Türkiye’de Yerel Yönetimleri Gözlemlemek İçin Hepimize Çok İş Düşüyor
Yerel yönetimlere odaklanan, yerel yönetimler içinde yenilikçiliği ve katılımcılığı sağlamayı ve yaygınlaştırmayı kendine misyon edinen YERELİZ’den Hale Akay’la ‘Rehber Göstergelerle İstanbul Belediyeleri Katılım ve Kapsayıcılık Raporu’nu konuştuk
Yereliz ve yaptığı çalışmalara dair yaptığımız röportaj için tıklayınız.
YERELİZ, geçtiğimiz hafta ‘Rehber Göstergelerle İstanbul Belediyeleri Katılım ve Kapsayıcılık Raporu’nu yayınladı. İstanbul’daki ilçe belediyelerinde katılımcılığı ve kapsayıcılığı çok basit göstergeler üzerinden ölçmeye çalışan bu rapor, YERELİZ’in bu yöndeki çabalarının ilk ürünü olarak kabul ediliyor. Bu raporu hazırlanırken, hem popülasyonu hem de çeşitliliği açısından yönetimi oldukça zor olmakla birlikte oluşturdukları modeller ile Türkiye’de yerel yönetimde öncü olması beklenen İstanbul ilçe belediyelerinin bu kapsamdaki performanslarının bir resmini kabaca çizebilmek isteniyor. Çalışma kapsamında taranan, ancak sınırlı bir kısmı bu rapor içine alınan verilerin, ileride daha derinlikli inceleme yöntemleri ile alınması ve yerel yönetim alanında çalışanlar ile paylaşılması hedeflenmekte. Bu çalışma, İstanbul’daki ilçe belediyelerinin katılımcılık ve kapsayıcılık derecesini kent konseylerinin yapısı ve stratejik planlarının içeriği üzerinden ölçmeye çalışmaktadır. Türkiye’de yerel yönetimlere ilişkin mevzuatta katılımcılık açısından mevcut olan bu iki mekanizmanın doğru bir şekilde kullanılması, yerel yönetim alanına farklı grupların dâhil edilmesini, katılımcı demokrasiyi ve insan hakları kenti anlayışını besleyecektir.
Kayıt içi-kayıt dışı sayıları milyonu bulan mülteci ve göçmenlerin yaşadığı İstanbul’da belediyelerin ve kent konseylerinin bu insanların sorunlarına hazırlıksız olmaları nasıl sonuçlar yaratabilir?
Öncelikle şunu söylememiz gerekli, biz bu çalışmada yerel düzeyde demokrasinin kurumsallaşması ve izlenmesi için önemli gördüğümüz iki konu üzerine yoğunlaştık: kent konseyleri ve stratejik planlar. Bu çalışma şu an için belediyelerin hizmetlerini kapsamıyor ve bu yüzden bu konuda çok yargılayıcı bir şeyler söylemek istemeyiz.
Hemşerilerin belediye hizmetlerinden yararlanmaya hakkı vardır
Belediyelerin stratejik planlarında mülteci ve göçmenlerin görünmezliği konusuna gelirsek. Burada birkaç farklı neden olabiliyor. Bir tanesi; belediyelerin mülteciler ile ilgili meseleleri merkezi hükümetin bir sorunu olarak görmeleri. Diğer bir neden de belediye kanununda belediyelerin kime hizmet verebileceği konusunda yapılan farklı okumalar. Belediye Kanunun 13. Maddesine göre herkes ikamet ettiği bölgenin hemşerisidir ve hemşerilerin belediye hizmetlerinden yararlanmaya hakkı vardır. Burada hemşerilik vatandaşlık değil ikamet üzerinden tanımlanmıştır. Ancak hemen bu maddenin arkasından gelen 14. Maddede gecen hizmetlerin vatandaşlara sunulduğu ifadesi belediye yöneticileri açısından belirsizlik yaratmakta ve mevzuatı vatandaşlık temelli yorumlayan belediyeler mültecilere yönelik hizmet ve politikalar geliştirmekten olası bir sayıştay deneyiminde onlara ayıracakları kaynakları nasıl açıklayacaklarını bilmediklerinden kaçınabiliyorlar. Tabi buna ek olarak mültecilere yapılacak hizmetlerin, Türkiye’de özellikle Suriyelilere karşı olan algı nedeniyle seçmen tabanda rahatsızlık yaratabileceği bile düşünen belediyeler de var.
Kapsayıcılık açısından görünen tablo oldukça üzücü
Açıkçası, çok temel göstergeler ve tamamıyla açık kaynaklar üzerinden yaptığımız bu çalışmadaki sonuçlar bizi de gerçekten şaşırttı. Kapsayıcılık konusunda öncü olan bir iki belediyeyi çıkardığımızda, kapsayıcılık açısından gerçekten üzücü bir tablo ortaya çıkıyor. Sonuçların da gösterdiği gibi belirli gruplar görünür değil; kadın veya çocuk gibi daha görünür gruplar da ise anlayış çağımızın geldiği aşamanın gerisinde duruyor.
