Sivil Toplum Kuruluşları Kenti ve Savunuculuğu Meydan’da Konuştu
YADA ve Sivil Sayfalar’ın düzenlediği Meydan atölye etkinliği 3-4 Ekim’de Taksim Nippon Otel’de gerçekleşti. Farklı alanlardan sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiği etkinlikte öne çıkan başlıklar savunuculuk ve kurumlar arası iş birliğiydi. Tartışmaların ekseninde ise kent vardı.
İki gün boyunca süren etkinliğin ilk gününde savunuculuk faaliyeti ve tanımı üzerinde duruldu. Öncelikle katılımcılar dört farklı gruba ayrılarak Krallar Çıldırmış Olmalı isimli canlandırma oyununu oynadılar. Oyunun ardından gruplar bir araya gelerek, üstlendikleri rolleri canlandırırken yaşadıklarını birbiriyle paylaştı. Yine oyun üzerinden Türkiye’de STK’ların konumlarına, yaklaşımlarına ve savunuculuk faaliyetini nasıl tariflediklerine dair tartışmalar yürütüldü. YADA’dan Mehmet Ali Çalışkan, savunuculuğun etrafındaki kavramların; sorun, çözüm, talep ve kaynaklardan oluştuğunu belirterek özellikle kurumların taleplerini iletileceği karar vericilerin analizinin doğru yapılmasına ve onlarla diyalog kurmanın önemine dikkat çekti.
Neden Kenti Konuşuyoruz?
Şehir hakkında konuşan veya savunuculuk yapanların genellikle konunun uzmanı kişiler olduğunu belirten Çalışkan, bu uzmanların kenti konu edinirken çocukların, kadınların, azınlıkların, engellilerin kente katılımı üzerine fazla yoğunlaşmadığına dikkat çekti. “Oysa ki kent birçok kuruluş için önemli bir kesişim noktası. Gerek kadın, LGBTİ odaklı gerekse inanç odaklı kurumlar kenti kendilerine konu ediniyorlar. Bu açıdan kent konusu hem farklı STK’lar açısından bir ortaklık yaratıyor hem de kent üzerine konuşulmayan noktaları ele alma açısından önem teşkil ediyor.” Ayrıca Çalışkan, Meydan’la birlikte yapılmak istenenin hem farklı kuruluşların kenti odaklarına alarak ortaklıklarını görmelerini sağlamak hem de bu kapsamda doğru bir savunuculuğun nasıl yapılabileceğini tartışmak olduğunu belirterek sözü katılımcı STK’lara bıraktı.
YADA’dan Ulaş Tol günün ikinci yarısında katılımcı kurumlardan, Alevi Düşünce Ocağı, Havle Kadın Derneği, Türkiye Aile Sağlığı Ve Planlaması Vakfı, Sulukule Gönüllüleri Derneği, Kokopelli Şehirde’den temsilcilerle Meydan atölyesinin tartışma programını başlattı.
Sulukule Gönüllüleri Derneği’nden Kübra Kalender, Sulukule’de kentsel dönüşümle birlikte başlayan yıkımların ardından risk altındaki çocuklarla birlikte çalıştıklarını söyledi. “Okula giden çocuklar evlerine geri döndüklerinde evlerinin yıkılmış olduğunu görüyorlar ve artık okula gitmek istemiyorlar. Okuldaki alanların daha sık kullanılması çocukların hem okulla hem de kentle olan bağlarını güçlendirebilir.”
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndan Şule Dursun, yoksul mahallelerde yaşayan kadınlara kadın sağlığına dair eğitimler verdiklerini ancak mekansal sıkıntılardan sorun duyduklarını belirtti. “Kadınları kent yaşamının içine dahil edebilmek için hem onların talep ettikleri hem de bizim çalışmalarımızı uygulayabileceğimiz alanların olması önemli. Böylelikle kadınlar evde geçirdikleri zamanı dışarıya taşıdığı zaman yaşadığı sorunları birlikte çözmeye başlayabilirler.”
