MAZLUMDER’den Kürt işçilere saldırı raporu: Siyasetin ötekileştirici dili tehlikeli noktalara ulaştı
Nallıhan’da 11 Haziran’da Kürt işçilere yönelik ırkçı saldırıyla ilgili MAZLUMDER raporu açıklandı: Saldıranları herkes biliyor ama savcı ‘bulamıyor.’ MAZLUMDER Ankara Şubesi’nin raporuna göre 11 Haziran günü Nallıhan’da Kürt inşaat işçilerine yönelik ırkçı saldırı, Ülkü Ocakları Başkanı’nında aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirildi. Aralarında Beypazarı’ndan gelenlerin de bulunduğu belirtilen grup Kürt işçilerinden birisini […]
Nallıhan’da 11 Haziran’da Kürt işçilere yönelik ırkçı saldırıyla ilgili MAZLUMDER raporu açıklandı: Saldıranları herkes biliyor ama savcı ‘bulamıyor.’
MAZLUMDER Ankara Şubesi’nin raporuna göre 11 Haziran günü Nallıhan’da Kürt inşaat işçilerine yönelik ırkçı saldırı, Ülkü Ocakları Başkanı’nında aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirildi. Aralarında Beypazarı’ndan gelenlerin de bulunduğu belirtilen grup Kürt işçilerinden birisini inşaatın balkonundan attı, diğer işçilere de zorla bozkurt işareti yaptırdı. İşçilerin anlatımına göre polis izlemekle yetindi. Saldırıyı soruşturan Cumhuriyet Savcısı ise linç girişiminin olduğu tarihte ilçede MOBESE’lerin kurulumu bitmediği için failleri bulmakta güçlük çektiklerini ileri sürdü.
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde, 11 Haziran 2017 tarihinde, TOKİ inşaatında çalışan çoğu Bingöllü Kürt işçileri, yaklaşık 100 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğramıştı. Saldırı sonrasında yaralanan 9 işçi, hastanede tedavilerinin ardından memleketlerine gönderilmişti.
Yardım ettiler, lince uğradılar
MAZLUMDER Ankara Şubesi, işçilere yönelik bu saldırıyı araştırarak rapor hazırladı. Rapora göre inşaatta çalışan Kürt işçiler ilçede yaşayan akli dengesi yerinde olmadığı belirtilen bir vatandaşa yardım ediyor, ona yemek veriyordu. Akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen bu kişi ise işçiler kendisine yardım ettiği için, ilçe merkezine gittiğinde çevredekilere “Yaşasın Kürtler, Kürtler karnımı doyuruyor” diyordu. Bu kişinin sözlerini dayanak yapan kimi çevreler ilçede “inşaatta bölücü propaganda yapılıyor” dedikodusu yaymaya başlandı.
11 Haziran günü ise Nallıhan ilçesine komşu Beypazarı ilçesinde çatışmada ölen bir askerin cenaze defin töreni vardı. Bu törene Ülkü Ocakları Başkanı ve ülkücüler de katıldı. Törenin akşamı ise Beypazarı’nda ve Nallıhan’da yaşayan ve sayılarının 100 kadar olduğu belirtilen ırkçı grup işçilerin çalıştığı inşaatı bastı. Grup inşaatın Rizeli şantiye şefini “Neden bunları burada çalıştırıyorsunuz” diyerek darp ederken, Kürt işçileri de linç etmeye kalkıştı.
Polis müdahale etmedi
Grubun saldırısına maruz kalan ve daha sonra memleketine gönderilen işçi Y.K. , ırkçı grubun hakaretler, küfürler yağdırarak bulundukları inşaata geldiklerini, kendilerine “Siz burada Kürdistan sloganları atıyorsunuz” diyerek saldırdıklarını söyledi. Grubun ellinden kurtulmak için saklandıklarını belirten Y.K., polisin kendilerine yardım etmediğini vurgulayarak, “Devriye atan iki polis, şans eseri denk geldi. Olanlara hiç bir müdahale etmediler. Karakolu aradık. Göndereceğiz dediler, ama kimse gelmedi” dedi.
