Engelliler Yerel Yönetimlerden Adil Hizmet Beklerken Katılım ve Söz Hakkına Hazırlanıyor
Gelecek yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimler partilere yapılan aday adayı başvuruları ve aday belirlemeleri ile devam ediyor. Seçimlerin aktörleri sadece yarışa girenler değil kamusal hizmet bekleyen seçmen ve sivil toplum kuruluşları. Türkiye Sakatlar Derneği Mersin Şubesi üyeleri ile seçim, yerel yönetimlerden beklentiler ve engellilerin yerel yönetime katılımını konuştuk.
TSD Mersin Şubesi yerel yönetimlerde söz hakkı almaya hazırlanırken, kendilerinin sadece oy deposu olarak görülmesine karşı. Empati kurulmasını, verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyorlar. Bir diğer yandan seçim sonrası için kaygılarını dile getiriyorlar: var olan haklarının ellerinden alınması.
Yerel seçimler yaklaşıyor, belediyeler engelli bireyler ve aileler için neden önemli?
Mürsel Çiftçi (TSD Mersin Şubesi Saymanı): İnsan Hakları diye bir hak var evrensel: Bunun altında kadın hakları, hayvan hakları, engelli hakları, engelli günleri gibi küçük ama bazılarına pozitif ayrımcılık sağlamış. Doğasında ise ayrımcılığı öteletmiş, ikiye ayırmış gibi düşünüyoruz biz. Kadın hakları diyor; yani kadın hakları derken engelli kadın hakları, sağlıklı kadın hakları diye ikiye ayrılmış oluyor. Biz temelinde kadın haklarını savunan değil insan haklarını savunan bir yapıdayız.
Yaşadığımız için söylemek istiyorum. Mersin’in en güzide otelinin zemin katında balo salonunda bir tuvalet var. Tuvaletin girişinde; ‘ bay tuvalet’ yazar, ‘bayan tuvalet’ yazar. Fakat ‘bay tuvaletin’ kapısında bir logo yapıştırmışlar: ‘engelli tuvaleti’. Kadın tarafında engelli logosu yok ama erkekler tarafında var. Engelli bir kadın erkekler tuvaletine girecek, içeride ihtiyacını giderip çıkacak. Sonra biz bu otele bu kenti yönetenler erişilebilir, güzel bir oteldir diye plaket vereceğiz. Yerelde bizi yönetenler buna dikkat etmiyor. Çünkü yerelde bizi yönetenler bizden bir kimseyi kendilerine temsilci olarak seçmemişler. Kendilerine; temsilci olarak, gözlemci olarak, danışman olarak bir engelli kimseyi yakın almamışlar. Belediye başkan adayı kendi gereken bütçelerini hazırlamışlardır. Kimden ve nasıl yararlanılacağını belirlemişlerdir. Ama iş görev taksimine geldiğinde hiç bir engelli arkadaşımızı yanına almamıştır. Engelli onlara göre ayak bağıdır, ötelenmedir, engelli onlara göre korkudur. Bir engelli kız çocuğu veya erkek çocuğunu sağlıklı bir çocuk gördüğünde tedirgin olabiliyor. Çünkü kendisi engelsiz.
