Rakamlarla Kadın İşçiler, Tarih Tarih Politikalar
Kadınlar esnek, güvencesiz, kayıt dışı çalışmaya yönlendirildi; sağlık, emeklilik, ücretsiz kreş gibi haklardan mahrum edildi. Kısacası haklar açısından geriye giden bir 15 yıl geçirdi.
Türkiye’deki işçilerin yüzde 29’u kadınlardan oluşuyor. Erkek işçilerin yarısından fazlasının, kadın işçilerin de yüzde 42’sinin eğitim düzeyi ilköğrenim ve altı. Yükseköğrenim mezunu kadın işçilerin oranı yüzde 35, erkek işçilerin oranı yüzde 27. Kadın işçilerin ortalama aylık giydirilmiş net ücretleri erkeklere kıyasla yaklaşık yüzde 9 daha düşük. Yani kadınlar erkeklerden daha eğitimli olmalarına karşın ortalama ücretler bakımından daha düşük gelir elde edebiliyor.
Bugün Türkiye’de her 10 kadından sadece 3’ü çalışıyor, çalışan kadınların da yarıya yakını kayıt dışı. Bu durum kadınların çalışma hayatında daha güvencesiz olmalarının yanı sıra en temel sağlık, emeklilik gibi haklardan mahrum kalmalarına neden oluyor.
Kadınlar, haftalık yasal 45 saat olan çalışma süresinin çok üzerine çalıştırılıyor. 2017 Kasım verilerine göre 3 milyon 99 bin kadın, yani kadın çalışanların yüzde 34’ü haftalık 45 saatin üzerinde çalıştırılıyor. 1 milyon 26 bin kadın ise haftalık 45 saatin üzerinde ve kayıt dışı çalıştırılıyor.
İŞSİZLİKTEN EN ÇOK KADINLAR ETKİLENİYOR
İşsizlikten en çok kadınlar etkileniyor ve işsizlik yıldan yıla artıyor. 2014’te yüzde 11.9 olan kadın işsizlik oranı, 2017 kasım ayında yüzde 13.4 oldu.
Ülkemizde genç kadın işsizliği OECD ve AB üye ülke ortalamalarının yaklaşık 2 katı. 2014’te yüzde 20 olan genç kadın işsizliği, 2017 kasımında yüzde 25’e çıktı.
Türkiye’de resmi rakamlara göre 16 milyondan fazla yoksul var ve her 10 kadından 2’si yoksul.
KADINLARIN GERÇEK SENDİKALAŞMA ORANI YÜZDE 6
Türkiye’de 2014 ocak ayında yüzde 4.6 olan kadınların sendikalaşma oranı, 2018 ocak ayında yüzde 8.1’e çıktı. Ancak bu oran erkek işçilerin sendikalaşması ile kıyaslanamayacak kadar az. Kayıt dışı istihdamı da içine alarak yapılan hesaplamada kadın işçilerin gerçek sendikalaşma oranı yüzde 6’lara düşüyor.
DÜŞÜK ÜCRET, İŞSİZLİK, SİGORTASIZ ÇALIŞMA EN BÜYÜK DERT
DİSK’in araştırmalarına göre çalışan kadınların yüzde 63.9’u çalışma hayatından memnun değil. Kadınlar, çalışma hayatındaki en önemli üç sorunu ise düşük ücret, işsizlik, sigortasız çalışma olarak sıralıyor. Bu karanlık tablonun elbette bir geçmişi var.
AKP hükümetinin 15 yıllık istihdam politikaları, kadınları güvencesiz, geleceksiz, ağır ve neredeyse tüm sosyal hakların kullanılamaz hale geldiği bir çalışma düzenine mahkum etti. Adım adım yapılan her düzenleme, bir yandan giderek ağırlaşan yaşam koşulları nedeniyle çalışmaya daha çok ihtiyaç duyan kadınları kötü, niteliksiz işlere mahkum ederken, bir yandan da çalışma yaşamının tümden esnek ve güvencesiz hale getirilmesi “kadın istihdamının artırılması” gerekçesiyle açıklandı.
