Meydan Söyleşileri: “Sahada Bulunan Aktörler Güçlendirilmeli”
Sivil toplum kuruluşlarıyla yeni bir diyalog ve müzakere modelini hayata geçirmek üzere konuşmak için Yaşama Dair Vakıf ve Sivil Sayfalar’ın düzenleyeceği Meydan Buluşmaları'nın ikincisi, 13 Kasım’da mülteciler ve bir arada yaşamı konuşmak için Ankara’da yapılacak.
Göç ve mültecilik alanında hem kamuda hem de sivil toplumda çalışan, Meydan Buluşması’nın katılımcılarından insan hakları aktivisti Ayşe Özlem Ekşi ile gündem önerilerini konuştuk. Ekşi, “Saha tecrübesinin artırılması, bu doğrultuda kamu kurumları ile işbirliğinin daha fazla geliştirilmesi gerektiğini” söylüyor.
Türkiye’nin meseleleri üzerine konuşmak ve müzakere etmek için STK Temsilcileri, konu hakkında çalışan akademisyenler ve aktivistlerin bir araya geldiği Meydan Buluşmaları serisinin ikinci etkinliğinde “Mülteci Meselesi Kimin Meselesi?” sorusuna yanıt aranıyor.
Katılımcı kuruluşların birbiriyle tanışmalarına da destek olan bu buluşma serisi, bir arada yaşam tahayyüllerini konuşmak için bir alan açıyor. Meydan Buluşması’nın katılımcılarından insan hakları aktivisti Ayşe Özlem Ekşi ile buluşmadan hemen önce, gündemlerini konuştuk.
Yerel yönetimler ve göç alanında çalışıyorsunuz. Göçmenlere hizmet veren merkezler kuruyorsunuz. Bu alanda çalışmak nasıl bir tecrübe idi, biraz bahsedebilir misiniz?
Yerel yönetimlerin göç yönetiminde, bilhassa uyum-entegrasyon politikalarının geliştirilmesinde oldukça önemli bir rolü olduğu Dünya’daki tecrübeye bakılarak biliniyor, kabul ediliyor bir süredir; Türkiye’nin henüz çok yeni ve kısa tecrübesi de bunu doğrular nitelikteydi. Saha tecrübesi ve hakimiyeti, yerel toplum ve sığınmacı toplumla sürekli temas halinde olması, uyum-entegrasyon çalışmalarındaki etkinlik potansiyeli ile göç yönetimi açısından kilit bir noktada bulunuyor yerel yönetimler. Bu potansiyeli fark ederek, yerel yönetimlerin göç yönetimindeki rolünü belirlemek ve daha etkin kılmak amacıyla, yerel yönetimler bünyesinde yürütülen çalışmalara iyi bir örnek olması için oluşturduk bu merkezleri. Bu merkezlerde uzman personel tarafından sunulan danışma, bilgilendirme ve yönlendirme hizmetleri kapsamında, sığınmacıların başvuru ve talepleri değerlendirilerek ihtiyaç analizi yapılıyor. Bu analiz sonuçlarıyla, kamu kurum ve kuruluşları ve ilgili STK’larla işbirliği ve koordinasyon halinde sığınmacıların ihtiyaçlarının daha hızlı ve etkin bir şekilde giderilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Sığınmacıların, kamu kurum ve kuruluşlarının ve STK’ların hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak ve hizmet sunumunu daha etkin ve verimli kılmak temel amaç bu hizmet sunumunda. Bu doğrultuda danışma-yönlendirme hizmetleri yanı sıra bilgilendirme, farkındalık artırmaya yönelik kurs, eğitim, tanıtım vb etkinlikler de organize ediliyor bu merkezlerde.
İşbirliklerine açık bir yapılanma olduğunu söyleyebilir misiniz yerel yönetimler bünyesinde kurulan bu merkezlerde?
Elbette söyleyebiliriz. Merkezlerin temel mantığı yereldeki kamu kurum ve kuruluşları, STK’lar ve sığınmacı toplumun kendi içinden doğal temsilcilerle işbirliği halinde hizmetleri yürütmek. bunun için oluşturulan koordinasyon kurulunun aldığı kararlar doğrultusunda hizmetler planlanıyor ve sunuluyor. Bu konudaki tecrübe de bunun çok etkin ve verimli sonuçlar doğurduğunu gösterdi.
Sivil Toplumun “bir arada yaşam” konusunda verdiği sınavı nasıl buluyorsunuz?
Oldukça yoğun bir ilgi olduğu kesin bu alana sivil toplum tarafından, çok başarılı çalışmalar yürütüldü bu süreçte. Ancak bir arada yaşam adına karşılıklı uyum-entegrasyon süreçlerinde etkinliklerinin artırılması için altyapılarının güçlendirilmesi, saha tecrübesinin artırılması, bu doğrultuda kamu kurumları ile işbirliğinin daha fazla geliştirilmesi gerektiği de muhakkak.
Sizce STK’lar devlet politikalarını yönlendirmede yeterli etkiye ve etkinliğe sahip mi?
Son on küsur yıldır STK’ların kamu politikalarına katılımlarının nispeten arttığını, daha etkinleştiklerini gördük. Daha geniş yelpazede katılımın sağlanması, sivil toplumun tecrübesinin daha fazla dikkate alınması gerektiği de bu süreçte sürekli vurgulandı. Son birkaç yıldır ise içinden geçtiğimiz sosyopolitik süreçte, kamu politikalarının daha merkeziyetçi bir çizgide ilerlediği bu süreçte kamu-STK işbirliğinin zayıfladığı da bir gerçek. Bu süreçte STK’ların etkisinin azaldığı, etkinliklerinin yetersiz kaldığı görülüyor.
Ne yapılırsa elimizdeki fotoğraf değişir?
Her şeyden önce sığınmacı nüfusun büyük çoğunluğunun kalıcı olabileceklerini hesaba katan, öngörülü ve uzun vadeli politikalar üretilmesi için güçlü bir inisiyatif oluşturulması için ısrarla çabalamak gerekiyor. STK’lar, siyasetçiler ve kamu kurumlarında etkin konumda bulunan, konunun hassasiyetinin ve öneminin farkında olan bürokratların, sığınmacı toplumdan temsilcileri de dahil ederek, uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir perspektifle daha fazla görüş alışverişi yapmaları ve işbirliğini geliştirmeleri gerekiyor.
Her bir aktörün bu süreçte rolünün netleştirilmesi ve işin bir ucundan tutmak üzere kendi alanına yoğunlaşması, uzmanlaşması; bütün bunlarınsa etkili bir işbirliği ve koordinasyon halinde gerçekleştirilmesi durumunda tablonun çok daha umut vaat edeceği kesin.
Siz de Meydan toplantısına katılacak isimlerdensiniz. Ön plana çıkarmayı planladığınız sorunlar/tespitler ya da çözüm önerileriniz neler?
Evet katılıyorum. Sahada bulunan aktörlerin daha etkin olabilmesi için rollerinin iyice netleştirilmesi, altyapılarının desteklenmesi, karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi noktasında yapılabilecekler; bu konudaki sorunlar ve eksikler, neler yapılabileceği; yerel yönetimlerin bu konudaki rolü gibi konulardan daha çok bahsetmeyi planlıyorum. Tüm katılımcılar tarafından tespit edilecek olan genel sorunlara yönelik yerel yönetimlerde kurulan merkezlerde edindiğimiz saha tecrübesini yansıtan, sahadan sağlanabilecek desteğin çerçevesini çizen bir takım önerilerde bulunabilirim muhtemelen.
Bizi Takip Edin