‘Bombalar patlarken evimi bırakmadım kepçe gelse de bırakmam”
Bakanlar Kurulu’nun ‘acele kamulaştırma’ kararı ile yıkımların sürdüğü Diyarbakır’ın tarihi ilçesi Sur’da yaşayan vatandaşlardan Abdusselam T., “Bombalar patlarken evimi bırakmadım, kepçe gelse de bırakmam” diyor. 2015 yılının yaz aylarında başlayan çatışmalarının ardından 2016 yılında “acele kamulaştırma” kararı ile kamulaştırılan Sur’un Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde 2010 yılında başlayıp 2013 yılında durdurulan kentsel dönüşüm çalışmaları yeniden başladı. […]
Bakanlar Kurulu’nun ‘acele kamulaştırma’ kararı ile yıkımların sürdüğü Diyarbakır’ın tarihi ilçesi Sur’da yaşayan vatandaşlardan Abdusselam T., “Bombalar patlarken evimi bırakmadım, kepçe gelse de bırakmam” diyor.
2015 yılının yaz aylarında başlayan çatışmalarının ardından 2016 yılında “acele kamulaştırma” kararı ile kamulaştırılan Sur’un Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde 2010 yılında başlayıp 2013 yılında durdurulan kentsel dönüşüm çalışmaları yeniden başladı. 23 Mayıs’ta iş makineleriyle polis eşliğinde başlatılan yıkıma karşı ailelerin bazıları karara direnerek evlerini boşaltmıyorlar. Yıkımların başlamasıyla birlikte şehirdeki sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, kanaat önderlerinin bir araya gelerek kurdukları “Sur’un Yıkımına Hayır Platformu” Ramazan ayı boyunca “acele kamulaştırma” ve kentsel dönüşüm mağduru mahallelilerle dayanışmak üzere sokak iftarları düzenliyor.
Yeryüzü İftarı öncesinde mahalle sakinleriyle görüşen HAK İnisiyatifi temsilcilerine konuşan 47 yaşındaki mahalle sakini Abdusselam T. “ Ben işsizim, sosyal güvencem yok. Devlet bu evimi yıkacaki beni kendisine ne kadar borçlandıracak bilmiyorum. Yarın gelip şu kadar borcun var dese nasıl vereceğim, o evi gene elimden alırlar. Üzerimizde psikolojik baskı oluşturmak için elektriklerimizi, sularımızı kesiyorlar. Ellerinden gelse havayı da kesecekler. Ben evimi bombalar ‘pat pat’ patlarken bırakmadım, kepçe gelip benimle birlikte yıksın, gene de bırakmam. Partiden, sivil toplumdan insanlar geldi diye elektriği suyu bir gün bıraktılar, ertesi gün yine kestiler. Hepimiz Müslüman insanlarız, Ramazan ayında bunu kimse kimseye yapmaz” diyor.
Sur sakinlerinden Cemal Bey de mahkeme sürecinin devam ettiğini hatırlatırken dönemin büyükşehir belediyesinin 2010’daki kararının bugünlerin yaşanmasına sebep olan sürecin başlangıcı olduğunu belirtiyor. “Devletle belediye anlaştılar, yıkıma başladılar, sonra durdular. Şimdi devlet bize ‘biz belediyenin projesini devam ettiriyoruz’ diyor, bizi mağdur edenler bize sahip çıkmadılar” diyerek üzüntüsünü paylaşan Cemal Bey şöyle devam ediyor: “Evimiz tapulu, iki katlı, on odalı evde dört aile, 20 nüfus yaşıyoruz. 60, 70, 80 metrekare bir TOKİ dairesine 20 nüfus nasıl sığacağız. Verdikleri para bir TOKİ dairesine ya yetiyor ya yetmiyor. Biz diyoruz ki üç beş ay değil, mahkeme neticeleninceye kadar kiramızı ödesin ya da o zaman kadar evlerimizi yıkmasın. Elektriklerimizi direklerden söküyorlar, başka direklere bağlıyoruz. Sularımızı kesiyorlar. Aziz mübarek gün camilerde bile su yok. Sahurumuzu mumla yapıyoruz. Dünyanın her tarafına elini uzatan devlet bu vatandaşlarını niye bu kadar mağdur ediyor, koskoca bir devlete yakışıyor mu bunu yapmak?’
Ali Paşa ve Lalebey mahallelerinde her gün şehrin sivil toplum kuruluşlarının desteği ile kurulan sokak sofralarında iftar yapılarak mahalleli ile dayanışma gösteriliyor. Yeryüzü İftarı olarak isimlendirilen iftara katılan HAK İnisiyatifi üyeleri Sivil Sayfalar için şu açıklamada bulundu: “Kentsel dönüşüm meselesinin kendisi başlı başına bir mağduriyet iken 2010 yılında başlayan projenin ortaklarından birinin Büyükşehir Belediyesi olması halkta tepkiyi azaltan bir faktör olmuştu. Ancak bu projenin insanları mağdur edeceği aşikârdı. Nitekim belediye 2013 yılında yıkımları durdurdu ancak hâlihazırda Alipaşa ve Lalebey’de yürütülen yıkım çalışmaları o projenin devamı. Çatışmaların sona ermesinden sonra keşfedilen “acele kamulaştırma” itiraz ve mahkeme sürecini halkın aleyhine etkilemekte ve insanlar mağdur edilmektedir. İnsanların elektrik, su gibi temel ihtiyaçlarının kesintiye uğratılması beslenme, temizlik gibi temel hakların ihlaline sebep olmaktadır. Suriçi ailelerinin çoğu daha önce zorunlu göç sonucu buralara yerleşmiş ve Sur’da yaşanan çatışmaların da doğrudan ya da dolaylı mağduru olmuşlardır. Çatışma sonrasında bir kere daha mağdur edilmeleri insanlarda ayrımcılığa uğradıklarına dair duyguyu güçlendirmiştir. Proje sorumlusu olarak kamu erkinin insaniliği gözetmesini, insanların tatmin olacağı alternatif önerilerle uzlaşma yoluna gitmesini ve bu süreçte elektrik, su kesintileri ile bezdirme yöntemini terk etmesini bekliyoruz.”
Bizi Takip Edin