Havle Kadın Derneği’nden Selma Şirin, Müslüman feminist kadınlarla birlikte mücadele yürüttüklerini ve Müslüman kadınların kamusal alanda görünürlüğünün artmasıyla birlikte ibadetini de dışarıya taşıdıklarını ancak ibadethanelerde birçok sorunla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti. “Camilerde kadınlara genelde arkada paravanların ardında ya da üst katlarda yer veriliyor. Hatta bazı camilere kadınlar giremiyor bile. Müslüman erkek için cami bir yaşam merkezi ve orada sosyalleşme imkanı bulabiliyorlar. Diyanet ya da cami imamı yanımızda olsa bile neredeyse tamamı erkeklerden oluşan cami dernekleri bazı durumlarda karar merciine dönüşerek, önerilerimize yanıt vermiyorlar.”
Alevi Düşünce Ocağı’ndan Çağlar Deniz, Alevilerin iki temel sorununun zorunlu din dersleri ve Cemevleri olduğunu söyledi. “Aleviler bugün kentlerde ibadetlerini gerçekleştirebilecekleri alan sıkıntısı yaşamaya devam ediyorlar. İnsanların kimliklerinin felsefesini öğrendikleri bir yer olan cemevleri ile ilgili AİHM’den alınmış kararlar olmasına rağmen bu sorun halen tam olarak çözülebilmiş değil.”
Kokopelli Şehirde’den Yasemin Kırkağaçlıoğlu, gelir düzeyinden bağımsız olarak çocukların doğa yoksunluğu sendromuna çare bulmaya çalıştıklarını söyledi. “Okullarda çocukların daha fazla yeşil alanı olsun ve eğitim artık dışarıya taşsın istiyoruz. Bunu yaparken de sağlıklı gıdayı kendi bahçelerinde yetiştirerek daha sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmeleri hedeflerimiz arasında. En büyük sıkıntıyı okullara girmeye çalışırken yaşıyoruz.”
HAKİM’den Burak Özgüner, kentin ve kentleşmenin birçok mağdur yarattığını belirterek bu gruplar arasında en zalim uygulamaların hayvanlar üzerinde olduğunu ifade etti. “İstanbul içinde baktığımızda devasa şekilde inşa edilmiş toplama kampına benzer, zamanla da ölüm kampına dönüşen tesislerin hayvanlara barınak edildiğini görüyoruz. Bizim önerimiz daha yerel ölçekte mikro tedavi ünitelerinin kurulması ancak yapılan toplama kamplarına ve ilişkilendikleri projelere baktığımızda işin içine birçok rant grubu giriyor ve hayvanları basamak olarak kullandıklarını görüyoruz.”
Yapılan tartışmanın sonunda Mehmet Ali Çalışkan, farklı alanlarda faaliyet gösteren STK’ların şehirlerdeki mekanları tasarlamaya veya düzenlemeye ilişkin taleplerindeki ortaklık üzerine dikkat çekti. Bu ortaklık sayesinde, kurumlar arası işbirliği kültürünü yaratabilmelerinin mümkün olduğunu ve STK’ların içine kapanma halinden kurtulabileceğini ekleyerek günün kapanışını gerçekleştirdi.
Atölyenin ikinci gününde Collectif Danışmanlık’tan İnanç Mısırlıoğlu, savunuculuk stratejileri işbirliği ve iletişimin önemine dair bir sunum gerçekleştirdi. Sunumun ardından katılımcı kurumlar yaptıkları projelerden örnekler vererek hedefin belirlenlenmesi, uygulanacak stratejilerin planlanması, yandaşların ve karar vericilerinin analizlerinin yapılması konusunda izledikleri yöntemleri anlattılar.
STK’ların bir araya geldiği atölyede savunuculuk deneyimlerinin farklılaştığı görüldü. Bütün bu modelleri ayrı ayrı tasnif edip buna uygun savunuculuk modellerinin ortaya konulmasının gerekliliği tartışıldı. Savunuculuk konusunda bir tane doğrunun olmadığını belirtilerek STK’ların kendine has savunuculuk anlayışı inşa etmenin gerekliliğinden söz edildi. Sonuçta birbirinden farklı modeller ortaya çıksa da kuruluşların aralarındaki bağa ve ortaklıklarına dikkat çekilerek atölye Meydan kapsamında gerçekleşecek gelecek etkinliklerde tekrar buluşmak dileğiyle sona erdi.
Bizi Takip Edin