Türkiye’de Müslümanlık, Kadın Hareketi ve Feminizm Bir Arada Mümkün
“Kadınların ve bilhassa Müslüman kadınların; gündelik deneyimlerine, toplumsal meseleleri algılayışlarına, ilgilerine, meraklarına, dertlerine, umutlarına, kaygılarına, mücadelelerine dair kendi sözünü söyleyeceği bir mecra” olarak kendisini tanımlayan Reçel Blog 2014 yılından beridir devam ettiği yayın hayatında yeni bir sayfa açarak bir projeye adım attı.
Bu proje kapsamında 2 Mayıs 2018’de Taksim Avantegarde Otel’de düzenlenen “Türkiye’de Müslümanlık, Kadın Hareketi ve Feminizim Bir Arada Mümkün Mü?” başlıklı çalıştay, Reçel Konuşmaları ve Atölyeleri serisinin ilk etkinliği olarak farklı çevrelerden kadınları konuşmak, tartışmak ve dayanışmak için bir araya getirdi.
Çalıştayın panel formatında düzenlenen ilk kısmında Reçel Blog’un kurucu editörlerinden Rümeysa Çamdereli bu zamana kadar blogda yayınlanan yazılara ve yazarlara dair bir çerçeve çizdi. Yazarların anonim kalarak deneyimlerinden bahsedebilmesinin kadınlar için özgürleştirici yönünün altını çizen Çamdereli, Reçel Blog’da yayınlanan yazıların gündeminin, ülke gündemi, politik atmosfer ve aile, evlilik gibi toplumsal mekanizmalar üzerinden şekillendiğini anlattı. Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar İnisiyatifi’nden Ayşe Yıldırım Müslüman kadınlardan oluşan platformun kadın hareketine politik anlamda katkılarından ve hareketin içeriğinden bahsederken, referansını İslami kaynaklardan alan bir kimsenin eşitlikten ve adaletten uzaklaşmasının ancak ranta ve iktidara yaklaşması sonucu oluşabileceğini belirtti. “Mekan ve İdeoloji: Camide Toplumsal Cinsiyet Rolleri” konulu bir tez hazırlamış olan Nur Kıpçak, Türkiye’de kamusal alanda kadın temsiliyeti ve cami örneği üzerine özellikle politik yasaklar ve Cumhuriyet kadınının yaratılması bağlamında hızlı bir tarihsel süreç anlatısında bulundu. Panelin son konuşmacısı Şefika Özer ise Türkiye’de farklı feminizmlerin ortaklaştığı ve ayrıştığı sahalardan bahsetti.
Bu çerçeve doğrultusunda ikinci kısımda katılımcılardan gelen sorular ve yorumlar İslam’ın feminizmle bağdaşıp bağdaşmayacağı ve kesişimsel feminizm, özellikle de sekülerlik ve laiklik kavramlarının tekrar tartışmaya açılması ve yeniden konuşulması üzerinden şekillendi. Özel alan ve kamusal alan tanımlarını da çokça tartışmaya açan sekülerlik ve laiklik başlıkları altında başörtülü/başörtüsüz Müslümanlık, Ramazan ayında oruç, alkol kullanımında kamusal alan/özel alan ayrımı gibi farklı temalar konuşuldu.
Kendisini seküler feminist olarak tanımlayan bir katılımcı feminist hareketin kendine ait bir taban oluşturamadığından bahsederken, eşcinsellik gibi üzerinde büyük tartışmalar süren konulara rağmen, Müslüman feministlerin böyle bir taban oluşturma şansı olduğuna inandığını belirtti.
Bir diğer katılımcı ise 1998 senesinde üniversiteye gelip feminist hareket içerisinde örgütlendiğinde tartışılan konuların ekseninde daha çok kültürel çoğulculuk, milliyetçilik ve ırkçılığın olduğunu, laiklik tartışmasının yeni yeni bir gündem olmaya başladığını ifade etti. Laikliğin özgürlükçü bir bakış açısıyla yeniden kurulması gerektiğini düşündüğünü belirtti.
Bir diğer katılımcı ise seküler yaşamın inançlı insanlar için de çok önemli olduğunu çünkü siyasal islamın inancı siyasete alet etmesi ile dini de kendi özünden uzaklaştırdığını düşündüğünü ifade etti. “Müslüman bir kadın nasıl bir ülkede daha rahat ve mutlu olabilir?” de üstünde oldukça fazla durulan sorulardan birisiydi.
Çalıştaya adını veren “Türkiye’de Müslümanlık, Kadın Hareketi ve Feminizim Bir Arada Mümkün Mü?” sorusuyla ilgili olarak Rumeysa Çamdereli, “Biz bunun mümkün olduğunu düşünen insanlar olduğumuz için böyle bir yola çıktık Reçel ekibi olarak, umarım bu yolda bizimle birlikte ilerlemek isteyen pek çok kadınla tanışır ve dayanışırız” dedi.
Reçel Blog 19 Mayıs 2018 Cumartesi günü “Eğitim” temalı ilk Yazarlık Atölyesini Studio-X’te düzenleyecek. Bunu aile ve iş hayatı temalı yazarlık atölyelerinin takip etmesi düşünülüyor.
Bizi Takip Edin