Kadınlar Birlikte Güçlü: Birbirimizi Hatırlamak ve Birlikte güçlenmek İçin Bir Alan
“Kadınlar Birlikte Güçlü” sloganı artık kulağımıza çok tanıdık gelen, gündelik hayatın içerisinde sıkça denk geldiğimiz bir slogan oldu. Kadınların birçok sorununun özel alana hapsolduğunu ve çoğu kadının “bunları bir tek ben mi yaşıyorum?” duygusuyla başa çıkmak zorunda kaldığını düşününce, bu sloganın hepimize çok iyi geleceğini düşünüyorum duyduğum ilk günden beri. Tek başımıza değiliz, hepimiz kadınlığın ortak coğrafyasında yaşıyoruz ve evet, birlikte güçlüyüz. Kadınlar Birlikte Güçlü sloganıyla çağrısı yapılan İstanbul İller Buluşmasına gittiğimde bu çok tanıdık sloganın hikâyesini çok da bilmediğimi fark ettim ve hem kendim, hem sizler için bu toplantıda onlarca ilden gelmiş, 200’den fazla kadının nasıl bir araya geldiğini Feride Eralp’le konuştuk.
Feride, Kadınlar Birlikte Güçlü çok tanıdık ama hepimizin daha çok tanımaya da ihtiyacı var galiba, bu buluşma halinin hikâyesini biraz anlatabilir misin?
2014’ten itibaren Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem grubu diye bir grubumuz vardı. Bu grubun içerisinde sol örgütlerden kadın grupları, sendikalardan, partilerden kadınlar ve bağımsız/örgütlü feministler bir araya geliyordu. O dönem İstanbul Feminist Kolektif hala vardı ve o da bu grubun içerisindeydi. Özelikle “meclis toplansın, kadın cinayetlerine karşı acil önlem alınsın” dediğimiz bir kampanya ile bir araya gelmiştik. Ankara, Adana, Bursa, İzmir kadın platformları gibi kadınların bir araya geldiği bir platformumuz olmadığı için bu kampanya grubu sonrasında bir iletişim platformu olarak devam etti, İstanbul’da bir kadın platformunun eksikliğine karşılık geldi.
Bu iletişim ağının devamı nasıl ilerledi?
Bugüne kadar kampanya bazlı ilerledik. Güncel gelişmeler üzerine çağrı yaparak bir araya gelip eylem örgütlediğimiz bir biçimde ilerledi. Bu süreçte kalıcı ilişkiler kurulmaya başlandı. Sonrasında, 2017’de, “Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu” sürecinde, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem grubu olarak bir araya geldik ve kadınlar olarak bu konuya dair sözümüz ne olabilir üzerine konuştuk. Bir kampanya düşündük ve bir çağrı yaptık ve 27 Ocak 2017’de Cezayir toplantı salonunda bir toplantı düzenledik, epey kalabalık bir toplantı oldu. Sonrasında, 6 Şubat’ta Feminist Mekân’da bir toplantı daha oldu. “Kadınlar Birlikte Güçlü” ismi bu toplantıda şekillendi.
Bu toplantılarda üçayaklı bir kampanya yürütme kararı alındı. Takvim günleri kadın hareketinin düzenli bir araya gelişlerinde önemli bir rol oynuyor. Bu yüzden başlangıç olarak herkesin aşina olduğu bir tarih olan 14 Şubat’ı belirledik. Sonrasında 25 Şubat’ta birçok ilden kadının dâhil olacağı bir buluşma daha yapıp 8 Mart’ı güçlendirecek bir süreç düşündük. 8 Mart için de o sene gündemde olan Uluslararası Kadın Grevi’ne ses vermeyi planladık. 20’den fazla ilde ortak bir metin okundu ve bundan bir video üretildi.
