Akıllı Şehirler ve Çağımızın Hastalığı Teknolojizm
Önümüze çıkan her sosyal sorunu, üzerine adeta teknoloji fırlatarak çözmeye çalışıyoruz. Sosyal girişimciler, projelerini tanıtmaya "bir aplikasyon fikrim var" diyerek başlıyor.
Akıllı sokak lambaları sistemi ile çevreye duyarlı ışıklandırmanın yanı sıra internet erişimini artırmak ve aynı zamanda uygun park alanları hakkında kullanıcıları bilgilendirmek artık mümkün. Ya da kullanıcılardan gelen gerçek zamanlı verilerle toplu taşıma sistemlerini ihtiyaçlara esnek biçimde cevap verir hâle getirip trafik yoğunluğunu çözmek… Ya da dijital platformlar aracılığıyla, bir lokasyondaki kâr amacı gütmeyen hizmet sağlayıcılarını buluşturarak dezavantajlı sosyal gruplara dönük hizmetlerin koordinasyonunu sağlamak…
Akıllı şehir uygulamaları, getirdikleri yenilikçi çözümlerle dünyada çok revaçta. Hiç kuşkusuz teknolojik uygulamalar, şehir yaşamında karşılaştığımız sorunları çözmek adına faydalanmamız gereken çok mühim araçlar.
Ancak önümüze çıkan her sosyal sorunu, üzerine adeta teknoloji fırlatarak çözmeye çalışıyoruz. Şehir yaşamındaki bir problemin çözümüyle alakalı sosyal girişimciler, projelerini tanıtmaya “bir aplikasyon fikrim var” diyerek başlıyorlar. Halbuki teknoloji bazen bu sorunları çözmeyi bırakın; halihazırdaki önyargılarımızı şiddetlendiriyor, dezavantajlı grupların sosyal dışlanmalarını daha da körüklüyor. Kısaca insani önyargılar, algoritmalara da siniyor.
Unutmamalı ki teknoloji, çözüm araçlarından sadece biri. Esas mesele, farklı toplulukların/sosyal grupların bu çözüm süreçlerine ne kadar dahil olabildikleri.
Kanada hükümeti, bu sene belediyeler ve yerel topluluklar için bir akıllı şehirler yarışması başlattı. Amaç, tam da bu fikrin yaygınlaşmasına katkı sunmak. Şehirdeki sorunlara, topluluk merkezli teknolojik çözümler sunan fikirler desteklenecek. Belediyelerin/yerel toplulukların ürettikleri “teknolojik ürünlerden” çok, bu üretim sürecine halkı ne kadar ve nasıl dahil ettikleri esas değerlendirme kriteri olacak. İlk etapta küçük ve orta ölçekli belediyeleri önceleyen yarışma, kazanan projelerin uygulanması için toplamda 75 milyon dolar ödül dağıtacak.
Bu yarışmanın getirdiği devinimle, 5 farklı ülkeden genç profesyonel, Kanada’da CityInclusive adlı bir girişim başlattık. Amacımız, belediyelerin akıllı şehir uygulamalarına dönük toplumsal katılım süreçlerinde dezavantajlı kesimlere ne kadar/nasıl yer verdiğini tespit ederek iyi uygulamalar için savunuculuk gerçekleştirmek.
Akıllı şehir tartışmaları, ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı. Türkiye Bilişim Vakfı’nın yayımladığı değerlendirme raporu, şehirlerdeki akıllı şehir uygulamalarına dair detaylı bir resim ortaya koyuyor. Bu değerlendirmeler ışığında, Kanada’daki yarışma sürecinden ve sonuçlarından Türkiye için de bazı dersler çıkarılabileceğine inanıyorum. Örneğin, akıllı şehir uygulamaları vesilesi ile yeni toplumsal katılım alanları açılabilir. Özellikle şehir yaşantısının neoliberal bir yıkıma maruz kaldığı bu günlerde, yerelden örgütlenen “akıllı” uygulamalar şehirdeki müştereklerimizi güçlendirebilir. Böyle bir kulvarı açmanın en önemli ön şartlarından biri, akıllı şehir uygulamalarının sadece belediyelerle alakalı olmadığının farkına vararak özellikle STK’ların ve yerel inisiyatiflerin buna dönük ciddi adımlar atması.
Kısaca şehirdeki sorunlarımızın çözümü teknoloji değil. Teknolojiyi kullanarak bu sorunları çözmek için yerelde kapsayıcı biçimde nasıl örgütlendiğimiz.
Bizi Takip Edin