İlim Kültür Eğitim Derneği “Geleceğin Türkiyesi’nde Eğitim” Raporunu Sundu
İLİM Kültür Eğitim Derneği ( İlke-Der)’in “Geleceğin Türkiye’si projesinin tanıtım töreni ve projenin ilk raporunun sunumu “Geleceğin Türkiyesinde Eğitim” İstanbul’da bir otelde yapıldı. İlk olarak selamlama konuşmasını yapan İLKE Mütevelli Heyeti Başkanvekili Şükrü Alkan, “toplumu ilgilendiren önemli meselelerde Sivil Toplum Örgütlerinin önemine değindi.
Geleceğin Türkiyesi’nde Eğitim raporunun bu alanda yapılan ilk rapor olduğunu söyleyen Alkan geleceğe dair Türkiye’nin inşasında gençlerin önünü açabilecek politika yapıcılara rehberlik yapabilecek bir çalışma olmasının arzusunda olduklarını söyledi. Daha sonrasında projenin tanıtımı için söz alan proje koordinatörü Doç Dr. Lütfi Sunar “Bugün burada çok önemli bir meseleyi eğitim meselesini yeni bir bakış açısıyla ele almak için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Türkiye son 200 yıldır çağı yakalayamamıştır bunun en önemli sebebi şimdinin peşinden koşmak, yaşanan farklılıkların temelini fark edememektir. Çoğu kez hazırlıksızlığımız ve bilgisizliğimiz yeteri kadar problemlere çözüm getirememize sebep olmuştur” dedi. Sunar, 8 farklı alana dair hazırlanacak olan “Geleceğin Türkiyesi” raporlarında İLKE derneği olarak raporların hazırlanmasında 7 ilkeyi esas aldıklarını söyledi: Adalet, kuşatıcılık, tutarlılık, yapıcılık, katılım ve istişare, teorik bütünlük ve uygulanabilirlik. Konuşmasının sonunda eğitimin niceliksel ilerlemesinin yanında nitelik açısından da geliştirilmesi gerektiğini söylerken eğitim sisteminde adalet ve eşitliğin önemli ilkeler olduğuna vurgu yaptı.
Sonrasında raporun yazarı Yusuf Alpaydın raporu sunmak için söz aldı. Alpaydın raporu üç bölüm halinde hazırladıklarını söyledi. bu bölümler bölüm A: Eğitim Sistemimizin Genel Görünümü ve 2000’li yılların Bir Muhasebesi. Bölüm B: Geleceğin Eğitimi için Parametreler: Türkiye’de ve Dünyada Eğitimi Etkileyen Ekonomik, Teknolojik, Politik ve Sosyokültürel Bağlam. C: Türkiye’de Eğitimin Geleceği: Eğitimin Temel Konularında Vizyonlar. Raporun 1. Bölümünde AK Parti hükümetinin eğitimde neler yaptığına odaklanılıyor. Apaydın AK Parti döneminde demokratikleşme ve niceliksel gelişme, okullaşmanın ciddi oranda artması, İmam Hatip Okullarının önünün açılması, ideolojik engellerin kaldırıldığını, okullaşma oranının %80’in üzerine çıktığını buna karşın 2012’de 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle ortaokullarda sınıf kalabalığının arttığından bahsederken eğitimde niceliksel olarak bir gelişme olmasına karşın nitelik açısından düştüğünü bunun da Uluslararası Pisa sınavındaki Türkiye’li öğrencilerin derecelerinin azalmasından anladığımızı söyledi. Raporun ikinci bölümünde Eğitim sistemini etkileyen toplumsal faktörlerden bahsedildi. Apaydın bu bölümde üretimdeki bazı değişimlerin ekonominin yapısını etkilediğini bunun da eğitimi ve diğer toplumsal sistemleri etkilediğini söyledi. Ayrıca Apaydın bilgi ve teknolojideki gelişmelerin sanal ticaretin önemini artırdığını aynı şekilde AR-GE ve inovasyonların öneminin artırdığını söylüyor. Yusuf Alpaydın 80’lerden beri devam eden ekonomideki ve teknolojideki değişimi şöyle anlatıyor: “80’lerde başlayan esnek üretim halen devam ediyor. Yeni meslekler ortaya çıkıyor ve bazı meslekler ölüyor. Bakırcılık ve kunduracılık ortaya çıkıyor, farklı çalışma biçimleri ortaya çıkıyor. Ayrıca işsizlik ve gelir dağılımındaki bozukluk gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında Türkiye gerilerde.” Raporda Sosyo-kültürel bağlam başlığı içerisinde aile yapısında zayıflama boşanma oranında artış olduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca değer araştırmalarında sekülerleşme artarken aynı zamanda muhafakarlaşma da artıyor ve özellikle gençler söz konusu olduğunda.