“Biz En Küçücük Bir Ricamızı Dahi Belediye Başkanını Görmeden Yaptıramıyoruz”
Mersin özelinden konuşuyorum. Çukurova; adı üstünde ova pırıl pırıl, tertemiz olması lazım. Oysa sahaya beraber çıkıyoruz. Binlerce engelle karşılaşıyorsun, fiziki engelle. Bugün evrensel haklardan birisi eğitimdir. Türkiyemizin, Edirne’sinden Hakkari’sine, Sinop’undan Mersin’e kadar birçok okula ve resmi kurumlara engelli erişemiyor. TSD hem genel merkez bazında hem federasyon, konfederasyon bazında bunun savunuculuğunu yapıyor, detaylarını araştırıyor, nedenlerini araştırıyor. Ay’ı tekrardan, Amerika’yı tekrardan biz keşfetmeyeceğiz. Bunlar bilinen, görünen şeyler. Elimizden geldiği kadar hem genel merkez bazında hem yerel şube bazında hak temelli çalışıyoruz. TSD Mersin Şubesi özelinde bütün oluşumlarda yer almıştır. Kent Konseylerinde, Valilik İnsan Hakları Komisyonu’nda, Aile ve Sosyal Politikalar Erişilebilirlik Komisyonu’nda, kaymakamlıkların sosyal vakıflarında hepsinde yer almıştır. Çünkü bunu görev şiar edinmiştir. Amacımız, kurulurken illa ki hak temelli çalışmak.Ama bu hak temelli çalışmak sadece kanun ve yasayla değil halkın tamamına inebilmek, mülki amirlere ulaşabilmek, ifade edebilmek, şehrin, ‘Ben eminiyim’ diyen belediye başkanlarına ulaşabilmek… Bizde ataerkil bir yapı söz konusu Osmanlı’dan günümüze, İslam kültürü gereği. Osmanlı’dan günümüze padişahlık ve tek adamlık şiarı var. Siyasi partiye gidiyorsun, il başkanı ve genel başkan, bütün sorumluluk onda. Siyasi partilerin temsilcisi belediyeye gittiğinde belediye meclis üyesi veya belediye başkanı bir noktada tıkanıyor ve ‘ bunu başkan bilir’ diyor. Yani biz en küçük bir ricamızı dahi belediye başkanını görmeden yaptıramıyoruz. İki satır üst yazıyla müracaat ettiğimizde kanunlara, kaidelere uysun dediğimizde öteleme pozisyonu var bizim ülkemizde.
“Bize Seçilebilecek Sıralardan İnsani Koşullarda Yer Veriniz”
Aday adayları çalışmalarını başlattı, bazı adaylar partileri tarafından belirlendi. Yerel seçimlere yönelik engelli bireylerinde yer aldığı bir program ulaştı mı ya da inceleme şansınız oldu mu?
Çiftçi: Her siyasi partinin programında engellilere mahsus bir bölüm vardır. Kimisinde bu iki paragrafla, tek paragrafla geçer. Kimisinde bu konu birkaç sayfaya sığar. Ama pratiğe geldiğimizde seçimden önce ve sonra kaderi değiştirmiştir. Pratik uygulamayı bizim zorlamamızla sosyal hayata adapte oluyor. Aksi taktirde biz hep unutulan, ötelenen, BM’nin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde hatırlanan, 10- 16 Mayıs’ta Engelliler Haftası’nda hatırlanan bir zümre olarak kalıyoruz. Bunun için biz TSD özelinde söylüyorum bu örneği; bütün şubelerimizde mümkünse, siyasi parti ayırt etmeksizin, kim kime yakın ise, rahat çalışacaksa aday olmalarını öneriyoruz. Mersin özelinde ise dört arkadaşımız belediye meclis üyeliğine başvurusunu yaptı. İkisi CHP’den, bir tanesi HDP ve bir tanesi AKP’den. İki Mezitli, bir Yenişehir ve Akdeniz ilçesinden müracatlarımız var. Dilerim, çalışmamız o yönde koşullar uygun olur. Bizim de yapacağımız kulislerle, Türkiye’de siyaset parayla yapılıyor, üzgünüm. O para da bizde yok. Biz kulisleri ve lobiciliği kullanarak seçilebileceği bir yerden aday olması hususunda ikili ilişkilere gireceğiz.
Yerel yönetimlere yönelik engellilerin beklentileri nelerdir, nasıl bir yönetim olmalıdır?
Çiftçi: Buna iki bölümde cevap vereyim. Birincisi; yerel yönetime aday olan şahıslar bizden ne bekliyor? İkincisi biz o şahıslardan ne bekliyoruz? Yerel yönetimlere aday olan siyasi parti temsilcileri biz engellileri oy deposu olarak görüyor. Bize empati yaptıklarını iddia ediyorlar. Oysa bize sadece sempati duyuyorlar. Derneğimizi ziyarete geliyorlar. Derneğimizde o günkü koşullarda kaç arkadaşımız varsa onlara bir sesleniş yapıyorlar. Sosyal medyada paylaşmak üzere resimler çekiliyorlar bol bol. Ondan sonra siz sağ biz selamet oluyor.
