Arılar Ölüyor Mu?
2007’de ekoloji dünyası büyük arı ölümleriyle şok geçirdi, bunların büyük çoğunluğu arıların tamamen kaybolduğu Koloni Çöküş Sendromu (CCD) idi. Türkiye’de kovan kaybı konusunda çok güvenilir istatistikler bulunmamakla birlikte, Uludağ Üniversitesi arı kayıplarının yüzdesi hakkında % 10-20’den % 70’e yükseldiği şeklinde bir bilgi paylaştı ve bu endişe verici bir oran.
Bununla birlikte, devlet yardımları, arıcılık ve bal üretimine olan ilginin artması sayesinde, toplam kovan sayısı azalmanın aksine, bu grafikte olduğu gibi artmaktadır.
Arılarla ilgili olan biteni sadece rakamlara bakarak anlamaya çalışmak yanıltıcı olabilir. Türkiye’de olduğu gibi, birçok nedenden ötürü pek çok kovan yok olabilir (ilgili yazıya buradan ulaşabilirsiniz), ancak yok olandan daha da fazlası eklenir. Sonuç olarak arı sağlığını etkileyen birden fazla çevresel faktör var ve hiçbiri arıların lehine sonuçlanmıyor gibi görünüyor. Arılara yardımcı olarak, tüm bu faktörleri arılar lehine değiştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor.
Arıları Öldüren Nedir — ve Bu Neden Önemlidir
Bir şeyin birden fazla nedeni varsa, genellikle bu nedenler karmaşık yollarla birbiriyle ilişkilidir; bütün problemin ortadan kalkması ille de bir veya iki tanesini ortadan kaldırarak çözülecek kadar basit olmayabilir. Basitleştirilmiş bir örnek, kabuk böceklerinden dolayı iğne yapraklı ağaçların birer birer ölmesidir. Tek bir sebep var, ancak dayanacak iki ayağa ihtiyacı var. Kabuk böcekleri kozalaklara özgüdür, ancak ağacın hassas olmasının nedeni sürekli kuraklıktır. Kuraklık olmasa, ağaçlar böcekleri defeder. Böcekler olmasa ağaçlar kuraklığı savuşturabilir. Ancak ikisi birleşince, ağaçların savunmasını engelleyecek bir tehdit oluştururlar. Muhtemelen bu tematik olarak arıların başından geçene benzemektedir.
Sorunun sistemik yapısı onu karmaşık kılar, ancak aşılmaz değildir. Bilim adamları, arıların çeşitli faktörler yüzünden öldüğünü biliyorlar—pestisitler, kuraklık, yaşam alanı tahribi, beslenme eksikliği, hava kirliliği, küresel ısınma ve daha fazlası. Bu nedenlerin birçoğu birbiriyle ilişkili. Sonuç olarak insanların en önemli iki nedenden sorumlu olduklarını biliyoruz: kuraklık ve yaşam alanı tahribi.
İşçi arıları (dişiler) yazın altı hafta, kışın birkaç ay yaşarlar. Koloni, ilkbahar ve yaz aylarında sürekli yeni işçi arılar üretir ve sonra kış boyunca üreme yavaşlar. Tipik olarak, bir arı kovanı veya koloni, kışın yüzde 5-10 oranında azalır ve ilkbaharda kaybedilen arıların yerine yenileri üretilir. Kötü bir yılda, bir arı kolonisi arılarının yüzde 15-20’sini kaybedebilir.
Pestisitler ve Arılar
Biyologlar arı polenlerinde 150’den fazla farklı kimyasal kalıntıyı buldu; bu da Kaliforniya Üniversitesi’nden arıcılık uzmanı Eric Mussen’e göre öldürücü bir “pestisit kokteyli”. Dahası, endüstriyel tarım işletmeleri otlak ve ormanları pestisitlerle kontamine edecekleri tek türlü tarım çiftliklerine dönüştürdükçe, yabani arı yaşam alanı her yıl küçülmektedir. Arı yok oluşunu tersine çevirmek için, işlevsiz ve yıkıcı tarım sistemimizi düzeltmeliyiz.
Arıları Kurtaran Çözümler
Sağduyulu eylemler, dünya arılarını eski haline getirebilir ve koruyabilir. İşte güçlü bir başlangıç:
1. En tehlikeli yedi pestisiti yasaklayın.
2. Tozlayıcıların sağlığını doğal yaşam alanlarını koruyarak koruyun.
3. Ekolojik tarımı yeniden canlandırın.
Ekolojik, organik tarım yeni bir şey değildir. İnsanlık tarihinde tarımın en çok yapıldığı yol budur. Ekolojik tarım, büyük tek tip alanlardan kaçınarak ekosistem çeşitliliğini koruyarak böcek hasarına karşı direnir. Ekolojik tarım zemin besinlerini doğal gübreleme sistemleri ile eski haline getirir, rüzgâr ve su erozyonundan kaynaklanan toprak kaybını önler, pestisit ve kimyasal gübrelerden kaçınır.
