Kadının “Güçlenmesi” Efsanesi
“…göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki, politik değişim olmadan, kadınlara yönelik ayrımcılık yapan yapılar ortadan kaldırılamaz ve yapılan her türlü iyileştirme sürdürülebilir olmayacak” Sadece 100 dolara Hindistan’da bir kadını güçlendirebilirsiniz. Hindistan Partners örgütünün web sitesine göre yalnızca 100 dolar ödediğinizde bir kadına dikiş makinesi alınacak ve bu da güçlenme yolunda ilk adımı atmasını sağlayacak.* […]
“…göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki, politik değişim olmadan, kadınlara yönelik ayrımcılık yapan yapılar ortadan kaldırılamaz ve yapılan her türlü iyileştirme sürdürülebilir olmayacak”
Sadece 100 dolara Hindistan’da bir kadını güçlendirebilirsiniz. Hindistan Partners örgütünün web sitesine göre yalnızca 100 dolar ödediğinizde bir kadına dikiş makinesi alınacak ve bu da güçlenme yolunda ilk adımı atmasını sağlayacak.*
Ya da bir tavuk gönderebilirsiniz. Melinda Gates’e göre, kanatlı hayvan yetiştiriciliği, gelişmekte olan ülkelerdeki kadınları “onurlarını koruyarak ve kendi kontrollerinde[1]” güçlendiriyor. Tavuklar seçtiğiniz güçlendirme aracınız değilse Heifer International 390 dolara Afrika’daki bir kadına “girişimcilik sepeti[2]” veriyor. Bu sepete tavşanlar, yavru balıklar ve ipek böcekleri dahil.
Tüm bu bağışların ardındaki varsayım aynı: Kadınların güçlenmesi, politikadan ayrılabilen ekonomik bir meseledir. Bu durumda, yardımsever Batılı bir bağışçı, Hindistan kadınlarını (ya da Kenya ya da Mozambik ya da “küresel güney[3]” olarak bilinen yerde, nerede olursa olsun kadınları) güçsüz isteklerden oluşan hayatlarından, dikiş makineleri veya tavuklar vererek kurtarabilir.
Güçlendirme başından beri “girişimcilik başlangıç kitleri” anlamına gelmiyordu. Nimmi Gowrinathan ve Kate Cronin-Furman ile birlikte yakın tarihli bir raporda[4] yazdığımız gibi, terim, 1980’lerin ortalarında küresel güneyden feministler tarafından ‘gelişim sözlüğüne’ dahil edildi. Bu kadınlar, “güçlenmeyi” “toplumsal cinsiyete uygun hareket etme durumunu dönüştürme”nin bir parçası ve diğer “baskıcı yapılar”ın ve kolektif “siyasi seferberliğin” bir alt kırılımı olarak anlıyordu. Kadın üzerine 1995 yılında gerçekleştirilen, “kadının güçlenmesi konusunda bir ajanda” benimseyen Dördüncü Dünya Kadın Konferansından[5] da istediklerinin bir kısmını elde ettiler.
Konferanstan bu yana geçen 22 yıl içinde, “güçlenme”, Batılı kalkınma profesyonelleri arasında merak uyandıran bir sözcük haline geldi ancak “politik seferberlik” ile ilgili önemli bölümü kesip atıldı. Bu bölümün yerine, eğitim veya sağlığı iyileştirmeyi amaçlayan teknik bir programlamaya karşılık gelen sıkışık, dar bir tanım geçti, ki bu da cinsel eşitlik adına daha kapsamlı bir mücadele için daha az özen içeriyordu. Bu politikadan arındırılmış “güçlenme”, yardım etmesi beklenen kadınlar hariç herkesin hizmetinde.
Batılı feministler ve kalkınma kuruluşları, tavukları veya dikiş makinelerini dağıtırken, “güçlendirdikleri” Batılı olmayan kadınlara dikkat çekebiliyor. Bu çabaların Batılı olmayan özneleriyle konferanslarda gösteriş yapılabiliyor ve bu özneler web sitelerinde yayınlanabiliyor. Kalkınma uzmanları, “başarılı ürünler” ile dolu eğitim oturumları, çalıştaylar ve çizelgeleri başka başarılı bir güçlendirme projesinin kanıtı olarak gösterebiliyorlar.
