Daha Çok Tanınmayı Hak Eden “Kayıp” 10 Kadın Müzisyen

Diğer sanat dallarında olduğu gibi müzikte de kadınlar her zaman hak ettikleri yerde veya fırsatlar içinde değiller. Dengesizlik son on yılda bazı gayretli tarihçiler ve LucyO’Brien’ın ‘She Bop and Anna Beer’s Sounds and Sweet Airs: The Forgotten Women of Classical Music (She Bop ve Anne Beer’in Sesi ve Taze Hava: Unutulan Klasik Müzik Kadınları)’ kitabı gibi kitaplar tarafından düzeltilmeye başlandıysa da dışarda hala daha çok tanınmayı hak eden bir sürü harika kadın müzisyen var. İşte size hiç duymadığınız kadın müzisyenlerden 10 tanesi…

Sharon White – DJ

Sharon White, kariyerine New York Radyosu’nda DJ olarak başladı. Bir arkadaşı ona 24.sokakta bir kulüpte çalmayı teklif ettiğinde bu ne kadar zor olabilir ki diye düşündü.

Daha sonraları Red Bull Müzik Akademisi’nde konuşan Sharon White şunları demişti: “Gençken ve hayatta istediğiniz her şeyi yapabiliyorken, gerçekten korkunuz olmuyor. Dinleyicinin birden gelen tepkisinin içinde kalacağımı kim bilebilirdi?

O zamanlardan itibaren White, farklı kulüplerde düzenli olarak konser verdi ve Studio 54, Palladium, The Garage, The Roxy, The Limelight, The Pavillion ve The Saint gibi kulüplerde çalarak mekanlarda yer edinip, dans pistinde bir öğrenci (kısa süre sonra usta) oldu. Sonraki mekanı New York Giants’ Stadyumu’nunkinden daha güçlü bir ses sistemine sahip olan, Leonard Bernstein veya Freddie Mercury gibilerin saygılarını göstermek adına DJ kabininde gezinmiş olabileceği çok büyük bir mekan oldu.

Halihazırda bulunan, öncü nitelikte çalışmalarının yanı sıra White Billboard’ta çalışan ilk kadın muhabirdi ve daha sonraları Motown, RSO, Profile ve Polygram gibi plak şirketleri için çalıştı.

Lara Logic – saksafoncu

Lara Logic X-Ray Spex , 1977

İngiliz Punk dünyası yeterince ünlü kadına sahip, fakat daha az ünlü ve temel taşlardan biri olan Lara Logic, asıl ismi Susan Whitby, 1960’ta doğdu. Poly Styrene’nin özgün grubu X-Ray Spex üyesiydi, fakat çıkış albümleri olan Germfree Adolescents’i kaydetmeden önce grup yağmalandı. Lara daha sonra müzik grubunun başka bir üyesi tarafından kendi saksafon aranjmanlarını kullanıldığını söyledi.

Lara punk olayını seviyordu, “Bu etiketleri ve sınırları aşan, aseksüel bir hareket; bu punk ruhunun gerçek tarafı.” ve X-Ray Spex’ten sonra kendi grubunu kurdu, ilk post-punk hareket olarak sayılan Essential Logic grubu. Kendi adını taşıyan single’la ve daha birçok single’larla beraber, Beat Rhythm News adında bir albüm yaptılar. Logic ayrıca deneysel bir pysch grubu olan The Red Krayola grubunun içindeydi ve The Raincoats, The Stranglers ve Boy George’a benzeyen gruplar için çaldı.

Pedigree Charm (grup dağılmadan önceki ikinci Essential Logic albümü olarak biliniyor) adlı solo albümü çıktıktan sonra, 1980’lerde müziği bırakarak Hare Krishna hareketine katıldı. 2003’te Amerika menşeili Kill Rock Stars,” Fanfare in the Garden” adındaki Essential Logic seçkisini çıkardı.

