Hak mı Hile mi?: Suudi Arabistan’ın Dünyada Benzeri Bulunmayan Yasağı İmhası
Geçen hafta başında Esraa Albuti’nin elinde Suudi Arabistan Krallığı ehliyeti ile kameralara verdiği pozuyla dünyada artık bir benzeri bulunmayan ve neredeyse on yıldır sürdürülen bir yasağın geçersizliğini gözler önüne serişi büyük bir mücadelenin ardından gelen zaferi temsil ediyor.
Dünyada kadınların araç sürmesinin yasak olduğu tek ülke olan Suudi Arabistan’da, daha önce kadınların araç sürmesini “haram” olarak değerlendiren fetvadan dolayı konu hakkında herhangi bir yasal değişiklik yapma olanağı bulunmadığı öne sürülürken, Üst Düzey Alimler Kurulu’nun üyelerinin oy çokluğu ile geçtiğimiz yıl 26 Eylül’de bir kararname yayımlanmış ve kadınların da araç kullanmalarının birçok fayda sağlayacağına vurgu yapılmıştı; ancak dini konularda herhangi bir “aksaklık” yaşanmaması için de “gerekli önlemlerin” alınacağı belirtilmişti.
Kararnameden neredeyse on ay sonra, 4 Haziran’da başvuran binlerce kadın arasından seçilen 10 kadın, 10 yıllık yasağın ardından resmi sürücü belgelerini alabildiler. 24 Haziran’dan itibaren de ülkedeki her kadın bu hakka erişebilecek.
Kadınlar daha önceden yurt dışından aldıkları onaylanmış uluslararası sürücü belgelerini, bir sağlık testi ve direksiyon başındaki kısa bir test ardından Suudi Arabistan ehliyeti ile değiştirebilecekler. Ehliyeti bulunmayan kadınlar için ise beş Suudi üniversite bünyesinde sürücü kursları açılıyor. Bu üniversitelerden ilki ise dünyada kadınlar için açılmış en büyük üniversite olma ünvanını taşıyan Prenses Nora Bint Abdulrahman Üniversitesi.
Kadınların sürücü belgesine yasal olarak sahip olmalarının önemi ise, Suudi Arabistan’ın bünyesinde kısıtlı ulaşım araçları barındıran bir ülke olmasında yatıyor: Hayatta aktif rol almak isteyen kadınların daha önce alternatif olarak yalnızca taksi ile gidebileceği yerlere erişimleri kolaylaşacak, kamusal alanda aktif bir yer edinebilme olanağı bulacaklar ve kendi yolculuklarından sorumlu olabilecekler… Yeni yasa, şimdilik her ne kadar maddi durumu güçlü olan üst sınıfın yararına olacakmış gibi gözükse de, özgürleşme adına atılmış oldukça önemli bir karar niteliğinde.
Suudi Arabistan’da daha önce kadınların araba kullanmalarını doğrudan yasaklayan bir yasa bulunmamasına rağmen, kadınların araba kullanma niteliklerinin bulunmadığı düşünülmekteydi. Öyle ki eğer bir kadın araba kullanırsa, daha sonra kadının ailesinden bir erkeğin sorumlu kuruma giderek kadının bir daha araba kullanmayı denemeyeceği hakkında beyanda bulunması bekleniyordu. Zira ülkenin aşırı tutucu kesimleri kadınların kazandığı bu hakkı ahlaksızlık olarak değerlendirdikleri içindir ki hala yasağın kaldırılması konusunda oldukça tepkili olmakla kalmayıp ilerleyen süreçte kadınların araba kullanmalarının tacize davetiye çıkaracağını da ileri sürmekteler.
Kararın arkasındaki güç olarak her ne kadar 32 yaşındaki “Ilımlı İslam” yanlısı ve kendisini reformcu olarak tanımlayan Prens Selman olarak görülse de, ilki 1990’da düzenlenen ve kadınların araç sürmesi için yasalarda düzenleme yapılmasına dair kampanyalar düzenleyen insan hakları savunucularının emeği kesinlikle arkaplanda bırakılmamalı.
Zira Suudi Arabistan tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olarak yasağın kaldırılmasının, aralarında daha önce araba kullanmaktan dolayı tutuklanmış aktivist Loujain al-Hathloul’un da olduğu, yıllardır kadınların araç kullanması yasağına karşı mücadele eden en öncü isimlerin “terörist” yaftalaması ile tutuklanmış olmasının hemen ardından gerçekleşmesi verilen reformcu kararın karanlık yüzüne çağrı yapıyor.
Riyad’daki savcılık ofisinin sunduğu belgeye göre tutuklanan ve ardından sorgulanan 17 kişiden 5’i kadın ve 3’ü erkek olmak üzere toplam 8 kişinin soruşturma bitene kadar geçici beraatine karar verildiği, 5’i erkek ve 4’ü kadın olmak üzere toplam 9 kişinin suçlarını “itiraf etmeleri” ve bu kişilere karşı sunulmuş kanıtların varlığından dolayı hala tutuklu bulundukları bildirilmiş.
Suudi Basın Ajansı’nın hazırladığı habere göre, krallığa tehdit oluşturabilecek kişi ve kurumlarla iş birliği yaptıklarını “itiraf eden” ve Suudi ulusal güvenliğine zarar verebilecek önemli bilgi ve resmi dökümanları ele geçirmek için hükümetin hassas kurumları içinde kendi elemanlarını toplamaktan ve yurt dışındaki düşman unsurlara maddi ve manevi destek sağlamaktan suçlanan tutukluların temel hakları göz önünde bulundurularak muamele yapılmaktaymış. Örneğin, ailelerini görmelerine izin verildiği ve uygun konaklama imkanlarının taraflarına sağlandığı, sağlık ve sosyal bakımlarının da garanti altına alındığı bildirilmiş.
Hak savunucusu gruplar, geçen ay çoğunluğunu kadınların araç kullanma hakkı ve İslami bir ülkedeki tutucu eril tavrın sona erdirilmesi amacıyla mücadele veren kadın aktivistlerin oluşturduğu en az 11 kişinin tutuklandığının altını çiziyor. Hükümet yanlısı medya tarafından “terörist” ve “dış mihrakların ajanları” olarak tanımlanan insan hakları savunucularının şartsız tahliyesine istinaden, Avrupa Parlamentosu bir çözüm önerisi sundu ve Avrupa Birliği’ne konuya ilişkin olarak daha çok tepki oluşturması için çağrıda bulundu.
Amnesty Uluslararası Af Örgütü’nün Orta Doğu baş koordinatörü Samah Hadid, Suudi Arabistanlı otoritelerin kadın hakları aktivistlerine karşı tutumlarındaki sonsuz hak ihlallerinin hiçbir aklanabilir tarafı olmadığının altını çizerken, dünyanın Suudi Arabistan’daki insan hakları savunucularına uygulanan baskıcı muameleye karşı sessiz kalmamaları gerektiğini belirtti. Bunların yanı sıra, Suudi Arabistan’ın birçok alanda müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri’nin, Birleşik Krallık’ın ve Fransa’nın insan hakları savunucularına karşı baskıyı sona erdirmesi için ülkeye harekete geçirici uyarılarda bulunmaları gerektiğini vurguladı.
Suudi Arabistan’da hakimiyetini sürdürmekte olan sistem hala kadınları, evlilik ve seyahat hakları da dahil olmak üzere, hayati kararları vermede ailedeki bir erkek akrabanın insiyatifine tabi tutmakta. Kral Selman’nın 2017’de bazı uygulamaların esnetilmesi emrini verdiğini de ekleyelim.
Bizi Takip Edin