Bu sistemde karmaşık hassasiyetlere çok az yer var. Batılı olmayan kadınlar, kurtarılmayı bekleyen, sessiz, pasif öznelere indirgeniyor. Örneğin, Gates Vakfı’nın kümes hayvanları yetiştirme projelerini ele alalım. Bill Gates tavukların, evlere yakın bakılan küçük hayvanlar olduğu için, bilhassa kadınları “güçlendirmeye” uygun olduğunu vurguladı. Ancak araştırmacılar, tavuk vermenin uzun vadeli ekonomik kazançlara neden olduğu sonucuna ulaşamadı- bu da nüfusun yarısı için daha az kurtuluş ya da eşitlik anlamına geliyor.
Kalkınma endüstrisi, kendilerine doğru para akışını devamlı hale getirmek için, iyileştirme ve başarıyı akla getiren ölçütler oluşturmayı öğrendi. Örneğin, Afganistan’daki U.S.A.I.D. (Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansı) istatistikleri, genellikle nadiren derslerine devam etmelerine ya da mezun olmalarına rağmen okullara “kayıt yaptıran” kız sayısına odaklanıyor. Tavuk yetiştiriciliğini destekleyen gruplar, tavukların kısa vadeli etkilerini ve hane halkı gelirindeki anlık artışın ölçüsünü değil, kadınların yaşamlarındaki uzun vadeli önemli değişiklikleri ölçüyor.
Bu gibi durumlarda, göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki, politik değişim olmadan, kadınlara yönelik ayrımcılık yapan yapılar ortadan kaldırılamaz ve yapılan her türlü iyileştirme sürdürülebilir olmayacak. Sayılar asla yalan söylemez, ama es geçebilirler.
Bazen kalkınma örgütleri, anlatılarını servis ederken kadınları görünmez kılıyor. Ortak yazarlarımdan birisi, Kamboçya’da insan ticaretiyle mücadele grubunda çalışan birinden, bağış toplama için video çekimi yapan Batılı bir bağış kuruluşu hakkında şunu duydu: Videoyu bir kadının çekmesini reddediyorlar, çünkü bağışçıların istediği genç, çaresiz hayatta kalan imajına uymuyordu.
Batılı olmayan kadınlar halihazırda güçlü siyasi kimliklere sahip olduklarında, güçlenmenin onları kurtarması beklenen mutlak rollere geri itilmelerine bile neden olsa ortadan kaldırılmaları gerekir. Sri Lanka’da, Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’ndan eski bir asker, ortak yazarlarımdan birine, kendisine ve diğer eski savaşçılara kek dekorasyonu, saç şekillendirme ve dikiş dersleri teklifleri geldiğini söylemiş. Bir hükümet yetkilisi, yıllarca süren eğitim programlarına rağmen, kadınların hiçbirinin bu becerilerden hayatlarını kazanamadıklarını itiraf etti.
“Güçlendirme” tartışmasında bir değişikliğin zamanı geldi. Kalkınma örgütlerinin programları kadınların siyasi mobilizasyonu için potansiyellerini arttırıp artırmadığı temelinde değerlendirilmelidir; böylece sürdürülebilir toplumsal cinsiyet eşitliği yaratabilirler.
Küresel evrede, bu orijinal güçlendirme modeline dönüş için, Batılı olmayan kadınları mağduriyet koşullarına- tecavüzden kurtulanlar, savaş dul, çocuk gelin- indirgemenin durdurulması gerekiyor. Kalkınma hedeflerinin ve gündemlerinin apolitik olması gerektiği fikri ortadan kaldırılmalı.
Kadınların güçlenmesi konsepti, kalkınma endüstrisinde sözümona kurtarıcılar kavrayışından acil bir şekilde kurtarılmalı. Kadınların güçlenmesinin merkezinde, kadınların pasifliğe ve sessizliğe sürgün edilmediği, seçimlerinin dikiş makineleri ve tavuklarıyla sınırlandırılmadığı daha güçlü bir küresel kızkardeşlik talebi yatıyor.
*Rafia Zakaria’nın 5 Ekim 2017 tarihinde New York Times’da yayınlanan “The Myth of Women’s Empowerment” yazısı Rümeysa Çamdereli tarafından Sivil Sayfalar için çevrilmiştir.
[1] https://medium.com/bill-melinda-gates-foundation/the-small-animal-thats-making-a-big-difference-for-women-in-the-developing-world-15d31dca2cc2
[2] https://www.heifer.org/gift-catalog/empowerment/enterpriser-gift-basket-donation.html
[3] Bu terim son dönem postkolonyal çalışmalarda “Üçüncü Dünya”, “gelişmekte olan ülkeler” gibi kullanımların yerine kullanılmaktadır (ç.n.)
[4] https://www.ccny.cuny.edu/file/emissaries-empowerment-2017pdf
[5] http://www.un.org/womenwatch/daw/beijing/platform/plat1.htm
Bizi Takip Edin