Bizim onlardan beklentimiz ise evet biz oy deposuyuz. Mersin’de 110 bin engelli var. Çarpanlarıyla bu üç yüz bini bulacaktır. Yani seksen beş bin oyla bir milletvekili çıkıyor ise bizim bir milletvekili çok rahat çıkarttığımızı var sayarak konuşuyorum. Biz engelli topluluğu olarak aday adaylarına ve adaylara diyoruz ki; ‘Lütfen bize seçilebilecek sıralardan insani koşullarda yer veriniz’. Biz onlardan sadaka, biz onlardan dilencilik, beklenti içerisinde değiliz. Bizimle onların arasındaki tek fark biri koşuyor, bir koşamıyor. Biz bir bireyiz, seçebilen ve seçilebilen bireyiz.
Öznur Doğan (Üye): Kendilerini bizim gibi düşünmesi gerekiyor ilk başta. Empati kuramadıktan sonra neyi nasıl yapabilir ki.
Gülcihan Ekinci (TSD Mersin Şubesi Başkanı): Kişi engelli olduktan sonra engellinin hayatını anlar. Ona yardımcı olabilir. Kimisi yaşamadan da bilir ama birebir yaşamadan uygulamak zor. Kim olursa olsun dört dörtlük bir şey yapamayacak gibi geliyor bana.
“Var Olan Haklarını Elinden Almalarından Korkuyorsun”
Sizin aklınızda bir program var mı yapılabilecekler konusunda?
Ekinci: Daha erişilebilir daha görünebilir olmak için elimizden geleni yapacağız.
Doğan: Bize bazı imkanlar sağlıyorlar ama şu an bu verilen imkanların yüzde yetmişini geri aldılar diyebiliriz. Kendine özel bir şey yapamıyorsun. Neden yapamıyorsun? Korkuyorsun, var olan haklarını elinden almalarından korkuyorsun.
Ekinci: Yerelde şöyle bir şey var misal. Belediye meclis üyesi olduğumuz zaman. Evde sağlık hizmetleri de var. Bunu birebir kişilere vermiyorlar genelde gelire bağladıklarından kaynaklı. Ama ciddi anlamda ihtiyacı olan çok insan var. Bunu birebir, biz engelli olduğumuz için dikkat ederim. Bir sandalye bize verildiği zaman beş yıl kota koyuyorlar. Beş yıl boyunca bir ayakkabı giyilebilir mi sizce, sandalye kullanılabilsin. Gelir durumu uygun olanları ayrı tutarsınız ama ciddi anlamda ihtiyacı olanlara yardımcı olunması gerekir.
“Biz En Son Kanun Uygulayıcı Arasında Ezilen Oluyoruz”
Çiftçi: Mersin Büyükşehir Belediyesi Engelliler Daire Başkanlığı var. Bu başkanlığın bütçesi Mersin halkının verdiği vergilerle oluşuyor. 2019 yılında Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinde açıklanan bütçe 255 milyar ön görülüyor. Bu bütçe meclisin Kasım ayındaki toplantısında onaylandı ve geçti. Bu meclis 2019’u onayladığında, dört ay sonra bu meclisteki birçok arkadaşımız görev almayacaktı ama meclis bunu onayladı. Yeni gelen arkadaşlarımız bu parayı nerede nasıl kullanacağını, bizden birileri mecliste olursa, Engelliler Dairesi Başkanlığı altında alınan payı çoğaltmak süretiyle bize hizmet olarak dönderebilirler. Oysa orada engelli olmayıp da, bizim oyumuzla seçilmiş bir başkası: ‘Ben empati yapıyorum, engellilerin de ihtiyacı var kardeşim.’ dediğinde, buradaki engelli sandalyenin aküsünün bin TL olduğunu bilmeyen, akünün; engelli kardeşlerimizin, insanlarımızın yaşamı olduğunu bilmeyen bir insan, bizimle sadece sempati yapmış olur.
