Göç ve İnsani Yardım Vakfı Başkanı Selvi Tunç: Çocuklara iyi bir dünya bırakamayacağımız kesin, asıl derdimiz dünyaya iyi çocuklar bırakmak olmalı!
Diyarbakır merkezli Göç ve İnsani Yardım Vakfı (GİYAV), göç mağduru dezavantajlı çocuklara burs veren, çeşitli etkinliklerle onların kişisel gelişimlerini destekleyen bir vakıf. Yaz boyunca çocuklarla takı atölyesi, çocuk hakları atölyesi, gezi gibi etkinlikler düzenleyen GİYAV Yönetim Kurulu Başkanı Selvi Tunç ile vakfı ve çalışmalarını konuştuk. Göç ve İnsani Yardım Vakfı’nın (GİYAV) kuruluş hikayesini biraz anlatabilir […]
Diyarbakır merkezli Göç ve İnsani Yardım Vakfı (GİYAV), göç mağduru dezavantajlı çocuklara burs veren, çeşitli etkinliklerle onların kişisel gelişimlerini destekleyen bir vakıf. Yaz boyunca çocuklarla takı atölyesi, çocuk hakları atölyesi, gezi gibi etkinlikler düzenleyen GİYAV Yönetim Kurulu Başkanı Selvi Tunç ile vakfı ve çalışmalarını konuştuk.
Göç ve İnsani Yardım Vakfı’nın (GİYAV) kuruluş hikayesini biraz anlatabilir misiniz? Fikri nereden doğdu, nasıl bir süreçten sonra kuruldu?
GİYAV iç göç eylemlerinin ve zorunlu göçlerin temel yönelim alanlarının başında gelen Mersin’de 1999 yılında kuruldu. Kuruluşunda temel çalışmaları kadın, ekoloji ve çocuk eksenli olan GİYAV, çalışmalarını 2010 yılına kadar Mersin’de yürüttükten sonra vakıf merkezini Diyarbakır’a taşıdı. Vakıf yeni dönemde Diyarbakır’da yürüttüğü tartışmalar sonucunda kadın ve ekoloji alanlarındaki çalışmaların Diyarbakır’da etkili olduğunu görmüş ancak çocuk çalışmalarının aynı etkiye sahip olmadığı ve sınırlı kaldığını tespit etmiştir. Bu bağlamda GİYAV, göçün en yoğun olarak etkilediği gruplardan olan çocuklara yönelik çalışmalar yapmayı öncelikli hedef olarak belirledi.
“Çocuklarla ilgili izleme çalışması yapma kararı aldığımızda bu kadar zorlu bir süreç yaşayacağımızı ve tablonun bu kadar vahim olacağını hiçbirimiz tahmin etmiyorduk”
Vakıf, toplumda çeşitli nedenlerle göç etmiş ve mağdur duruma düşmüş, yalnız kalmış, ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuki bakımdan muhtaç insanlara yardım etmeyi, onların kişisel ve toplumsal gelişim olanaklarına katkı sunma amacıyla açılmış diyorsunuz, kurulduğu günden bu yana neler yaptı, neleri değiştirebildi?
Kendi yürüttüğümüz çalışmalar ve çocukların eğitimine destek amaçlı bireylerin, kurumların desteği ile toplam 335 çocuğa eğitim bursu veriyoruz. Bu çocuklara burs vermenin yanı sıra çocuklarla çeşitli atölyeler vesilesiyle sosyal, kültürel ve zihinsel açıdan da katkı sunup gelişimlerini izlemeyi hedefliyoruz. Burs verilen çocuk sayısı destek, bağış, proje gibi çalışmalarla zaman zaman değişiklik gösteriyor ama vakıf yönetimi olarak hedefimiz dezavantajlı daha çok çocuğa ulaşabilmek. Çocuklarla ilgili zaman zaman diğer STK’larla ortak seminerler, kolokyumlar, projeler de yürütüyoruz. Yine burs verdiğimiz çocukların aileleri ile dönemsel toplantılar yapıp çocukların üstün yararı ilkesi çerçevesinde görüş alışverişlerinde bulunuyoruz.
