“Kent Konseyleri Vizyon Belirlemeli”
Kent konseylerinin yapılanmasında yaşanan sorunları ve Bodrum özelinde uygulamaya geçirmek istediği çözüm önerilerini konuştuğumuz Kent Konseyi Başkanı Arif Yılmaz, "Oysa ki belediyenin tanımlanmış görevleri ayrı, kent konseylerinin ayrı. Olması gereken şu: Belediye hizmeti yapacak, kent konseyi vizyonu belirleyecek, tavsiyede bulunacak ama bu olmuyor." dedi.
Kent Konseyi başkanlığına niye talip oldunuz seçilme süreciniz nasıl oldu?
Kent Konseyi Başkanlığına talip olmamın nedeni kent konseyindeki gidişatın yavaş yavaş düşüşe geçtiğini görmem oldu. Yürütme kurullarını toplayamaz oldular, gruplar çalışmalarını yapamaz oldu, herkes bir etkinlik faaliyet peşinde. Kent konseyinin ruhunda olması gereken yönetişim ile hiç alakası olmayan işler oluyor. Bunda belediye başkanlarının da kabahatleri var. Belediye imkan sağlıyor, ama imkan sadece maddi algılanıyor. Belediye gücü eline geçirince frene basabiliyor, sonra insanlar ‘bizim de hiçbir yaptırımımız yok zaten’ moduna girebiliyorlar. Eğer orada konser burada etkinlik yapmak için bütçe istiyorsan bu yanlış bir bütçe talebi. Benim anladığım bütçenin, konseyin vizyon belirlemesi için tabanda yapacağı araştırmalara kaynak olması lazım.
Konsey yönetiminde eski görev alan herkes benim arkadaşım, hepsi kendi örgütlerinde mükemmel insanlar, acayip çalışkan ve üretken insanlar. Bu insanları bir araya toplayıp daha çok şey yapılsın diye imkan veriyorsunuz, ama bir bakıyorsunuz üretim duruyor, çatışmalar başlıyor. Nasıl olabilir? İnsanlar ya iyidir ya kötüdür, ya çalışkandır ya tembeldir. Bu işin yürümemesinde sistemsel bir hata olduğunu kabul ettim. Yeni kent konseyi düzgün kurulursa, görevini yapmaya çalışırsa belki bir şeyler yaparız diye düşündüm. Kent konseyi seçiminde rekor sayıda bir katılım oldu, insanların ilgi göstermesi çok umut verici. Ciddi bir oyla seçildim, neredeyse diğer dört adayın oyuna eşit bir oyla seçildim. Yürütme Kurulu da herhangi bir gruptan değil, çarşaf bir listeyle çok karma bir listeyle çıktı.
Göreve seçildikten sonra ne gibi eksiklikler gördünüz?
Biz yapılacak çalışmaların ilkelerini doğru koyamamışız. Yönergeler eksik çıkmış. Katılımcı ve geniş katılımlı değil, göreve geleceklerin o görevi uzun süre bırakmadan sürdürebilecekleri şekilde yönergeler olmuş. Bir örnek verecek olursak, bir meclis kurulduğunda meclis genel kurulu delegesi olarak STK’lardan gelen temsilciler kabul ediliyor, ama hiçbir STK’ya bağlı olmayan, konuya ilgi duyan bireysel aktivistlere ‘sabret, meclis kurulsun, çalışma grupları kurulurken bireysel aktivistlere de açık’ deniyor. Kadın meclisi hariç diğer meclislerde bireysel aktivistlerin bir süre çalışma gruplarına seçilip orada çalışmaları gerekiyor, ancak daha sonrasında genel kurulda oy kullanabiliyorlar. Böylelikle bir grubun sürekli hegemonyası altında kalan bir genel kurul ortaya çıkmış oluyor.
İkinci tespitim mahalle meclisleri konusunda oldu. 56 tane mahallemiz var, bunun önemli bir kısmı köyde. Köyken mahalle olmuş bu yerlerdeki insanlar ciddi sorunlar yaşayacak. Ama en çok onların derdi olmasına rağmen 56 mahalleden 4-5 tane mahalle meclisi çıkmış, onlar da düzgün çalışamamış. Bunun nedenlerine baktığımda iki şey tespit ettim. Mahalle meclislerinin yönergesini hazırlayan arkadaşlarımız acayip demokrat, bu işe kafa yormuş, İsviçre’de mahalle meclisi kursanız ancak öyle yönerge yaparsınız. Eş başkanlıklar var, LGBTI kontenjanı var, dersin ki harika, müthiş. Ama bizim bünyemize uygun mu, bunu anlayacak bir mahalle yapısı var mı dersen soru işareti var kafamda. Mahallenin bir eş başkanı bir sunum yaparken diğeri bana sormadan neden yaptın diyebiliyor. İkinci tespitim muhtarlar mahalle meclislerine sıcak bakmıyor, ama bunu kimse dillendirmiyor. Mahalle meclislerini kendine rakip gibi görüyor olabilirler.