Ekolojik tarım, arı popülasyonlarını ve daha sağlıklı arıları yeniden canlandırarak, tozlaşmayı geliştirir ve bu da ürün verimini geliştirir. Ekolojik tarım, doğal ekosistem hizmetlerinden, su filtrasyonu, tozlaşma, oksijen üretimi, hastalık ve zararlı kontrolünden yararlanmaktadır.
Arıları Kurtarma Konusunda Avrupa’dan Ne Öğrenebiliriz?
Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yayınlanan bilimsel bir rapor, yaygın olarak kullanılan 3 pestisitin — nikotin bazlı clothianidin, imidacloprid ve tiyametoksam — arılar için “yüksek akut risk” oluşturduğunu tespit etmiştir. Arı kovanlarında bulunan toksik pestisit kokteylinin özünde nikotinoid pestisiti- toprakta, yapraklarda ve tohumlara gömülmüş halde kullanılan -varlığını sürdürür. Üç neonikotinoid, böcek sinir sistemine etki eder. Arılarının yavru larvaları beslediği bal da dâhil olmak üzere tek tek arılarda ve bütün kolonide birikirler. Hemen ölmeyen arılar, ölümcül olmayan sistemik etkiler, gelişme bozuklukları, zayıflık ve yön bulma yeteneğinde kayıplar yaşarlar. Ölüp gitmeler, tükenmiş yabani yaşam ortamlarında bal üretmek için daha fazla çalışması gereken, daha az ve daha zayıf arılar bırakır. Bu koşullar arı kolonisinin çökmesi için kâbus formülü oluşturur.
23 Mart 2017’de Avrupa Komisyonu, neonikotinoidlerin yasaklanması için taslak düzenlemelerini üye devletlere sundu. Üye devletler tarafından Mayıs ayında bir oylama gerçekleşebilir. Komitoloji süreci çerçevesinde, Avrupa Birliği Komisyonu, Bitki, Hayvan, Gıda ve Yem Daimi Komitesi’nde, AB genelinde 3 adet arı öldüren neonikotinoidin yasaklanması için 3 taslak düzenleme getiriyor. Imidacloprid, Clothianidin ve Thiamethoxam’a tamamen kapalı sistemler olduğu düşünülen kalıcı seralar istisna olmak koşuluyla izin verilmeyecektir. Avrupa Komisyonu (AK) 2013’te 3 neonikotinoidi kısıtladığında, üreticilerden (imidacloprid ve clothianidin için Bayer ve thiamethoxam için Syngenta), 31 Aralık 2014 tarihine kadar AK’ye sözde “doğrulayıcı veriler” sunmaları istenmişti. Bu verilere dayanarak, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) bir bilimsel değerlendirme yaptı ve risk değerlendirmesini güncelledi. Syngenta tarafından sağlanan bilgiler, risk değerlendirmesini iyileştirmek için yeterli değildir ve risklerin çoğunluğu karakterize edilemez: EFSA ‘yüksek risk göz ardı edilemez’ sonucuna varmıştır. Öte yandan, ajans Bayer’e ait clothianidin ve imidacloprid ile ilgili arılar özelinde yeni yüksek riskler tespit etti.
Bu 3 kimyasalın getirdiği yüksek risk, şimdiye kadar tarımsal kimya sanayi tarafından üretilen en güçlü ve en sistemik böcek öldürücü oldukları gerçeğiyle bağlantılıdır. Toprakta kalıcıdırlar. Sistemik olduğu için, toprak kalıntıları, sonraki bitkiler tarafından ve aynı zamanda, işlenmiş bitkilere bitişik yabani otlar tarafından emilir. Su akımlarını kirletirler ve artık çevrenin herhangi bir yerinde bulunabilirler. Yabani çiçeklerin nektarı da yağmur suyu gibi kirlenmiştir! PAN Avrupa’nın polinatör proje koordinatörü Martin Dermine, ‘Neonikotinoidler, bal arılarının yanı sıra Avrupa’daki yabani tozlayıcıları da 20 yıldan fazla süredir yok ediyor’ dedi. Komisyonun bu önerisi, çevreciler ve arıcılar için bu uzun mücadelenin tanınması için ilk adımdır. Bu insektisitlerin toksisitesi üzerine bilimsel kanıt miktarı o kadar yüksek ki bu kimyasalların piyasada kalması imkânsız. Bu artık bir ihtiyat değildir: bu çevre felaketinin uzamasından kaçınmak için önlemdir.
Kaynak: Live and Let Bee
Bizi Takip Edin