Diyarbakır’da Cumartesi Anneleri’ne Sadece Meydan Değil Açık Hava da Yasak
Cumartesi Anneleri’nin Koşuyolu Parkı’nda yapılması yasaklanan 499. eyleminin ardından 500. hafta açıklamasında yasak vardı. Bu hafta, şube binası önünde yapılmak istenen basın açıklamasına, kayıp annelerinin de grupta olması gerekçesiyle izin verilmedi. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın annelere izin verilmeyen bir basın açıklamasını yapmayacaklarını söylemesi üzerine 500. hafta oturması dernek içinde gerçekleşti.
Cumartesi Anneleri’nin geçen hafta Diyarbakır’da gerçekleşen 499. hafta oturmasının eyleme yarım saat kala yasaklanmasının ardından bu haftaki eylem dernek binası içinde yapıldı. Geçtiğimiz hafta eylemin yasaklanması kararına rağmen Koşuyolu Parkı’na giden aileler ve sivil toplum temsilcileri, polisin engellemesi sebebiyle parkın içindeki Yaşam Hakkı Anıtı alanına giremediler. Bunun üzerine İHD, TİHV, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi yaptıkları ortak açıklama ile valiliğin yasak kararını protesto etmişlerdi. Açıklamada Valiliğin kararına karşı yargı yoluna gidileceği vurgulanırken, kararın “keyfi olup yasalarla güvence altına alınan toplantı, gösteri yürüyüşleri hakkı başta olmak üzere demokratik işleyişin sürdürülmesine olanak tanıyan normların hiçbirisiyle örtüşmediği” ve bu yasaklama kararının “birey ve toplumun toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkına açık bir saldırı niteliğinde olduğu” ifade edilmişti. Hükümete seslenen hak örgütleri, “Kayıp yakınlarının mücadelesinin engellenmesi için harcanan çabanın, kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması için sergilenmesi” talebinde bulunmuşlardı.
500. hafta oturması öncesi İHD Diyarbakır Şubesi’nde bir araya gelen aileler ve sivil toplum temsilcileri, dernek binası önünde polisin engeliyle karşılaştılar. Alana gitmelerine izin verilmeyen hak savunucuları ile polis arasında yaşana tartışmada Türkdoğan, dernek binası önünde açıklama yapmak istediklerini belirtti. “Sadece binanın girişindeki merdivende birkaç kişi ile açıklama yapabilirsiniz. Kayıp kayınları ve arkanızdaki grubun açıklamaya katılmasına izin vermeyeceğiz” diyen polisler Türkdoğan’ın yanına bir kayıp yakınının gelmesiyle birlikte grubun binanın kapısında açıklama yapmasına da izin vermedi. Yasağın insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayan Özdoğan, “Annelerin katılmasına izin verilmeyen bir açıklamayı yapmayacağız, bunu kınıyoruz” diyerek, eylemin şube binasında yapılacağını söyledi.
Türkdoğan, annelerle birlikte açıklamaya izin verilmemesine tepki göstererek “Hükümete sormak istiyorum: Sizin Galatasaray Anneleriyle, Cumartesi Anneleriyle ne sorunuz var? Bunu bize açıklamak zorundalar, bu yasaklar bize geri adım attıramaz. Annelerimizin başlattığı ‘Kayıplar bulunsun failler yargılansın’ eylemini kesintisiz devam ettireceğiz. Bu eylemin en önemli öznesi annelerimizdir. Çünkü anneler adalet arıyorlar, anneler çocuklarının kemiklerini arıyorlar; çocuklarının faillerini arıyorlar. Onların adalet önünde hesap vermelerini istiyorlar. Çıkarılan yasalarla Türkiye’ye kalıcı bir OHAL getirildi. Eylemi yasaklayan zihniyeti kınıyorum. Hükümeti bu yanlış karardan bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye ve Ortadoğu krizi bu şekilde aşılamaz. Türkiye’de adaletin gerçekleşmesi için geçmişle yüzleşilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Türkdoğan’dan sonra konuşan TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “bizi binalara, sokaklara sıkıştırarak hak taleplerimizi sonlandıracaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bu mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz.” dedi. Fincancı, “Failli belli suçların faillerini ve işbirlikçilerini