Engelliler meclisindeki çalışmalarda da bu gündeme geliyor. Mecliste yer almak ayrı bir şey, mecliste hak aramak çok ayrı bir şey olacaktır. İstiyorum ki tüm siyasi partilerin bütün engel gruplarından birer ikişer arkadaşın kendi bünyelerinde adaptasyon halinde, erişilebilirliğinin sağlanmış bir şekilde hizmet vermesi. Bugün bunun adı belediye meclis üyeliği olabilir, il genel meclis üyeliği olabilir, il, ilçe yöneticisi olabilir ama engellinin orada söz hakkı sahibi olabilmesi için direkt bire bir dokunması lazım. Birçok fiziki koşulundan ötürü engelliler siyasi partilere gidemiyor. Engelliler tedirgin olmuş, engelliler korkar olmuş. Soru yerel ölçekteydi ama evdeki bakım ücretinden korkuyor. Çünkü 2028 sayılı bir yardımlaşma kanunu var. Bakım ve muhtaçlaları içeren bir kanun, orada o bakım ücretini kaybetme korkusunu yaşıyor topluluk. Evde bakım ücreti alan engelli belediye meclis üyesi olduğunda, yüzde doksan dokuz o bakım ücreti kesilecektir. Neden, çünkü onun iyileştiği kanısı ağır basacak, mecliste görünür olacak, hak arayacak. Onun tedirginliğini taşıyacaklardır bu sefer. Kanunlar yerelden yerele uygulayıcı ile kanun koyucu arasında farklılık gösteriyor. Biz en son kanun uygulayıcı arasında ezilen oluyoruz. Kanun koyucu kanunu koymuş. Demiş ki; ‘Engelli ihtiyaç sahibidir. Devlet, sosyal devlettir. Gereği yapılacaktır’. Uygulayıcı ise diyor ki: ‘Senin evine giren rakam şu kadar olduğu için sana bunu veremem’. Özetle engellilerin tedirgin olduğu konuların başında korku da var, erişememek de eğitim de var.
Ekinci : Ekonomisi düşük olan bir insan zaten istese de okuyamaz. Koşullara erişebilirlik için yine ekonomik gücüyle oluşturabiliyor en azından. Ekonomik gücü olduktan sonra erişilebilirlik sorunu da olmaz. Mesleki yönden de bir sıkıntısı olmaz. Birçok yerde belediye meclis üyeleri var engelli olarak. Onlar bile kendilerini engelli olarak görmedikleri için engelliye yardımcı olmuyor ne yazık ki. Sandalye en ucuzu bin lira. Orada olduğumuz zaman en azından aynı sorunları kendimizde yaşadığımız için birebir yaşayan arkadaşlarımızı da bileceğiz. Ona göre hizmet sunulabilecek.
Çiftçi: Mersin Büyükşehir Belediyesi Engelliler Daire Başkanlığı Türkiye’de ilk kez kurulan daire başkanlığıdır. Meclis bunun bütçede onaylarken bir buçuk milyar olarak onayladılar. Bunun yüzde on dördünü kullanmış, yüzde seksen altısını yıl sonunda tekrar devrretmiş. Ondan sonra demek ki sizin paraya ihtiyacınız yok diyerek 2015 sonrasında bize para vermediler, Engelliler Daire Başkanlığı’nın şu anda bütçesi yok.
Doğan: Sorarsanız mesela belediyeden veya daire başkanlığından akülü araba talep ettiğimiz zaman ‘yok’ diyor. Çünkü ben sana vermişim diyor. Ama bir sene önce veya iki sene önce vermiş oluyorsun. Bu bozuluyor, aşınıyor. Yeni akülü araçlara , farklı protezlere harcanmış olsaydı daha iyi olabilirdi. Biz el açıp bir şey beklemiyoruz. Bizim istediğimiz hazır bir şeylere konmak ya da hazır bir şeyler gelsin değil. Emeğimizle bir şeylere çabalayalım, emeğimizle kazanalım. Kendimi bir işe yarıyor hissetmek beni mutlu eder. Niye ailemden bir şey isteyeyim, başkasına el açayım.
