“Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Yerelleşmediği Sürece 2030’a Kadar Gerçekleşmesi Hayal”
Yerel yönetim ve sivil toplum diyaloğunu merkeze alan Yereliz'den Elif Avcı'yla, Yereliz'in son dönem çalışmalarını ve "Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirmesinde İyi Örnekler" kitabını konuştuk.
Yereliz hangi ihtiyaçla, kimler tarafından kuruldu?
Yereliz sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve özel sektör kurumlarının yerel yönetimle sosyal politika odaklı ve sosyal fayda amaçlı işbirlikleri geliştirmesine duyulan ihtiyacı fark ederek yerel yönetim, akademi ve sivil toplum alanında uzun yıllara dayanan deneyimlerini Yereliz çatısı altında toplamak isteyen bir grup hak savunucusu tarafından kuruldu. Aslında yerel yönetim sivil toplum diyaloğunu geliştirmeyi ve yerelde iyi örnekleri çoğaltmayı dert etmiş bir uzmanlar havuzu olarak düşünebiliriz yapıyı.
Neden yerel yönetimlere odaklanılıyor? Yerel yönetimlerin misyonunu ne olarak görüyorsunuz?
Yerel yönetimler gündelik hayatımıza en yakın kamu kurumu olmalarına rağmen çoğu zaman sadece yol yapan, çöp toplayan kurumlar olarak algılanıyorlar. Çoğu kişi için belediyenin görünürlüğü yol kazıldığında etrafına çekilen belediye bariyerleri ile trafikte sıkışmama sebep veren çöp kamyonlarından ibaret oluyor. Evlenenler için evlilik daireleri, sosyal yardıma ihtiyaç duyanlar için sosyal yardım dağıtımı, evi, dükkanı olanlar için de vergi ödeme noktaları belediyeler. Ancak belediyeler bundan çok daha fazlası. Sahadan gelen deneyimlerimiz ile gördük ki bir belediye istediğinde aslında kentlilerin birçok ihtiyacını çözecek, katılımcı demokrasiyi geliştirecek ve birçok insanın hayatını kolaylaştıracak birçok şeyi yapabiliyor. Ancak bu konuda neyi nasıl yapacakları ve kimle yapacakları konusunda bilgi sahibi olmayabiliyorlar. Bir belediye için sivil toplum ile işbirliği yapmak aslında bölgesel refahın artışı ve yerelde katılım kültürünün, dayanışmanın yaygınlaşmasını sağlayacak en büyük yatırım. Ancak yerel yöneticiler konuya bu perspektif ile yaklaşmadıklarında ve sivil toplumu bir işbirlikçi değil de kendilerine bağımlı bir yapı olarak gördüklerinde kamu-sivil toplum işbirliğinin getireceği faydalardan da yararlanma şansını kaçırmış oluyorlar. Basit bir örnek vereyim; bir dernek için etkinlik yapacak mekan meselesi gerçekten büyük bir dert, salon kiraları almış başını gitmiş durumda, kendi ofisimde geniş yerim olsun deyince de kira çok yükseliyor. Oysa belediyelere ait toplantı odaları, kültür merkezleri, toplum merkezlerindeki alanlar sivil toplumun kullanılımına açıldığında ve ortak etkinlikler düzenlenmeye başladığında biri mevcut mekanını kullandırırken diğeri uzmanlığını paylaşmış oluyor ve iki kurumun da etki gücü artmış oluyor. Ancak bu basit işbirliği bile kurulamıyor çoğu zaman. Bu nedenle biz de hem yerel yönetimlerin bu perspektifi kazanması için çabalıyor hem de sivil toplum örgütlerinin savunuculuk kapasitelerini güçlendirmeye çalışıyor ayrıca da bu iki kurumları mümkün oldukça da bir araya getirerek birbirleri ile tanıştırıyoruz.
Sürdürülebilir kalkınma ve yerelleşme konusu Türkiye’de nasıl ele alınıyor? Yerelleşmeden ne anlamalıyız?
Sürdürülebilir Kalkınma meselesi, 2030’a gerçekleştirilmesi hedeflenen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve yerelleşme meselesi de aslında bu konuda ilgili bakanlıkta çalışan “uzmanları” ve bu meseleye kafan yoran, gönül koyan bir grup sivil toplum emekçisi ve akademisyeni saymazsak “O ne ki” kıvamında bence Türkiye’de. Acı ama diğer aslında hayatlarımızla oldukça ilgili olan ama çoğu kişinin bilmediği onlarca uluslararası sözleşme gibi havada uçuşan ve çoğu kişi ve kurumun neresinden tutacağını bilemediği kavramlar. Sürdürülebilirlik kavramına daha yeni alışıyorken bir de Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çıkardılar başımıza tadında bence yaklaşım. Meselenin hayatiliği ve aslında ne kadar gündelik şeylere tekabül ettiği anlaşılamıyor. Yerelleştirme en basit tanımı ile ilgili sözleşmenin bir kurum/kişi tarafından ele alınıp, madde madde üstünden geçilerek her maddede belirtilen hedefe yönelik belirlenen göstergeleri iyileştirmek için ben ne yapabilirim planlamasının yapılması hali. Makronun mikroya inmesi. Teorinin büyük büyük hedeflerin gündelik hayatta anlaşılabilir bir hale bürünmesi.