Biz bu çalışmada özellikle İstanbul’daki belediyeleri ele almaya çalıştık, zira bu belediyelerin hizmet ettiği nüfus, ülke nüfusunun ciddi bir bölümünü oluşturuyor. Ancak İstanbul’da ilçe belediyelerinin görünmeyen bir çelişkisi de var; daha küçük kentlerde sivil toplum örgütleri genellikle doğrudan muhatapları olan belediyelere yöneliyorlar. İlişkiler daha yakın. İstanbul’da ilçe bazında yerel örgütlenme az, İstanbul’da sivil toplum genellikle daha geniş ölçekte çalışıyor ya da sosyalleşme ve dayanışma amaçlı kurulmuş olan hak temelli olmayan hemşeri derneklerinden oluşuyor. Bu da İstanbul ilçe belediyelerinin hak temelli çalışan yerel oluşumlar ile bir çalışma deneyimi kazanamamasına neden oluyor. Sivil toplum ile hak temelli değil yardım temelli ilişkilenmeye alışan belediyeler de stratejik plan dönemlerinde sivil toplumu dahil etme ihtiyacı duymuyor. Kadınlar olmadan, çocuklar olmadan, gençler olmadan, yapılan stratejik planlar da kapsayıcılıktan uzak oluyor. Bu nedenler İstanbul ile farklı kentleri ileride karşılaştırdığımızda ne çıkacağını çok merak ediyoruz.
Belediyeler taleplere tamamen duyarsız değil
Yine, çalışmanın sonuçlarından değil ama gözlemlerimizden yola çıkarak bu belediyelerin taleplere tamamen duyarsız olmadığını da söylemeliyiz. Örneğin İstanbul nüfusunda son dönemde hayvan hakları alanında başlayan duyarlılık, bunun sosyal medyaya yansıması, ildeki birçok belediyenin bu konuda bir yarış halinde hizmet sunmaya başladılar. O yüzden İstanbul ölçeğinde sanırız belediyelerin yetersizliği kadar, kent odaklı toplum baskısının bazı konulardaki yetersizliğini de dikkate almalıyız.
Hazırladığınız bu raporu belediyelerle paylaştınız mı, paylaşmayı düşünüyor musunuz? Belediyelerle böyle bir ortamınız ve ilişkiniz var mı? Bununla bağlantılı olarak belediyelerin eksiklikleri işaret etmişsiniz; belki bu aşamada değil ama eksikliklerini gidermeye dönük bir çaba/irade gözlemliyor musunuz?
Sadece eğitimler değil, somut pratikler de iyi sonuçlar doğuracaktır
Çalışma henüz çok yeni, belediyeler ile elbette paylaşacağız. Bunun planlamasını yapmaktayız.
Bu derneği yerel yönetimler çalışan, yerel yönetimlerde çalışan insanlar olarak kurduk. Bu konuda bir irade eksikliğinden çok, bir kapasite sorunu olduğunu düşünmekteyiz. Yerel yönetimlerin güçsüzleştiklerinin, kendi idari yapılarından ve siyasi partilerle ilişkilerinden kaynaklanan zafiyetlerinin olduğunun da farkındayız. Zaten sadece yerel yönetimlere odaklanan bir dernek olarak yola çıkmaktaki amacımız da bu kapasite eksikliğinin giderilmesine katkıda bulunmak.
İleride bu göstergelerin geliştirilmesi aşamasında belediyelerin çalışanlarının da işin içine katılmasını istiyoruz. Sadece eğitimlerin veya belirli alanlara ilişkin tartışmaların değil, somut pratikler üzerinden tüm tarafların birlikte yapacağı değerlendirmelerin daha etkili sonuçlar almak için gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bu raporu İstanbul’un neredeyse bütün belediyeleriyle iletişim kurarak hazırladınız ve çok fazla bilgi elde ettiniz. Bize sınırlı ama çalışma hakkında net veriler sunuyor. Peki, çalışmaya ekleyemediğiniz verileri ileride ne tür araştırmalar için kullanmayı hedefliyorsunuz?
Yerel yönetimleri izleme konusunda hepimize çok iş düşüyor
Biz derneği henüz geçen sene kurduk ve kurduğumuz andan beri amaçlarımızdan biri insan hakları kenti kavramını destekleyecek bir ölçme sistemi oluşturmak ve bunu düzenli olarak tekrarlayacak bir kurumsal kapasiteyi yaratmak.
Bu çalışma bu yöndeki çabalarımızın ilk ve çok küçük bir adımı. Sonrasında, bir yandan belediyelerin hizmetleri ve bütçelerine odaklanmak, bir yandan da ilk elde ettiğimiz sonuçları nasıl değerlendirmek ve ilerletmek gerektiğini diğer sivil toplum örgütleri ile tartışmak istiyoruz. İleride standart hale getirilmiş göstergeleri, Türkiye’nin farklı kentlerindeki yerel örgütlerin desteği ile izlemek ve sonuçları kamuoyu ile paylaşmak hedefimiz.
Türkiye’de yerel yönetimleri belirli göstergeler üzerinden izlemeye yönelik çabalar son dönemde yoğunlaştı. Ancak kapsam o kadar geniş ki bu çabalara rağmen hala alanda bir yetersizlik olduğunu ve herkese çok iş düştüğünü söylemek mümkün. Biz ileride uzmanlar değil, sivil toplumun kendisinin belirlediği ve değerlendirdiği göstergelerle bir izleme sistemi kurmak arzusundayız.
Hatta şunu söylemeliyim, bu kadar basit göstergelerle bir çalışma yayınlamak konusunu aramızda tartıştık, biraz ilerletelim ve öyle mi paylaşalım diye düşündük. Ancak sonuçta 2019 yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığını dikkate aldık ve bu konuları tartışmaya açmanın, bunu sürekli kılmanın daha önemli olduğu kararına vardık.
Bizi Takip Edin