‘Düşünceyle Kim Baş Edebilir Ki?’
Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasal, idari, toplumsal her türlü engele karşı durmak ve düşünceyi savunmak adına 1995 yılında yolculuğa başlayan Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim'in sözcüsü Şanar Yurdatapan girişimin çalışmalarını bizlerle paylaştı. Yurdatapan, “Düşünce suçu kavramını nasıl ele alıyorsunuz” sorusuna “Düşünceyle kim baş edebilir ki?'' diye cevap vererek sözlerine başlıyor.
1995 yılında Yaşar Kemal’in Alman “Der Spiegel” dergisinde yayınlanan bir makalesi nedeniyle DGM’de yargılanmasına tepki olarak başlayan Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişimi kendi deyimleriyle “hiçbir olayla sınırlı kalmadı, içeriği ne olursa olsun, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı her olaya müdahil olmaya çalıştı. İster Kürt konusunda olsun, ister İslam, ister şarkı olsun, ister şiir, tiyatro, karikatür…”
‘Önce İktidar Medyası Sonra İktidar Hedef Alınıyor’
“Düşünce suçu kavramını nasıl ele alıyorsunuz” sorusuna “Düşünceyle kim baş edebilir ki? Düşünce, ancak ifade edilmeye kalkınca suç sayılıyor. Olmaz öyle şey. ‘Nefret söylemi’ dışında her şey ifade özgürlüğüne girer” diyen Yurdatapan Türkiye’deki düşünce özgürlüğüne ilişkin ise şunları söylüyor, “Genelde devletin, özelde ise Cumhurbaşkanı’nın hoşuna gitmeyen tüm düşüncelerin ifade edilmesi suç sayılıyor. TCK’nın 299 -305 arasındaki maddelere göre, ne desen suç. Devletin orasına burasına hakaretle suçlanıyor insanlar. İşin acı tarafı, sadece medya değil, yargı sistemi de baştan aşağı iktidar tarafından işgal edilmiş durumda. Yönetimi eleştirmek cüretini gösteren herkes, önce iktidar medyası tarafından hedef gösteriliyor, sonra iktidar yargısı tarafından yargılanıp mahkum ediliyor.”
“İnsan hakları ve demokrasinin söz konusu olmadığı, bize benzer, hatta daha beter ülkeler var ne yazık ki” diyen Yurdatapan, diğer ülkelerdeki durumlara da şöyle dikkat çekiyor, “Ama demokratik ilkelerin geçerli olduğu ülkelerde böyle bir rezillik yok. Eee, ne olmuş? ‘Bizden daha kötüsü var, halimize şükredelim’ demek zorunda mıyız? Ne münasebet! Biz toplum olarak kendimizi defalarca ispatladık. Daha gerisini kabul edemeyiz.”
‘Hakkını Arayan Kanun Maddelerine Tosluyor’
Düşünce suçlarına karşı mücadele etmenin önemine ise şöyle değiniyor girişim sözcüsü Yurdatapan, “Düşünce suçu denen şey, kendi başına bir şey değil ki! Bir haksızlığa uğradığını düşünen bir kişi hakkını aramaya kalktığında bu kanun maddelerine tosluyor. Kaybolan çocuğunu arayan bir anne, ekmeğinin küçülmesine karşı çıkan bir emekçi, KHK ile işinden atılan bir kişi hakkını aramaya, bunun için kamuoyu desteği aramaya kalktığında tosluyor bu maddelere. Düşünce suçu soyut bir kavram değil, aksine, tüm özgürlüklerin anahtarı”.
‘Kayda Geçmek Önemli’
Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişimi’nin takip ettiği davalar da var, onlara ilişkin de davaları takip etmenin önemine işaret ediyor, “Tabii ki çok önemli. Her ne kadar ömür törpüsü olsa da. Yapılan hukuksuzluklara engel olamasak da bunları kayda geçirmeliyiz.
Zira günü geldiğinde bunları kanıtlayacak belgelere ihtiyacımız olacak. ‘Şu şu yapılmıştı’ demek bir şey ifade etmiyor. Kanıtlamak için belgelere ihtiyaç var. Yaptığımız sivil itaatsizlik eylemleriyle en azından bunu sağlıyoruz, mahkeme kayıtlarına geçiyor bunlar”.
Düşünceyi Açıklayabilme Özgürlüğü…
Girişim kendilerine nasıl üye olacaklarına ise şöyle cevap veriyor, “Üye olunmaz, yönetim kurulu filan yoktur, yasal kimliği de yoktur, olamaz da. Çünkü bu bir ‘Sivil İtaatsizlik’, yani antidemokratik yasaları bilerek ve isteyerek çiğnemek, sonuçlarına da hazır olmak demek. Eh, ‘suç işlemek amacıyla’ dernek kurup yasal kimlik edinmenin olamazlığı apaçık. Ancak bu sivil itaatsizliğin ilke ve kapsamı çok net ve sınırlı olduğundan uzun tartışmalar ve kararlar da gerektirmez. Yeni bir düşünce suçu davası başladığı haber alınınca, ‘Kimler bu suça katılmak ister?’ çağrısına olumlu yanıt verenler, ‘sadece o olayla sınırlı’ olarak DSKG’ye katılmış olurlar. Bu anlamda bakarsanız girişim, kimi eyleminde birkaç kişiden ibarettir, kimi eyleminde yüzlerce, binlerce kişi. Günümüze kadar bu şekildeki eylemlere katılanların toplam sayısı, 80.000’in üstündedir. Bu kadar gevşek bir yapıyı bir arada tutan ortak düşünce nedir peki? Voltaire’in 250 yıl önce söylediği şu sözler: ‘Görüşlerinizin hiçbirine katılmıyorum. Ama bunları açıklayabilme özgürlüğünüz için sonuna kadar yanınızda mücadele vermeye hazırım.’
Girişimden Derneğe…
Yıllardır süren çalışmanın sadece ‘sivil itaatsizlikle’ kalmadığını bir dernek de kurduklarını söyleyen Girişim, DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği)’ni ise şöyle anlatıyor, çalışmayı yürütmenin bir yasal kimlik olmadan sürdürmenin zorluğuna dikkat çeken Girişim, “ DÜŞÜN bu ihtiyaçtan doğdu. Çok basit bir anlatımla, DÜŞÜN, yasal çerçevedeki çalışmaların yürütücüsü. Girişim ise anti demokratik yasaları ve uygulamaları teşhir etmek ve etkisiz hale getirmek amacıyla ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemleri yürütüyor” diyor.
Bizi Takip Edin