Hükümetin “Kadın istihdamını artırıyoruz” söylemiyle yürürlüğe koyduğu bütün uygulamalar kadınların güvenceli işlerde çalışmasının engellerini arttırdı. Bunlarla birlikte işsizlik baskısı, geçici çalışmayı tercih olmaktan çıkarıp zorunluluk haline getiriyor. “Kadınlar zaten yarı zamanlı çalışmak istiyor, kadınların talebi geçici süreli işlerde çalışmak” diyerek, yarattığı yoksulluk ve işsizlik ortamında kadınların mecbur bırakıldığı koşulların üstünü kapatıyor.
İşte AKP’nin 15 yıllık adımları…
15 YILDA NELER OLDU?
* 2002: İş Yasasıyla iş güvencesinin olmadığı, sosyal güvenliğin devre dışı bırakıldığı, sermayenin kadın emeğine ihtiyaç duyduğu anda, ihtiyaç duyduğu kadar istihdam etmesine olanak sağlayan esnek üretim biçimleri norm halini aldı.
* 2003 Mayıs: 4857 sayılı İş Kanunu 88. madde ile işyerlerinde emzirme odaları ve kreş açılmasının yasal zemini ortadan kaldırıldı.
* 2006 Mayıs: Sosyal güvenlik ve sağlığın hak olmaktan çıkarılmasında Türkiye’de önemli bir eşik olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çıkarıldı.
* 2008: 5510 sayılı Kanun ile emeklilik şartlarında yapılan değişiklikle kadınların emeklilik yaşı yükseltildi. Hükümet, “doğum borçlanması ile emekliliği kolaylaştırdık” dese de, kadınların çoğunun aldığı ücretler, ailelerin gelir düzeyleri ve toplumda kadınların emekli olmasına verilen değer göz önüne alınınca kadınların bu paraları ödeyerek emekli olması pek mümkün olamadı.
* 2008 Mayıs: AKP hükümetinin kamuoyuna özellikle kadın ve genç istihdamı teşviki olarak lanse ettiği 5763 Sayılı Torba Yasa kabul edildi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği piyasaya terk edildi. İşsizlik sigortası fonundan sermayeye kaynak aktarıldı. Kreş açma zorunluluğu kaldırıldı. Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma oranları azaltıldı.
* 2008: Toplum Yararına Çalışma Programı yasal çerçeveye kavuşturuldu. Bu programla büyük kısmı “geleneksel kadın işi” olarak görülen güvencesiz, geleceksiz işlerde sosyal yardımlardan faydalanmak için sıraya girmek zorunda bırakılan yoksul kadınlar çalışmak zorunda kaldı.
* 7 Mart 2010: Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği değiştirildi, çok sayıda iş, ağır ve tehlikeli olmaktan çıkarılarak kadın ve genç istihdamına ilişkin sınırlamalar kaldırıldı. Kadınların en yoğun çalıştığı konfeksiyon, triko, dokuma, giyecek imali işyerleri ile otel ve tatil köylerinin mutfakları gibi 42 sektör ağır ve tehlikeli işler kapsamından çıkarıldı. 8 Şubat 2013’de çıkarılan bir yönetmelikle Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı. Kadınlara çalışma yasağı olan pek çok işte kadınların çalışmasının da önü açıldı. Şimdi artık kadınlar, 4857 sayılı İş Kanununun 72. maddesine göre içinde kadın sağlığını ciddi şekilde etkileyecek çalışma alanları da olan tüm çalışma alanlarında -kadın çalışanların sağlığını koruyacak önlemlerin alınıp alınmadığına bakılmaksızın- çalıştırılabiliyor. Ayrıca, regl izninin de hukuki zemini ortadan kalkmış oldu.
