Hak İnisiyatifi Dernekleşti
Geçtiğimiz yıl Olağanüstü Genel Kurul ile kapatılan Mazlumder şubeleri bir yıldır çalışmalarını sürdürdükleri Hak İnisiyatifi ismiyle resmen dernekleştiler. Hak İnisiyatifi Sözcüsü Arif Koçer, derneğin bir zorunluluktan doğduğunu belirterek, “Bizce yasal meşruiyeti tartışmalı, ahlaki meşruiyeti bile söz konusu olmayan bir olağanüstü kongre ile Mazlumder’den tasfiye edildik. Bunun üzerine kapatılan 16 şube ya hak mücadelesi alanını terk […]
Geçtiğimiz yıl Olağanüstü Genel Kurul ile kapatılan Mazlumder şubeleri bir yıldır çalışmalarını sürdürdükleri Hak İnisiyatifi ismiyle resmen dernekleştiler. Hak İnisiyatifi Sözcüsü Arif Koçer, derneğin bir zorunluluktan doğduğunu belirterek, “Bizce yasal meşruiyeti tartışmalı, ahlaki meşruiyeti bile söz konusu olmayan bir olağanüstü kongre ile Mazlumder’den tasfiye edildik. Bunun üzerine kapatılan 16 şube ya hak mücadelesi alanını terk edecekti. Ya da cesedi gasp edilen Mazlumder’in ruhunu ve ilkelerini yeni bir yapılanma ile devam ettireceklerdi. Bizler, Türkiye kamuoyunun ve insanlığın bizden beklediği ikinci tercihi gerçekleştirmek için seri toplantılar yaptık. Eski tecrübelerimizin üzerine yeni katkılar da yaparak, aramıza yeni dostlar da katarak yola devam kararı aldık.” dedi.
Geçtiğimiz yıl Mart ayında Mazlumder’de Olağanüstü bir Genel Kurul yaşanmış ve bu genel kurula katılmayan 12’si bölgede olmak üzere toplam 16 şube, yeni yönetim tarafından kapatılmıştı. Bu durumu protesto eden şubeler, yasal sürecin tamamlanmasını beklemeden ayrıldıklarını ilan ederek çalışmalarını Hak İnisiyatifi ismiyle sürdürme kararı almışlardı. Hak İnisiyatifi, kuruluşunun birinci yılında aynı isimle resmileşerek “herkesi değerler etrafında ortak bir mücadeleye” çağırdı.
Genel merkez ve güçlü temsilcilikler şeklinde bir örgütlenme içinde olacaklarını vurgulayan derneğin açıklamasında şu ifadeler yer alıyor: Hak İnisiyatifi; bugüne kadar yaptığı gibi bundan sonra da her türlü güç grubuna ve siyasi merkeze mesafesini koruyarak, temel insan haklarının herkes için ve her zaman vazgeçilmez olduğunu hatırlatmaya devam edecektir. Bugüne kadar olduğu gibi, zalimin kim olduğunu ve mazlumun kimliğini hiçbir şekilde referans almadan mazlumdan yana tutumunu yükseltmeye ve bu ilkeyle hareket eden kişi ve kuruluşlarla dayanışmaya devam edecektir. Hiyerarşik olmayan, kollektif yönetimi esas alan, herkesin sözüne değer veren bir örgütlenme modeli ile istişare ve ortaklaşmayı esas alarak kendi yolunu çizecek olan Hak İnisiyatifi; bütün çalışmalarında toplumun kendini yönetim organlarına, güç gruplarına, siyasi teşekküllere karşı savunabilecek şekilde güçlendirilmesini önemseyecektir.”