Bu esnada hem referanduma dair kadınların sözünü söylemek istiyor hem de kadın politikasını referanduma sıkıştırmaktan çekiniyorduk. Yani referanduma ses veren ama oraya sıkışmayan bir kampanya hayal ettik. Bu yüzden mesela 14 Şubat’ın sözü “Eşitsiz Aşka Hayır” olmuştu, içinde hayır da geçiyordu ama tek derdi o değildi. Kampanya sözü “Tek Başına Olmaz, Hayır, 8 Mart’a Doğru Kadınlar Birlikte Güçlü” olmuştu. Hem 8 Mart’ı, hem tek başına olmamayı hem de hayır sözünü vurgulamak istedik. Bu süreçte insanlar bütün bu kampanyalardan “Kadınlar Birlikte Güçlü” diye bahseder hale geldi, 8 Mart’a doğru kısmı gölgelenmiş oldu, geriye kadınlar birlikte güçlü kaldı. Bir yandan da 8 Mart’ı güçlendiren bir yanı oldu kampanyanın.
8 Mart sonrasında Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde birçok ilden gelen yaklaşık 200 kadınla bir mini buluşma yaptık ve kampanyayı sonlandırdık.
Bu kampanya sonrasında başta bahsettiğin iletişim ağı nasıl devam etti?
Kampanya bittikten sonra bu vesileyle oluşmuş iletişim ağlarını kullanmaya devam edelim dedik. Yani kampanya bitti ama orada ortaya çıkan “Kadınlar Birlikte Güçlü” ortadan kalkmadı. Bu süreçte Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem ağından farklı olarak, daha önce o iletişim ağında olmayan kadın grupları da dâhil oldu. Önceki senelerde ortak işler yapmamış olan kadın grupları bir araya gelmiş oldu ve bu ağ İstanbul’daki kadın örgütlerinin iletişim zeminlerinden biri haline gelmiş oldu. Bu noktada sadece İstanbul özeli için konuşuyorum, Türkiye genelinde kadınların bir araya geldiği farklı farklı platformlar var.
Bu süreçten sonra bir iletişim ağı olarak Kadınlar Birlikte Güçlü nasıl işledi?
Müftülük yasasına karşı eylemler, çocuk istismarına karşı söz üretmek gibi çağrılar Kadınlar Birlikte Güçlü iletişim ağı üzerinden yapılmaya başlandı. Bir şekilde beraber ses çıkaracağımız gündemlerde bu iletişim ağı bir araya gelme aracı olarak kullanıldı ama bir platform olmadığımız için ortak imza verilecek metinlerde imzası olan bir oluşum değildi, bu metinlerde herkes kendi kurumsal ismiyle imza vermeye devam etti.
Örneğin son iki senedir 25 Kasım çağrılarını ilk olarak Kadınlar Birlikte Güçlü mail grubundan yapıyoruz ve 25 Kasım Kadın Platformunu bu iletişim ağı üzerinden kuruyoruz İstanbul’da. Kadınlar Birlikte Güçlü’nün mail adresi ve sosyal medya araçları bir araç haline geldi, amaçtan ziyade. Bu bir platform diyemem, ortak hareket etmemizi sağlayan bir araç.
Son toplantının motivasyonu neydi? Bu iletişim ağı süreci nasıl bir araya gelme toplantısına vardı?
24 Haziran seçimi sonrasında herkes umutsuz hissediyordu. Kadınlar Birlikte Güçlü ağı İstanbul’da bir araya geldi. Önümüzde başka bir rejim, başka bir sistem şekilleniyor, biz bunun karşısında hayatlarımıza sahip çıkmak için gereken gücü nasıl bulabiliriz diye düşündük. Kendi yerellerimizde de, genelde de dağınık olduğumuz bu dönemde bir Türkiye buluşması, iller arası buluşma yapmanın vaktidir diye düşündük. Bu dağınıklık içerisinden bir enerji bulmak hepimize iyi gelebilir dedik.