Raporun Türkiye’de Eğitimin Geleceği: Eğitimin Temel Konularında Vizyonlar başlıklı üçüncü bölümüne Apaydın, eğitimde Türkiye’nin Avrupa’da 18.yüzyıldan sonra ortaya çıkan eğitim reformuna benzer bir süreci tecrübe ettiğini tespitini yapıyor ve bunu klasik eğitimden pragmatizme geçiş olarak tanımlıyor. Eğitim manevi bir gelişmenin aracıyken meslek edinmenin aracı haline geliyor. Apaydın, eğitimin Post-Endüstriyel dönemde postmodernizm ve pragmatizm yaklaşımları çerçevesinde kurgulandığını ve Türkiye’deki eğitimin başarısızlığının en önemli sebebinin Türkiye toplumunun değerlerine uymayan eğitim sistemi olduğunu, Amerikan pedagojisinin Türkiye’de yoğun bir şekilde uygulanmaya çalışıldığını ve kendi ilim ve eğitim anlayışımız üzerine yoğunlaşmamız gerekir diyor. Eğitimde rehber öğretmenlerin önemine dikkat çekilen sunumda Apaydın şunları söylüyor: . “Geleceğin eğitimi bireylerin farklılıklarına hitap etmek zorunda. Bunu başarmak için Rehberlik hizmetlerinin kilit rolü. İlgi ve kabiliyetlerine hitap etmek. Yöneltme sistemimiz çalışmıyor öğrencilerimizi ilgi ve kabiliyetlerine göre yöneltemiyoruz. Bunun için daha entegre edilebileceği formüller üzerine çalışmamız gerekiyor. “ Sınav sisteminin 6 kez değiştirildiğine dikkat çekilirken sorunun yanlış yerlerde arandığı ve çözümün Milli Eğitim’in halkla iletişimini güçlendirmekte aranması gerektiğini söylüyor ve bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizliğin azaltılması ve standartların birbirine yaklaştırılması gerektiği bir çözüm önerisi olarak sunuluyor. Eğitimde özel okullar meselesine değinirken Apaydın çok sayıda özel okulun açıldığını ve bunların teşvik edilmesiyle devlet okullarındaki kalabalık sınıf sorununun çözülebileceğini söylüyor ancak yukarıda söylediği okullar ve bölgeler arası eşitsizliğin azaltılması gerekliliği önerisiyle çelişebilecek bir çözüm önerisi getiriyor. Özel okullarının sayısının artması ve daha fazla teşvik edilir olması vurgulanırken eğitimin piyasalaşması ve bunun yol açabileceği eşitsizlikleri göz ardı ediyor. Ayrıca Apaydın, Türkiye’de eğitimin en başarısız olduğu alanlardan birinin engelli ve özel ihtiyacı olan öğrenciler olduğu ve okulların bu anlamda çok yetersiz olmuştur diyor. Sunumda İmam Hatip liselerinin ise topluma iyi anlatılamadığı imam hatiplerin çok fazla olduğu genel kanaatinin aksine 2016-2017 eğitim sezonunda İmam Hatip Liselerinin toplam liselere oranın %13 olduğuna işaret ediliyor. Bununla birlikte sunumda İmam Hatip liselerindeki eğitim seviyesinin ve Arapça bilen insan sayısının artışının sağlanması gerektiği söyleniyor. Sunumun sonunda Yusuf Alpaydın Öğretmen Yetiştirme ve İstihdamı” başlığını açıklıyor ve Performans Yönetimi sisteminin olmamasının kabul edilemez olduğunu çalışan ve çalışmayan öğretmeni ayırt edilmesi gerektiğini söylüyor. Apaydın , Eğitim Fakültesi ve okulların işbirliği yapmasının önemini vurgularken Eğitim Fakültesi hocalarının okullarda da bulunması gerektiğini söylüyor. Son olarak yerinden yönetim sisteminin önemi vurgulayan Yusuf Apaydın “bunun için güvenlik gerekçesi söyleniyor fakat şunu söylemeliyiz ki güvenlik bakımından birtakım kazanımlar elde ederken buna karşılık birçok şey kaybettik eğitimde. Halkın ve Toplumun Eğitim Sistemine daha fazla katılması için yeni bir sistem geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. Apaydın “Geleceğin Türkiye’sinde Eğitim” sunumunu 2030 yılında nasıl bir eğitim sistemi hayal ettiklerini 8 başlıkla açıklıyor. 1- İnsan odaklı eğitim anlayışı 2- Tarihsel ve Düşünsel Derinliği olan Eğitim Programları. 3- Kalite Güvencesi sağlayan eğitim kurumları okullar. 4-Liyakat Sahibi Okul liderleri. 5- Sürekli öğrenen ehil bir eğitimci kadrosu. 6- Yerinden ve okul merkezli yönetim anlayışı. 7- Adil bir performans değerlendirme ve teşvik sistemi. 8- Güçlü kurumsal iletişime sahip eğitim kurumları. Yusuf Alpaydın bu başlıkları sıraladıktan sonra “inanırsak bunların hepsini başarabileceğimize olan inancım tamdır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Organizasyonun sonunda söz alan Milli Eğitim Bakanı Yardımcısı Mustafa Safran “Raporda bizim zihnimizde yer olmayan bir şey var mı pek bulamadım. Sıkıntı uygulamada. . Alanlarda atılacak olan adımların ne olacağı konusunda genel bir problemimiz yok. Bizim pratikte sorunumuz var. Bizim eğitim kurumlarımızda uygulama alanında sıkıntımız var” dedi.
Bizi Takip Edin