Sha-Rock- rapçi

Sha-Rock hip hop tarzının ilk günlerinde vardı, grubu “Funky 4 + 1” (kendisi +1’di) kayıt sözleşmesi yapan ve Amerika televizyonlarına, Saturday Night Live programının bir bölümüne Blondie’nin seçimiyle misafir grup olarak çıkan ilk rap grubuydu, programda That’s The Joint şarkılarını çaldılar.

Sha-Rock’ın rap stilinin, Run-D.M.C grubunun DMC’sini (Darryl McDaniels) şekillendiren bir etkisi oldu ve oluşturduğu çevre sayesinde DMC’yi bu camiada uçurdu. Daha sonraları DMC, Sha-Rock için “Baş döndürücü uyakları vardı ve bunlar tüm rapçilerinkinin yüzde seksen beşinden daha iyiydi. O bir tarz değiştirici, benim hayatımı değiştirdi” demişti.

Sha-Rock rap savaşlarına girmekten çekinmedi, Grandmaster Flash & The Furious Five gibi gruplara meydan okudu. Hip Hop Gods’a konuşan Sha-Rock: “Çevremdeki herkes Funky 4’un benim şehirdeki en iyi kadın rapçi olduğumu söyleyeceğini biliyordu. New York’ta işleri iyi yürüttüğümü biliyorlardı. Bu alanda benden sonra gelen kadınları uzaklaştırmak için söyleyeceğim bir şey değil ama Sha-Rock o zamanlar en çok aranan kadın rapçiydi

Sha-Rock, 2013’te Cornell Üniversitesi’nin hip hop koleksiyonuna ulusal danışman olarak atandı.

Lili Boulanger – besteci

Nadia Boulanger’in küçük kardeşi, ünlü müzik öğretmeni Lili Boulanger, Crohn hastalığından dolayı 1918’de sadece 24 yaşındayken öldü. Fakat ölmeden önce vücudu zayıf olmasına rağmen Prix de Rome beste ödülünü kazanan ilk kadın oldu. Daha önce bu ödülü Berlioz, Debussy ve Boulanger altı yaşındayken ölen babası Ernest gibi sanatçılar kazanmıştı. Ernest ve babası Frédéric Paris Konservatuar’ında ders vermişti ve genç Lili, aile dostları olan Maurice Ravel ve Gabriel Faure’den bizzat ders almıştı. The Quietus’ta yazılana göre Lili’nin çalışmaları – büyük, cesur, savaş ve ölümle gölgelenmiş- 1960’ta Nadia Boulanger’in albümünde yer alana kadar kaydedilmemişti.

Lili, ölümüne yakın zamanlarda (Pie Jesu adlı son çalışmasını hasta yatağındayken ablasına atfetti), Maleine adlı modern opera üzerine çalışıyordu. Anna Beer “Sounds and Sweet Airs” adlı kitabında “Maleine, geleneksel erkek bölgesine ve en güçlü enstitülerden biri olan Paris Opera’sına cesurca girecekti…Lili büyük bestecilerin arasına katılacaktı. Keşke.

Memphis Minnie – blues gitaristi

Blues kadınlarını düşündüğümüzde genelde şarkıcılar olarak düşünürüz. Fakat Memphis Minnie, namı diğer Lizzie Douglas, ilk kadın efsane gitaristlerden biriydi. 1897’de Louisiana’da doğan Lizzie, çocukken Memphis’e taşındı ve sekiz yaşında gitarı ilk kez eline aldı. On üç yaşındayken, Memphis’in efsanevi müzik merkezine dönmeden önce, Ringling Brothers Circus adlı bir sirk grubuyla Güney’e tura çıkmak üzere evden kaçtı.

Genç yaşta kendi başının çaresine bakan Douglas, hayranlık verici bir karakterdi. Blues şarkıcısı Johnny Shines’ın sonraları dediği gibi:”Onunla alay eden tüm adamlara karşı anında saldırıya geçerdi, yanlarına bırakmazdı. Gitar, cep bıçağı, silah, kullanabileceği her şeyi kullanırdı.

