İmkânlar-Fırsatlar-Çelişkiler: İklim Değişikliği Odaklı Carbon Brief “Türkiye’nin Profili”ni Paylaştı
İngiltere’de faaliyet gösteren ve özellikle iklim değişikliği odaklı haberler ve analizler paylaşan Carbon Brief, iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye’nin profilini, ülkede artan sera gazı emisyonları ve bu emisyonları azaltmak için hangi adımların atıldığına dair araştırmasını paylaştı.
Dünyanın en fazla sera gazı salan yirminci ülkesi olan Türkiye’de fosil yakıtların yoğun olarak kullanıldığı elektrik sektörü, en çok emisyona neden olan sektörlerin başını çekiyor.
Ancak ülke ekonomisinin büyümesi hedefiyle T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı geçtiğimiz yıl Yerli Kömür Eylem Planı Çalıştayı’nda “Akıllı Kömür Dönemi” stratejisini uygulamaya koyacaklarını açıklamıştı.
Türkiye her ne kadar sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 21 azaltım taahhütünde bulunup Paris İklim Anlaşması’nı imzalamış olsa da anlaşma hâlâ TBMM’de onaylanmadı.
Carbon Brief’in çalışması “Enerji ihtiyacının büyük kısmı fosil yakıtlar tarafından karşılanan Türkiye, ekonomisi ve enerji talebi hızla büyürken gelecekte önemli miktarda artması beklenen sera gazı emisyonlarını sınırlamak için verdiği sözü tutabilecek mi? sorusunu gündeme taşıyor.
Jocelyn Timperley imzalı “Carbon Brief Profile: Turkey” adlı çalışma Ayşe Bereket tarafından Türkçeye çevrildi.
Çalışma; Siyaset, Paris Anlaşması Taahhüdü, Özel Koşullar, İklim Finansmanı, Kömür, Yenilenebilir Enerji, Nükleer, İklim Yasaları, Piyasa Temelli Araçlar, İklim Değişikliği Etkileri ve Uyum olmak üzere 10 bölümden oluşuyor.
Devlet kurumlarında iklim değişikliğiyle mücadele teknik bilgisi hâlâ zayıf
Analizin “Siyaset” başlıklı bölümünde Türkiye’nin uzun zamandan beri, iklim değişikliğiyle yeterli derecede mücadele etmemesi eleştiriliyor.
Türkiye’nin AB üyelik koşullarını yerine getirmek için politikalarını AB blokuyla uyumlu hale getirmesi gerektiğinin altı çizilen çalışmada devlet kurumlarında iklim değişikliğiyle mücadelede teknik bilginin artırılması çalışmalarının hâlâ zayıf düzeyde olmasına dikkat çekiliyor.
Öte yandan Muhafazakar Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin Türkiye’nin büyüyen ekonomisini desteklemek için enerji arzını arttırmaya devam ettiği belirtiliyor.
Nüfusun 2030’a kadar 10 milyon artması bekleniyor, ülkede kişi başı emisyon miktarı 2 katı artacak
Çalışmada ayrıca Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında emisyon azaltım taahüttünde bulunmayan tek taraf ülke olmaya devam ettiği, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçevesi Sözleşmes (UNFCCC) nezdinde 2020’den önceki dönemi kapsayan herhangi bir eylem sözü vermediği kaydediliyor.
Raporda BM tahminlerine göre Türkiye’nin nüfusunun 2030 yılına kadar 10 milyon kişi kadar artacağı -ve Paris taahhütüne bağlı kalacağı- varsayıldığında, ülkenin kişi başı emisyon miktarı 2030 itibarıyla neredeyse iki kat artarak 10,5tCO2e’ye çıkacağı bilgisine yer veriliyor.
Çalışmanın “Özel Koşullar” bölümünde ise Türkiye’nin UNFCCC nezdinde kendisine, özel ulusal koşullarına bağlı olarak, özel konumunun tanınması talebi ele alınıyor ve ardından yaşanan süreç anlatılıyor.
“İklim Finansmanı” bölümünde de Türkiye’nin ulusal katkı beyanında uluslararası finansal destek talep ettiğine değiniliyor.
Türkiye’nin halihazırda birçok çok taraflı kalkınma bankası ve ikili kanallardan önemli miktarda finansman sağladığı, birçok finans kurumundan da teknoloji ve kapasite geliştirme için para aldığı belirtiliyor.
Türkiye’nin son stratejik planı elektrik üretiminde yerli kömür kullanımı
Raporun “Kömür” başlıklı bölümünde ise Türkiye enerji politikasının, ekonomik büyüme için gerekli olduğunu öne sürdüğü ve yerli kömürle sağlandığı farz ettiği arz güvenliğinin üzerinde duruluyor.
Devletin kömüre verdiği teşviğin yanı sıra bu yaz tamamlanması beklenen Azerbaycan gazını Avrupa’ya taşıyacak olan Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) projesinin Türkiye için stratejik önemine vurgu yapılıyor.
Çalışmanın “Nükleer” bölümünde de bu alandaki gelişmeler aktarılıyor. Avrupa’nın en büyük yenilenebilir enerji potansiyeline sahip ülkelerinden Türkiye’de kurulması planlanan Akkuyu nükleer santralinin 2019 itibarıyla tamamıyla operasyonel olması beklendiği, ancak santralde bugüne kadar birçok gecikme yaşandığı vurgulanarak santralın 2023 açılış hedefinin de zor göründüğü ifade ediliyor.
Karadeniz’de kurulacak olan ve konsorsiyumun başında Japonya’nın olduğu 4,5 GW’lık Sinop nükleer santralinde ise maliyetlerin artışa geçtiği, üçüncü santralin Kırklareli’nde yapılması planlandığı iletiliyor.
Siyasilerin fosil yakıt söylemlerinin sürdürülebilir enerji sektörünün cazibesini azalttığına dikkat çekilen raporda Türkiye’nin karbon piyasalarındaki faaliyetleri ve bu kapsamda oluşturduğu yönetmelik çerçevesine göz atılıyor.
“İklim Değişikliği Etkileri ve Uyum” bölümünde ise Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz Havzası’nda iklim değişikliğinin nelere sebep olabileceğine yer veriliyor.
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin sebep olacağı kuraklığın önemli derecede hissedileceği Akdeniz havzasında başta su stresi arttıkça verimsizlik riski de artan sulu üretim olmak üzere, tarım ve gıda üretiminin yoğun biçimde etkileneceği uyarısında bulunuluyor.
Türkiye henüz Ulusal Uyum Planı’nı sunmadı
Çalışmanın “İklim Yasaları” bölümünde ise Türkiye’nin 2005 yılında yürürlüğe soktuğu Yenilenebilir Enerji Yasası, 2007 tarihli bir yasa ve 2013 Elektrik Piyasası Yasası inceleniyor. Bu yasalarla birlikte İklim Değişikliği Stratejisi, İklim Değişikliği Eylem Planı ve Enerji Verimliliği Eylem Planı da değerlendiriliyor.
Raporun tamamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz
Kaynak: Yeşilgazete
Bizi Takip Edin