İHD: Geçen Yıl Bölgede Yaşanan Hak İhlali Sayısı 18 bin 507
İHD tarafından hazırlanan “2017 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi İnsan Hakları İhlalleri Raporu” kamuoyu ile paylaşıldı. Geçtiğimiz yıl bölge illerinde çeşitli kategorilerde 18 bin 507 hak ihlalinin yaşandığını açıklayan İHD, sistematik ihlallere yol açan OHAL’in kaldırılması çağrısında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan “2017 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi İnsan Hakları İhlalleri Raporu” bir basın açıklaması ile duyuruldu. İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici genel tabloya dair açıklamalarda bulunurken Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören de hazırladıkları rapordan bilançolar paylaştı.
Bilici, yaklaşık iki yıldır devam eden Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde binlerce kamu çalışanı ve akademisyenin, herhangi bir yargı kararı olmaksızın ve hukuki dayanaktan yoksun suçlamalarla ihraç edildiğini hatırlatarak, 145 gazeteci ve medya çalışanın cezaevlerinde olduğunu söyledi.
Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak isteyenlerin devletin silahlı personelinin sert müdahalesine maruz kaldığını belirten Bilici, ifade ve toplanma hürriyetinin de valilikler ve kaymakamlıklarca sürekli olarak yasaklandığını dile getirerek bu hakkın kullanımı doğrultusunda HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu toplam 10 milletvekillinin halen hapishanelerde tutuklu bulunduğunu ifade etti. İHD’nin tespitine göre bugüne kadar 102 DBP’li belediyeden 93’üne kayyım atandı ve 65’i aşkın belediye eş başkanı halen tutuklu bulunuyor.
Türkiye’de “yargı organlarının siyasi söylemlerin etkisinde kalarak haksız gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirdiğine” vurgu yapan Bilici, 2017 yılında bölgede, tespit edebildikleri verilere göre 20’si çocuk 3 bin 878 kişinin gözaltına alındığını, 2’si çocuk 788 kişinin ise tutuklandığını paylaştı. En az 2 bin 900 ev ve işyerine baskın düzenlendiğini aktaran Bilici, özellikle sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt üyeliği”, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “örgüt propagandası yapmak” gibi ağır suçlamalarla gözaltılar gerçekleştirildiğini vurguladı.
Cezaevlerindeki hak ihlallerinin de artış içerisinde olduğuna vurgu yapan Bilici, OHAL ilanı ve uygulama süreciyle paralel olarak artış gösteren sürgünler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim, aile görüşü haklarının kısıtlanması, anadili kullanma özgürlüğü gibi ihlaller hapishanelerdeki başlıca hak ihlalleri arasında yer aldığını kaydetti.
Sivil Sayfalar adına değerlendirmelerine başvurduğumuz Raci Bilici, çözüm sürecinin sona ermesiyle başlayan çatışmalar ve devam eden OHAL nedeniyle başta yaşam hakkı olmak üzere pek çok kategorik konularda insan hakları ihlallerinin ortaya çıktığını aktardı. Son iki yılda panzerle ölüm gibi yeni ihlal başlıklarının ortaya çıktığını, bölgede sadece 2017 yılında zırhlı araç çarpmaları sonucu 7’si çocuk 20 kişinin yaşamını yitirdiğini, 3’ü çocuk 38 kişinin ise yaralandığını söyleyen Bilici, şöyle devam etti: “2017 yılında da artış göstererek devam eden ihlaller arasında, çarpıcı olarak dikkat çeken işkence ve kötü muamele olmuştur. Gözaltı birimlerinde, sokakta, hapishanelerde, güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen ev ve iş yeri baskınlarında ve toplumsal olaylarda ki müdahalelerinde görünür bir hal alan işkence ve kötü muamele, maalesef yaygın ve sistematik bir hal almıştır. Pek çoğu sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gerçekleşen haksız gözaltı ve tutuklamalar, kişi özgürlüğün ve güvenliğinin bir ihlali olmasının yanı sıra bir psikolojik işkence yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. OHAL kararlarına dayandırılan toplumsal gösteri yasağı bölgenin kimi kentlerinde süresiz ve her ay yenilerek devam ederken, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğün tamamen baskı altına alınmıştır. Kamu emekçilerine ve akademisyenlere yönelik ihraç kararları, kayyım atamaları ve atamalar sonrası toplumsal tepkiye neden olan kayyım faaliyetleri, basın çalışanlarına yönelik engelleyici uygulamalar, konut-mülkiye hakkı ihlalleri, yurttaşlara yönelik polis tarafından ajanlaştırma tehdidi gibi pek çok konularda, ihlaller ortaya çıkmıştır. Korku ve baskılar nedeniyle insanlar, uğradıkları baskılara karşı sesiz kalarak hak arama girişiminde bulunamıyorlar.”
“Sivil toplumun tekerleği dönmeye devam etmeli, tünelin ucuna ışığı sivil toplum taşımalı”
OHAL uygulamaları ve beraberinde getirdiği atmosferin sivil tolum çalışmalarını baskı altına alarak durma noktasına getirdiğini vurgulayan Bilici şunları söyledi: “Özellikle OHAL’in ilanı ile birlikte Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) üzerinde baskılar daha da arttı. Yayınlanan kararnamelerle birçok STÖ kapandı. Kapanmayanlar da, neredeyse faaliyet yürütemez duruma geldi. Örneğin İHD olarak kendi çalışmalarımızı, kendi dernek binamız dışında bir alanda yapamaz duruma gelmiş bulunuyoruz. Herhangi bir ihlale karşı bir açıklama ya da bir çalışma yürüttüğümüz vakit, ya hakkımızda soruşturma açılıyor ya da gözaltına alınıp tutuklamaya varan bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla bir sivil toplum kuruluşu, kendi çalışma konuları kapsamında faaliyet yürütemediği zaman, maalesef çalışma motivasyonunda kısmi bir sarsıntı yaşıyor ve zamanla kendiliğinde tükeniyor. Sivil toplum örgütleri, böylesi süreçlerde tekerleğin dönmesini sağlamalı. Var olan gerçeklerle yüzleşerek, yeni bir yol ve yöntem bularak, kendi faaliyetlerini yürütme yollarını yaratmalıdır.
Tünelin ucunda ışık görünmüyorsa, doğrusu işimizin çok zor olduğu bir dönemden geçiyoruz demektir. Özellikle hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerinin, ciddi çaba harcamaları gerekiyor. Çünkü sivil toplum örgütleri dönüştürücü, dinamik bir toplumsal güçtür. Yani toplumun sağduyusudur. Toplumsal meselelerle ilgili çözüm sunabilme potansiyeline sahiptir. Demokratik siyasetin önünü açmak, kanaat önderlerini harekete geçirmek, güçlü bir duruş ve önermelerle siyasal iktidarın ve diğer çevrelerin eksiklikleri ve hatalarını dile getirmek, sivil toplum örgütlerinin görev ve sorumlulukları arasındadır. Kısacası, tünelin ucunda ışık yoksa tünelin ucuna ışığı biz taşımalıyız.”
İHD tarafından hazırlanan 2017 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nun bilançosuna ve raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız…
Bizi Takip Edin