TBMM’de “Eğitimde Vicdanî Ret Hakkı” Talep Edildi
Ekim ayında raporunu tamamlayarak TBMM Genel Kurulu’na sevk edecek olan Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nda gündeme gelen hayvan hakları ihlâllerinden biri de hayvan deneyleriydi. Komisyonda bilgisine başvurulan Deneye Hayır Platformu, Türkiye’deki hayvan deneyleri hakkında bir sunum yaptı ve mevzuatın düzenlenmesi ile ilgili kısa vadeli çözüm önerilerini komisyona iletti. Platform, Türkiye’de yasal bir hak olmayan ve çok da tanınmayan bir hakkı da gündeme taşıdı: Eğitimde vicdanî ret hakkı…
Türkiye’de bir ilk olarak kurulan TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nda gündeme gelen hayvan hakları ihlâllerinden biri de hayvan deneyleriydi. Komisyonun, bu konuda dinlemek üzere davet ettiği Deneye Hayır Platformu, hayvan deneyleri hakkında komisyon üyelerine bilgi verdi ve taleplerini iletti. Hayvan deneylerinin topyekûn yasaklanmasını savunan platform, Türkiye’de yapılan hayvan deneyleri ve mevzuatta “deney hayvanı” olarak tanımlanan, deneylerde kullanılan, işkence gören ve öldürülen hayvanlara yönelik rutin şiddete dair detayları paylaştı. Toplantıda, eğitimlerinde hayvanlara zarar vermek istemeyen binlerce öğrenciye eğitimde vicdanî ret haklarının teslim edilmesi istendi.
Türkiye’de hayvan deneylerini denetleyen iki mekanizma bulunuyor: Hayvan Deneyleri Merkezî Etik Kurulu (HADMEK) ve Hayvan Deneyi Yerel Etik Kurulu (HADYEK). HADYEK’ler, örneğin bir üniversitede başlanacak bir deneyin, mevzuata uygun olup olmadığını kontrol ederek izin verirken, HADMEK ise HADYEK’lerin çalışma yönergelerini onaylıyor; aynı zamanda HADYEK’ler ve deney merkezlerini denetlemekle görevli.
Etik kurullarda hayvan deneyleri ile menfaat ilişkisi bulunan ya da alakasız STK’ler…
HADMEK’e, mevzuata aykırı olarak, iki dönemdir, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, “hayvanları korumaya yönelik STK temsilcisi” sıfatı ile “Laboratuvar Hayvanları Bilimi Derneği” atanıyor. Deneye Hayır Platformu, bu derneğin, hayvan deneyleri ile doğrudan menfaat ilişkisi bulunduğu ve mevzuattaki koşulları karşılamadığı gerekçesiyle kurul üyeliğinin iptal edilmesi için idarî yargıya başvurdu. Hem Hayvanlara Adalet Derneği hem de platform bileşenlerinden Hayvan Hakları ve Etiği Derneği tarafından, yürütmenin durdurulması ve iptal istemi ile açılan dava hâlâ sürüyor.
“Etik kurulda Kuyumcular Derneği’nin işi ne?”
Komisyonda söz alan Ankara Barosu Hayvan Hakları Kurulu’ndan Av. Burcu Yağcı Bilgiç, sadece HADMEK’te değil, yerel etik kurullarda da mevzuata aykırı STK atamalarının yapıldığını ifade etti: “Örneğin bir yerel etik kurulda Kuyumcular Derneği vardı; bu derneğin kurulda işi ne? Ne gibi bir katkısı olabilir?” diye sordu. Av. Yağcı Bilgiç, bu şekilde atamaların yapıldığı etik kurulların, deneylerde kullanılan hayvanlara bir koruma sağlayamayacağı görüşünde…
“Türkiye’de her yıl ortalama 266.000 hayvan, deneylerde kullanılıyor, öldürülüyor”
Deneylerde kullanıldıktan sonra kurtarılan “Latte” isimli bir sıçanla hayatını paylaşan, Deneye Hayır Platformu’ndan Yağmur Özgür Güven ise, “İstatistiklere göre, Türkiye’de her yıl ortalama 266.000 hayvan, deneylerde kullanılıyor, öldürülüyor. Her yıl yüzbinlerce hayvanı deneylerde kullanan kurumlar, çoğunlukla yanlışlarla dolu yıllık raporlarını HADMEK’e gönderince iki taraf da kendini, yükümlülüklerini yerine getirmiş sayıyor. Oysa ki her kurumun, yılda en az bir defa denetlenmesi, deney sonunda hayvanlara ne olduğuyla ilgili bilgiler, aile yanına verme programlarının uygulanıp uygulanmadığı gibi konular es geçiliyor”
Şirketler kendi kendine etik kurul kuruyor, izin veriyor
“Kurumların mevzuatı ve eklerini dahi tam olarak okuyup anladıklarını düşünmüyorum açıkçası. Dünyanın 5R’yi tartıştığı bir noktada, ‘Biz 3R prensiplerine* uymaya çalışıyoruz’ gibi cevaplar tatmin edici olmaktan çok uzak. Ayrıca çalışma izni olan özel kurumların, kendi kendine etik kurul kurması ve izin verebiliyor olması, kabul edilemez bir uygulamadır. İlgili mevzuatta acilen değişiklikler yapılmalı” diye konuştu.
