Başta Bartın Ardından Tüm Yurtta “Termik Santrale Hayır!” Demeye Devam Edeceğiz
Bartın CHP Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu ile Bartın Platformu'nun Amasra'da kurulmak istenen termik santrele karşı çabalarını konuştuk. Konuyla ilgili verdiği soru önergesi Meclis'te kabul edilmeyen Bankoğlu, "Başta Bartın ardından tüm ülkede 'termik santrale hayır' demeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Amasra’da kurulması planlanan termik santral meselesi, ortaya çıktığından beri kentin, çevresini, geleceğini ve sağlığını düşünen herkesin hayatındaki önemli gündem maddelerinden biri. Çevrede büyük tahribata yol açabilecek termik santral konusu, 2005 yılında, Amasra’da yer alan taş kömürü sahalarının bir şirket tarafından kiralanması ile başladı. 14 sene boyunca bölgede “bir kilogram” dahi taş kömürü çıkarmayan şirket, yaptığı termik santral başvurusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından olumlu ÇED kararı aldı.
Bartınlılar, kurulması planlanan ve son aşamada, Danıştay’ın kararıyla hakkındaki “ÇED Olumlu” kararı iptal edilen termik santralin tarıma, hayvancılığa, balıkçılığa kısacası tüm canlıların sağlığına ve turizme verebileceği zararların son derece farkında olarak tepkilerini ortaya koydular. Bartınlılar’ın bu süreçteki örnek teşkil edecek duruşunu ve bugün geldiğimiz noktadaki başarının en temel unsurlarını Bartın CHP Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu ile konuştuk.
Bu süreçte karşılaşılan haksız uygulamalar ya da çevre mücadelesini zorlaştıran dönüm noktaları var mıydı?
Bartın Platformu başta olmak üzere sivil toplum inisiyatifleriyle birlikte sonuna kadar gitmeyi amaçladığımız bu mücadelede, maalesef, adalet duygumuzu zedeleyen pek çok uygulama ile de karşı karşıya bırakıldık. Bu bağlamda, verebileceğimiz örneklerden birisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hiçbir biçimde tutarlılık içermeyen uygulamalarıydı. 2009, 2010 ve 2013 yıllarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’na aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilen başvuru dosyaları hakkında Kasım 2015’te, termik santralin entegre bir parçası olan lavvar tesisi için önce “ÇED Gerekli Değildir” kararı, ardından Ekim 2016’da ise bir şekilde, “ÇED Olumlu” kararı verilebildi.
Meclis çatısı altında Bakanlık’ın en üst düzey yetkililerine birçok kez sorduğum gibi, daha önce bu bölgeye (Bartın’ın Amasra ilçesindeki Gömü ve Tarlaağzı köyleri sınırında yer alan Çapak Koyu) yapılmasında sakınca görülen termik santral, nasıl olur da “kurulabilir” bir hâle gelmiştir? Bahsetmekte olduğum “taban tabana zıt” kararları veren de İdare’nin aynı kurumu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’dır. Amasra özelinde verilen bu “hukuk dışı” ve “usulsüz” kararlar silsilesinin, Batı Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülkemizdeki haksız uygulamalardan yalnızca birini teşkil ettiğini de unutmamak gerekir.
Genel manada, termik santraller bakımından, “çevrenin, kısa vadeli ticari çıkarlara ve kâr hesaplarına” feda edilmesi, bu tehlikeyi sonuna kadar hisseden her bölge için geçerli olsa da Amasra özelinde şöyle bir parantez açmak isterim: Amasra’da, Santral ve çevresindeki alan, 2023 Türkiye Turizm Stratejisi’nde “eko-turizmin geliştirileceği bölgeler” arasında yer alıyor. Amasra, mevcut durumda ise UNESCO’nun “Dünya Miras Geçici Listesi”nde bulunuyor ve asıl hedef, UNESCO’nun “Kalıcı Miras Listesi”ne girebilmek. Şayet bu termik santralin yapım süreci devam etseydi, biz böyle önemli bir treni daha en başından kaçırmış olacaktık.
Önergenizin red edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vermiş olduğumuz önerge, “Amasra’da kurulmak istenen termik santral ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde kurulması planlanan tüm santrallere dair hukuki anlamda yaşanan ihlaller ile bu santrallerin çevreye olumsuz etkilerinin araştırılması” maksadını taşıyordu.
