Sürdürülebilir Yaşam Penceresinden Yerel ve Kırsal Kalkınma: “Kitap, yapmak istediklerimizin tümü değil, yalnızca bir parçası”

Sürdürülebilir Yaşam Penceresinden Yerel ve Kırsal Kalkınma kitabını Murat Bayramoğlu ile konuştuk.

Öncelikle çalışmalarınızı öğrenelim, neler yapıyorsunuz?

Özyeğin Vakfı, iki ana damarı olan bir kurum. Bunlardan ilki eğitim. Yıllardır dezavantajlı bölgelerde eğitim altyapısının iyileştirilmesi için okullar ve yurtlar yapıyor vakıf. Ayrıca devam eden burs programları var. Yurtlarda kalan, özellikle kız çocuklarını ve gençleri destekleyen programlar yürütüyor. Özyeğin Üniversitesi’ni de Vakfın eğitim alanına yaptığı yatırımların son halkası olarak değerlendirebiliriz. Bir diğer damar da 2008 yılında vakfın gündemine aldığı ve bugüne dek devam eden yerel ve kırsal kalkınma programı. Saha uygulamaları, politikalar geliştirme ve akademik boyutlarıyla bütüncül bir programdan bahsediyorum… Bahsini ettiğim başlangıç yıllarında Vakıf kırsal kalkınma alanında hangi değerleri savunacağına, nasıl bir yöntem ile saha çalışmalarını yürüteceğine karar vermek üzere uzun bir hazırlık dönemi geçirdi. Dünyada ve Türkiye’de kırsal kalkınmaya dair tartışmaları, deneyimleri öğrendi. Topluluk temelli, küçük aile çiftçiliğini güçlendiren ve kırın bütün sorunları kucaklayan bir stratejiyi benimsedi. Bu anlayışını hayata geçirmek için ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve üretici örgütlerinin temsilcileriyle bir dizi çalıştay yaptı. Bu buluşmalarda hem stratejisini tartışmaya açtı, hem de uygulamaya dönük ilk adımlarını atmaya başladı.

Doğrudan vakfın kendisinin tasarlayıp uygulamaya başladığı ilk proje 2009 yılında başlayan Kavar Havzası Kırsal Kalkınma Projesi’dir. Bu proje devam ederken vakıf Kilis’te bir kalkınma programı daha başlattı. Bu program Ravanda Havzası Kırsal Kalkınma Projesi adı altında 8 köyün kümelendiği havzada daha çok kadın odaklı bir kalkınma programına dönüştü.

Kadın odaklıdan kastınız?

4 köyün kadınları bir araya gelip Ravandalı Kadınlar Derneği’ni kurdular. Derneklerini kurma süreci yaklaşık 2 yıl sürdü. Şu an için iyi bir kapasite geliştirdiler ve bugün derneğin kendini var etme süreci halen devam ediyor. Benzer bir örgütlenme çalışmasını Kavar köylerinde de deneyimledik. Orada da 5 köy bir araya gelerek Kavar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurdular. Kırsal alanda üreticilerin örgütlenmelerine ve böylece kendi dinamiklerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olmak, kırsal kalkınma çalışmalarımızın başlıca motivasyonudur.

Süreç nasıl işliyor?

Yoksulluk, dinamik nüfus varlığı, halkın hevesi ve yerel kamu idarelerinin pozitif ilgisi çalışma yapacağımız sahayı seçerken gözettiğimiz başlıca kriterler oldu. Uygulama yapılacak saha belli olunca, hane bazlı anket çalışmaları, odak grup görüşmeleri, tartışma platformları sonucunda 5 yıllık ölçülebilir hedefleri olan kalkınma planları yapıyoruz. Her havzada 3’er kişiden oluşan saha ekipleri kuruyoruz. Biz de merkezde çalışmaları koordine ediyoruz.

“SADECE EKONOMİK KALKINMA, REFAH ANLAMINA GELMİYOR”

Murat Bayramoğlu

Kitabın hikayesi de burada başlıyor.