Yerel yönetimlerin bu konudaki misyonu ne olabilir?
Örneğin; Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 13. Maddesi İklim Eylemi üzerine. İklim ile alakalı 2004 senesinde Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Sözleşme protokolü olan ve Türkiye’nin 2009’da taraf olduğu Kyoto Protokolü’ne bağlı olarak Türkiye’nin iklim değişikliğine adaptasyonunun sağlanması için 2011-2023 yıllarını kapsayan bir İklim Değişikliği Eylem Planı mevcut. İmzalanan bu sözleşmelere yerelleşme açısından baktığımızda bu sözleşmelerde yer alan eylem planında belirlenen hedeflerin hem yerel yönetimlere hem de gündelik hayatlarımıza pek yansımadığını görüyoruz. Oysa belediye iklim sözleşmesini yerelleştirseydi, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak, poşet kullanımını azaltmak, sürdürülebilir tarıma yatırım yapmak, çevreci binaların yapımını desteklemek “zorunda” kalırdı.
Hedefleri bir an önce yerelleştirmediğimiz sürece 2030’a kadar bunları başarabileceğimizi düşünmektedirler bir hayal. O nedenle tüm belediyeler bir an önce kendi bölgelerinin profiline uygun bir şekilde hedefleri yerelleştirip, bunlara uygun eylem planları hazırlayıp, uygulamaya geçmeliler. İstediklerinde neler yapabildiklerini zaten kitapta görüyorsunuz.
İyi örnekler kitabından aklınızda kalan, en öne çıkan örnek ne?
Aslında her bir örnek benim için biricik. Şu an kitapta 64 örnek var. Bunu 50 mi yapsak yuvarlak hesap diye önermişti bir arkadaş ama değil elli yuvarlak 60 yapmak için bile çıkartacak 4 örnek seçemedim. Aksine her baktığımızda yeni şeyler ekleyip durduk. Her başlıkta ikişer, üçer örnek olsa diye başladığımız kitabı 64 örnek ile bitirdik. Daha da ekleyesiniz gelmişti aslında ama bir noktada dursak iyi olur dedik. Yine de en öne çıkan örnek dediğinde aklıma suan ilk gelenler mobil kreş, işe alım sonrası eğitimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmesi, LGBTİ+ Dostu ücretsiz anonim HIV testi, kadın otobüs sürücüleri, katılımcı bütçe ve makam aracı olarak bisiklet. Bir de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Desteklenmesi Meclis Kararı. Gene bir sürü şey saymış oldum.
Nasıl öneriler öne çıkıyor? Sürdürülebilir kalkınmanın yerelleştirilmesi konusunda ve yerel yönetimlere yönelik nasıl öneriler olabilir iyi örnekler kitabından?
Örnekler arasında masrafsız kolayca yapılabilecek şeyler de var: İşe Eşitlik Politika Metni, Balık Çiftlikleri Meclis kararı, İşe Giriş Sonrası Oryantasyonda Toplumsal Cinsiyet Eğitimi gibi, Ekolojik Bina, Tepebaşı Yaşam Köyü, Dernekler Yerleşkeleri gibi binlerce lira harcanip tasarlanmış olanlar da. Kitabı derlerken buna oldukça özen gösterdik.
Bu kitap yerel yönetimler hem de sivil toplum için bir araç. Bu araç ile biz diyoruz ki belediyelere: Mekan sıkıntın mı var o nedenle sabit kreş açamıyor musun? O zaman mobil kreş aç. Nasıl yapacağını bilmiyor musun? Bak bunu yapmış bir belediye var. İletişime geç, deneyim aktarımı al. Ayrıca Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri denilen şeyler öcü değil. Aslında baya gündelik senin yetki ve sorumluluklarına giren konularla ilgili şeyler. Türkiye’nin de imzacısı olduğu bu sözleşmede 2030’a kadar hedeflere ulaşmak istiyorsak senin de bir an önce bu konularda bir şey yapmaya başlaman lazım. Sivil topluma da bu kitap aracılığı ile diyoruz ki: bak bir belediye isterse bunların hepsini yapabiliyor. Git kendi belediyen ile konuş emsal göstererek ve kendi yerelinde benzer çalışmaların yapılabilmesi için savunuculuk yap.
Bizi Takip Edin