Hayvan deneyleri, üniversite eğitimine hiçbir şey katmıyor
Deneye Hayır Platformu’ndan Dahiliye Uzmanı Dr. Oğuzcan Kınıkoğlu ise “Tıp fakültesinde, bir insan kalbi ile bir sıçanın kalbi arasındaki benzerliği neden öğrenmemiz gerektiğini ve bunun bana ne katacağını hiçbir zaman anlayamadım. Benimle beraber başka arkadaşlarım da sıçanlar üzerinde kesme ve öldürme işlemlerini yapmadılar. Ve hepimiz uzman olduk, fakülteyi bitirdik. Bilimsel makaleler ve veriler de aynı şekilde; eğitimde hayvan kesip biçmenin bir avantajı olmadığını gösteriyor. 1996 yılında yapılmış bir çalışma var: Öğrencilerin bir kısmına hayvanlar üzerinde deney yaptırılıyor, diğer kısmına bilgisayar programı üzerinde eğitim veriliyor. İki grup karşılaştırıldığı zaman görülüyor ki bilgisayar üzerinde ve hayvanlara zarar verilmeden yapılan eğitimler, hayvanlar üzerinde yapılan eğitimlerden daha verimli oluyor ve öğrenciler, sınavlarda daha başarılı oluyorlar. Pratik anlamda da daha başarılı müdahalelerde bulunabiliyorlar” şeklinde konuştu.
Eğitimde Vicdanî Ret Hakkı Talebi: “Biz neden yapamayalım?”
Türkiye’de eğitimde vicdanî ret hakkının olmadığını ifade eden Kınıkoğlu, “Amerika, Avrupa ve diğer ülkelerde bugün yapılan uygulama aslında bu şekil. Bir sürü eyalette, yine Avrupa’daki bir sürü ülkede bir öğrenci eğer bir hayvan üzerinde deney yapmak istemiyorsa üniversite ona alternatif yöntemleri sunmak zorunda bırakılmış durumda. Türkiye’de maalesef ama bu şekilde değil. Türkiye’de öğrenciler mutlaka o derse girmek ve o derste hayvanlar üzerinde deney yapmak zorunda… Bir öğrenci eğer hayvanlar üzerinde deney yapmak istemiyorsa üniversite ona bir şekilde alternatif yöntemleri sunmak durumunda olmalıdır. Bunu biz neden yapamayalım?” diye konuştu.
Hayvan deneylerinin bilime katkısı yok denecek kadar az
Uzm. Dr. Oğuzcan Kınıkoğlu, hayvanların kullanıldığı deneylerin bilime, neredeyse hiç katkısı olmadığını belirterek “Bugün dünyada kabul edilen, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin yüzde 95’inin insanlar üzerinde uygulanılabilir olmadığını biliyoruz. Örneğin Türkiye’de sıçanlar üzerinde yapılmış uzmanlık tezlerini inceledik. 438 tane tez ve bunu bilimsel makale olarak da yazdık. Yaklaşık iki ay önce de dergilere yolladık ve yayımlanmak üzere.
“438 tane tezde totalde 16.500 tane fare, sıçan kullanılmış ve bu makalelerin yalnızca üçte 1’i bugün bilimsel anlamda işe yarar bir veri tabanında. Bu araştırmaların yalnızca üçte 1’i orada kendisine yer bulabilmiş ve bu üçte 1’in yalnızca 10 tanesi, 438 tanenin yalnızca 10 tanesi, 10’dan fazla alıntılanmış ve en fazla alıntılanma sayısı 40… 900’lerde ve binlerde bahsettiğimiz alıntılanma sayısındaki hayvan deneylerinin bile, insanlar üzerindeki uygulanılabilirliğinin yüzde 95 olmadığı bir durumda bile bu kadar düşük şartlardan bahsederken Türkiye’de yapılan uzmanlık tezlerinin tıbbın gelişiminde ve insan sağlığı üzerinde olan etkisinin 0 olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz” açıklamalarında bulundu.
Kısa vadeli öneriler ile yüzbinlerce hayvanın hayatı kurtarılabilir
Deneye Hayır Platformu, komisyondan Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) tavsiye kararı gönderilerek, mağdur edilen üniversite öğrencileri için eğitimde vicdanî ret hakkı için yasal düzenleme yapılmasını talep etti. Platformun, hayvan deneyleri topyekûn yasaklanıp alternatif yöntemlere geçilene kadar, kısa vadeli önerileri şu şekilde komisyona sunuldu:
- Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının teşekkülü ve işleyişindeki sorunlar giderilmeli; hayvan koruma alanında çalışan sivil toplum örgütleri, baroların hayvan hakları komisyonlarının temsilcileri, etik alanında uzman kişiler de kurula dahil edilmeli,
- Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulları, bölgesel çalışan Merkez Etik Kurullar tarafından denetlenmeli, özel kuruluşlar projelerle ilgili izinleri resmi kuruluşların yerel etik kurulları ya da Merkez Etik Kurulu’ndan almalı,
- Deney sonunda aile yanına verme programları uygulanmalı, bununla ilgili olarak sivil toplum kuruluşları ile işbirliği ve eşgüdüm halinde çalışılmalı,
- 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda, “Hayvan Deneyleri ve Yasaklar” başlığı altında “kedi köpek gibi evcil türlerin sokak ya da barınakta yaşayanları üzerinde hiçbir şekilde deney yapılamaz” ibaresi eklenerek, bu hayvanların denek olmayacakları garanti altına alınmalı,
- Hayvan deneylerine karşıtlığı; din, kanaat ve vicdan özgürlüğü kapsamında koruma altına alınmış samimi bir vicdani kanaat olarak kabul etme gerekliliği vardır. Bu yüzden, tıp eğitiminde vicdani ret hakkının tanınmasıyla ilgili YÖK’e tavsiyede bulunulmalıdır.
*3R prensipleri: W. Russell ve R. Burch tarafından 1959’da geliştirilen ve baş harflerinden dolayı 3R’ler olarak anılan Replacement: Yerine Koyma, Reduction: Azaltma ve
Refinement: Arındırma ilkelerini ifade eder.
Bizi Takip Edin