“Türkiye’nin Kendi İç Barışı İçin Dersim Katliamı İle Yüzleşmesi Gerekiyor”
Dersim Katliamı’nın başlangıcı kabul edilen ve "Tunceli Tenkil Harekatı“ olarak bilinen 4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu Kararı’nın üzerinden 82 yıl geçti. Resmi verilere göre; 13 bin 160 kişinin öldürüldüğü, 11 bin 818 kişinin sürgün edildiği ‘Modern Kerbela’ Dersim Katliamı/harekâtı 1938’in sonuna kadar sürdü. Binlerce sivilin hayatını kaybettiği, binlerce insanın sürgün edildiği, yüzlerce köyün boşaltılıp yakıldığı, yüzlerce kız çocuğunun kaybedildiği katliamın sonunda Seyid Rıza ve arkadaşları idam edildi. Yaşananların üzerinden 82 yıl geçerken Dersimlilerin yüzleşme adına devletten 7 talebi var.
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Genel Sekreteri Hasan Şen, 4 Mayıs için “Bizim için kara gündür” değerlendirmesinde bulunuyor. “4 Mayıs’ın Dersim 38 Tertelesi günü olarak kabul edilmesini ve ölülerimize saygı gösterilmesini talep ediyoruz” ifadesini kullanan Şen Dersimlilerin 7 talebini şöyle anlatıyor:
-Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yeri açıklansın.
-Arşivler açılsın.
-Dersim ismi iade edilsin.
-Dersim halkından özür dilensin.
-Sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listesi açıklansın.
-Dillerimize ve Kızılbaş Alevi inancımıza özgürlük tanınsın.
-Munzur’daki baraj projeleri iptal edilsin!
“Yüzleşme mücadelemiz somut adımlar atılana kadar devam edecektir”
Dersim Katliamı’nı uluslararası sempozyumlarda duyurmaya çalıştıklarını belirten Şen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Birçok yere sempozyumlarla, panellerle derdimizi anlatmaya çalıştık. Uluslar arası kurumlara bunun ‘Soykırım’ olduğunun kabul edilmesi, tanınması konusunda çalışıyoruz. Dersim meselesi herkesin bildiği bir sırdır. Türkiye’de çok fazla tartışılmaz. Son 8-10 yıldır tartışılmaya ve konuşuluyor. Bu süreç devam edecektir. Yüzleşme mücadelemiz somut adımlar atılana kadar devam edecektir. Çağdaş ülkeler bu ve benzeri konularda kendi iç hesaplaşmalarını yaşamış, özür dilemesini bilmişler Bizim tazminat gibi bir derdimiz yok. Tek amacımız bu katliamın tanınması ve özür dilenmesi.”
Dersim Katliamı’nın gerçekleştiği noktaların tespit edilmesi ve orada kazıların yapılması için hukuk mücadelesi verdiklerini vurgulayan Şen, “Nisan 2015’te Bargiri Kazıları yapıldı. Bu kazıların devam etmesi için hukuki mücadelemizi sürdürüyoruz” diyor.
“Taleplerimiz yerine getirilene kadar mücadelemiz devam edecek”
Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun ise Dersim Katliamı’nın tanınması için derneklerin ve bazı Alevi kurumlarının girişimlerde bulunduğunu hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dersim dernekleri, bazı Alevi kurumları ve konuyla ilgili olan birçok kişi çeşitli girişimlerde bulundu. Ülkenin içersinde bulunduğu şartlar dolayısıyla bu girişimler yavaşladı. Hükümetin bir zamanlar Dersim açılımı, Alevi açılımı gibi yaklaşımı vardı. O dönemde çok ciddi tartışmalar oldu, katliam kamuoyunun gündemine girdi. Dersim meselesinin konuşulması, tartışılması ve gerçeklerin açığa çıkmasının gerekleri vardı. Gerekleri yerine getirilmedi. Dersim Katliamı ile ilgili devlet, atması gereken adımlar konusunda biraz yavaşladı. Ama taleplerimiz hâlâ aynı. Yerine getirilene kadar mücadelemiz devam ediyor.”
“‘Özür dilemek gerekiyorsa özür dilerim’ demek yeterli değil”
2011’de dönemin Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Orada bir isyan olmadı, bir katliam oldu. Gerekirse özür dileriz” sözlerinin önemli olduğunu vurgulayan Solgun “Tarihiydi bir açıklamaydı. İlk defa siyasi bir polemik içerisinde bile olsa bu sözcükleri aynı cümlede kullandı. Ama ‘Özür dilemek gerekiyorsa özür dilerim’ demek yeterli değil. Devletin resmi özür dilemesi Meclis’ten çıkarılacak bir yasayla gerçekleşecektir. Seyit Rıza ve arkadaşlarının cenazelerine ne yapıldığının açıklanması yüzleşme adına önemli bir adım olur. Türkiye’nin devlet ve toplum nezdinde tarihin en kanlı katliam gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyor. Türkiye’nin kendi iç barışını tesis etmesi açısından bu yüzleşme önemli” ifadesini kullanıyor.
“Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması yüzleşme adına önemli bir adım olur”
Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanmasının yüzleşme adına önemli bir adım olacağını ifade eden Solgun, “1937 yılında Bakanlar Kurulu’nun çok gizli damgasını taşıyan kararıyla Dersim’e bir harekat başlatıldı. Aynı yılın 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan gece Seyit Rıza ve arkadaşları olağanüstü bir mahkeme kararıyla Elazığ Buğday Meydanı’nda öldürüldü. Bu ülkede Senato Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı vekilliği yapan İhsan Sabri Çağlayangil anılarında bu idamı çok detaylı bir şekilde anlattı. Fakat resmiyette bizim ‘Seyit Rıza ve arkadaşlarının cenazelerine ne yaptınız?’ sorumuza ‘Kayıtlarımızda böyle bir bilgi yok.’ dendi. Böyle bir ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk olamaz. Katliam olduğunu ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının idam edildiğini biliyoruz. Bu nedenle cenazelerinin nerede olduğunun açıklanması yüzleşme adına önemli bir adım olur” diyor.
Yüzleşmenin Alevi ve Dersimlilerin günlük yaşantısı için de önemli olduğunu söyleyen Solgun sözlerini şöyle tamamlıyor: “Biz Dersimliler olarak bu ülkede kendi kimliğini, inancını gizlemeden herkes kadar rahat ve özgür yaşamak istiyoruz. Bugün bile Dersimli olmak bir olağan şüpheli muamelesi görmek anlamına geliyor. Öncelikle bundan kurtulmak gerekiyor.”
“Türkiye’de Dersim tekil bir olay değildir”
Dersim için ‘Olup bitmiş bir olay değildir’ ifadesini kullanan Alevi Düşünce Ocağı Derneği Başkanı Doğan Bernek ise bunu şöyle gerekçelendiriyor: “Dersim olup, bitmiş bir olay da değildir, 1966 Ortaca Katliamı (ölü sayısı bilinmiyor) , 1971 Kırıkhan, 1975 Akçadağ, 1978 Malatya, I. Sivas olayları ve Maraş Katliamı, 1980 Çorum olayları, 1993 Madımak ve Başbağlar, 1995 Gazi Mahallesi ve Ümraniye olayları aynı zincirin başka baklalarıdır. Saydığımız olayların hemen hemen tümünde hukukun ruhuna uymayan yönetimsel ve uygulama engelleri nedeni ile tatmin edici araştırmalar yapılamamış, hukukun gerektirdiği adalet sağlanamamış ve kamu vicdanı tatmin edilememiştir. Bu engellemelerin bugün de devam etmekte olduğunu sizler de biliyorsunuz. Bu ortamda ulaşamadığınız belgelerin afişe edilmesi mümkün olamaz ve olamamaktadır. Türkiye’de Dersim tekil bir olay değildir, çok sayıda benzer olay yaşanmıştır ve çok üzülerek, çok utanarak söylemek istiyorum ki ortada çok sayıda benzer dosya vardır, tabii ölçek olarak dersim çok büyüktür, ama Maraş daha az acı değildir, Madımak ya da Gazi ve Ümraniye daha açıklığa kavuşmamıştır, sizin üzerinde çalıştığınız Tahir Elçi dosyası, Hrant Dink dosyası, Orgeneral Eşref Bitlis ve Gaffar Okkan dosyaları ve benzeri çok ama çok sayıda dosyanın yanı sıra Dersim dosyası da eksik ve üzeri kapatılamaya çalışılan dosyalardandır.”
Dersimlilerin 7 talebinden biri olan Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması konusunda ise Bernek, “Seyit Rıza’nın kabrinin nerede olduğunu açıklamalarının bir yüzleşme sayılması için, ulaşılamayan tüm bilgilerin ulaşılır hale geldiği bir Türkiye’de yaşıyor olmamız gerekir. Bazı nokta bilgilerin açıklanmasını ki ne kadar güvenilir olacağı da belirsiz. yüzleşme sayıyoruz derseniz yarın birisi ‘Seyit Rıza’nın mezarı şurada..’ diye bir açıklama yapıp, hesabı görülmemiş bu korkunç katliamı aklamaya çalışır. Yakın zamanlarda çalışılmış olduğu gibi” diyor.
“Dersim’in kayıp erkek çocukları da kızlar kadar kalabalık”
Son olarak Dersim’in kayıp kızları konusunu da değerlendiren Bernek sözlerini şöyle tamamlıyor: “Dersim’in kayıp kızları tabii bir başlık olarak acı verici ama kayıp erkekleri ve erkek çocukları de en az kızlar kadar belki de daha kalabalıktır. Tabii önemli bir çalışmadır ama daha yapılacak çok sayıda çalışma vardır ve kayıp kızlardan çok daha acıklı, insanlık dışı sahneler yaşanmıştır. Sorun bu bilgilerin ortaya çıkarılmasının görünür ve görünmez engelleridir. Şunu da unutmamak gerekir ki yukarıda saydığımız olayların hemen hepsi Dersim gibi eksik kalmış ya da eksik bırakılmış dosyalardadır. Her biri kendi içinde Dersim kadar vahim, Dersim kadar acı olayları içermektedir. “
Bizi Takip Edin