“İnsan Haklarının Dini, Dili, Irkı yoktur”
Sendikalı oldukları için işten atılan 132 Flormar işçisinden biri olan Hatice Sugur, 226 gün önce başlattıkları eylemi sürdürmeye kararlı olduklarını belirterek, "Kapalı bayan sesini çıkaramaz, yürüyüşlere katılamaz baskısı var üzerimizde. Bana göre başı kapalı ya da açık olmak hiç önemli değil. Önemli olan hakkı çalınan insandır ve insan haklarının dini, dili, ırkı yoktur.” dedi.
Sivil toplumun kadın aktörleri ve HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, dün öğle saatlerinde Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Flormar Fabrikası önünde, 226 gündür eylem yapan Flormar işçilerini ziyaret etti. Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 132 Flormar işçisine destek olmak için, ‘Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, “Flormar değil, direniş güzelleştirir” “Flormar direnişi dayanışmayla büyüyor” ve “Flormar ürünlerine boykot” yazılı pankartlar açtılar.
“Neden bizim fikrimiz önemsenmiyor?”
Hatice Sugur da 8 yılın sonunda hakları verilmeden işten çıkarılan ve hayatında ilk defa eyleme dahil olan bir kadın işçi. Sendikalaşma taleplerini ilan ettikleri gün çevik kuvvet polisleri tarafından dışarı atıldıklarını belirten Sugur, “Biz hırsızlık mı yaptık? Anayasa’da iki sendikaya üye olma hakkı tanınıyor ama biz bir tanesine olmak isterken başımıza gelenlere bakın. Emeğimizin hakkını istediğimiz için polisler bizi kapının önüne koydu. Bu çok zoruma gitti, benim için travmaydı hala da unutamıyorum.” dedi.
Zor şartlar altında geçirdiği 226 günle ilgili duygularını paylaşan Sugur, “Ben Müslüman ve başörtülü bir kadınım ama bize en çok destek olan kesim sol kesimden gelen arkadaşlar oldu. Lütfen beni yanlış anlamasınlar. Her birini tanıdığım için gurur duyuyorum. Hak arama mücadelesi sadece solcuların iyi yapabildiği şey olmasaydı keşke. Kapalı bayan bir yere gidemez, kapalı bayan sesini çıkaramaz, yürüyüşlere katılamaz baskısı var üzerimizde. Neden bizim fikrimiz önemsenmiyor? Bana göre başı kapalı ya da açık olmak hiç önemli değil. Önemli olan hakkı çalınan insandır ve insan haklarının dini, dili, ırkı yoktur.” şeklinde konuştu.
“Başörtülü kadınlar da direnir”
9 yıl Flormar’da çalıştıktan sonra sendika üyesi olduğu için işine son verilen Nurcan Oğul, hak arama mücadelesine sonuna kadar devam edeceğini söylüyor. Daha önce hiç bir eyleme katılmayan Oğul, “İlk defa kendimi bu kadar özgür hissediyorum. Bizim toplumumuzda başörtülü kadınların hakkını araması pek hoş karşılanmıyor. Kadınsan ve bir de başörtülüysen, meydanlarda bağırıp eylem yapamazsın. Ben bunun tam tersini düşünüyorum. Benim hakkım elimden alındı ve ben bu hak için mücadele ediyorum. Başörtülü kadınlar da direnir” diyor.
“Sağcısı, solcusu dindarı, herkes birbirine destek oluyor”
Her kesimden kadınla birlikte mücadele etmenin çok gurur verici olduğunu vurgulayan Oğul, “Normalde görüşlerimizin farklılığından dolayı yan yana gelemeyeceğimiz bir sürü kadınla omuz omuza mücadele ediyoruz. Hak arama mücadelesi sadece bir kesimin elinde değildir. Sağcısı, solcusu dindarı, herkes birbirine destek oluyor. Benim dindar bir ailem var. En büyük desteği onlardan görüyorum. Onlar olmasaydı, bu kadar güçlü olamazdı. Ama asıl destek beklediğimiz makamlardan hala somut bir dönüş alamadık” şeklinde konuştu.
Flormar işçilerini ziyaret eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu da, kadınların mücadelesine ve gücüne inandığını belirterek, “Bu mücadeleye destek olmak için parti olarak önergeler verdik, farklı partilerden destek olanlar oldu. Mecliste söz aldığımızda dile getirdik. Çünkü sonuçta burada hakları için mücadele eden insanlar var. Türkiye’de hak için mücadele etmek suç haline getirilmeye çalışılıyor. Keşke daha fazla insan hakkını arasa ve böyle direnişler güçlense. O zaman Türkiye zaten çok daha demokratik bir ülke haline gelebilir.” dedi.