8 Eylül ve 22 Eylül’de, Feminist Mekân’da kalabalık toplantılar yaptık ve bu buluşmayısını konuştuk. Ortak bir kaygı vardı: Kadınların kazanılmış haklarının bu kadar bilincinde olduğu ve bunlara sahip çıktığı bir dönemde, iktidar kadın hareketini doğrudan karşısına almamaya dikkat ediyor. Doğrudan karşısına aldığında neler olduğunu tecavüzü meşrulaştırma yasa tasarısında hep beraber gördük. Ortaya çıkan tepki çok kuvvetliydi ve “buna belli tipte kadınlar karşı çıkıyor” söylemine indirgeyemeyecekleri kadar karma bir tepkiydi. Daha da önemlisi bu ortak söz birbirine temas etmeden dahi gelişiyor. Bu yüzden haklarımızı elimizden almıyormuş gibi görünen biçimlerle süreci yürütmeye başladılar. Mesela “kamu kreşlerini kapatıyoruz” diye bir açıklama yapmak yerine, Sayıştay belediye kreşlerini denetliyor ve bu kreşler için kaynak tahsis edilmemesi gerektiğini açıklıyor. Maliye Bakanlığı bundan sonra kaynak tahsis edilmeyecek diye bir tebliğ yayınlıyor. Bunlar gözden kaçan şeyler ama bir bakıyorsun 2008’den bu yana 400’den fazla kamu kreşi kapanmış, 2016’da 56’ya inmiş sayı. Bu esnada müftülük kreşleri artmış ve kadınlara buna mecbur bırakılmış. Bunları göstere göstere yapmıyorlar artık, daha dolaylı yollarlarla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren bir politika güdüyorlar. Kadınların ortak bir ses çıkarmasına fırsat ve zemin sunmayacak biçimlerde politika yapılıyor. Buna ek olarak da kadın hareketini ikame etmeye çalışıyorlar. Kadınlar kadın hareketine güveniyor, kadın hareketinin çok genel bir meşruiyeti var bu yüzden hareketin altının oyulması lazım. Dolayısıyla kendine yakın kadın örgütlenmelerine fonlar akıtırken diğerlerini tutuklama, kapatma, yasa tasarılarının görüşüldüğü toplantılara almama gibi çeşitli yollarla devre dışı bırakmaya çalışıyor. Bu yüzden yaptığımız toplantılardaki ortak kaygılardan en önemlisi de kadın hareketinin muğlaklaştırılmasının tehlikesi ve buna sahip çıkmamız gerektiği oldu.
Kadın hareketinin ne olduğunu elbette kimse tek başına belirleyemez, ama bazı ortaklıklarımızı konuşmak lazım dedik. Bunun için de birbirimizle temaslarımızı arttırmak gerekiyor. Aynı şeyleri söylemek zorunda değiliz ama farklı farklı illerden kadınların birbirileriyle iletişimi olması önemli. Eskiden birbirimizden daha haberdardık, ortak eylemleri daha sık yapardık, kadınlar birbirini daha çok tanıyordu. Dolayısıyla belki buna hizmet eder diyerek iller arası bir kadın buluşması çağrısı yapmaya karar verdik.
Bu bir araya gelme İstanbul’la mı kısıtlı?
Biz İstanbul’da, kendi yerelimizde bir çağrı yapalım dedik ama diğer iller de kendi aralarında konuşuyorlar, Adana’da, Mersin’de, Kocaeli’nde, Samsun’da il buluşmaları yapıyorlar. Herkes kendi bulunduğu yerde konuşuyor aslında, iller arası bir buluşmada ortak temas alanlarımız neler olabilir üzerine konuşmak istedik. İller arası büyük bir buluşmada bir araya gelip önerilerimizi konuşalım ve en azından şöyle bir soruyla ayrılalım istedik: Biz çok farklı kadınlarız, farklı platformlarımız var, hepimizin farklı tarihleri var ama bunların birbirine değdiği, birbiriyle ilişkilendiği bir zemin var edebilir miyiz?
Bu özellikle gerektiğinde bir araya gelebilmek açısından önemli, değil mi?