görmek için Cumartesi Annelerinin barışçıl ve demokratik hak taleplerini engelleyene bakmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Cumartesi Anneleri eylemine destek veren hak örgütlerinden HAK İnisiyatifi, yaptığı açıklamada Diyarbakır Valiliği’nin yasak kararını “keyfidir ve yetkinin kötüye kullanılması” olarak nitelendirirken Diyarbakır Tabip Odası’nın Eş Başkanı Mehmet Şerif Demir, Sivil Sayfalar için şu açıklamada bulundu: Barışçıl bir şekilde evlatlarının yalnızca kemiklerini isteyen annelere ve onların faillerinin bulunmasını isteyenlere karşı yapılan bu vicdansızlık, Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak tarihe geçecektir. Tanıl Bora’nın geçenlerde ifade ettiği gibi “Geçen cumartesi, Cumartesi Anneleri 700. defa kaybedilmiş yakınlarını hatırlatmaya dururken, sebatın bir başka yüzünü hatırlattılar. Karşılaştıkları zulmün yüzünü kapkara yapan bir sebat.” Çünkü “sebat ağır bir öfkedir ve sebat hedefe doğru gitmek üzere bastırıyordu” diyor Bora. Cumartesi Anneleri gelmiş geçmiş en iyi sebat ve en iyi sivil itaatsizlik örneğidir. Bu direnci bu arayışı bir nevi açık alanda engelleyerek aslında annelerimizin sebatına karşılık sessizlik dayatmaya çalışıyorlar. Kapalı alanlara iterek kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu insanların mücadelesi meşrudur. Çünkü meşru olma zeminini yaşam hakkı ihlal edilmiş binlerce insanımızdan almaktadırlar. Marjinalize edilmesi hatta illegalize edilmesine yönelik yapılan açıklamalar da kabul edilebilir değildir. Bu eylemi engellemek yerine bir an önce hakikati bulmak ve o insanlara bu hakikati teslim etmek gerekiyor. Annelerin aradığı tek şey hakikattir. Yetkililerinde şu andan itibaren yapması gerek tek şey Cumartesi Anneleri’nin taleplerini yerine getirmektir. Anneleri cezalandırmak yerine failleri cezalandırmak gerekiyor ki bu durum kamu vicdanını zedelemesin.
Bugün yapılanlar hiç bir şekilde kabul edilebilir değildir. Bunu kınıyorum ve bunun önleyemediğimiz için de ayrıca utanç duyuyorum. İktidar geçmişin katliamcı anlayışını sahiplenerek gerçeklerin açığa çıkmasını, konuşulmasını, tartışılmasını engellemektedir.
Sağlıklı bir toplumun olmaz olmazı barıştır. Bu ülkeye barış gelmeden adalet gelmeden, Özgür olmadan ne sağlıklı bir toplumdan ne de başka bir şeyden bahsedendeyiz. Bu ülkenin hakikat arayışının, adalet arayışının Barış arayışının temsilcisi olan Cumartesi Anneleri’ne sahip çıkıyoruz. Bu değerli mücadelenin yanında olacağız. Bizim beyaz tülbentlere borcumuzdur bu!
…
2009 yılından beri Diyarbakır Koşuyolu Parkı içindeki Yaşam Hakkı önünde oturan Cumartesi İnsanları, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen OHAL gerekçesiyle eylemlerini 100 hafta boyunca kapalı alanda, İHD Diyarbakır Şubesi içinde sürdürmüşlerdi. 100 haftanın ardından yeniden meydanda olmanın anlamına dair mikrofon uzattığımız İHD Diyarbakır Şubesi, Zorla Kaybedilenler ve Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın duygularını “100 hafta sonra Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı Önünde olmak biz insan hakları savunucuları ve kayıp aileleri için tarifi imkânsız bir buluşmaydı. Çünkü bizler için Yaşam Hakkı Anıtı, bir Hakikat Meydanıydı. Kapalı bir mekânda 100 haftadır tutsak edilen hakikat, artık meydanlarda yüksek sesle haykırılıyordu. İçerde kapalı bir mekânda ellerde tutulan kayıp fotoğrafları, gün aydınlığına çıkarak faillerinin gözlerine bakıp yaşadıklarının mesajını verdiler o gün. Bizleri tekrar o meydana taşıyan annelerimizin kararlılığı ve kararlılıkla geri adım atmayan insan hakları savunucularının mücadelesi olmuştur. Dolayısıyla Koşuyolu Meydanı, kayıplarımız bulunana kadar gerçekleri, doğruları anlatmaya devam edecektir.” ifadeleriyle dile getirmişti.
Bizi Takip Edin