Otuzlarının başlarında, Douglas ve ikinci kocası Joe McCoy, Columbia Records yetenek avcıları tarafından sokakta çalarlarken keşfedildi ve kendilerini beklendiği gibi Kansas Joe ile Memphis Minnie olarak yeniden adlandırdılar. 1935’te boşanana kadar kayıtlarını düet olarak yaptılar. Bundan sonra Minnie’nin kayıtları ve turne kariyeri güçlendikçe güçlendi. Big Bill Broonzy, Chicago’da bir gece kulübünün müzik yarışmasında Minnie’ye karşı mağlubiyetini yazdığı sırada, Bukka White da Minnie’yi “kadınların çizgisinde giden en iyi şey” olarak tanımlıyordu.

1941’de Minnie elektro gitar çalmaya başladı ve en çok hit alan şarkısı “Me and My Chauffeur Blues”u kaydetti. Bu şarkıyı daha sonra Jefferson Airplane cover’ladı. (şarkılarından en ünlü cover’a sahip olan muhtemelen “When the Levee Breaks” adlı şarkıydı. Daha sonra Led Zepplin’in uyarlamasını yaptığı bu şarkıyı Joe McCoy ile beraber çıkarmıştı.) 1950’lerde şarkılarını kaydeden Minnie, 1960’ta felç geçirene kadar çalmaya devam etti. Bir felç daha geçirdikten sonra 1973’te fakirlik içinde öldü.

Laurie Spiegel – elektronik müzik bestecisi

Laurie Spiegel bir gün uzaylılar tarafından duyulacak olan ilk müzisyen olabilir; parçası Harmonices Mundi (Dünya’nın Harmonisi), 17’nci yüzyıl’da yaşamış olan Alman matematikçi ve filozof olan Johannes Kepler’in, gezegenlerin orbitallerine baz alarak yaptığı bestenin bir uyarlaması. Bu uyarlama, Nasa’nın uzay araçları Voyager 1 ve 2’ye yerleştirilen Golden Record fonograflarındaki ilk müzik.

Pitchfork’a konuşan Spiegel: “Woodstock’ta arkadaşlarımla otururken, birden NASA’dan olduğunu söyleyen biri aradı beni ve müziğimin bir kısmını dış dünyayla bağlantı kurmak için kullanmak istediğini söyledi. Ben de ‘Eğer benle dalga geçmiyorsan bana resmi NASA antetli bir mail atardın!’ dedim.” Golden Record’ta parçası bulunan tek müzisyen olmasa da Spiegel, aynı zamanda 1972 yılında yaptığı “Sediment” adlı bestesiyle Açlık Oyunları film serisinin müziğinde de yer edinen muhtemelen tek müzisyen.

1945’te doğan Spiegel’in ilk bestelerinde banjo ve mandolin ağır basıyordu, fakat 1969’dan sonra Sediment’te de kullandığı, analog sentezleyiciyi kullanarak bestelerini yapmaya başladı. Daha çok kontrol etme isteği içinde, Bell Labs’te çalışmaya başladı ve burada bilgisayarlı beste yazılım sisteminde öncü oldu, en çok bilinen çalışmalarını içeren “The Expanding Universe” albümünü de burada yaptı. Daha sonra New York’ta Computer Music Studio (Bilgisayarlı Müzik Stüdyosu)‘yu kurdu ve algoritmik beste yazılımı olan “Music Mouse”u yazdı. Bu yazılım 1984’te Mac, Atari ve Amiga ile kullanılabilen “akıllı entsrüman”dı.

Lizzy Mercier Descloux – şarkıcı, şarkı yazarı, yazar ve ressam

Fransız sanat okulu mezunu Lizzy Mercier Descloux, partneri Michael Esteban ile birlikte Harry Cover adında bir dükkan açtı. Burası McLaren and Westwood’s Sex’in, Paris’in punk dönemindeki versiyonu sayılabilecek bir dükkandı. Descloux aynı zamanda Rock News dergisinin yapımına da yardım etti. Rock News New York şubesindeki işi sırasında Patti Smith ve Richard Hell ile tanıştıktan sonra çift 1977’de New York’a taşındı. Burada Esteban ve Michael Zilhka ZE Records adında, daha sonra “no-wave” olayında kilit rol oynayan bir plak şirketi kurdular.

