Eğitim STK’larından ‘Fırsat Eşitliği’ Uyarısı…
Millî Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde yayınlandığı LGS Öğrenci Raporu’ndaki, ebeveynlerin eğitim ve sosyo ekonomik durumlarının sınav sonuçlarına olan etkisiyle ilgili veriler, eğitim camiasında tartışılmaya devam ediyor. Raporu, Sivil Sayfalar’a değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi’nden Yeliz Düşkün ile ÖNDER’den Ali Yıldız, eğitim alanındaki bu eşitsizliğin sürmemesi için bakanlığın özel strateji ve çözümler geliştirmesi gereğine işaret ettiler.
Millî Eğitim Bakanlığı, Eğitim Analiz ve Değerlendirme Raporları Serisinin üçüncüsünü Lise Geçiş Sınavı (LGS) ile ilgili olarak hazırladı. “2018 Liselere Geçiş Sistemi-Merkezi Yerleştirme ile Yerleşen Öğrencilerin Performansı” isimli raporda, öğrencilerin sınavdaki durumlarına ilişkin detaylı analizler yapılırken, verilere dayalı olarak sınav süreçlerinin iyileştirilmesi için atılacak adımlara da yer verildi. Okul başarı puanı ile merkezi sınav puanları arasındaki güçlü ve pozitif ilişkiye vurgu yapan rapor, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer´in yürütücülüğünde hazırlandı.
Geçtiğimiz yıl ilki yapılan LGS sınavıyla ilgili geniş analizlerin yer aldı raporda; ebeveynlerin sosyo ekonomik durumunun sonuçlara olan etkisiyle ilgili verilere de yer verildi. Eğitim camiasında büyük yankı bulan bu verilere göre, anne eğitim düzeyi ilkokul olan öğrenciler ile lisansüstü olan öğrencilerin ortalama merkezi sınav puanları arasında 60 puandan fazla fark bulundu. Aynı durum babaların eğitim düzeyinde de gözlemlendi. Eğitim Bir Sen’den Akademisyen Serkan Yurdakul, ebeveynlerin eğitim düzeyiyle ilgili verilerde gelir düzeyinin etkisinin de gözlemlenmesi gerektiğine işaret ederek; akademik başarı üzerinde sosyo-ekonomik durumların güçlü ve belirleyici bir etkisinin ortaya çıktığını ve bunun da eğitimde eşitsizliği yeniden derinleştirdiğine dikkat çekiyor.
LGS Öğrenci Raporu’nu Sivil Sayfalar’a değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi’nden (ERG) Politika analisti Yeliz Düşkün ile, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ali Yıldız, eğitimdeki eşitsizliğin derinleşmesinin önüne geçilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’nın ek strateji ve çözümler üretmesi gereğine işaret ettiler. Milli Eğitim’in LGS ile ilgili rapor yayınlanmasını, bilgilendirme ve şeffaflık açısından önemli olduğunun altını çizen Düşkün ve Yıldız’ın ortaklaştığı bir konu da; rapordaki verilerin sadece sınava giren öğrencileri kapsamasıyla ilgili. Raporun, öğrenci başarısının mezun olunan okul türü, anne-baba eğitim düzeyi gibi çeşitli faktörlere göre analizini sunduğunu belirten Yeliz Düşkün, “ Öncelikle, sonuçların yalnızca sınava giren çocukları temsil ettiğine dikkat etmek gerekir; bu sonuçlara dayanarak 8. sınıfı tamamlayan öğrencilerin tümü hakkında yorumda bulunulamaz. Sınava girmemiş olan %18’in genel akademik başarısının sınava girenlerden daha düşük olacağı makul bir tahmin olur.” Dedi. Ali Yıldız da, da raporda yer alan verilerin sınavla öğrenci alan bir okul türüne kaydolma başarısı gösteren 125 bin öğrencinin sonuçları üzerinden ulaşılan veriler olduğunu belirterek, “Sınava giren ancak sınavsız öğrenci alan okullara devam edecek olan 845 bin öğrencinin sınav performansı kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Ülke eğitiminin durumuyla ve geleceğiyle ilgili kararlar verilirken %90’lık ana gövdenin performansı da dikkate alınmalıdır.” uyarısında bulundu.
