Sivil Toplum Kuruluşları ‘Kent’i Konuşmak İçin Meydan’da Buluştu
YADA (Yaşama Dair Vakfı) ve Sivil Sayfalar, geçtiğimiz ay Diyarbakır’da sürdürülebilir kentler, çevre sorunları, kalkınma ve yoksullukla mücadeleyi tartışmak için bir çalıştay düzenleyerek, birçok farklı kesimden ve alandan STK’yı bir araya getirdi.
Özellikle kullandığı iletişim metotlarının farklılığıyla etkin bir çalıştay gerçekleştiren YADA, sivil toplum kuruluşları arasında diyaloğu artırmak için yeni araçlar kullanmayı ve bunları yaygınlaştırmayı hedefliyor.
Diyarbakır çalıştayının heyecanı ve birikimi ile birlikte, YADA ve Sivil Sayfalar’ın “Hepimize ait şehirleri hep birlikte konuşmak için Meydan’a gelin” çağrısıyla Türkiye’nin farklı kentlerinden ve farklı alanlarda çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarından 50’ye yakın temsilci, 20 Haziran’da İstanbul, Levent’te bir araya geldi.
Alev Erkilet, Ebru Ergün, Eda Beyazıt, Gizem Aksümer, İmge Akçakaya Waite, Mustafa Kömürcüoğlu ve Yasemin Kırkağaçlıoğlu “Farklılıkların bir arada yaşayabilecekleri şehirleri konuşmak için” konuşmacı ve konu açıcı olarak Meydan’a davet edildi.
“Sivil toplum kuruluşları arasında yeni bir diyalog ve müzakere modelini hayata geçirmek üzere” bir araya gelen STK temsilcileri, şehirlerin nasıl “hepimize ait” olabileceğini, şehir, kentleşme ve sürdürülebilirlik kavramları etrafında şekillenen tartışmaları ve bu tartışmaların birlikte yaşama konusunda ortaklaştıkları ve ayrıştıkları noktaları ele aldı.
Etkinliğin açılış konuşmasında YADA kurucularından Mehmet Ali Çalışkan, süreçte gerçekleştirdikleri çalışma ve çıktıları belirtirken, Meydan etkinliğinin ortaya çıkma sebeplerini şöyle aktardı:
“YADA, STK’ların yurttaşlar ve kamu yöneticilerinin üzerinde ne kadar etkili olduğuna dair araştırmalar yapıyor, siyasetin ve kamuoyunun kararları ve kanaatleri üzerindeki etkisini açıklamaya çalışıyor. Yaptığımız çalışmalardan çıkan birkaç temel sonuç şöyle: Türkiye’de yurttaşlar ve kamu yöneticileri STK’ları, ne meclisin kararlarını ne de yurttaşların kendi kanaatlerini etkileme konusunda etkili bulmuyor. Dahası, demokratik ve şeffaf da bulmuyor. Bununla beraber Türkiye’de yurttaşlar ve kamu yöneticileri bir sivil toplum dünyasına ihtiyaç olduğunu, sivil toplumda meselelerin tartışıldığı, keşfedildiği, sorunların analiz edildiği, mağdurların tarif edildiği, mağduriyetlerin konuşulduğu bir dünyayı çok önemli buluyor. Yani fikri çok değerli buluyor ama STK’ların performansını iyi bulmuyor.
Bu etkisizlik ile ilgili yapılan araştırmalardan da çıkan temel sonuç Türkiye’de sivil toplumun kendi içine kapanmış olması. Bu içe kapanmanın da iki ana boyutta gerçekleştiğini görüyoruz. Birincisi, kimliklerde içe kapanma. Etnik kimlik, dini kimlik, coğrafi kimlik gibi… İkincisi ise temaya, konuya kapanma durumu. Çevre kuruluşlarının çevre meselelerine kapanması, kadın kuruluşlarının kadın konusuna kapanması gibi…”
Çalışkan konuşmasının devamında, “bu tür içe kapanmaların sonucunda STK’ların sadece kendilerine benzeyenlerle sosyalleştiğini ve bu kapanmanın kendi içinde bir uzmanlık dili ve jargon ürettiğini” belirtti. Böylece sadece o konu etrafındaki ilgililer birbirleriyle tartışabiliyor. Öte yandan her bir konu bir başkasıyla da ilişki olmasına rağmen, bu kapanmalar sonucunda bir diyalog ya da müzakere kültürü oluşturulamıyor.
İşte Meydan etkinliği YADA’nın “Bu içe kapanıklığı nasıl aşarız?” sorusuyla gündeme geldi. Bu buluşmalarda esas beklenen şey “herkesin Meydan’ı kendini ifade etme ve ötekini duyma zeminine dönüştürmesi.”
Alev Erkilet de değerlendirmelerinde sivil toplumun şu anda olduğu yeri ve olması arzu edilen yeri özetledi: “Sivil toplumculuk temelde hak mücadelesi ile alakalıdır. Fakat bugün geldiğimiz noktada, daha çok kültürel kimliklerin altının çizilmesi, pekiştirilmesi ve kamusal alanda ‘benim de kimliğim görülür olsun’ tartışmasının bir parçası haline getirdik.” Diğer yandan dayanışma kültürünün zaten Türkiye’de güçlü bir yapı olarak gelişmiş olduğunu hatırlatan Erkilet, ‘mahalle kültürünü’ anımsattı.