Evet, doğru. Kırsal kalkınma programlarına başlarken vakfın önüne koyduğu birkaç temel hedef vardı. Birisi, saha uygulamalarıyla kırsal kalkınma yaklaşımını bir model olarak ortaya çıkarmak. Mikro alanda bir kırsal kalkınma programı nasıl tasarlanır? Orada nasıl çalışılır? Sosyal kalkınma ile ekonomik kalkınma nasıl entegre edilir? Başlarken öncelikli hedefimiz buydu. Bir sivil toplum kuruluşu binlerce köyde bir kalkınma programı yürütemez, yapmamalı da. Önemli olan modeller geliştirip insanlara, kurumlara deneyimler aktarmak. Deneyim biriktirmek ve bu deneyimlerin ışığı altında kırsal kalkınma modelleri ve politikaları önermek ikinci hedefimizdi. Bu alanda da yol kat ettiğimizi düşünüyorum. Son olarak sahanın bilgisi ile akademinin birikimini yakınlaştırmak ve birbirlerini beslemelerini sağlayacak kanallar kurmak da bir diğer hedefti … Özyeğin Üniversitesi işbirliği ile her yıl kır çalışmaları içinde yer alan farklı kesimlerinden insanlara, yerel ve kırsal kalkınma uzmanlık eğitimi sertifika programları düzenlemeye başladık. Daha çok kalkınma ajanslarından, bölgesel kalkınma idarelerinden, Kalkınma Bakanlığı’ndan, belediyelerden ilgi oluştu. Programa uzman ya da eğitmen olarak katılan akademisyenler, farklı kalkınma paradigmalarını tartışmaya açtılar. Üretici örgütlerinin ve yerel yönetimlerin yöneticileri deneyimlerini aktardılar.

Bu yıl beşincisini yaptığımız bu eğitim programlarında biriken kavramsal bilgi ve deneyim aktarımlarının bir kitaba dönüştürme gerektiği görüşü hasıl oldu. Türkiye’de bu konuda bir literatür eksikliği var. Daha sonra Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkilerBölümü’nden Doç. Dr. Faik Gür ile bu birikimin derlenmesi işine koyulduk. Kitapta makalesi bulunan, röportaj yapılan birbirinden kıymetli akademisyenler, üretici örgütlerinin temsilcileri bu fikre destek verdiler, sahip çıktılar. Esasında bu kitap sadece bizim çalışmalarımızın da bir ürünü değil. Vakfın hayata geçirmeye çalıştığı kır ile akademi arasında köprü olma amacının çıktılarından biri.

Kitabın içeriği oluşturulurken nasıl bir çalışma yolu izlediniz?

Sertifika programlarıyla başladık. Yıllar içinde bu programlarda pek çok konuya değinildi. Biz hepsini toplama mecburiyeti hissettiğimiz için kitabı kendi içinde bölümlere ayırdık. Birinci bölüm daha kavramsal tartışmaların döndüğü bir alan. Bir bölümde kırsal kalkınma ve uygulamalarda pratik sorunları gündemleştirdik. Bir başka bölümde ise bu işe hevesli insanların ihtiyaç duyacakları bilgileri bulabilecekleri bir alan yarattık. Üç alanı bir araya getiren bir yerel ve kırsal kalkınma külliyatı diyebilirim bu kitap için.

“KALKINMA PARADİGMASI, İNSANLARIN ONURLU YAŞAMASINA İMKÂN TANIMALI”

En çok geçen “sürdürülebilir yaşam” ve “kalkınma” kelimelerini sizin tanımınızla alabilir miyiz?

Sürdürülebilir yaşamı ele alırsak ilk olarak;öncelikle şu anki yaşamın sürdürülemez olduğu tespitiyle başlamak lazım. Bunun pek çok sebebi var: ideolojik, sınıfsal vs. Hepsinin toplamına baktığımızda kaynakların hoyratça harcandığı, insanın kendi türüyle birlikte tüm ekolojiyi tükettiği bir girdabın içindeyiz. Elde neyi tutabilmişsek, neyi daha az heder etmişsek onun üzerinden yaşamı hızlıca onarmaya başlamamız gerekiyor. Kalkınma da bununla iç içe bir kavram aslında. Hakim kalkınma paradigması ve politikaları insanlığa, doğaya umut olmaktan çok yıkıcı bir mekanizma. Daha iyi koşullarda yaşam kurma ihtiyacımız var. Eşit bölüşüm ihtiyacımız var. Büyümekten bahsetmiyorum, daha çok adil üleşimden bahsediyorum.  Demokrasinin, yerel katılımcılığın, her alanda yatay örgütlenmenin, barışın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, hayvan haklarının sürdürülebilir yaşam ve kalkınmanın temel kaldıraçları olduğunu düşünüyorum.