Ekinci: Dernek olarak mümkün olduğunca biz açık konuşmayı tercih ediyoruz. Kısıtlamaya gelmeden özgürlüğümüzün. TSD 1960 yılında kuruldu, kamuoyu yararına bir dernek. Hep hak temelli olduğu için şundan çekindik, şundan korktuk değil de içimizden geldiği gibi konuşmayı tercih ediyoruz. Bugün belediye meclis üyeliği için başvurumu yaptım. Kabul edildiği taktirde tabii fırsatta verirlerse birçok şeyin olacağına inanıyorum. Bir de bu var çünkü seçildiniz, göreve geldiniz ama söz hakkı verilmedikten sonra sadece biblo niyetine oradaysanız bir anlamı olmuyor.
Doğan: Gerçekten seçimlerde bizi biblo olarak kullanıyorlar. Şöyle bir şey var: partiler geliyorlar buraya, biz de arkadaşların ricasıyla geliyoruz. Burada belli vaatlerde bulunuyorlar. Sadece burada görüyorsunuz onları. Kazandıkları taktirde onlardan birini görmek mümkün değil. Yanlarına gitsen de seni tanımaları mümkün değil.
Peki vaatlerin gerçekleştiğini görebiliyor musunuz?
Doğan: Sadece vaat var. Biz kazanınca şöyle yapacağız, sizin sorunlarınız bizim baş tacımızdır gibi. Gel gelelim kazandıkları taktirde hiçbirini göremiyorsun. En azından gelip teşekkür etmeleri bile mutlu ediyor. Ama o bile yok.
Özellikle engelliler ve dezavantajlı gruplar için bekleyen, yardım edilen, yardım görmesi gereken bireyler olarak görülüyor. Bunun bir de yerel yönetimlere katılım, söz sahibi olma meselesi var.
Doğan: Dernek olarak bizim arkadaşlarımız çok aktif bu konuda. Tüm etkinlikler ve toplantılarda iştirak ediyorlar. Gidiyoruz, sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama pek bir yararı olmuyor.sadece orada var oluyorsun.
Ekinci: Aday adayları ve adayların şöyle bir sorunları var. Engelli maddeleri koyuyorlar, çalışmaları var. Ama şöyle bir gerçek var. İnsan odaklı çalışma hangisi yapıyor bir? İkincisi engelli derneklerini ziyarete geldiklerinde veya dışarıda bir engelliyi gördüklerinde ne kadar sevecen bir tokalaşma yapıyorlar? Bu çok önemli. Buradan yola çıkarsak ne kadar samimi olduklarını göreceğiz. Bizimle tokalaştıkları zaman bile, insan birinin elini tuttuğunda sıkar. Onlar uzaktan ya iki ya üç parmağını tutabiliyor. Burada nasıl bir samimiyet arayabilirsiniz ki. Dilediği kadar çalışmaları, hizmetleri olsun oradan bile bir soğukluk hissedebilirsiniz.
Doğan: Tabiri caizse en iyi kelime bu olabilir: Biz onlara yürekten erişemiyoruz veya onlar bize yürekten erişemiyorlar.
“Seçimi Kazanıp, Koltuğa Oturduktan Sonra Sanki Farklı Biriymiş Davranıyorlar”
Ekinci: Çünkü engellilerin sorunları gerçekten çok. Aday oldukları süreçten itibaren çok iyi bir oy potansiyeli var bizlerde. Biliyorlar ama mümkün olduğunca da uzak duruyorlar. Bizlere hizmet yerinde olmuyor. Seçimi kazanıp, koltuğa oturduktan sonra sanki farklı biriymiş davranıyorlar. Randevu alıp yanına dahi gidemiyorsunuz STK olarak. Engellilerin sorunları tabii ki çok eğitiminden, sağlığa her yerde var. Belediye başkanı olunca diyeceksiniz ki her şeye de koşturmayabilir. Aslında koşturması gerekiyor. Yoksul bir teyzeye sorsan; ‘Belediye başkanı bana ne yaptı ki. Maddi veya manevi hiçbir destek sunmadı’ der. Gördükleri zaman ilk söyledikleri, ekonomik durumu düşük olanlar için söylüyorum: ‘Siz bize ne yapacaksınız, desteğiniz ne olacak’ der. Ekonomisi uygun olan biri kim seçilmiş, seçilmemiş fark etmiyor. Gider oyunu kullanır ya da hiç kullanmaz. Ticari yönden hangisine daha yakınsa gider oyunu ona verir.