Bir diğer sorun, Türkiye’nin birçok yerinde kent konseyine seçilenler kendini belediye meclisinde gibi görüyor. Dediklerini yaptıramayınca da ‘bizim borumuz ötmüyor burada’ deyip içe kapanıyorlar, küsüyorlar. Oysa ki belediyenin tanımlanmış görevleri ayrı, kent konseylerinin ayrı. Olması gereken şu: Belediye hizmeti yapacak, kent konseyi vizyonu belirleyecek, tavsiyede bulunacak ama bu olmuyor. Mevcut durumda kent konseyi belediyenin imkanlarını kullanarak etkinlik yapmak istiyor. Belediye stratejik plan yapar, ama bu beş yıllık bir plandır. Ancak eğer kent konseyi iyi çalışmalar yapıp, bunları da kendisinden sonra gelen konseye aktarmayı başarırsa geleceği planlar. Bunun olmamasının nedeni bilimsel veriler, yazılı çizili bir format olmaması. Herkes bir şeyler yapıyor, ama ortada ürün görünmüyor, bütüncül bir plan ile çalışılmıyor. Bodrum Kent Konseyi için de aynı şey geçerli. Yeni yönetime bir önceki kent konseyinin çalışmalarıyla ilgili bir şey aktarılamadı, çünkü öyle bir düzen yok. Dosyalara bazı şeyler konmuş, ama bunlar tasnif edilmemiş. Belli bir format kullanılmamış. Bunların tasnif edilip bilgisayar ortamına geçirilmesi gerekiyor.
Neleri değiştirmek istiyorsunuz?
İlk toplantımızda 13 yürütme kurulu üyesi ile birlikte yedek üyeleri de davet ettim. Çünkü katılımcı ve şeffaf toplantılar yapmak istiyorum. Bizim toplantı kültürümüzde gündem maddeleri oluşturup, onlara sadık kalarak konuşmamız, herkesin söz alarak polemiğe girmeden kendi konusunda konuşması gibi bir alışkanlığımız yok. 10 toplantı sonra herkes birbirinin konusunu öğrenip başkalarının konusu hakkında fikir üretmeye başlıyor. Oysaki orada toplanmanın amacı herkesin kendi konusuna göre fikir beyan etmesi ve ortak aklın bulunması. Bunun önüne geçmenin tek yolu toplantıların kayıt altına alınması. Çünkü hiçbir sekreter o toplantı düzeninde doğru not tutup doğru bir karar metni hazırlayamaz, mutlaka eksikler ve tartışmalar olur.
Şimdi bir yıl boyunca ücretsiz kayıt alabileceğimiz(gönüllü arkadaşlara teşekkürler), 100 kişilik bir toplantı salonumuz daha oldu. Artık hem yedek üyelerin hem katılmak isteyen herkesin gelebileceği, herkesin katılıp dinleyebileceği fiziksel şartları sağlayan bir salonumuz var. Bu şekilde hem dikkatli toplantı yapmamızı sağlamış olacağız hem de hesap verebilir olacağız. Siz artık ‘5. Yürütme kurulu toplantınızda şununla ilgili bir karar almıştınız, ne oldu’ diyebileceksiniz. Kayıtlarda izlediğimizde neyin nasıl olduğunu göreceğiz, başta ben olmak üzere kısa ve öz konuşmayı öğreneceğiz. İkincisi yönergeleri değiştirmek istiyorum. Yönergelerin kent konseyi ruhuyla uygun hale gelmesi, katılımcı olması gerekiyor.
Kaymakamlığın yaptığı muhtar toplantıları var. Bütün muhtarlar katılıyor. Mahalle meclisleri için Kaymakam Bey’den rica edip bu toplantılardan birine katılıp bir anket çalışması yapmak istiyorum. Akademisyen arkadaşlarımdan yardım alarak, bir sosyolog olarak kendim de katkı vererek, 5-6 soruluk kısa bir anket hazırlayıp muhtarların mahalle meclislerine bakış açısını tespit edebiliriz. Muhtarların bakışını anlarsak onları ikna edebiliriz, muhtarlar o meclislerin kurulabilmesinin ipuçlarını verirler. Bodrumlular resmiyetten çekinir, devlet dairesine gitmekten nefret eder, dilekçe yazmayı uzun yazı okumayı sevmez. Ama kahvede oturup yerelle sohbetle stratejik plan alt yapısını oluşturabilirsiniz. Köylerde koşulsuz şartsız mahalle meclisleri olmak zorunda değil. Başka uygulamalar da yapılabilir. Önemli olan o köyün ileri gelenlerinin yaşadıkları yer ile ilgili taleplerini öğrenmek. Eğer bunları öğrenemezsek Bodrum’un vizyonunu belirlerken plan yapıcılara rapor sunamayız.