Buluşmada uygulanan yöntemlerden biri Zihin Haritası uygulamasıydı. Bu çalışmada, önceden belirlenmiş olan 3 farklı konu başlığı (Şehir, Erişim ve Katılım) Meydan’a asıldı ve katılımcılara çağrıştırdıkları kavram ve cümleleri yazabilmeleri için zaman verildi. Böylece orada bulunan STK temsilcilerine ait ortak harita oluşturulmuş ve herkes tarafından görülebilmesi sağlanmış oldu. Daha sonra, her bir STK temsilcisine “Eğer ellerinde sihirli bir değnek olsa ve sadece tek bir şeyi değiştirebilselerdi, şehirle ilgili neyi değiştirmek istedikleri” soruldu ve bu soru üzerinden paylaşımlar yapıldı. Birbirinden çok farklı konularda çalışan STK temsilcileri bir yandan birbiri ile tanışırken, bir yandan da tahayyül ettikleri şehri de betimleme fırsatı bulmuş oldular.
Buluşmayı organize eden YADA’dan Rümeysa Çamdereli, “Katılımcıların arka planlarının çeşitliliğine” odaklandıklarını ve “araç olarak açık meydan kullanmanın tartışmaların derinliğini artırdığını” belirtti. Açık meydan uygulamasında 4 başlık etrafında eş-zamanlı ve daha küçük gruplarla oturumlar düzenlendi. Böylece tartışmaların da derinlemesine inmeye fırsat verilirken zaman daha etkin kullanılmış oldu. Oturumlarda seçilen başlıklar ulaşım, şehirde ortak alan, yönetişim, üretim, gıdaya ve sağlığa erişim, barınma gibi herkesi ilgilendiren konulardan seçildi.
Sorunların ortak akılla çözümüne dair tüm katılımcıların dâhil olduğu tartışmaların ardından gelen geribildirimler de çok olumluydu. Bu tür çalışmaların genelde “aktaran-aktarılan” şeklinde geçtiği, ancak Meydan’ın bundan tamamen farklı olduğu ve herkesi tartışmalara katması vurgulandı. Konu açıcılardan ve Kokopelli Şehirde girişiminin kurucularından Yasemin Kırkağaçlıoğlu, “Benzer konularda çalışan pek çok kuruluş” olduğunu ve “bunların bir araya gelip sorunlara birlikte kafa yorup çözümler üretmesi” fikrinin kendisini buraya getirdiğini belirtti. Gelecek Avrupa Girişimi‘nden Özgür Kahraman da “farklı STK’ların şehir üzerine düşüncelerini dinleme ve kendi fikirlerini anlatma fırsatı bulduğunu.” söyledi. “Buna benzer etkinliklerin sayısının artması gerektiğini” de ekledi. İYADER’den gelen bir temsilci her konunun diğer bir konuyu ilgilendirdiğini vurguladı; “Kenti konuşuyoruz ama toplumsal cinsiyeti konuşmadan geçemeyiz.” Yeşil Gazete editörlerinden Alper Tolga Akkuş ise, “bu tür çalışmalarda bir heyecan oluştuğunu ancak bunun kısa sürede geçtiğini” belirtirken, önümüzdeki buluşmalarda neler olacağını merak ettiğini söyledi. Öte yandan etkinliğin kapalı bir mekân yerine Meydan isminin hakkını verecek şekilde, açık havada ve doğada yapılmasına dair eleştiriler de oldu.
Oturumlar boyunca gençlik çalışmalarından su hakkına, bisiklet haklarından, temiz hava hakkına, sosyal girişimlerden inanç ve kültür çalışmalarına, kent konseylerinden kadın ve insan haklarına farklı alanlardan kenti ilgilendiren birçok çalışma da herkes tarafından duyulmuş oldu.
Tartışılan birçok konudan öne çıkan birkaç başlık şöyle oldu: Kimi dünya kentlerinde başarılı gıda üretimi örnekleri olmasına rağmen bizdeki bostanların neden genişletilemediği soruldu. “Çuvaldızı kendimize batırmak” amacıyla gelişmemiz gereken alanlar vurgulandı. Özellikle STK’ların güç birliği yapmasına rağmen, ittifaklar oluşturulmamasına değinildi. Tarımın ve gıda üretiminin nasıl ‘özendirilebileceği’ üzerine fikirler paylaşıldı. Yönetişim oturumunda Kadıköy Kent konseyinden gelen temsilciler ‘iyi yönetişim’ örneklerini anlattı.
Oturumları değerlendiren konuşmacı Alev Erkilet, etkinlikte “çok anlamlı bir yol izlendiğini” ve “tekrarlandığı takdirde sivil toplum açısından birlikte iş yapma kapasitesinin artırılacağına inandığını” belirtti.
Katılımcılardan gelen ortak değerlendirmelerde, etkinliğin tekrarlanması ve süreklilik kazanmasının gerekliliği, birbiriyle tanışmak ve beraber hareket etmenin önemi vurgulandı. YADA’dan Ceylan Özünel de bunun bir “diyalog toplantısı” olduğunu, geri bildirimlere göre sonraki buluşmaları şekillendireceklerini, daha küçük gruplarla atölye çalışmaları planladıklarını, kapasite geliştirici araçlar ve ortak vaka çalışmaları yapılacağını belirtti. Bir sonraki Meydan buluşması için öngörülen tema ise “Kadın”.
Bizi Takip Edin