Kadın istihdamına ‘cinsiyetçilik’ engeli…
İstanbul Hak İnisiyatifi, kadınların toplumsal ve siyasal alanda denk, eşit, ayrımsız bir biçimde var olabilmesinin, ‘kadınların insan haklarının’ gündemde olmasıyla mümkün olacağı düşüncesinden hareketle, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Zelal Ayman ile Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’ndan Gülnur Elçik’in katılımıyla Türkiye’de Kadın Hakları ve Kadın Emeği isimli bir söyleşi gerçekleştirdi. Gülnur Elçik, konuşmasında, […]
İstanbul Hak İnisiyatifi, kadınların toplumsal ve siyasal alanda denk, eşit, ayrımsız bir biçimde var olabilmesinin, ‘kadınların insan haklarının’ gündemde olmasıyla mümkün olacağı düşüncesinden hareketle, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Zelal Ayman ile Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’ndan Gülnur Elçik’in katılımıyla Türkiye’de Kadın Hakları ve Kadın Emeği isimli bir söyleşi gerçekleştirdi. Gülnur Elçik, konuşmasında, “Türkiye’de kadın istihdamının önündeki en büyük problem iş piyasasının cinsiyetçiliğidir” dedi.
İstanbul Düşünce Evi’nde (İDE) Zeynep Uçar’ın moderatörlüğünde yapılan söyleşide; ilk konuşmayı yapan Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Zelal Ayman, derneğin 1990 sonrası oluşmaya başlayan kadın örgütlenmeleri içinde ilk kurumsallaşan yapılardan olduğunu belirtti. Birçok alanda çalışma yürüttüklerini belirten Ayman, en başta sayılması gereken üç konu olduğunu ifade etti. Bunları; kadınların yasal haklarıyla ilgili farkındalığının artırılması, savunuculuk ve ağ kurma ile feminist bilginin çoğaltılması olarak sıralayan Ayman, söz konusu başlıkların 90’lı yıllar için çok önemli olduğunu ancak bu önemin günümüzde de varlığını sürdürdüğünü ifade etti. Kadınlarla ilgili konularda elde edilen kadın örgütlerinin çalışmalarının çok büyük etkisi olduğunu da belirten Ayman, bu çalışmaların sürmesinin önemine de işaret etti. Kadınların hakları ve özellikle de kadına şiddet konularında küresel anlamda birçok önemli sözleşme olduğunu ve bunun da kadınların çabalarıyla oluşturulduğunu belirten Ayman, “İstanbul ve CEDAW gibi sözleşmeler için çok büyük çaba sarf edildi, bunlar önemli sözleşmeler. Ama geldiğimiz süreçte ayrımcılık ve şiddet gibi konularda üye devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesi için yeterli mekanizmaları devreye koyamadıklarını görüyoruz. Bu sözleşmelerin yaptırım düzeyinde yeterliliği az. Dünya bu kadar küreselleşmişken kadına şiddet ve ayrımcılık konularında uygulanacak küresel bir mekanizma yok. Yapılan çalışmaları önemli buluyorum ama bugün için artık yeterli değil” diye konuştu. “Kadın – erkek eşit değildir” söyleminin kadın çalışmalarını ve kazanımlarını olumsuz etkilediğini belirten Ayman, “Eşitliğe inanan kadın ve erkekler olarak çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Özellikle yerelde kadınlarla birlikte olmak çok önemli. Yereldeki kadınlarla teması kaybettiğimizde bir çok şeyi kaybetmiş olacağız” dedi.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’ndan Gülnur Elçik de Hak İnisiyatifi’nin geçen ekim ayında yayınladığı Sayacılık Sektöründe Yaşanan Hak İhlallerine Dair Gözlem Raporu’nun önemine işaret ederek başladığı konuşmasında, baskının arttığı dönemlerde farklı alanlardaki sömürülerin ifşa edilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Kadın hakları söyleminin bugünlerde eski mücadele dönemlerine göre önemli ve iddialı bir söylem olmadığını savunan Elçik, o dönemlerde devletin kadın hakları söylemini kullanarak bu alandaki kazanımları çökerttiği yapıların henüz oluşmadığını ifade etti. Bu nedenle kazanımların ne olduğundan çok niteliğine bakılması gerektiğini belirten Gülnur Elçik bunun en çok kadın istihdamı konusunda kendini gösterdiğini söyledi. Çalışanların tümü için istihdam alanında sorunlar olduğunu hatırlatan Elçik, esnek çalışma gibi sistemlerin kadının istihdam alanındaki sorunlarını artırmaktan öteye gidemediğini belirtti. Kadın istihdamının önündeki en büyük engel olan çocuk bakımının diğer ülkelerde cinsiyet eşitliği mekanizmalarının devreye konularak çözüldüğünü belirten Elçik, Türkiye’deki uygulamanın ise tam tersine çocuk sahibi kadınların istihdamının değil istihdamdaki kadınların çocuk doğurmanın teşvik edildiği bir sistem olarak devreye sokulduğunu ifade etti. Esnek çalışmanın bizatihi kendisinin doğurganlığın artırılması için araç olarak kullanıldığına işaret eden Elçik, “Kadınlar doğurmasın diye bir şey söylemiyoruz. Ama bunun kadının tüm diğer potansiyellerinin görmezden gelinerek, kadınlar için tek geleceğin aile ve çocukmuş gibi ortaya konulması büyük sorun. Türkiye’de çocuk bakımı kadınlar için hayat boyu meslek olarak görülüyor. Abla ise kardeşe, teyze ise yeğenine, anne ise çocuğuna, daha sonra torununa… Aslında kadınların iyi anne olması için de kreşe ihtiyacı var. Kadınların büyük çoğunluğu çocuklarıyla birlikte pazara, hastaneye gidiyor. 2007’de 580’nin üzerinde olan kamu kreşi sayısı bugün 56’ya düşmüş durumda. Olay sadece kreşlerin kapatılması değil, bu sistemle çocuk bakımı kamusallaştırılmıyor babaanneye para transferi bir seçim stratejisi olarak devreye sokuluyor. Çocuk bakımının çeşitlendirilmesi ve kamusallaştırılması kadın istihdamı için en önemli alan. Hem kamu hem de özel kurumların raporlarında hep bu konuda gündeme getiriliyor” diye konuştu.
Kadın istihdamıyla ilgili sıkça dile getirilen bir konunun ‘kadın vasıfsızlığı’ olduğunu da belirten Gülnur Elçik, bunun çok ciddi bir sorun olduğunu ifade ederek, “Bütün dünyadaki cinsiyetçi yaklaşımların yansıması olan bir durum bu. Türkiye’de kadın istihdamının önündeki en büyük problem iş piyasasının cinsiyetçiliğidir, hükümetin cinsiyetçiliğidir. Hükümetin kurmaylarının kadınların çalışmasına hala hak olarak görmeyen dolayısıyla kadını iş piyasasında da güvencesizleştiren emeğini daha da değersizleştiren açıklamalardır” dedi.
Bizi Takip Edin