Eksik gördüğüm, üstüne düşündüğüm başka bir konu daha ver. Biz genel kurullarda bütün STK’ları çağırıyoruz. Birbirlerini tanımadan orada gelip fikir üretmeye başlıyorlar. Yönetişimden bahsediyoruz, ama derneklerin birbirlerinin yaptığı işlerden haberi yok. Ben gariban bir derneğim, kim tanır beni, bir daha da gelmem deyip genel kuruldan kopanlar olabiliyor. Şöyle bir çalışma yapmak istiyorum. Genel kurula katılacak olan derneklere sadece kendi içimizde birbirimizi tanımak için yaptığımız bir genel kurul olduğunu söyleyip derneklerini tanıtan kısa bir sunum yapmalarını istemek. Ayrıca kent konseyinin genel kuruluna katılmayan STK’ları tek tek arayıp neden gelmediklerini, nasıl bir hata yaptığımızı anlamak istiyorum. Ben bir kent konseyi genel kurulunda şunu yaşadım. Burada bir külliye yapılıyordu. Yapıldığı yer ve binanın şekli gibi şeyler yüzünden karşı çıkıldı, kent konseyi de çok ciddi tepki koydu. Ama orada söz alıp görüş bildirmek isteyen imamlar da vardı, bir şeyler söylemeye çalıştılar, ama çoğunluk susturunca bozuldular.Tahammülsüzlük yapıyoruz. Derdimizi tartışabilmeliyiz. Örneğin benim çevre konularında çok keskin çalışmalarım var, otelcilerle çok ciddi karşı karşıya geliyorum, ama yinede Otelciler Derneği Başkanı’nı alıp radyo programında medeni şekilde tartışabiliyorum. İlerleyen dönemde onlarla da çalışma yapmak niyetindeyim.
Dahil olduğunuz sivil toplum çalışmalarından biraz bahseder misiniz?
Bizim elimize çok güzel, doğru imkanlar veriliyor. Ancak sistemsiz çalışıldığı için biz değerlendirmesini bilmiyoruz. Kent konseylerinin kuruluşu Yerel Gündem 21 ile başlıyor, ama Yerel Gündem 21’in koşullarını tam olarak uygulayan bir kent konseyi var mı tartışılır . STK’larda görev konusunda çok fazla farkındalık yok.
2005 yılında Bakanlık Bodrum’da kıyı alanlarını tahsise çıkarttığında Mavi Yol Platformu’nu kurduk. Hiç ayırt etmeden bütün partilerin il başkanlarını, bütün STK’ları ve çalışmak isteyen gönüllülerle sorunu çözmek üzere platformu kurduk. Süreç içerisinde gördük ki insanlar çalışmaları sabote edebiliyor. Bunun nedenine baktığımızda karakter nedeniyle olabilir, ama ağırlıkla insanların ilgi duyduğu alanda çalışmamasından kaynaklanıyor. İnsanlar en iyi olduğu konularda çalışmalı, öyle olduğu zaman mutlaka başarı elde ediliyor. Sonrasında ilkeli çalışmayı keşfettik, ilkeleri önceden koyduk. İkincisi bilgi belge olmadan konuşmamayı öğrendik. Dersimizi çalışmadan, elimizde somut veriler olmadan bizden kimse bir demeç duyamadı. Üçüncüsü .Bir kişinin hedef olmaması için hep farklı sözcüler konuştu, grubun büyüklüğünü göstermiş olduk. Zaman içerisinde basının ilgisi arttı, çünkü söylediklerimiz doğruydu. Bir süre sonra sadece bilgi almaya başladılar. O güven bizi daha da hızlandırdı, başarılı bir çalışma yaptık. Sonucunda burada öyle eylemler yapıldı ki içinde MHP’nin, HDP’nin, AKP’nin CHP’nin örgütleri ve STK’lar birlikte yer aldı. Mavi Yol Platformu bu anlamda ayrı bir araştırma konusu. 2005’te başladık, 2019’a kadar çivi çakamadılar, bir sürü mahkeme kazandık. Bizimle birlikte mahkemelerin yapısı, kanunlar değişti. Sonra civardaki insanlarda bir tembellik oluştu, kapılarının önüne çöp atılsa Mavi Yol’u aramaya başladılar. Biz de Marko Paşa olmadığımız, bir konuyla ilgili kurulduğumuzu, herkesin kendi alanını savunması gerektiğini söyledik ve kendimizi geri çekip platformu dağıttık. Ufak ufak başka oluşumlar oluştu ve devamı geliyor.
Köylerimiz çok fakir. Hem kalkınalım hem sürdürülebilir olsun diyoruz ya burada tam tersi yapılıyor. Köylerdeki insanlar içten içe kıyıdakilere düşman. Büyük Anadolu Yürüyüşü sırasında köylerden geçerek Muğla’ya kadar yürüdüm. O zaman Deniz Ticaret Odası Başkan Yardımcısıydım. Yürüyüş esnasında köylerde sıkıntıları, bakış açısını, ekonomiden pay almamalarını gözlemledim. O yüzden burası iyi bir laboratuvar. Böyle turizmin, tarımın iç içe geçtiği bölgelerde daha çok araştırma yapılmasına ihtiyaç var.
Bizi Takip Edin