26 Şehirde Bin 650 Hayvan, ‘Hobi’ Amaçlı ‘Tutsak’
Yaban Hayatı Daire Başkanlığı İzleme ve Kontrol Şube Müdürlüğü tarafından 2014 yılında yayınlanan verilere göre 26 şehirde 1650 hayvan hobi olarak tüzel ve gerçek kişilerce esir tutuluyor. Yunuslara Özgürlük Platformu’ndan Öykü Yağcı ve kuş gözlemcisi Süreyya İsfendiyaroğlu, Flamingo Köy gibi işletmelerin ruhsatlandırma ve çalışma izni konusunda yasal boşluklardan faydalanarak, hayvanları kazanç sağlamak için uygun olmayan ortamlarda tuttuklarını belirtiyor.
İstanbul Çatalca’daki “Flamingo Köy” adlı mekanda bulunan kuşların kanatlarının kesildiği iddia edildi. İddialar üzerine işletmeye giden Tarım ve Orman Bakanlığı görevlileri, denetim tutanağında; işletmenin İstanbul Şube Müdürlüğü’nce düzenlenmiş “Av ve Yaban Hayvanı Bulundurma Belgesi”ne sahip olduğunu, hayvanların kanatlarının kesik olmadığını, hayvan refahı yönünden bir problemle karşılaşılmadığını belirtti. Hayvanların kanatlarının kesilmemiş olması tabii ki bir nebze olsun iç rahatlatıcı ancak bu belgeye sahip olmaları bu hayvan hakları ihlâlini ve esareti meşru mu kılmalı? Bizler gibi hisseden, bilinçli canlılar olan hayvanları kendi zevklerimiz, kazançlarımız için bir mal gibi sergilemek, özgürlüklerini ellerinden almak ve korkunç bir hayat yaşamaya zorlamak etik bir davranış mı?
Yönetmeliğe göre gerçek veya tüzel kişiler, “Av ve Yaban Hayvanı Bulundurma Belgesi” alarak hayvanları hapsedebiliyor. “Av ve Yaban Hayvanları ile Bunlardan Elde Edilen Ürünlerin Bulundurulması, Üretimi ve Ticareti Hakkında Yönetmelik”, hobi olarak hayvan bulundurma ile ilgili çerçeveyi madde 45’te şöyle çizmiş:
Yürürlükte olan mevzuata ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere ters düşmemek şartı ve bunların ticaretini yapmamak kaydıyla, gerçek ve tüzel kişilerin evlerinde ve işyerlerinde yırtıcı, saldırgan ve zehirli türler hariç tüm memelilerde ve sürüngenlerde; yavrular dâhil on bireyi, kanatlılarda; yavrular dâhil elli bireyi geçmeyen sayıda birey barındırılmasını ve bunların bakımının üstlenilmesini ifade eder.
Özellikle son zamanlarda hayvanları sergileyerek daha fazla kazanç elde etmeye çalışan işletmelerin arttığını görüyoruz. Yönetmelik, hobi olarak “av ve yaban hayvanı” bulunduran kişilerin, bu hayvanları ticari amaçla sergileyemeyeceğini söylüyor. Hayvanları sergilemek isteyen işletmeler, hayvanat bahçeleri ya da sirklerle ilgili mevzuata göre kurulmuş olmalı. Eğer on memeli ve elli kanatlı hayvandan fazla hayvan bulundurmak istiyorsanız yine hayvanat bahçesi ile ilgili mevzuata göre kuruluş yapılması gerekiyor. Yapılan denetimde işletmenin sadece “Av ve Yaban Hayvanı Bulundurma Belgesi” olduğu belirtiliyor. Bu işletmede hayvanlar sergileniyor, işletmenin buna uygun olarak kurulup kurulmadığını bilmiyoruz. Bu işletmede flamingoların yanında tavus kuşları, kuğular, ördekler, kazlar ve sülünler de hapsediliyor.
Yaban Hayatı Daire Başkanlığı İzleme ve Kontrol Şube Müdürlüğü tarafından 2014 yılında yayınlanan verilere göre 26 şehirde 1650 hayvan hobi olarak tüzel ve gerçek kişilerce esir tutuluyor. Yine 2014 verilerine göre Türkiye’de 13 ilde, yaban hayvanı üreten 21 üretim tesisi var. Bu tesislerde yılda 278.400 hayvan yetiştiriliyor ve satılıyor. Güncel sayıları bakanlığa sorduk ancak şu ana kadar bir cevap gelmiş değil.
Tutsak hayvanların durumunu Yunuslara Özgürlük Platformu Sözcüsü Öykü Yağcı ile kuş gözlemcisi Süreyya İsfendiyaroğlu’na sorduk.