Bugün belediye meclisine adaylığımızı koyduk, kazandık, oturduk dediğimizde. Bir sandalye beş yıl kullanılabilir mi sizce? Ben her zaman bunu kullanıyorum. Bu bizim ayağımız ayakkabımız bile değil. Bir ayakkabı beş yıl giyilebiliyor mu ki sandalye kullanılsın?
Yerel seçimlerde engelliler oy kullanabilecek mi? Oy kullanma noktalarına ulaşım, binanın fiziki donanımı noktasında?
Ekinci: Yüksek seçim kuruluna başvuru yapıldıktan sonra raporlarla birlikte sınıflar genelde giriş yerlerinde veya rampalı okullarda tercih ediliyor. Veya sandık görevlileri sandıkla beraber aşağıya iniyor. Ya da engelli apar topar yukarıya çıkarılıyor. Eşit Haklar Derneği ile beraber bir dönem izleme yaptık. Çoğu yerde erişemiyorlar. Zaten engelli okula gidemiyor ki eğitim yerlerinde oy kullanabilsin. Oy kullanma konusunda şu an denilse uçakla götürün deseler götürürler.
“Bizi Gerçekten Çok Terlettiniz’ Cümlesiyle Karşılaşabiliyoruz”
Son olarak belirtmek istediğiniz bir şeyler var mı?
Ekinci: Yerel yönetimler bizi duyacaksa, yanımıza da gelip duyuyorlar ama, bir kulaktan girip ötekinden çıkıyor genelde. Ama yine de kar suyu kaçıralım olsun. Kendilerini engelli gibi hissedip de her şey uygulasınlar, lütfen. Bir ortopedik engelliye yardımcı olacakları zaman bir sandalyeye otursunlar, ne yapabileceğini düşünsünler. Sandalyede yolun karşı tarafına geçecek aküleri zayıfladığı için yolun ortasında şarjlarının bittiğini düşünsünler. Birebir empati kurmalarını isterim başkan ve adaylarının. Dokunarak empati kursunlar. Sadece biz sizinleyiz, sizin haklarınızı savunuyoruz, size hayatı kolaylaştıracağız diye bir cümle olmaması gerekir. Toplu taşımalarda, belediye binalarında, kamu dairelerinde mümkün olduğunca erişilebilir olmasını çok istiyoruz.
Aday adayları ve adaylar engelli bireylerle bir araya geldiklerinde çok yakın, sıcak davranıyorlar. Sanki kırk yıllık arkadaşmış gibi. Ama dışarıda veya bir etkinlikte inanın ki sizi görmezden geliyor. Biz gidip de ‘ Merhaba’ demesek kesinlikle kendileri gelip demezler. Çok gülünç aslında; ‘A görmedim sizi’. Görmeyecek kadar küçük değiliz.
Bizi ziyaret ettiklerinde şevkleri dolu dolu geliyorlar. Dobra dobra her şeyi konuştuğumuz ve şakşakçı olmadığımız için çıkışta; ‘Bizi gerçekten çok terlettiniz’ cümlesiyle de karşılaşabiliyoruz. Doğrusu da bu. Ne yazık ki çok sevecen değiller. Kendilerini doldurarak, donanımlı gelirlerse engelliye, yaşlıya, çocuklara, hayvanlara nasıl davranacağını bilmeleri gerekir.
Şimdiki sistemde evde sağlık hizmetleri var. Engelliye sağlık hizmeti gidiyor ama engellinin ekonomik durumu uygunsa gitmiyor. Engellinin evindeki babasından, kardeşlerinin gelirinden ona ne? Onu bile kısıtlıyorlar gelir durumundan kaynaklı. Engelli birinin yerine koyarak düşünseler bu onların hakkı. Ekonomik özgürlükleri yok. Gelir düzeyi yüksek ama evdekiler engelliyle ilgilenmiyorsa o sistem verilmesi gerekir.
Doğan: Ben bu kadar iyi niyetli değilim. Geldiğim zaman biliyorum ki onların, o an için kendi çıkarları için yanımızda olduğunu biliyorum. Gözümüzün içine baka baka o kadar rahat yalan söylüyorlar.
Bizi Takip Edin