Mercier Descloux, Richard Hell’in de katkılarıyla, içinde Patti Smith’in resimlerinin olduğu “Desiderita” adında bir şiir kitabı çıkardı. Descloux ayrıca kendini eğitebilen bir gitaristti, Rosa Yemen’in performans sanatıyla beraber ilk kez çaldı. 1979’da çıkardığı ilk albümü “Press Color” harikaydı ve no wave müziğinden minimum düzeyde etkilenmişti.

Pitchfork’un 2016’da alıntıladığı röportajlarında (Mercier Descloux 2004’te kanserden öldü) sadece ZE grubunun bir yüzü olduğu varsayımını reddetti: “Sadece performans yapmıyorum, ayrıca icra ettiğim müziği yazıyorum… Yani beni giydiren, sahnede seksi görünmek için dans ettiren erkek müzisyenler tarafından kullanılmıyorum, sadece bir müzik türüne destek veriyorum.

İkinci albümü Mambo Nassau, Descloux’un en çok söz ettiği albümü ve üçüncü albümü Zulu Rock’un bir kısmı Güney Afrika’da siyahi mbaqanga tarzında müzik yapan müzisyenlerle beraber Apartheid Rejimi döneminde kaydedildi. Bazıları, üçüncü albümü hakkında Paul Simon’un Graceland albümünün üzerinde etkisi olduğunu söyledi.

Ivy Benson – grup lideri

1913’te doğan Ivy Benson, Leeds Senfoni Orkestrası’nda çalan bir trombonistin kızıydı. Sekiz yaşından itibaren çalışan erkeklerin vakit geçirdiği kulüplerde çaldı. Babası onun konserde çalan bir piyanist olmasını diliyordu, fakat Benson Benny Goodman kayıtlarını dinledikten sonra jazz müzikten etkilendi ve klarnetle saksafon çalmayı öğrendi.

On dört yaşında okulu bıraktı ve saksafon parası biriktirebilmek için bir kıyafet fabrikasında çalışmaya ve akşamları bir dans grubunda çalmaya başladı. Çeşitli gezici müzik gruplarıyla beraber çaldıktan sonra, tümü kadınlardan oluşan bir grup kurmak için 1930’larda Londra’ya taşındı. İkinci Dünya Savaşı sıralarında erkek müzisyenlerin zorunlu hizmet için askere gitmesi, kadın müzisyenler için daha çok fırsat yarattı. Ivy Benson grubu, BBC Radyo’nun yerleşik dans grubu oldu ve Palladium’da altı ay boyunca manşetlere taşındı. Avrupa’da ve Orta Doğu’da turne yaptılar ve askeri birlikleri eğlendirdiler. Field Marshal Montgomery tarafından “Berlin VE Day” kutlamalarında çalmaları için çağrılan ilk müzisyenler oldular.

1957’de Benson, bir turnede tanıştığı Amerikan Hava Kuvvetleri çalışanıyla evlendi. Fakat evlilikleri birkaç yıl sonra, Amerika’ya dönen kocasının peşinden gitmeyi reddettiği için bitti. 1980’lerin başına kadar Benson, grubuna liderlik etti. Butlins’in yaz dönemlerine, otel hizmetlerine ve denizaşırı yerlerdeki askerler için düzenlenen etkinliklere katıldılar. Sonunda Clacton-on-Sea’de çalışırken emekli oldu, arada burada tatilciler için elektronik orguyla çalmaya devam etti.

