka taraması yapılmasının doğru olmadığını belirterek, “Zeka testi ihtiyaç halinde yapılır. Bu durum durduk yere herkese checkup yapmak gibi, hem maliyetli hem de gerekli olmayan bir durum. Bunun bir kaç nedeni var. İlki testlerin zekayı ne kadar ölçtüğü tartışmalıdır. Bir test ancak uzman kanaati ile birleşince anlam kazanır. Testte herhangi bir nedenle düşük zeka çıkmış olabilir ama uzman klinik görüşmesinde çocuğu zeki olarak değerlendirebilir. Test esnasında gerçek performansını yansıtamayabilir. Kaygısı olabilir mesela ya da tepkisi. Testi öylesine yapıp geçebilir. Bu nedenle test sonuçları bir uzman eli ile değer kazanır.” dedi.
Test sonuçlarının kısa sürede yayılacağını ve öğretmen ile ebeveynlerin çocuklara farklı bakmaya başlayacağını belirten Teber, “Nasıl ki deneme sonuçlarına göre organize edilen sınıflarda etiketleme hızlı oluyor. Düşük puan alanlar alt sınıflara gidiyor ve herkes bunu biliyor. Bu da benzeri ve daha vahim duruma yol açar. Kimileri üstün zekası İle böbürlenirken kimileri de “geri zekalı” olarak etiketlenir. Çocuğun ebeveyni ya da çocuk da kendisini etiketleyebilir.” Dedi. Temel olarak belirttiği iki nedenle testleri sadece ihtiyaç duyulan çocuklara psikolojik bir değerlendirme ile birlikte yapmak faydalı olacağını ifaden Teber, “Milli Eğitim zeka yerine yetenek testi yapabilir. Çocukların yeteneklerini keşfedebilir. Ona göre yönlendirme yapabilir. Zeka testini de bir türlü öğrenemeyen, sınıf tekrarı yapan ya da sınıfının ilerisinde giden çocuklara tavsiye edebilir.” diye konuştu.
Bizi Takip Edin