Alevi Açılımı Neden Açılamıyor?
Birçok kez hükümetlerin gerek düzenlenen özel yemekler, gerekse dönemin bazı bakanları tarafından gerçekleşen ‘Çalıştaylar’ sonrası gündeme gelen ‘Alevi Açılımı’ neden sonuçsuz kalıyor? Neden AK Parti Hükümetleri bu sorunu çözümleyemedi ve bu ülkeden talep edilen ‘Makul İstekler’ karşılanamadı?
Önce Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra Ahmet Davutoğlu ve son olarak Binali Yıldırım Hükümetlerinin sunduğu ‘Eylem Planları’ arasında yer alan ‘Cem evlerine hukuki statü’ tanınması konusu neden çözülemiyor? Bu konuda tıkanma nerede ve neden hükümetin gücü bu sorunu çözmeye yetmiyor?
Bu konu üstelik sadece Alevilerin beklentisi değil, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı… Yani Türkiye uluslararası hukukun gereğini de hala neden yerine getiremiyor?
Eylem planları
Hükümetler açıkladıkları eylem planlarında (Erdoğan, Davutoğlu ve Yıldırım Başbakanlıklarında oluşan hükümetlerin eylem planları) yer vermelerine rağmen somut adım atamadılar. Asıl tıkanma, cem evlerinin ne şekilde tanımlanacağında yaşanıyor. . Yani bu kurumlara, ‘ibadethane’ tanımı mı verilecek, yoksa ‘kültür evi’ veya ‘kültür merkezi’ gibi tanımlamalarla mı geçiştirilecek? Aleviler ilk seçeneğin dışındaki tanımlamalara kesinlikle karşı çıkıyorlar.
AİHM’in de kararı bu yönde. Cem Evleri’nin ‘İbadethane’ olarak tanımlanması, Camiler dışında bir ‘ibadet’ yerinin varlığının kabullenmesi anlamına geliyor. İşte hükümet burada zorlanıyor. Çünkü bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan Cem Evleri’nin ibadet yeri olarak tanınmasına çeşitli tarihlerde farklı üsluplarla karşı çıktı. 2013’teki bir toplantıda, “İslam’da ibadet yeri camidir. Cem evleri kültürel mekanlardır. Siz hiç Hristiyanlıkta kilise dışında bir ibadet yeri duydunuz mu?” demişti. Bir yıl sonra ise bizzat Alevi toplumu temsilcileriyle bir araya geldiği bir ‘İftar’ yemeğinde biraz daha yumuşak üslupla şunları söylemişti: “Alevi kardeşlerim Cem evine ibadethane diyorsa, benim itirazım olmaz. Ama şahsi görüşüm, böyle bir yasal statü İslamiyet’te bölünmeye sebep olur”.
Yani Erdoğan, farklı üsluplarla da olsa Cem Evleri’ne yönelik ‘İbadethane’ tanımlamasına kesinlikle karşı çıktı ve çıkıyor. Dolayısıyla bu konuda Ankara’nın kafası karışık.
Aleviler “Bizi tanımlamayın” dediğinde Ankara bir yandan dinsel olanla kültürel olanı, kültürel olanla ideolojik olanı, ideolojik olanla mezhebi düşünüyor. Cem Evleri’ne Camiler benzeri bir statü verilmesi konusuna çözüm getiremiyor. Bu durumda Cem Evleri’ne Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde nasıl bir yer verileceği, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi içinde nasıl bir organizasyonu gerekeceği sorusuna cevap bulunamıyor.
İrfan Merkezleri
Bu arada hükümetlerin ‘reform’ adında ortaya konulan planlarda, ‘geleneksel irfan merkezleri’ne getirilmek istenen tanımlar arasında Cem Evleri’ne yer verip verilemeyeceği de tartışılıyor. Kapatılan dergâh ve ocaklara getirilmek istenen yeni tanımlar, bu merkezlerin yeniden açılması çerçevesinde cem evlerinin dergâh veya ocakların içinde faaliyet göstermesi de tartışılıyor. Ancak burada da nerenin cem evi, nerenin ocak, kimin dede olup olmadığına nasıl karar verileceği bilinmiyor. Cem evlerini kültür evi, kültür merkezi olarak tanımlamak ise Kültür Bakanlığı ile bağlantılamak anlamına geliyor ki Aleviler buna kesin bir dille karşı çıkıyor.
Dedelerin Hukuki konumları
Çözümsüz kalan ve Alevilerin taleplerinin karşılanamadığı bir diğer konuyu ise dedelerin hukuki durumları oluşturuyor. Dedeler devletten maaş alacaklar mı? Bu durum bazı Aleviler tarafından ‘olumsuz’ karşılanıyor. Dedelerin eğitimi nasıl sağlanacak, kim sağlayacak? Devlet katında nasıl tanımlanacak? Cevaplandırılması gereken soruların başında yer alıyor.
Aynı zamanda AİHM’de de dava konusu olan ve Türkiye’nin mahkûm olduğu Cem Evleri’nin camiler gibi elektrik ve su paralarının devlet tarafından ödenmesi de ortada duruyor. Bunun için Hükümetin İmar Kanunu, Belediye Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklikler yapması gerekiyor. Bu değişiklikler ile ruhsatı olmayan cem evleri sorununun çözülmesi, yıkılma tehlikesi altında olanların korumaya alınması, cem evlerinin elektrik ve su ücreti ödememesi hedefleniyor.
Din dersleri
Bir de yine AİHM’de Türkiye’nin mahkum olduğu din dersleri konusu önemli bir sorun olarak ortada duruyor. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bunun için önemli bir düzenleme yapmak gerekiyor. Alevi inancına sahip öğrenciler için ayrı bir ders mi olacak yoksa zorunlu din dersinin içeriği mi güncellenecek? Bu içerik Alevileri ne kadar tatmin edecek?
Bütün bu konular, bugüne kadar yapılan ‘Alevi Çalıştayları’nın sonuçsuz kalmasına, gelip geçen hükümetlerin dillerinden düşmeyen ‘Alevi Açılımı’nın, hükümet eylem planları sayfalarında yer alan unsurlar olarak kalmasına neden oldu.
Açılımlar bir türlü açılamadı…
Bizi Takip Edin