Bu çerçeveden baktığımda kırsal en dezavantajlı kesimlerden bir tanesi. Sadece gelir değil; eğitim, sağlık, yaşam güvencesi gibi konularda da dezavantajlılar. Kalkınma paradigmamız, yoksul kesimlerin, insanlık ne biriktirmişse ondan hak ettiği ölçüde nasiplenerek onurlu yaşamasına olanak tanımalı.

Kitapta tarımsal dönüşümün toplumsal yapıya etkilerinden bahsediyorsunuz. Bundan bahsedebilir misiniz?

Kitapta yer alan yazlarında birkaç örnek verebilirim sorunuza karşılık gelir umarım. Prof. Dr. Zafer Yenal, hem Amerika’da hem Avrupa’da siyasal-toplumsal dönüşümler ve bunların kalkınmaya etkilerine ve dönüşümlere dair bir perspektif sundu röportajında. Kamu merkezli kalkınma anlayışının Kıta Avrupası’nda ortaya çıkışı, kır nüfusunun kentlere, endüstri alanlarına göçünü, sonraları neo-liberal politikalarla birlikte yaşanan değişimleri anlattı. Prof. Dr. Fikret Adaman ve Dr. Bengi Akbulut kalkınma sorunsalı ve bir çerçeve önerisi başlıklı yazılarında hakim kalkınma iktisadının etkilerine dem vurdular. Doç. Dr. Murat Öztürk, Ferhat Kentel, Pelin Öğün Emre ortak kaleme aldıkları makalelerinde azalan ve artan nüfuslar bağlamında güncel köy halimizi analiz ettiler. Hangi dinamikler köyleri sönümlendiriyor, hangileri yaşamalarına olanak tanıyor? Doç. Dr. Faik Gür, Yunt Dağı köylerinde yürütülen kalkınma programı ile oradaki dönüşüme tanıklık eden bir çalışma yazdı. Doç. Dr. Deniz Şenol Sert de Özyeğin Üniversitesi’nde uzun süredir göç çalışıyor. O da tarımda Suriyeli Sığınmacıların istihdamı üzerine yazdı. Dr. Dilek Eroğlu, İzzet Baysal Üniversitesi’nden Kır Sosyolojisi ve Kadın çalışmaları yürüten bir akademisyen. O da kırda kadının yerini anlattı. Şu an TEPAV’ın danışmanı olan Halil Agah; benim de çok heveslendiğim bir konuda, Kırsal Kültür ve Mimari konusunda yazdı. Prof. Dr. Bülent Gülçubuk yazılarında kırsal kalkınma politikalarında öncelik arayışları bu arayışların toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini inceledi. Şimdi ismini zikretmediğim ve kitaba katkı sağlayan akademisyen ve uygulayıcılar, esasen ortak kaygımız olan yaşamın hepimiz için eşit ve adil sürdürülebilirliği kaygısını kaleme aldılar.

Son bölümdeki etki analizinden bahsedebilir misiniz?

Dr Meltem Aran Vakfımızın Kavar Kırsal Kalkınma Projesinin etki değerlendirmesini yönetmişti. Hem proje köylerinde hem de kontrol köylerde yapılan başlangıç  ve sonuç anketlerinin sonuçlarından yola çıkarak yaptığı analizin sonuçlarını paylaştı. Ama bence daha da önemlisi, farkların farkı olarak adlandırılan yöntemi Kavar örneğinden yola çıkarak anlattı. Kırsal kalkınma projelerinde etki değerlendirme çalışmaları için öğretici bir çalışma olduğunu düşünüyorum.

Aynı bölümde Dr. Beyza Polat da kırsal kalkınma programlarının etki analizi yöntemlerine dair kavramsal bir çerçeve çizdi makalesinde.