* 2012: Ulusal İstihdam Stratejisi ile kadın ve genç istihdamının arttırılması için kısmi süreli çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla uzaktan çalışma, çağrıya bağlı çalışmanın getirileceği söylendi. Strateji belgesinde yer alan ve kadınlara reva görülen bu düşük ücretli, güvencesiz çalışma biçimlerini düzenleyen yasalar ve yönetmelikler 2016’da yürürlüğe konuldu.
* 2013’te gündeme getirilen Kadın İstihdamı Yasa Tasarısı, 2014’te gündeme getirilen Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunmasına Dair Yasa Tasarısı ile evden ve uzaktan çalışma, kısmi zamanlı çalışma, özel istihdam büroları yasal olarak düzenlenmeye çalışıldı. Kadın emeği sömürüsüne dayanan; kadını düzenli, güvenceli işler yerine, anneliğe ve ev kadınlığına hapseden; kısmi zamanlı düşük ücretli sermaye çalışanı yapan bu paketlere kadınlar itiraz etti. Kadınların güvenceli ve tam zamanlı iş, doğum izinleri, emzirme izinleri bu yasa ile topyekun saldırı altına alındı. Bu iki tasarı tümüyle geçirilemeyip, 2015-2016 boyunca parça parça torba yasalarla geçirildi.
* 2016 Mayıs: Kiralık İşçilik Yasası, nam-ı diğer kölelik yasası kabul edildi. Bu yasadan önceki son torba yasayla, doğum izni sonrası kadınlara kısmi zamanlı çalışma dayatması yasalaşmıştı. Aile ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunmasına Dair Kanunun da parçalarının çeşitli torba yasalarla kabul edilmesiyle “Köle koşullarında çalışma” zorunluluğuyla kadınları ömürleri boyu geçici, güvencesiz iş ilişkisine mahkum edecek bir çalışma düzeni her yönüyle güvence altına alındı.
* 2016 Mayıs: Sayıştay büyükşehir belediyelerinin kreş hizmetini kamu zararı olarak nitelendirdi ve bunun üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi verdiği kreş hizmetini kaldırdı.
* 2016 Kasım: Analık İzni Veya Ücretsiz İzin Sonrası Yapılacak Kısmi Süreli Çalışmalar Hakkında Yönetmelik ile kadınların kısmi çalışmasının tümüyle patronların insafına terk edilmesinin önü açıldı. Yönetmelik “Kısmi süreli çalışmanın belirlenen günlük haftalık çalışma süresi içerisinde yapılacağı zaman aralığı, o yerin gelenekleri, işçinin yapmakta olduğu işin niteliği ve işçinin talebi dikkate alınarak işveren tarafından belirlenir” diyor. Yani kısmi süreli çalışmayı patron kendi kafasına göre uygulayacak, üstelik bunu uygulaması da “gelenek”le belirlenecek. Kadınların hayatını zehir eden cinsiyetçi gelenekler, bu yönetmelikle yasal olarak da onaylanmış hale geldi.
* 2017: “Çocuk yapan kadınlara yarım çalışma hakkı” diye duyurulan torba yasa ile özellikle kamuda çalışan kadınlar, süt izni haklarının kısıtlanmasıyla karşı karşıya kaldı. Kısmi süreli çalışma 6715 sayılı Yasa ve çıkarılan yönetmelikle yasal hale getirilirdi. Daha sonra Özel İstihdam Büroları Yasası ve yönetmeliği ile yarım çalışanların yerine istihdam edilen kadınların geleceği de özel istihdam bürolarına devredildi.
* 2017: Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan sağlık çalışanı kadınların süt izni 3 saatten 1.5 saate düşürüldü.
* 2017 Ağustos: “Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik”te yapılan değişiklikle “Kadın çalışanlar gece postalarında yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz. Ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde ve bu işlerin yürütüldüğü iş yerlerinde faaliyet gösteren alt işveren tarafından yürütülen işlerde kadın çalışanın yazılı onayının alınması şartıyla 7.5 saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir” dendi. Böylelikle turizm, özel güvenlik ve sağlık alanında çalışan kadınların 12 saate kadar çalıştırılmasının önü açıldı. Bu karar, şimdilik bu sektörlerle sınırlı olsa da farklı sektörlerde kadın çalışanların gece vardiyasında 7.5 saat çalışma kısıtlamasını tartışmaya açmış oldu.