Evet, ortak imzalı metinler çıkıyor, bu olumlu bir şey ama başka ortak eylemlilikler mümkün olabilir, bunu önümüze koyabiliriz. Şimdiye kadar eş zamanlı eylemler yapıldı ama daha çok İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerler üzerinden olmayan bir iletişim ağı mümkün mü diye düşündük. Örgütlerin Türkiye’yi kapsayan iletişim ağları var ama bunlar yine kendi içlerinde, bunları aşan ortak temas zemini nasıl olabilir?
Yani bir örgütlenme değil de bir temas alanından bahsediyorsun?
Biz böyle bir ağımız olsun, gerektiğinde buradan harekete geçebilelim diye düşündük ve böyle bir şeye gerçekten ihtiyacımız var mı sorusunu bir araya gelerek cevaplamayı istedik. İlk toplantı bu motivasyonla yapıldı ve şimdi Ocak’ta daha geniş kapsamlı bir iller arası buluşması önerdik. Biz kendi yerelimizde konuşup iletişim ağına bu öneriyi gönderiyoruz, başka yereller de kendi önerilerini iletiyor. Eğer yapılacak toplantıda “evet bizim iletişim halinde olmaya ihtiyacımız var” duygusu çıkarsa ve önümüze bizi canlandırabilecek bir somut öneri koyabilirsek iyi bir başlangıç olacak. Çünkü bu aralar kadın hareketinde çok duyduğumuz bir söylem var: “biz eskiden…” Biz aslında şimdi de çok güçlüyüz ama bunu hatırlamaya ihtiyacımız var. Kadınlar Birlikte Güçlü bir platform adı değil, yeni bir şey kurma arzusu değil; bir hatırlatıcı, zaten var olanlar arası bir ilişki. Yeni buluşmada değişebilir, adı olmayabilir, bunun önemi yok. Önemli olan birlikteliğin kendisi.
Sığınaklar Kurultayı mesela geniş bir yapı ama çok belirli bir çerçevesi var, İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu var, TCK değişikliği için bir araya gelen Şiddete Son Platormu platformu var. Fakat Kadınlar Birlikte Güçlü’ye dahil olan kadınların bir kısmı bu mevcut ağlara entegre değiller. Sözlerini sahipleniyorlar ama tam içinde değiller. Bunlara ek olarak daha geniş kapsamlı bir zemin yok. Bu herkes bir araya gelsin iddiası değil; herkes birbirinden daha haberdar olsun derdi. Kadın hareketinde yıllar içersinde bir sürü ilişkiler kuruluyor, bunun aktarımı için yollar bulmak gibi bir sorumluluğumuz da var diye hissediyorum. Birçok kadın grubu var ama onların arasında bir iletişim, sürekli ve sürdürülebilir bir bağın oluşması ve bunun aktarılması bana önemli geliyor. Çünkü birçok mail gruplarımız oldu ama zaman içerisinde bunlar işlevsizleşti.
Peki, bu iletişim ağı neden farklı bir umut vaat ediyor?
İşte yeni buluşmada hepimiz bu soru üzerine düşünüp birbirimize önerilerimizi sunmalıyız. Nasıl olur da bu iletişim canlı kalabilir, kadınların teması sürdürülebilir üzerine hepimizin düşünmesi lazım. Ben senelik buluşmalar düzenlenmenin ve yüz yüze gelmenin gücünü kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Farklı illerden kadınların birbirine gidip geldiği durumları artırmak da bir yol.
İstanbul’un genelde merkez olması eleştiriliyor yer yer, buna ne diyorsun?
