Feray Salman: Gözaltılar, insan hakları savunuculuğunu daraltmaya çalışan harekatın bir parçası
5 Temmuz’da Büyükada’da düzenlenen bir toplantı sırasında 8 insan hakları savunucusu gözaltına alındı. Gözaltılar hakkında konuşan İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan Feray Salman yaşananları “Bu aslında insan hakları savunucularını görmeme, inkar etme ve onların yaptığı işlemleri, eylemleri, eğitimleri kriminalize etme hareketidir.” şeklinde yorumladı. Polis dün öğlen saatlerinde Yurttaşlar Derneği’nden Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası […]
5 Temmuz’da Büyükada’da düzenlenen bir toplantı sırasında 8 insan hakları savunucusu gözaltına alındı. Gözaltılar hakkında konuşan İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan Feray Salman yaşananları “Bu aslında insan hakları savunucularını görmeme, inkar etme ve onların yaptığı işlemleri, eylemleri, eğitimleri kriminalize etme hareketidir.” şeklinde yorumladı.
Polis dün öğlen saatlerinde Yurttaşlar Derneği’nden Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acı, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan,Yurttaşlar Derneği’nden Özlem Dalkıran, Diyarbakır Hak İnisiyatifi’nden Şeyhmus Özbekli ile toplantılara moderatörlük yapan Ali Garawi’yi gözaltına aldı. Gözaltı sürelerinin 7 gün uzatıldığı açıklandı.
-Dün neler oldu Feray Hanım? Gözaltı hakkında bildiklerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Dün gece 21.14’te gözaltına alındıklarından haberdar olabildik fakat öğleden önce, toplantının ortasında alındıklarını düşünüyoruz. Adaya giden bir arkadaşımız sayesinde durumdan haberdar olabildik.
-Otel sahibinin de gözaltına alındığı söyleniyor.
Evet otel sahibi 14 saat gözaltında tutuduktan sonra bırakıldı.
“İnsan hakları savunucularının kendilerini nasıl koruyacaklarını öngören klasik ve geleneksel bir eğitim programı”
-Bahsettiğiniz toplantının içeriği neydi?
İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) yıllık toplantıları vardır. Biz o toplantılarda “Önümüze ne koyalım, neler yapalım, kendimizi nasıl geliştirelim?” sorularını tartışırız. En son Nisan’da yapmıştık buna benzer bir toplantıyı. Bu toplantıda da özellikle olağanüstü hal durumlarında insan hakları savunucularının, insan hakları savunuculuğunu yapmalarına yardımcı olacak bir tür destekleme, bilgi verme ihtiyacını karşılamak için bir eğitim vermek gerektiğini düşündük. Başımıza bir şey gelmesi durumunda birbirimizi nasıl haberdar edeceğimizi, kendimizi nasıl koruyacağımızı öngören klasik ve geleneksel, insan hakları savunucularının kendilerini her türlü tehlikeye karşı koruyabilmeleri için bir eğitim programı bu.
-Bu eğitim çalışmasına Türkiye gündeminden dolayı mı ihtiyaç duydunuz yoksa insan hakları savunucularının standart eğitimi miydi bu?
İnsan hakları savunucuları genel olarak bu tür eğitimleri alırlar fakat ülkenin bazı özel durumlarında, tehditlerin arttığı durumlarda, alanların daraldığı durumlarda, ifade özgürlüklerini kullanan savunucuların başlarına bir şey geldiği koşullarda bu tür eğitimler onları biraz daha korunaklı hale getirir. Dolayısıyla biz bu çalışmaları yaparız. Koşullara bağlı olarak da yapabiliriz. Ayrıca bu tür çalışmalarda insan hakları savunucuları olarak yorgunluklarımızı nasıl gidereceğimizi, nasıl güçten düşmeyeceğimizi konuşuruz. Bunun yöntemlerini, tekniklerini öğreniriz. Birbirimizle paylaşırız.
-Hangi iddiayla gözaltına alındıklarını biliyor musunuz?
İki tane kısıtlılık kararı var. İlk olarak avukata erişemiyorlar ilk 24 saatte. Ekstra bir kısıtlama kararı daha var ki o da ailelere ve yakınlarına haber vermiyorlar. Kısıtlama sebebiyle savcı da konuşmuyor. Bu sebeple duyumlarımız kısıtlı. Şunu duyduk; savcı kendi kendine harekete geçerek devlete karşı bir suç olup olmadığına ilişkin soruşturma yürütüyor. Geçen sene 15 Temmuz’da, darbe girişimi sırasında düzenlenen bir toplantıyla benzerlik gösterdiğini düşünmüş. Fakat bu gerçek anlamda nedeni mi bilmiyoruz. Şimdilik anlayabildiğimiz bu.
“Bu bir susturma harekatıdır”
-Sizce bu dernek kapatmalarına yönelik veya sivil toplumu susturmaya yönelik bir adım olarak algılanabilir mi?
Bunu şöyle bir adım olarak algılıyoruz, Taner Kılıç’la başlayan, daha önce Raci Bilici ile başlayan süreç devam ediyor. Dolayısıyla bu aslında insan hakları savunucularını görmeme, inkar etme ve onların yaptığı işlemleri, eylemleri, eğitimleri kriminalize etme etme hareketidir.
Dernek kapatmaları gerçekleşir mi bilmiyoruz fakat asli olan bunun bir susturma harekatı olduğudur. İnsan hakları savunuculuğu üzerindeki baskı devam ediyor. Açık soruşturmalar var, bu soruşturmaların nereye gittiğini bilmiyoruz. Bireysel anlamda da bu alanları daraltmaya çalışan bir harekat söz konusu. Sizin yaptığınız bir eğitim programı içeriğine bakılmaksızın bir önceki yıl gerçekleşmiş bir toplantıyla nasıl kıyaslanabilir? Bir savcı nasıl bu kadar hukuksuz olabilir? Bu kadar az bilgiyle nasıl gözaltı emri verebilir? Bunu anlayamıyoruz. Dolayısıyla baskı yalnızca kurumlara yönelik değil yanı sıra da teker teker kişilere de yönelik.
-Almanya’da G8 zirvesi düzenleniyor. Bu konuda Türkiye’ye bir baskı yapılacağını, Avrupa üzerinden bir tepki geleceğini düşünüyor musunuz?
Biz bütün uluslararası hakları mekanizmalarının baskı yapmasını bekliyoruz.
Bizi Takip Edin