KAMU KREŞİ YOK, SÜBYAN OKULU ÇOK
Kadınların en büyük derdi: Çocuk bakımı
Türkiye’de kadın işsizlik oranlarının hep dünya ortalamasının üstünde olmasının iki temel nedeni, istihdam yaratmayan büyüme ile bakım yükümlülükleri.
* Kadınların işgücüne dahil olmama gerekçeleri arasında birinci sırayı “ev işleri” alıyor. Bakım yükümlülüklerini istihdam önünde engel olmaktan çıkaracak kreş, etüt merkezi vb. olanaklar yok. Devlet bu konuda üzerine düşeni yerine getirmediği gibi patronu zorlayacak düzenlemeler de son 10 yılda ortadan kaldırıldı.
* 2015 itibarıyla 1 milyon civarında kadın çocuk bakımıyla uğraştığı için, yaklaşık 112 bin kadın da yaşlı bakımı yüzünden ‘eve döndü.’
* Kadınların yüzde 49’u hamilelik döneminde işten ayrılmayı düşünüyor, doğum izni kullananların yüzde 40’ı işe dönmüyor. Doğum yaptıktan sonra işten ayrılan annelerin yüzde 60’ı çalışmayı özlediğini söylüyor. Kadınlar gençken çalışma yaşamına katılıyor, sonra çocuk doğurup çekiliyor, sonra kadın yoksulluğu nedeniyle tekrar çalışmak zorunda kalıyor.
* ‘Çocuk bakımı’ gerekçesiyle çalışamayan 260 bin kadın, ‘Kreşler çok pahalı’ diyerek, 900 bin kadın ‘Çocuğuma kendim bakmak istedim’ diyerek açıklıyor durumu.
* Kamuda 2008’de 497 olan kreş sayısı, 2015’te 121’e, 2016’da 56’ya düştü. Bu dönemde Diyanete bağlı kreş sayısı 600’den 1552’ye yükseldi.
* Devlet, kamu kreşleri açmak ya da işyerinde kreş açılmasını sağlamak yerine ‘özel okul teşvikini’ tercih ediyor. Hükümet 2012’de çıkardığı genelgeyle kreş açmak isteyen kamu kurumlarına kaynak tahsis etmeyeceğini açıklarken, 2015’te Bakanlar Kurulu kararları ile kreş ve anaokullarına 2017’de geçerli olmak üzere 5 yıllık vergi muafiyeti getirdi. Ancak kreş fiyatlarında hiçbir düşüş görülmedi. Vergi muafiyeti aileleri değil ‘girişimcileri’ sevindirdi.
* İşverenlerin 150 işçi kuralı nedeniyle sadece binde birinin kreş açma yükümlülüğü var. Kreş açmamanın cezası ise işyerinin tehlike sınıfına göre ayda 2.025 ile 4.050 TL arasında değişiyor. Görünen o ki, birçok işveren kreş açmak yerine cezayı ödemeyi tercih ediyor.
* Devlet çocuk bakımı ve eğitimi hizmetini kamusal bir hizmet olarak sunarak köklü bir çözüm üretmek yerine, ‘büyükannelere maaş’ gibi yöntemlerle kadınlara yükleyen, kadınları da yarı zamanlı çalışmaya yönelten düzenlemeler yapıyor.
* 2007’de 35 milyon olan sosyal yardım bütçesinin önümüzdeki yıl 135 milyonlara çıkması planlanıyor. Bu yardımların büyük bölümü de kadınlara, kadınlar aracılığıyla evlere dağıtılıyor. Çünkü Hükümet sosyal yardımı istihdamın alternatifi olarak görüyor. Hükümet böylece istihdamı kadınlar için bir talep olmaktan çıkarmaya, yerine sosyal yardımları koymaya çalışıyor.
Kaynak: ekmekvegul
Bizi Takip Edin