Bence sadece İstanbul kadın hareketiyle ilgili değil bu durum. İstanbul’un kendisinin kalabalık olmasıyla, kendi içinde çok büyük olması da buna neden oluyor. Birçok konu İstanbul üzerinden konuşuluyor aslında. 8 Mart’ta İstanbul’un Taksim eyleminin fotoğrafı Türkiye’yi temsil eden bir fotoğraf haline gelir mesela. Merkez olmak gibi bir isteğimiz yok, ama yine de sık sık hem kendimize bunu hatırlatmamız, hem de beraber yol aldığımız kadınlara bunu hissettirmemiz lazım. Bu aramızdaki güvenle çözülebilecek bir şey. İstanbul kadın hareketinin birtakım farkları var, bu yüzden ortaya çıkabiliyor bu endişe. Bir kere daha sık bir araya geliyoruz, daha hızlı tepki veriyoruz. Bu da İstanbul’un hızıyla, temposuyla ilgili olabilir diye düşünüyorum. Burada hayat her konuda çok hızlı akıyor, bizim için acele “bir saat içerisinde” demek oluyor. Burada 2 saat içerisinde e-mailine cevap vermezsen sorun oluyor, bu kadar hızlı akması aslında hayatı insana dar eden bir şey. Ama bir yandan da çok hızlı tepki vermeyi getiriyor ve bu da bizi çağrı yapan konumuna itebiliyor. Bu alışkanlıkları hep sorgulamamız gerekiyor. Hepimizin, durduğumuz yerden, kendimiz ile diğer dinamikler arasındaki ortak alanı arttırmak için inisiyatif almamız gerekir. Bunun olabilmesi için de daha sıkı bir iletişim ağı lazım. Hani uçakla bile bir yere giderken İstanbul’dan aktarma yapılır ya, bazen öyle bir durum oluyor. Bunun değişmesi için iller arası buluşmada bir araya gelmeyi, beraber hareket etmek için farklı yollar bulmayı öneriyoruz tam da. Bu ilişkileri nasıl kurduğumuzu yeniden düşünmemiz ve dönüştürmemiz lazım, bu yüzden de daha sık bir araya gelmemiz lazım.
Nasıl bir ilişki kurma biçimi olabilir Kadınlar Birlikte Güçlü derken düşüneceğimiz?
Mesela İspanya’da kadın grevi örgütleniyor, değil mi? Nasıl örgütleniyor? Bölgesel koordinasyonlar kuruyorlar, her bölgenin kendi koordinasyonu var, o koordinasyonun içinde o bölgedeki örgütler, bağımsız kişiler var. Genel bir koordinasyon var ama esas olan o bölgesel koordinasyon, genel olan da bölgelerdeki kişilerden oluşuyor. Genel koordinasyon bir iletişim alanı aslında bölgeler arasında, ama temel olarak bölgeler çalışmayı yapıyor, bölgeler hareketli. Merkezden değil, tabandan kuruluyor ağlar. Dolayısıyla bizim bu bir araya gelişimiz de İstanbul’la sınırlı kalırsa güçlenemeyiz. Ancak yerellerdeki örgütlülükler, bölgesel örgütlülükler, ilişkiler, o ilişkilerin daha derinlikli olması, daha genişlemesi sonucunda hakikaten bir şeyleri değiştirecek gücü bulabiliriz. Bu belli ölçülerde var zaten, ama bunu büyütmek derdimiz.
Feride Eralp’in aktardıkları bir çatı, bir platform önerisindense kadın hareketinin çeşitliliğini, yerelde güçlenmeyi ve bu özgünlüklerin ortak dertlerle bir araya gelebilmesine vesile olacak bir ağı tarifliyor. Bu ağ mail grubu ve sosyal medya üzerinden genişliyor ve ülkenin her yerinden kadınlara birlikte güçlü olduğumuzu, hepimizin birbirinin sesine ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor. Adana, Mersin, Kocaeli, ve Antakya illerinden kadınların 25 Kasım’a yönelik çağrıları sosyal medyadan duyuruldu, İstanbul 25 Kasım Platformu’nun duyuru videosu da yayınlandı. Bu alanın hepimizin birbirimizden haberdar olmasını sağlamasını ve birlikte daha güçlü olmamızı umuyorum.
Kadınlar Birlikte Güçlü İletişim:
https://www.facebook.com/KadinlarBirlikteGuclu/
Bizi Takip Edin