“Sendikalı Olmak Anayasal Bir Haktır”
Hukukçu kimliğiyle işçi davaları hakkında yorum yapan Kerestecioğlu, “Anayasa’da yer alan sendikalı olma hakkını kullandıkları için insanlar işlerinden oldular. Zaten işçi davalarında patronlar işe son vermek için hep başka bahaneler üretirler. İstanbul Havalimanı işçilerinin davasını izledim. Hazırlanan iddianamede; işçilerin sendikacılarla ve milletvekilleriyle görüştüğü, sendikaların örgütlenme yaptığı yazıyordu. Sendikalar zaten örgütlenme yapar. Sendikalı olmak Anayasal bir haktır ve bir iddianamede suç olarak yazılabilecek bir şey değildir. Tüm bunlar sermaye odaklı. OHAL’de, mecliste kabul edilen bütçe de sermayedarlar ve zenginler için. Ama biz haklıdan ve emekçiden yanayız. Bu ülkede herkesin hak ettiği ücreti alması ve hak ettiği yaşam koşullarına erişmesi da için çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.
“Herkesin hak arama mücadelesinde sonuna kadar yanında oluruz”
Sivil Sayfalar’a süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunan Petrol-İş Sendikası Gebze Şube Başkan Yardımcısı Şivan Kırmızıçiçek, “Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu, Flormar direnişiyle ilgili geniş kitlelere yayılan kampanyalar düzenledi. Özellikle sosyal medyada ses getiren kampanyalar oldu. Burada şunu gözlemledik; sanki bu ülkede sadece solcular, demokratlar ve sosyalistler eziliyormuş gibi yanlış bir bakış açısıyla yapılan yorumlara rastladık. Bizim için böyle bir algının varlığı dahi önemli değil. Bizim için başörtülü veya değil, fark etmez. Herkesin hak arama mücadelesinde sonuna kadar yanında oluruz.” dedi.
Flormar tarafından işten atılan kadınların eylemlerinin ilk gününde hükümetten büyük beklentileri olduğunu ve sorunlarının görüleceği düşüncesinde olduğunu belirten Kırmızıçiçek, “Bu beklentilerini karşılayacak görüşmeler yaptık ama hâlâ sonuç alamadık. Ziyarete gelen siyasiler, hukuk devleti vurgusu yapıp gittiler. Bu insanlar ilk defa ekmeğiyle karşı karşıya gelmiş, hayatlarının belki de en zor dönemlerinden geçiyorlar ve yıllarca oy verip iktidara taşıdıkları parti yanlarında değil. Ama diğer yandan yaşantısını, dünya görüşünü, düşüncesini sevmediği insanlar en zor anında hep yanlarındaydı. Bunu 226 günde yaşayarak gördüler. Özellikle bu ayrımın farkında olan çok insan var.” diye konuştu.
“İnsanların mücadele azminde en ufak bir azalma olmadı”
7 aydır zor şartlar altında direnişlerini sürdürdüklerini belirten Kırmızıçiçek şunları söyledi: “Burada hukuksuz bir durum yaşanıyor. Biz de işin nasıl çözüleceği noktasında taleplerde bulunduk. Devletten bu noktada tarafsız davranıp sorunu çözmesini beklerken, tam tersi oldu ve işverenin şikayetlerini muhatap aldılar ve bize baskı uygulamaya başladılar. Havalar iyice soğuduğu için çadır kurup soba yaktık. Hemen sonrasında soba yakılmayacak, çadır kurulmayacak diye bir tebligat geldi. Şimdi battaniyelere sarılıp oturmaya başladık ama aramızda soğuktan zatürre olan bile var. Tüm baskı ve yıldırmalara rağmen insanların mücadele azminde en ufak bir azalma olmadı. Aksine biz dönüşümlü durmayı ya da otobüs kiralayıp içinde oturmayı teklif ettik, asla kabul etmediler. Kar da yağsa, hastalansalar da asla mücadelelerinden vazgeçmeyecekler.”
“Toplumun Gözünde Flormar İşçisi Çoktan Kazandı”
Flormar patronlarının geçen 226 gün süresince, kayda değer bir adım atmadığını söyleyen Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun gönüllü destekçisi Selin Tok, “Global pazarda ‘Biz toplumsal cinsiyete duyarlıyız’ gibi cümleler kuran Flormar’ın ortaklarından dünyaca ünlü Fransız markası Yves Rocher, Türkiye’de hukuksuz bir şekilde 132 kişi işten atılıyor ve sessiz kalıyor. Kayda değer bir adım atmayan Yves Rocher bu suça ortak oluyor.” dedi.
Flormar patronlarının yani Koşar Kozmetik sahiplerinin toplumun gözünde bütün güvenilirliklerini yitirdiğine dikkat çeken Tok, “Flormar patronları her seferinde yalan söylüyorlar. İçerideki işçilerle dışarıdaki işçilerin iletişim kurmalarını önlemek için fabrikanın duvarlarını yükseltip tel ile çevirdiler. Bunca olumsuzluk karşısında kadın işçiler daha da güçlendi ve birbirine kenetlendi. Her kesimden insanın bu direnişe destek vermesi de, toplumun gözünde Flormar işçisinin çoktan kazandığının bir göstergesi” şeklinde konuştu.
Bizi Takip Edin