Burs çalışmasının dışında GİYAV olarak her yıl ‘Çocuk Hak İhlali’ raporunu hazırlıyoruz. Bu rapor tüm Türkiye’de hak ihlaline uğrayan çocuklarla ilgili internet medyası izlenerek elde edilen verileri kapsıyor. Çocuğun vücut bütünlüğüne yapılan her ihlal bu kapsamda rapor konusu ediliyor. Bu raporu her yıl yayımlamaya çalışıyoruz. GİYAV olarak. Çocuklarla ilgili izleme çalışması yapma kararı aldığımızda bu kadar zorlu bir süreç yaşayacağımızı ve tablonun bu kadar vahim olacağını hiçbirimiz tahmin etmiyorduk. Bu raporlar, özelde tüm kişi ve kurumların, genelde devletin kendini sorgulaması yolunu bir nebze açarsa; bu karanlık biraz daha aydınlanmış ve geleceğe dair umutlarımız korunmuş olacak. Çocuk dostu bir Türkiye ancak ve ancak sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla gerçekleşecektir.
“Dar gelirli ailelerin dezavantajlı çocuklarını çoğu kez pek de objektif olmayan okul başarı düzeyine göre sınıflandırmak çok da hakkaniyetli olmaz”
İlgilendiğiniz çocuklar daha çok dezavantajlı çocuklar olarak geçiyor, bu ifade ile kastedilen çocuklar kimler, biraz detaylandırır mısınız, bu çocuklara nasıl ulaşıyorsunuz?
Maalesef bütün toplumlarda yaşanan savaş, göç, yoksulluk gibi travmatik süreçlerin ağır işçi, madde bağımlısı, hukuk mağduru, yoksul ve eğitimden kopmuş gibi en mağdur bireylerini çocuklar oluşturmaktadır. Bu bağlamda dezavantajlı ifadesi ile çocukların ekonomik anlamda yaşıt çocuklara nazaran fırsat eşitsizliğini kast ediyoruz. Çocuklarımız dar gelirli ailelerin çocukları bu sebepten ekonomik anlamdaki yetersizlik çocukları pek çok yönden yaşıtlarına göre dezavantajlı bir hale getirmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan “her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır” ilkesinin bir gereği olarak ekonomik yönden geri bırakılan çocuklara ulaşmayı hedefliyoruz. Çalışma yürüttüğümüz ve burs verdiğimiz yaş aralığı 7-18 dir. Bu çocuklar kurumumuza başvuru formu ve öğrenci belgesi ile başvurduğunda burs komisyonu mevcut eğitim sistemindeki başarıyı kıstas almak yerine tamamen ekonomik yönden bir değerlendirme yapmaktadır. Zira zaten dar gelirli ailelerin dezavantajlı çocuklarını çoğu kez pek de objektif olmayan okul başarı düzeyine göre sınıflandırmak çok da hakkaniyetli olmaz. Bu sebepten tek kıstasımız okula devamlılık ve ekonomik durumudur.
“Çocuklara temas ettikçe çocukların kendilerini etkileyecek kararlara dahil olması ve bunun için güçlendirilmesi gerektiğini öğrendim”
Yaz oyunca çocuklarla takı atölyesi, çocuk hakları atölyesi gibi etkinlikler düzenlediniz. Bu etkinlikler nasıl gidiyor, kimlerle nasıl bir sürecin sonunda karar veriyorsunuz ve getirileri nasıl oluyor, biraz anlatır mısınız?