Önergemizde de ifade etmeye çalıştığım gibi güneş, rüzgar ve sözgelimi jeotermal gibi enerji türlerine yoğunlaşmak suretiyle yeni ve kapsamlı yatırımlar yapılması gerekirken iktidarın, yeşil alanların adeta katledilmesi pahasına kömürlü termik santral yatırımlarına kırmızı, son dönemde ise “zamanın ruhuna” uygun olarak turkuaz hakı serdiğini görüyoruz.
Özellikle Batı Karadeniz Sahil Şeridi’nde hayata geçirilmek istenen, öngörüden yoksun politikalar vasıtasıyla doğadaki tüm canlıların hayatının, gittikçe artan bir hızda yok edilmek istendiğini görüyoruz. Kurulması planlanan termik santraller sebebiyle bölgenin florası değişecek, hava kirliliği istenmeyen düzeylere ulaşacak ve bu iki durumun kaçınılmaz sonucu olarak bölge halkının önemli geçim kaynaklarından olan tarım faaliyetleri ile balıkçılık maalesef bitme noktasına doğru ilerleyecektir. Bunların beraberinde getireceği kayıpların en acısı şüphesiz ki sağlık konusunda olacaktır.
Önergemizin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşme ve ardından oylamalarına gelecek olursak AKP tarafından verilen red ve MHP tarafından verilen çekimser oylarla önergemiz kabul edilmedi. Esasında bu durum, diğer pek çok konuda aynı tavrı sergileyen İktidar ile destekçisinin “samimiyetsiz” ve “çıkarcı” yaklaşımını bir kez daha açığa çıkarıyor. Hem benim kişisel olarak hem de Partimizin çevre hassasiyeti konusundaki “kararlı” ve “net” duruşu, çizgisinden hiç sapmadan samimiyet ve tutarlılıkla devam edecektir. Bu gerçeğin bilinmesini isterim.
Danıştay’ın vermiş olduğu Amasra’da termik santral yapılması sürecini iptal eden ve doğa adına olumlu bu kararın ardından neler yapılabilir?
Danıştay’ın ilgili Dairesi (14. Daire)’nin yapılması planlanan termik santral hakkındaki “ÇED olumlu” kararını iptal eden ve hukuki anlamda “kesin”olan kararı hepimiz için bir güvence niteliğinde. Bu karar, herkese büyük bir umut ışığı olurken adil bir hukuk düzeninin varlığına bizleri inandırma noktasında ise başlangıç olmuştur diyebilirim. Gerek Bartınlı yurttaşlar, gerekse de oldukça kapsayıcı nitelikteki Bartın Platformu’nun tüm bileşenleri, bu kararı büyük bir memnuniyetle karşıladı.
Buna karşın halk olarak uyanık olmamız gerekiyor. Aslında hukuken kesinleşen bir sürecin / kararın arkasından dolanılmamasını ve birtakım baskılarla ilgili mevzuat çiğnenerek hukuk dışı yollara başvurulmamasını ümit ediyorum. Elbette, böyle bir girişim olursa, yine en başta Bartın Platformu ile birlikte mücadele edeceğiz.
Son olarak Amasra özelinde şunu da belirtmek isterim: Kömür çıkarma işinin bir paravan olduğu açıkça anlaşıldı ve Amasra’daki maden sahalarının Türkiye Taşkömürü Kurumu’na yani Devlet’e devredilmesinin artık elzem olduğu görülmeli. Böylece, kaynaklarımızın değerlendirilmesi ile Bartınlıların yaşadığı ekonomik mağduriyet de sonlandırılabilir.
Termik santrale “Hayır” diye çırpınan yurttaşlarımızı dinlemezsek can çekişerek çırpınacak sessiz ve eşsiz doğamızın vereceği cezayı, ülke olarak yaşamaya mahkum oluruz. Bu mücadelenin tam olarak başarıya erişmesi için başta Bartın ardından tüm yurtta “Termik Santrale Hayır!” demeye devam edeceğiz. Bu çabamız konusunda sessiz kalarak termik santralin yapılmasına adeta çanak tutanlar, başaramadılar ve başaramayacaklar. Amasra’nın gerçek sahipleri olarak bu duruma izin vermeyeceğiz!
Bizi Takip Edin