Eğitimde Fırsat Eşitliği Uyarısı
LGS raporunda da sosyoekonomik durumun bir unsuru olan anne-baba eğitim durumu ile başarı arasında ilişki olduğunu ortaya koyduğunu hatırlatan Yeliz Düşkün, “Eşitlikçi eğitim anlayışının, anne-babasının durumu fark etmeksizin her çocuğun eğitim çıktılarının en yüksek düzeyde olmasını sağlaması beklenir. Eğitimin salt okulla sınırlı olmaması, evde sağlanan olanaklar, kültürel sermaye gibi etmenler nedeniyle sosyoekonomik durumun etkisini sıfıra indirmek mümkün olmayabilir ancak bu etkiyi mümkün olduğunca aşağı çekmek amaçlanmalı. Bunun bir yolu sosyoekonomik olarak en dezavantajlı durumdaki çocukların nitelikli eğitime erişimini garanti altına almaktır. Bizim ERG olarak yürüttüğümüz çalışmalar, mevcut durumda okul öncesi eğitime erişimde sosyoekonomik faktörlerin, özellikle annenin eğitim ve çalışma durumunun belirleyici rolü olduğunu gösteriyor. Her ne kadar 5 yaşında okul öncesi eğitime erişim %67 düzeyine çıkmış olsa da, %100 olmaması, devlet okullarında da tamamen ücretsiz sunulmaması çocukların eğitim yaşamına farklı bilgi ve beceri düzeyleriyle başlamalarına neden oluyor. Başka bir deyişle, LGS raporunda karşımıza çıkan sosyoekonomik nedenlere bağlı eşitsizlikler çok daha erken yaşlarda başlıyor ve telafisi giderek zorlaşıyor. “ dedi.
“Matematik öğretiminde kullanılan yöntemlerin gözden geçirilmesi, hem eğitim fakültelerindeki matematik öğretmenliği programının bu açıdan yeniden ele alınması hem de mevcut öğretmenlerin matematik öğretiminde yaşadıkları güçlüklerin saptanması ve öğretmenleri güçlendirecek mesleki gelişim olanaklarının sunulması yararlı olabilir.”
Türkiye gibi sosyoekonomik eşitsizliklerin yüksek olduğu ülkelerde eğitim politikası ile sosyal politika arasındaki ilişkinin her zaman gündemde olmasına dikkat çeken Yeliz Düşkün, “Bununla en fazla, yoksullukla ve çocuk işçiliğiyle mücadeleyi kast ediyorum. Barınma ve beslenme olanakları yoksul ailelerden çocukların eğitim hakkının sağlanması için temel ihtiyaçlar haline geliyor. Başarıyı genel olarak artırmak ve eşitsizlikleri azaltmak için bir başka önemli politika önceliği de en dezavantajlı okullarda en iyi öğretmenleri görevlendirmek olmalı. LGS kapsamında merkezi sınava katılan öğrencilerle ilgili temel bulgu, özellikle sayısal derslerde başarının sözel derslere göre daha düşük olduğudur. Bu sonuç, uluslararası değerlendirmelerin bulguları ile de örtüşüyor. Özellikle matematikte hem ortalama puanların hem de soruları boş bırakma oranının yüksek olduğu görülüyor. Bu durum öğrenme konusunda bir sorun olduğuna işaret ediyor. Öğrenme konusunda da öğretmenin rolü tartışılamaz. Dolayısıyla, matematik öğretiminde kullanılan yöntemlerin gözden geçirilmesi, hem eğitim fakültelerindeki matematik öğretmenliği programının bu açıdan yeniden ele alınması hem de mevcut öğretmenlerin matematik öğretiminde yaşadıkları güçlüklerin saptanması ve öğretmenleri güçlendirecek mesleki gelişim olanaklarının sunulması yararlı olabilir.” önerilerinde bulundu.
Ali Yıldız da eğitimdeki eşitsizliğin ortadan kaldırılması için, toplumun genelinin refah ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi gereğine işaret ederken, ÖNDER olarak bu konuda yaptıkları çalışmaları ise şöyle dile getiriyor: “ÖNDER Öğretmen Komisyonu olarak okullarda gönüllü öğretmenlerimizin herhangi bir ücret karşılığı olmadan öğrencilerin gerek akademik başarılarına gerekse kültürel gelişmelerine katkı sağlıyoruz. Bu şekilde yukarıda belirtilen imkanlardan yoksun ailelerin öğrencilerine fırsat eşitliği sağlamış oluyoruz. ÖNDER Genç Komisyonu’nun yaptığı birçok alandaki faaliyetler de yine bu bağlamda değerlendirilen kıymetli çalışmalar olarak değerlendirilmelidir. ÖNDER Kültür Sanat Komisyonu da okullarda farklı alanlarda açtıkları kurslar ve yaptıkları projelerle öğrencilerin gelişimine katkı sağlamaktadır.
ÖNDER Okul Aile Birliği Komisyonu ülke genelinde İmam-Hatip okullarında okuyan öğrencilerin velileri ile MEB’in OAB yapılanması içerisinde bir araya gelerek velilere ulaşmaktadır. Okullarda velilerle yapılan “İnkişaf Seminerleri” ile velilerin gerek eğitim konusunda gerekse MEB sistemini tanıma noktasında bilgilerinin artmasına katkı sağlamaktadır. Yine “ÖNDER Okul Aile Birliği Zirve Toplantıları” ile alandaki sorunları ve talepleri ilgili siyasetçi ve bürokratların katılımı ile muhataplarına ulaştırıyoruz ve ulaştırmaya devam edeceğiz. “
Bizi Takip Edin