Vakfımızda yıl içinde çocuklarla yapılacak atölye takvimiz belirlenir, bu takvime zaman zaman değişliklik gösterse de genelde GİYAV’da yürütülen atölyeler; Ekoloji Atölyesi, Çocuk Hakları Atölyesi, Fotoğraf Atölyesi, Masal Atölyesi, Sanat Atölyesi, Tiyatro -Drama-, Dans Atölyesi, Toplumsal Cinsiyet Atölyesi, Sözlü Tarih Atölyesi gibi atölyeler oluyor. Bu etkinlikler çocukların yaş grubuna göre ayarlanıyor. Örneğin 8 yaşındaki bursiyeri 16 yaşındaki bursiyerle aynı atölyede buluşturmayız. Yakın yaş gruplarına göre ayırırız. Genelde büyük yaş grubu ve küçük yaş grubu şeklinde ayarlanıyor. Yine atölye çalışmalarında kız-erkek çocuklarının eşitliğine dikkat ediliyor. Bu atölye çalışmaları hak ve özgürlükler temelinde olup atölyeye katılan çocukları odağa alan ve çocukları sürece katan bir anlayışla hareket ediliyor. Yine bu çalışmalardaki öğrenme süreci karşılıklıdır. Çocuklardan o kadar çok şey öğrendik ki! Mesela, vakıfta çalışmaya başlamadan önce klasik yetişkin merkezli bakış açısı ile yaklaşıyordum. Çocuklar hakkında en iyi kararları yetişkinlerin verebileceğini düşünüyor, çocukları korunması gereken varlıklar olarak görüyordum. Ama çocuklara temas ettikçe çocukların kendilerini etkileyecek kararlara dahil olması ve bunun için güçlendirilmesi gerektiğini öğrendim. Tabii, çocuk katılımcılığı ancak çocuk haklarının kavratılmasıyla yaşamsallaşır. Bunlar göstermelik olmamalı. ‘Çocuk Meclisi’ fikrimiz var örneğin, vakıf bünyesinde çocuklardan oluşan bir meclis! Vakıfta kendileri ile ilgili alınan kararlarda söz sahibi olacaklar. Sanırım İrlanda’daydı, çocuk ombudsmanı olacak kişinin iş görüşmesini çocuklar yapmıştı. Çocuklara verdiği cevaplar doğrultusunda işe alınmıştı. Çocuğun kendi ile ilgili kararlar almasının harika bir örneğidir bu. Kendi çocuğuna yaklaşırken modern çağdaki çocuk anlayışıyla hareket edip sokakta boyacılık yapan, dilenen çocuklara veya oturduğu bir mekanda çalıştırılan çocuklara başka türlü yaklaşıldığını bizzat çocukların kendi çizdiği resimlerde gördüm. Hep derim: Çocuklara iyi bir dünya bırakamayacağımız kesin zaten asıl derdimiz dünyaya iyi çocuklar bırakmak olmalı.
Çocuklarla yaptığımız atölye çalışmalarında aynı zamanda çocukları gözlemleme ve takip etme imkanımız oluyor. Söz gelimi içine kapanık olan bir çocuk atölye çalışmaları sayesinde özgüven kazanıp kendini daha iyi ifade edip yaratıcılığını ortaya koyabiliyor. Yine bu atölye çalışmaları sonucunda ihtiyaç duyulan yeni atölyeler yapabiliyoruz. Örneğin bir atölye çalışmasında çocukların kız erkek ayrı gruplar olarak oturduğunu, çalışmalarda ortaklaşmadıklarını fark etmiştik. Bunun sonucunda çocuklarla toplumsal cinsiyet atölyesi yaptık. Böylece çocuklarda erken yaşta kodlanan toplumsal cinsiyet rollerine dikkat çekip sorgulamalarına yardımcı olmaya çalıştık. Atölye çalışmaları sonucunda muhakkak bu çalışmanın çocuklarda yarattığı etkiyi ölçüyoruz, kendileri ile sohbet edip satır aralarından anlamaya çalışıyoruz. Bu hem çalışmamızın çocuklardaki etkisini hem de bizim belirlediğimiz politikaları gözden geçirmemizi sağlıyor. Çocuklarla yaptığımız atölye çalışmaları ile ilgili daha detaylı bilgi ve görseller web sitemizdeki faaliyet raporlarımızda mevcuttur.
GİYAV için Diyarbakır ve Türkiye kamuoyundan bir beklentiniz var mı, bu vesile ile paylaşabilir misiniz?
Vakfımız 18 yıllık geçmişi olan köklü bir vakıf olup kendi yürüttüğü çalışmalarla dezavantajlı çocuklarla dayanışma içerisinde olan bir sivil toplum kuruluşudur. Vakfın hedefi dezavantajlı daha çok çocuğa ulaşmaktır. Maalesef Türkiye’de çocuklar, toplumsal yaşama eşit ve özgür bireyler olarak katılma, potansiyellerini geliştirme ve kendileri hakkında alınacak karar süreçlerine katılım hakkından mahrumdurlar. Bizler bir nebzede olsa ulaşabildiğimiz çocuklara katkı sunmaya çalışıyoruz. Çocuk haklarına ve çocuk çalışmalarına duyarlı kesimlerin bağışları ile daha çok çocuğu finanse etme olanağımız olacaktır. Yine bu alanda çalışan aktivistlerin katkısı ile çocuk politikaları üretip birlikte somut projelerde buluşursak kazanan çocuklarımız olacaktır.
Bizi Takip Edin