Alevi Kadınlar: “Bizim de Sorunlarımız Var”
8 Mart vesilesiyle Alevi kadınlar “Bizim de bir kadın sorunumuz var” diyor… Yazar Bahar Kibar Kızıl, 8 Mart’ın Clara Zetkin şahsında uluslararası bir anlam kazandığını hatırlatırken, Aktivist Hatice Altınışık, 8 Mart’ın kadın hakları konusundaki kazanımların korunması ve geliştirilmesi için ifade ettiği öneme dikkat çekti. Almanya’daki Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG) yöneticilerinden Hayriye Canpolat Tekin ise kadın hakları ile ilgili sorunların sadece 8 Mart’ta hatırlanmaması gerektiğini vurguladı.
Aleviler, “Bizde herkes ‘can’dır” der ve inançları gereği cinsiyet ayrımcılığından uzak olduklarını söyler. Bu durumu “çağdaş”, “ilerici”,“demokrat” (vb) olmakla gerekçelendiren Aleviler de az değildir. Ancak Alevi kadınlar aynı görüşte değil. Özellikle Alevi kurumlarındaki erkek egemen anlayışın toplumun diğer kesimlerinden aşağı kalır yanı olmadığı inancındalar.
“Ömrünü kadın sorununa adamış insanlarımıza haksızlık yapmak istemem” diyen Hatice Altınışık, elde edilmiş kazanımlara rağmen gelinen noktanın “çok yetersiz” olduğu kanısında: “Bunun nedenini de kadınların ortak mücadele ettiği siyasi parti, dernek, vakıf, sendika, iş örgütleri gibi alanlarda dahi kadın haklarının tam olarak bilince çıkarılmamasına bağlıyorum.” “Hayatın her alanında ‘kadın esaslı’ politikalar, çözümler üretmek gerekir” görüşünü savunan Altınışık, bu konuda “duyarlı” olduğunu iddia eden parti ve sivil toplum kuruluşlarının dahi erkek egemen zihniyetin etkilerinden arınamamış olduklarını kaydetti.
“Alevilikte, hele de Dersim Aleviliğinde kadının yeri önemlidir ve inanç bakımından önünde herhangi bir engel yoktur” diyen Hayriye Canpolat Tekin, “Ancak kadınlar Alevi kurumlarında da diğer alanlarda olduğu gibi erkeklerin gölgesi altında kalıyorlar” görüşünde. Avrupa’da kadınların daha aktif olabildiklerini belirten Canpolat Tekin, bunun nedenini Türkiye’de erkek egemen zihniyetin daha baskın olmasına bağlıyor. Tekin’e göre kadınlar kendi haklarına öncelikle kendileri sahip çıkamadıkları müddetçe bu durum devam edecek.
Yazar Bahar Kibar Kızıl, sistemin “erkeğin keyfiyeti üzerine” kurulu olduğuna inanıyor ve bu durumdan memnun olanların en büyük korkularının “kadının uyanışı ve kendini keşfetmesi” olduğunu vurguluyor. “Oysa” diyen Kızıl, “Eşitsizliğin olmadığı bir toplumda kadın da erkek de değerlidir.” Alevi kadınların genele bakıldığında nispeten daha “rahat” göründüğünü söyleyen Kızıl, bunun sadece “görüntüde” olduğunu ve ölçünün “ileri toplumlar” olması gerektiğini savunuyor.
‘Cemevlerinde Kadınlar Mutfakta’
Alevilerin birbirlerine “can” şeklinde hitap ettiklerini hatırlatan Bahar Kibar Kızıl, bu hitapların içselleştirilmediğini savunuyor. “Cemevlerine bakın, erkekler ‘başkan’ koltuğunda, kadınları ise sadece mutfakta hizmet ederken görürsünüz” diyen Kızıl, bunun kadına verilen değeri ortaya koyduğunu vurguluyor. “Kadınların, erkekten geçilmeyen dernek ve cemevlerine girmeleri için kendi dişil enerjilerini keşfetmeleri, kendilerini bulmaları” gerektiğini savunan Kızıl, kadınların eşitliğinin buna bağlı olduğu inancında.
Hatice Altınışık da kadınların ancak kendi çabalarıyla sonuç alabileceklerini vurgularken Alevi kurumlarında ciddi bir özeleştiriye ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Bu kurumların iktidarla “aynılaştığını” savunan Altınışık, “İnanç sistemi bozuldu. Kadını etkinliklerde derleyici, toparlayıcı olarak tutarak, iktidarlarını onaylayan, besleyen kadınları arada görünür yaparak gerçekliği maniple ettiler, işlevsizleştirdiler. Bizim de Alevi kadın sorunu diye bir sorunumuz olduğu bir gerçekliktir” diyor.
Dersimli kimliğine vurgu yapan Altınışık, “Pir Sultan’dan, Bedrettin’den, Sey Qaji’den, Sıle Qız’dan önce Platon’u, Marks’ı Engels’i, Hegel’i, Kafka’yı, Atatürk’ü, Paşaları… Bese Res, Zarife’den önce Rosa Luxsemburg’u, Clara Zetkin’i, Halide Edip’leri, tanıdık. Onların tanımlamalarıyla düşüncelerimizi, ideolojilerimizi hatta inanç kültürümüzü adlandırdık” dedi. Bunun bir “tercih” mi “dayatma” mı olduğunun araştırma konusu olduğunu belirten Hatice Altınışık, Alevilerin “doğa eşitlikçi-cinsiyet eşitlikçi” bir inançları olduğunu yeni yeni fark ettiklerinin altını çizdi.
Hayriye Canpolat Tekin de Türkiye’deki Alevi kurumlarında erkeklerin makam ve mevki merakları olduğunu iddia ederek, “Alevi değerlerini savunmak değil de o makamları basamak yaparak başka makamlara ulaşmak çabası içindeler. Maalesef kadınlar da bunların gölgesinde kalıyor, hatta onların çabalarında figüran olarak yer alıyor. Kadınların ‘kendi’ olmaktan başka kurtuluşları yok” görüşünü dile getirdi.
Altınışık, Kızıl ve Canpolat’ın üzerinde ortaklaştıkları ve vurguladıkları son husus ise, “Hangi etnik, inançsal yapıda olursak olalım, öncelikle bilmemiz gereken kadın olduğumuz için ezildiğimizdir” oldu.
Bizi Takip Edin