Resmi olarak kurulmadan birkaç gün önce Diyarbakır ve bölge şehirlerini ziyaret eden Hak İnisiyatifi Sözcüsü Arif Koçer, 28 Kasım 2015’te öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi için her Cuma adliye önünde düzenlenen anmaya katılarak bir konuşma yaptı. “Biz biliyoruz ki devlet dediğimiz yapı devasa bir yapı. Şayet kendisini insan haklarını esas alan bir kalıba kendisini sıkıştıramazsak, sivil alanı bireylerin lehine geliştiremezsek devletin dediğimiz devasa yapı hepimizin haklarını yok edecek bir şekle dönüşebiliyor. Tahir Elçi hayatı boyunca bunun mücadelesini verdi. Sivil alanı geliştirmeye, özgürlükleri garanti altına alındığı bir hayatı inşaat etmek için çalıştı. Ve bu yolda da hayatını feda etti. Ancak cinayetin üzerinden 2,5 yıl geçmesine rağmen faillerin kim olduğu konusunda ciddi bir ilerleme yaşanmadı, dosya halen açık. Biz biliyoruz ki devlet isterse, siyasi irade arkasında durabilirse Tahir Elçi’yi öldüren caniler ve katiller bulunabilir ve hesap sorulabilir.” şeklinde açıklamada bulunan Arif Koçer, Diyarbakır’da Sivil Sayfalar’ın sorularını cevaplandırdı…
Öncelikle hayırlı olsun. Hak İnisiyatifi nasıl doğdu, önce bir hafıza tazeleyelim isterseniz?
Hak İnisiyatifi Derneği, bir zorunluluktan doğdu. Çeyrek asırlık onurlu bir serüven yaşayan Mazlumder “kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” ilkesi ile hareket edegelmişti. Zaman zaman dernek içi tartışmalar yaşansa da bunlar tarafımızdan çeşitlilik ve zenginlik olarak kabul edildi ve kırılma yaşanmadı. Ancak 2016’nın ilk aylarında maalesef bir yandan şiddetli çatışmalar ve yoğun hak ihlalleri ile ilgilenirken bir yandan kurum içi tüketici meselelerle uğraşmak zorunda kaldık.
Olağanüstü genel kurul talebinin öncesinde yaşanan süreçte, bir insan hakları örgütü olarak Kürtlere yönelik hak ihlallerinden, Gezi olaylarına, Soma raporundan, Suriye iç savaşına değin farklı alanlarda çalışmalarımız, raporlarımız oldu. Bu çalışmalarımızda temel hareket noktamız ve hassasiyetimiz somut olarak hak ihlallerinin olup olmadığını tespit etmekti. Ancak aralarında bazı güç dengelerini gözetme hassasiyeti taşıyan Mazlumder içinden bir grubun da yer aldığı kimi çevreler için bu ilkesel durma çabamız taşınamaz bir yük ve kabul edilemez bir duruş olarak kabul edildi. Sonuç olarak ilkesel bir duruş ortaya koymak ve koyamamak şeklinde ifade edebileceğimiz bir ayrışmayı beraberinde getirdi. Kanaatimce bu konuda, siyasetin ayrıştırıcı dilinin de ciddi etkisi ve yansıması oldu. Neticeten hukuka aykırı olarak dava kabul edildi. Derneğin organlarına ilişkin bir karar olması sebebiyle kesinleşmeden işleme konamayacağı halde, bu zorunluluk beklenmeden olağanüstü genel kurul günü tayin edildi. Buna ilişkin açtığımız tedbir talepli davaların hiçbirinden sonuç alınamadı. Hatta genel kurulun tedbiren iptali talepli bu davalardan birinde genel kuruldan yaklaşık bir yıl sonra duruşma günü geldi. O aşamada, 19.03.2017 de yapılacağı ilan edilen olağanüstü genel kurula hukuksuz olduğu için katılmayacağımızı kamuoyuna deklere ettik. Bu toplantıda sadece yeni GYK ve MYK oluşturulması gündemine uyulacağını beklerken, ek gündem önerisi ile şubelerin kapatılması konusu gündeme alındı. Toplantıya katılan 10 şube, katılmayan 16 şubeyi kapattı, üyelerinin üyeliklerini düşürdü. Mazlumder serüveni, Olağanüstü genel kurul isteyenlerin, kendi arkadaşlarının hukukunu hiçe sayması ile son buldu. Nihayetinde bizce yasal meşruiyeti bile tartışmalı, ahlaki meşruiyeti bile söz konusu olmayan bir olağanüstü kongre ile Mazlumder’den tasfiye edildik.
Bunun üzerine kapatılan 16 şube ya hak mücadelesi alanını terk edecekti. Ya da cesedi gasbedilen Mazlumder’in ruhunu ve ilkelerini yeni bir yapılanma ile devam ettireceklerdi. Bizler, Türkiye kamuoyunun ve insanlığın bizden beklediği ikinci tercihi gerçekleştirmek için seri toplantılar yaptık. Eski tecrübelerimizin üzerine yeni katkılar da yaparak, aramıza yeni dostlar da katarak yola devam kararı aldık.