Fanny Mendelssohn – besteci

Mendelssohn ismi klasik müziğin en ünlü isimlerinden biri, fakat bu genelde Fanny Mendelssohn’un ünlü erkek kardeşi Felix için geçerli. Felix’ten dört yaş büyük olan Fanny, daha on dört yaşında Bach’ın Well-Tempered Clavier koleksiyonundaki bütün Preludes and Fugues parçalarını ezberden çalabiliyordu. Fakat torununun torunu Sheila Hayman’ın Radio 4’s Today programında söylediğine göre babası Fanny için şunları demişti: “Bütün bunlar çok güzel canım, ama sen bir kızsın, yani müzisyen olamazsın. Evde kalıp erkeklerin hayatını iyileştirmen gerek.

Küçükken Fanny iki kardeş arasında daha çok umut vadeden olarak görülüyordu ve o zamanın koşullarının, onu bazı başarılardan alıkoymasına rağmen beş yüze yakın beste yazdı. Bunların içinde kendi düğününün müziği de vardı ve bazıları da Felix’in adıyla yayımlandı. 2017’de Fanny’nin Easter Sonata parçası (daha önce Felix’e ait olduğu düşünülüyordu) Leeds Piyano Yarışması’nı kazanan ilk kadın Sofya Gulyak tarafından, Dünya Kadınlar Günü’nde, Royal College of Music’te çalındı.

Pauline Oliveros – elektronik müzik bestecisi

Houston, Texas’ta büyüyen Pauline Oliveros, 2003’te American Public Media radyosunda dediği gibi “Bütün o böceklerden, kuşlardan ve hayvanlardan gelen sesin yoğun ve güzel örtüsü”nden ilham aldı ve on altı yaşında besteci olmaya karar verdi.

San Francisco State College’ta, Robert Erickson’ın gözetiminde arkadaşlarıyla beraber öğrenim gördü, arkadaşlarının içinde elektronik müziğin öncülerinden Terry Riley ve Morton Subotnick de vardı. Bu arkadaşlarıyla beraber tape loop ve delay gibi yeni elektronik müzik metodlarının denendiği bir yer olan San Francisco Tape Music Center’ı kurdular.

1965’te Oliveros, Expanded Instrument System adında bir enstüman sistemi geliştirdi. Bu sistem, akordiyonunun sesini işlemesine ve bunu canlı olarak dinlemesine imkan tanıyan bir banttan-banda kayıt sistemiydi. 2007’de verdiği bir derste, bu sistemi “zaman makinası” olarak tanımladı: “Genişletilen (Expanded olan) şey zamanla ilgili; şimdi/geçmiş/gelecek zaman, dönüşümlerle spontane olarak gerçekleşiyor… bu durum sizin dinlemenizi sağlıyor.

Dinleme sanatı – dikkat verme- Ovieros’un çalışmalarının merkezini oluşturuyordu. 1969’ların “Teach Yourself to Fly” kitabında olduğu gibi, “ses meditasyonu” ile keşfedildi ve California San Diego Üniversitesi’nde profesörlük yaparken bu sanatı oluşturdu. 1981’de Deep Listening Band (Oliveros, Stuart Dempster ve Panaitois) grubu ilk performansını Washington’da bulunan Fort Worden’de, 14-feet derinlikte, 2 milyon varilli bir mahzende gerçekleştirdi. Burada ses 45 saniye yankılanabiliyordu.

Oliveros’un deneyimleri ona daha iyi duyarak dinleme yöntemi olan, odaklanarak ve algıların daha açık olduğu “derin dinleme” terimini kazandırdı. 74 yaşındayken hala bir şeyler yapıyordu. Ortak çalışmalar yapan, sanal gerçeklik platformu Second Life’ın bünyesinde işlerini icra eden bestecileri, sanatçıları ve müzisyenleri bir araya toplayan Avatar Orchestra Metaverse’e katıldı ve 2016’ya, ölümüne kadar üretti. The Centre for Deep Listening at Renssealer merkezi hala Oliveros’un işlerini bıraktığı yerden devam ettirmekte.

Kaynak: BBC Music

Çeviri: Aylin Gülüm

Etiketler