Öldü zannedip bıraktılar
Saklandıkları yere saldırgan grubun geldiğinde saldırının şiddetinin arttığını ifade eden Y.K., canlarına kast edildiğini şöyle anlattı: “Bulunduğumuz odanın kilidini kırıp içeri girdiler. Balkona da gelip küfür edip sorgusuz, sualsiz ellerindeki cop ve demir çubuklarla dövmeye başladılar. Beni balkonda dövüp aşağı attılar. Binanın ön tarafı üç kat oluyor arka tarafı iki kat. Ben arka tarafa düştüm, diğer arkadaşlarımı döve döve aşağı indirdiler. A. adlı arkadaşım kafasından darbedildi. orada bayıldı ve öldü zannedip bıraktılar. Sonra bizi o meydanda öldürürcesine ellerindeki aletlerle dövdüler sonra o halimizle yerden kaldırıp, bozkurt işareti yaptırıp İstiklal marşı okuttular ve bayrak astılar. Yanlış anlamayın, ben ülkemi ve bayrağımı seviyorum ama onlar bizi vatan haini ilan ederek, bu hale getirdiler. ”
Mobese yokmuş
Nallıhan Belediye Başkanı İsmail Öntaş, Mazlum- Der yetkilileriyle yaptığı görüşmede, “Olay çok yanlış ve kabul edilemez. Nallıhan’da etnik temelli böyle bir olayın ilk kez yaşandı. Beypazarı’ndan ciddi bir katılımla bu olay gerçekleşti” dedi. Olayı araştıran Cumhuriyet Savcısı Abdulaziz Arslan ise saldırıya müdahalelerinin gecikme nedeninin TOKİ şantiyesinin Nallıhan merkezinden biraz uzak olmasına bağlayarak, “Polis olay yerine ulaştığında işin boyutu fark edildi. Jandarmadan destek istendi ancak bu süreçler zarfında olayı çıkaranlar olay yerinden uzaklaştı. Olay gece gerçekleşmesi nedeniyle faillerin teşhisi güçleşti. Nallıhan’da MOBESE sisteminin daha kurulmakta, kamera kayıtları bu yüzden bulunmadı” dedi. Savcı Arslan, saldırganlarla ilgili soruşturmanın devam ettiği bilgisini verdi.
“Olayın üstü kapatılmasın”
Şantiyede çalışan ve ismini vermek istemeyen Nallıhanlı bir işçi, ırkçı saldırıyla ilgili şunları söyledi: “Bu yapılan zulümdür. Eğer failler bulunup gerekli cezalar verilmese bu Nallıhan için hiç iyi olmaz. Çünkü bu teşvik edici olur. Ülkü Ocağı Başkanı üzerinden gidilerek faillere ulaşılabilir fakat o da serbest bırakılmış durumda. Bu işçiler vatanına devletine bağlı insanlardı. İnançlı kişilerdi. İkinci kattan aşağı atılan işçi elinde Kur’anla aşağı atılmış. Bizler oruç tutmazken bu işçiler oruç tutup bizi de tutmaya teşvik ediyorlardı. Biz bu işçilerden yanlış bir ifade duymadık. Yazık oldu. İnşallah olayın üstü kapatılmaz.”
“‘Size aş verdik’ demeleri ağrımıza gitti”
Saldırıya uğrayan işçi H.C. ise saldırgan grubun kendilerini darbettikten sonra işçilere İstiklal Marşı okuttuğunu dile getirerek, “İstiklal Marşı okuttular. Medyaya da söyledim; bayrağımla marşımla sorunum yok, ülkemi seven birisiyim; ama orada çok ağırımıza gitti. Bozkurt işareti yapıp İstiklal Marşı okutmaları, ‘biz size aş verdik siz içine ettiniz’ demeleri! ‘Defolup gidin buralardan ülkemizden’ demeleri” diye yaşadığı duyguyu anlattı.
“Ayrımcı dile dikkat”
MAZLUMDER’in ırkçı saldırıyla ilgili tespit ve önerileri de raporda yer aldı. Dernek,olaylara karışan kişilerin tespit edilip, yargı önüne çıkarılması, polisin saldırıya müdahalede geç ve yetersiz kalmasının araştırılması gerektiğini belirtirken, zarar gören işçilerin zararlarının tazmin edilmesi çağrısı yaptı.
Siyasetin ötekileştirici dilinin toplumsal yansımalarının tehlikeli noktalara vardığına dikkat çeken MAZLUMDER, hem siyaset hem de eğitim kurumları vasıtasıyla Türkiye’nin tek etnik köken, tek din, tek dil, tek mezhepli bir toplum olmadığının, farklılıkların bulunduğunun sıklıkla ifade edilmesi gerektiğini vurguladı. Raporda, “bölünme, parçalanma gibi tehlike algıları bu tür şiddet olaylarına sebep oluyorsa, esas bölünmenin ötekileştirmekle, şiddetle olacağının siyaset, bürokrasi, basın-medya ve sivil toplum örgütleri tarafından işlenmeli” ifadesi yer aldı.
Kaynak: Evrensel
Bizi Takip Edin