Kuruluş sürecindeki bir yıl boyunca neler tartışıldı içeride?
Kuruluş süreci içinde, eski tecrübelerimizi, dezavantajlarımızı, avantajlarımızı tespit ettik. Bunun üzerine koyabileceğimiz esasları ve yol haritamızı belirledik. Şeffaf, denetlenebilir, bürokrasisi az, hantal olmayan bir dernek modeli üzerinde çalıştık. Eşitler arası bir ilişkinin olduğu, yetki makamında olmanın, daha fazla yük yüklenmek anlamına geldiği, kollektif ve istişari yönetimin esas olduğu bir yapı oluşturmaya çalıştık. Bu aşamada, Ankara’da bir genel merkez ve diğer illerde temsilcilik şeklinde örgütlenmenin olduğu bir şekli benimsedik. Bir yıllık süre içinde bir ayağımız sahada, diğer ayağımız içeride uzun tartışmalar yürüterek esaslı konularda tutum belgeleri hazırladık ve dörtte üç gibi yüksek oranlarla kabul edilene kadar üzerlerinde çalıştık.
Kurulmadan bir hafta önce bölgeyi gezdiniz, hem genel havayı hem de hak mücadelesine dair motivasyonu anlatır mısınız?
Birçok ilimizi gezerek, hem eski üyelerimizin hem de yeni katılan dostlarımızın eski tecrübeleri, talepleri, beklentilerini tespit etmeye çalıştım. Her ne kadar OHAL dönemi, tüm toplum üzerinde ve özellikle de, insan hakları alanı ve bu alanda çalışan dostlar üzerinde bir yılgınlığa sebep olsa da, mutlaka bir şeyler yapmak gerektiği kanaatinin uyanmış olduğunu gözlemledim. Arkadaşlar özetle, duruşun önemini, herkes için adalet talep eden misyonumuzun vazgeçilmezliğini, okuma çalışmaları yapmanın gerekliliğini, basın açıklamaları yanında saha çalışması ve raporlama faaliyetlerinin önemini, kalıcı yazılı doküman oluşturmanın gerekliliğini ifade etmişlerdir. İnşallah bu motivasyon ile insan onuruna katkı olacak birçok faaliyet gerçekleştireceğimizi umuyoruz.
Hak İnisiyatifi’nin diğer hak örgütlerinden farkı var mı, alametifarikanız nedir?
Hak mücadelesinde illa birbirimizden ayrı olmak zorunda değiliz, o kadar çok ihtiyaç var ki böyle bir lüksümüz yok. Ancak bu alanda mücadele edenler olarak birbirimizden farklarımız da elbette ki az ya da çok var, doğaldır. Hak İnisiyatifi de çeyrek asırdır taşıdığı emanetin farkında bir kuruluş olarak, mazlumun ve zalimin kimliğine bakmadan hak sözü söyleme misyonunu sürdürme azmindedir. Müslüman, dindar insanların yoğun olduğu bir kurum olsak da sadece dindarlara dönük hak ihlallerini değil, hakkı yenen kim olursa olsun her ihlali kendi çalışma alanımız sayıyoruz ve “herkes için adalet” diyoruz. Toplumun ötekileştirilen ve ayrımcı uygulamalar ile zulme maruz bırakılan tüm kesimlerini izliyor ve bu alanlarda çalışmayı yol haritamız içine koymuş bulunuyoruz.
Hak mücadelesi adına zor zamanlardan geçiyoruz, sizi bilen bilmeyenlere ne söylemek istersiniz?
Hukukun ciddi erezyona uğradığı bir dönem yaşıyoruz. Hiç kimsenin özgürlüğü ve malı konusunda kendini güvende hissetmediği bir dönem… Biz, bir an önce keyfiliğin tavan yaptığı bu ortamın yeniden hukuki güvenliğin inşası ile aşılması gerektiğini düşünüyoruz. Hukuk hakim kılınarak insanların güne ve geleceğe ilişkin kaygıları giderilmezse, hiçbir alanda kalıcı iyileşmenin olamayacağını söylüyoruz. Ve diyoruz ki, “hukuk herkese lazımdır” Onu yeniden inşa edelim ki, çocuklarımıza onur ve güven içinde yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilelim… Herkesi temel hak ve hürriyetler ile adalet ilkeleri etrafında hak mücadelesine katılmaya çağırıyoruz…
Bizi Takip Edin