Flamingo Köy’de yunus gösteri merkezlerinde olduğu gibi çok ciddi etik ve hukuki sorunlar olduğunun anlaşıldığını belirten Öykü Yağcı, “Her şeyden önce, Gediz Deltası veya Tuz Gölü gibi Türkiye’nin doğa harikalarında dev sürüler halinde, üreme ve yumurtlama sahalarında görebileceğimiz bu özgür canlılar burada esir tutuluyor, sergileniyor. Belli ki, ruhsatlandırma ve çalışma izni konusunda da yasal boşluklardan faydalanılıyor. Tıpkı Bodrum’da içkili lokanta ruhsatıyla yunus terapisi ve gösterisi yapan Bodrum Dolphin Park veya Altınoluk’taki Köpekbalığı Akvaryumu gibi… Dahası, paylaşımlarda mekan sahiplerinin ‘Buraya yavru olarak geldikleri için göç etmiyorlar ve yaşam alanlarını burası olarak biliyorlar’ dediklerini okudum. Bu korkunç açıklama, tıpkı yunus parkı işletmecilerinin ‘Bunlar havuz nesli, doğadan canlı yakalanmadı, burada doğup büyüdüler, o yüzden acı çekmediler ve doğal yaşam ortamlarına özlem duymuyorlar’ diyerek esareti ve sömürüyü meşrulaştırmaya, normalleştirmeye çalışmalarına benziyor. Esarette doğum ve hayatta kalma oranları bilimsel verilere göre pek çok türde son derece düşük olsa da, işletmeciler ticari faaliyetlerini sürdürmek için bu yalanı söylemeye devam ediyorlar.” diye konuştu.
Ziyaretçilerin bir kısmı da vicdanlarını rahatlatmak için bu söylemlere inandığını belirten Yağcı, “Nitekim, bu söylemlerin doğru olabileceğini varsaysak bile hayvanların yapay ortamlarda, insan eliyle ve insanlar için sergilenmesi, her şeyden önce hayvan hakları ve özgürlüğü açısından sorunlu. Fakat biz tutsak ederek ‘zorla sevme’, kafesler ardında ‘doğa/hayvan sevgisi aşılama’ veya hayvanların acısı, çaresizliği üzerinden maddi kazanç sağlama zihniyetinin bütünüyle ortadan kaldırılması için çalışıyoruz. Kara ve su sirkleri gibi hayvanların birer meta gibi sergilendiği, çalıştırıldığı ve insana bağımlı hale getirildiği her türlü işletme ve yapının yasal düzenlemelerle yasaklanması, bireyler/aileler bazında da bu bilincin nesiller boyu yerleşmesi için çabalıyoruz. ” dedi.
İsfendiyaroğlu: “Uygulamanın Yasallığı Etik Olduğu Anlamına Gelmez”
İşletmenin yasal izinlerinin olmasının yeterli olmadığını bir uygulamanın yasal olmasının her zaman etik olduğu anlamına gelmeyeceğini belirten Kuş gözlemcisi Süreyya İsfendiyaroğlu,”Süs amaçlı kuş beslemek coğrafi keşifler, denizler ötesi kolonilerin kurulması ve emperyalizmle birlikte Avrupa özellikle İngiliz soylularının birbirlerine gösteriş yapmak aracıyla yaygınlaştırdığı bir olgu olarak karşımıza çıkar. İnsanın faydalı bulduğu kuşları evcilleştirmesine dair süreçlerini bu çerçevenin dışında tutuyorum. Bu dönemde egzotik hayvan sahibi olmak ne yazık ki bir itibar simgesidir. Hala da bu durum sıkıntı yaratmaya devam eder, mesela elinizde bir bukalemunla sokakta yürüdüğünüz zaman insanlar sizi ayıplamak yerine bukalemunla oynamayı tercih ederler.” dedi.
“Şahsen kuşların doğal yaşam alanlarında izlemek varken, başka coğrafyalara ait kuşları esaret altında yemlemenin kişiye ne gibi bir itibar sağladığını anlamıyorum.” diye konuşan İsfendiyaroğlu, “Ortaçağdan kalma bir alışkanlığın bu coğrafyada bu dönemde karşılık bulması da beni şaşırtmıyor. İnsan kendinin ve beslediği hayvanların bütün diğer canlıların üstünde tutmaya devam ettiği sürece bu yaklaşım devam edecektir. Bu canlılar Türk hukuk sistemine göre maldır, (mesela yaban hayvanları kara avcılığı kanununa göre devletin/kamunun malıdır.) Siz bir canlıya “mal” dediğiniz sürece, ‘malımla istediğimi yaparım diyen insanlar çıkacaktır.’” dedi.
Bizi Takip Edin